“SİZLERİN KEYFİ YERİNDEYKEN, BİZİM CANIMIZA OKUNUYOR”
Dr.Noyan UMRUK
Son zamanlarda başını hep sert duvarlara çarpıyor, hazret … Çünki, o, kendini, kendine oy verenlerin babası ya da çobanı, oy vermeyenlerin ise gardiyanı sanıyor…
Ancak bu kez çarptığı duvar kavi…
Dileriz kendilerinde bir beyin sarsıntısına yol açmaz…
Çünki, bu duvar hem sert, hem akıllı bir duvar…Bakın nasıl ses veriyor: “bizim canımıza okunuyor, sizlerin keyfi yerindeyken #0ymoyyok.. “
Ülkemde 18-25 yaş grubunda 20 milyonun üstünde genç var. gazinin ülkeyi ve cumhuriyeti emanet ettiği gençlerimiz...
Analar, babalar, ailelerin, onlara mutlu bir gelecek sağlamak için maddi, manevi her tür özveriyi sonuna kadar gösterdikleri gençlerimiz...
5-6 yaşlarından itibaren çocukluklarını bilemeden, yarış atları gibi bir sürü hileli ya da şaibeli sınavlar sonunda, bir türlü yaygınlaştırıp, sistemleştirip özendirici hale getiremediğimiz teknik-mesleki eğitim sorunu nedeniyle üniversite kapılarına yığdığımız, gelecekleri için umut besleyecekleri yaşlarda yılkı atlarına dönüştürdüğümüz gençlerimiz...
Haklarını aramaya kalktıklarında, kendilerini demir parmaklıklara zincirlediklerinde üzerlerine soğuk su, gaz sıkılıp, dayak atılarak kelepçelenip, gözaltına aldığımız, uyarına gelirse uğursuz köşelerde sıkıştırılıp öldürüverilen gençlerimiz...
Ciddi bir insan gücü, teknik-mesleki eğitim planlamasına ve eğilim-yetenek saptamasına dayanmadan şans, kader, kısmet neye yaradığı meçhul fakültelere tıkış tıkış doldurduğumuz gençlerimiz...
Öğrenimlerini bitirdiklerinde resmi verilere göre her dördünden biri iş bulamayan, geleceklerini yurt dışında aramak zorunda bırakılan gençlerimiz...
İş bulduklarında ya kayıt dışı, sigortasız, sosyal güvencesiz çalıştırılan ya da yıllarca asgari ücretle istihdam edilen, asgari ücret üzerinden sigortalanan, kıdem tazminatı ödememek için zırt pırt işten atılan gençlerimiz...
Çalıştırılıp, çalıştırılıp aylarca ücretleri ödenmeyen gençlerimiz...
Yaşamlarını sürdürebilme olanaklarını nitelik ve yetenekleri bir kenara itilerek tamamen cemaatlere, tarikatlere, çağ dışı hurafelere, iktidara yakın görünmelerine terk ettiğimiz gençlerimiz...
Son otuz yıldır, her türlü kültür yozlaşmasına maruz bırakılarak, en azından kendi sorunlarını sahip çıkmayı unutmuşken, şimdilerde sorunlarını dile getirmeye başlayınca yine her türlü aşırı güç kullanımının deneme tahtası haline getirilen, ülkesinin taksiminde mısırın tahriri kadar hoşgörüye layık görülmeyen emekçi ve öğrenci gençlerimiz...
Ya çoğunlukla ciddi bir teknik-mesleki eğitim sürecinden geçmeden 10-11 yaşlarından itibaren sağlıksız koşullarda, merdiven altlarında, her türlü güvenceden yoksun, boğaz tokluğu ücretleri ile çalıştırılan çocuk emekçi erken yaşlandırılmış gençlerimiz...
Ya biraz daha büyüyünce iş kazalarında dünya sıralamasının en ön sıralarında yer alan ülkemin madenlerinde, tersanelerinde düş, umut ve canlarını yitiren emekçi gençlerimiz...
Son günlerde gerek vatandaşlar arasında, gerek medyada, gerekse de siyasiler tarafından sıkça konuşulan konuların başında ise erken seçimler geliyor. adnks’nin(adrese dayalı nüfus kayıt sistemi) 2019 verilerine göre bu 20 milyonu aşkın ”z kuşağı” olarak anılan kuşaktan 2020 yılının sonunda ya da 2021 yılının başında olası bir erken seçimde ilk kez oy verecek olanlar yaklaşık 7,9 milyon. sıkça konuşulan bu erken seçim eğer 2021 yılının sonunda yapılırsa bu oy potansiyeli 9,1 milyona yükseliyor.
Yani zaman geçtikçe çoğalıyorlar ve de haykırıyorlar:
bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benziyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.
kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu dâvet bizim....
yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim...
Ülkenin en büyük ve önemli zenginliği gençlerimizin bu çığlığı karşısında siyasi lider ve kadrolara düşen;
*Klasik mesajlar vermeyi, laf yarıştırmayı, ikincil sorunları tartışmayı bir yana bırakıp
*Demokrasi, yargı, parlamenter sistem, eğitim, çevre, planlı bir ekonomi vb hayati alanlarda, birincil sorunlarda, tüm muhalif güçlerin birlikteliğini sağlayarak,
*Günümüzün gelişmelerini de göz önünde tutarak ülkeyi cumhuriyet’in kuruluş değerlerine resetleyecek bir "demokrasi cephesi" oluşturulmasına öncelik vermeleri,
*Gerekirse demokratik "sivil itaatsizlik" yöntemlerine de başvurarak ülkeyi bir an önce erken seçime götürmeleridir...
Aksi takdirde yavaş yavaş haşlanan kurbağa ha pişti, ha pişecek duruma gelmişken, hala kadayıfın altının kızarmasını bekliyorsanız şayet, kadayıf tamamen yandıktan sonra.tadına bakacak kadayıf da bulamayacaksınız …