SOKAKTA İKİ ŞEHİT (Şehidimin Destanı)

SOKAKTA İKİ ŞEHİT (Şehidimin Destanı)

İletigönderen Feza Tiryaki » Çrş Tem 06, 2011 21:21

SOKAKTA İKİ ŞEHİT
(Şehidimin Destanı)


Resim

Ben Murat Özkazanoğlu, Adana’nın Kozan ilçesindenim.
Türkeli Mahallesi’nde baba evim.
Yirmi beş yaşındaydım, dün sırtımdan vurulup düştüğümde.
Yanımdaki asker arkadaşım, Uzman çavuş Yahya Karakaya:
Kayseri Pınarbaşı, Büyükgürleyen köyünden.

Dağ Komando Tugay Komutanlığı’nda görevliydik ikimiz.
Ben Piyade Uzman Çavuş Murat, arkadaşım uzman Çavuş Yahya…


Askerliğimizi yaptıktan sonra evimize dönmemiş, askerliği meslek seçmiştik.
Komandoyduk, gençtik, memleket sevdalısıydık, askerdik…
Komutanlarımız, kalın gitmeyin, demişlerdi bize.
Kalın, Türk Milleti’nin sizin gibi bilgili, deneyimli askere ihtiyacı var.

İşsizdik, yoksuldu ailemiz, ağzı dualı, gönlü yüceydi anamızın, babamızın.
Kal, vatana hizmet et oğlum, dediler, arkamızdan dua ettiler.
Ekmek paramızı subaylarımız gibi ordudan kazanacaktık…
Hem ailemize bakacak, hem vatana hizmet edecektik, başımız koltuğumuzda.
Bölücü canilerin kol gezdiği, kollanıp palazlandığı bu yurt köşesinde.


İki gün önce eşim Neziha gelmişti yanıma, beş aylık hamile.
“Doğacak çocuğumuza hasretime bir de senin hasretin katılıyor,
Dayanamıyorum, yanına geliyorum”, demişti telefonda.
“Asker karısı eşinin yanında yakışır,
Çocuğumuz daha doğmadan babadan ayrı kalmasın,
Ana baba kokusuyla büyüsün, gözün önünde dünyaya gelsin.”

Arkadaşım Yahya da birkaç haftalık evliydi.
Eşi çiçeği burnunda gelin, evlenmiş, küçücük bir de ev almışlar ona.
Dayayıp döşemişler, gelin hanım şenlendirmiş içini.
Düğünden sonra dönmüş gelmiş Yahya görev yerine, Yüksekova’ya.
Kayseri ‘de hasretine dayanamamış onun da, çiçeği burnunda yeni gelini,
“Beni de erimin yanına bırakın, asker karısı askerinin yanında olur, “demiş.
Kayınpederi almış buraya getirmiş onu evvelsi günü…
İkimiz de hasretlik çekerken, bir anda kavuşmuştuk sevdiğimize.
Benim Neziham ise birken ikiydi, karnında bebeğim, kızım veya oğlum.

Kızkardeşim Hülya ile konuştum en son, dün sabah.
Anam, hayır dualarını etti, babamın gururluydu sesi…

Sivil giyimliydik, gençtik, ayağımızda kot pantolun, üstünde kısa kollu gömlek.
Şen şakrak çıktık evlerimizden, kapıda buluştuk.
Sabah saat yediyi on geçiyor.
Yürüyerek giderdik işe, konuşa konuşa her gün.
Sizler gibiydik biz de memleketimin genç insanları, sizler gibiydik!..
Hayalleri olan, sevinçleri, dertleri olan…

Geçim sıkıntısı çeken, gelecek hesapları yapan, memleketin bu haline üzülen…

Biz de çoluk çocuğa karışmak, anamıza babamıza torun sevdirmek isterdik,
Biz de bu vatana evlât yetiştirmek, onların yetiştiklerini görmek…
Yaş yaşamak, yaşlanmak, evinde eceliyle bu dünyadan göçmek…
Gençliğimize doymak, hakkımız olan hayatı yaşamak…
Sizler gibi gece olunca uyumak, sabah kalkmak, sevdiklerimize sarılmak.
Yaşamak bizim de hakkımızdı herkes gibi…
Anamızın babamızın yüzünü güldürmek, evlât acısı tattırmamak…

Güle güle dedi, kapıda bize, eli kınalı gelinlerimiz,
Hayırlı gün dilediler, Allaha emanet olun, dediler.
“Güle güle gidin, güle güle gelin, yiğitler…”
Çıktık kapıdan, sabahın serin havasını içimize çektik.
Yüzümüz gülüyordu, içimiz genç, içimiz cıvıl cıvıl…

Birden al kanlar içinde yere yığıldık, sırtımda bir acı, kanımız boyadı taşları…
Ben bir yana, Yahya bir yana savrulduk…
Kahpe kurşunlar yağdı arkamızdan, hainler vurdu bizi.
Kahpece vurulduk ey halkım, kahpece kurşunladılar bizi.
Taşların üstüne düştük, kıvrıldık, can verdik…


Resmimize iyi bakın, yere düşen bedenimize,
Karşıdan ölümümüzü izleyen vicdansız yüzlere iyi bakın!
İyi bakın bizi arkadan vuranlara, bunların kanlı ellerine,
Kan bürümüş gözlerine, insanlıktan çıkmış suratlarına iyi bakın!

Bizi haber yapan ellere, bunların patronlarına iyi bakın!

“Yüksekova’da İki Şehit”, diye tek satır olarak yazdılar önce haberimizi.
Haberimizin altında Ali ile Ayşe’nin gelinlik resimleri.
Ayşe gazeteciymiş, ağzı kulaklarında, kulağı küpeli babası yaşındakine sarılmış.
Arsız arsız sırıtıyor, yanıbaşımızda zıvanadan çıkmış artist, şarkıcı resimleri…
Sonra buradan aldılar haberimizi daha öteye koydular.
Şöyle yazdılar bu defa bomba arayan uzmanların resmi altına:
“Şehit ve Bomba.”
“Yüksekova’da 2 uzman çavuş şehit edildi.”
“Ankara’da askeri aracın geçişi sırasında patlama oldu.”


Bizi tek başımıza bile haber olarak vermediler,
Başka bir terör haberiyle birleştirdiler.
Tek başına haber değeri bile taşımadı ölümümüz…
Kanlı örgütün suçlarını kendince örtbas etti, küresel çete.

Öğleden sonra Genelkurmay açıklama yaptı bilgiağı (internet) sitelerinde.
Bizler için şöyle dediler:
“Pusu kuran sivil vatandaş görünümlü bölücü terör örgütü mensupları tarafından,
Yakın mesafeden, arkalarından hunharca ateş edilerek şehit olmuşlardır.”


Şehit olduğumuz saati de tarihe not düştüler:
“Sabah saat yedi onda, kiralık evlerinin kapısından çıkışta, yolda…”

Genelkurmay böyle verince haberi, zahmet edip manşetlere geçirttiler bizi.
Üç beş saatlik bir saltanatımız oldu, baş haberlerin arasında.
Spor haberleri, magazin haberleri, Asker’in Ağustos terfisi haberleri…
Yine çok tutmadılar bizi, az sonra alıp yerimizi aşağıya verdiler.
Demek ki yukardan bir emirle bizi oradan indirdiler…

Bu sabah, “Libya’da Ramazan Çadırı” başlıklı haber yerleşti yerimize…
Vurup düşürdüklerine sadaka vereceklermiş, hükümet karşıtlarını böyle ödüllendireceklermiş…
Arabın ülkesine para , kredi…Araplara göstermelik yardım edeceklermiş…

Yeri değişince, haberimizin adı da değişti böylece:
“Sokakta İki Şehit! “ dediler alt sırada bir yerlerde.
Bu da olmadı, sil baştan adı değişti bir-iki saat sonra ölüm haberimizin:
“PKK’nın Sokak Cinayeti,” “Sokakta İki Şehit!”

Sokak dedikleri yer, evimizin önü, Marangozlar Sokağı.
Adını değiştirmişler Zeydan aşiretinin adını vermişler buraya.
Ne zaman ben de bilmiyorum, Nedim Zeydan caddesi olmuş, sokağın adı.

Kanlarımız kurumadı, yıkıldığımız yerde duruyor bakın, yolda bedenimizin izi...
Baba ocağıma haber vermişler, babam Hasan’a, annem Arseven’e…

Bir yanda Jandarma Yüzbaşı Kubilay, bir yanda Emniyet Müdürü Sabit.
Babam ağlamış, yüzbaşıma sarılıp, anam bayılmış…
Yahya’ın babası Kamil Karakaya, çocuklar gibi ağlamış:
“O kadar dikkatliydi, bunlar hep aklına geliyordu.” demiş.
“Oğlum, sana nasıl kıydılar?” diye sormuş.
“Keşke beni vursalardı oğlumun yerine!..
Yaralı olarak o kahpelere kurşun atamadın mı?
İtin birini olsun yere seremedin mi?”


Anamsa, haberi duyunca deliye dönmüş, babam çökmüş, yıkılmış…
Magazin haberlerinin arasına sesli görüntüsünü koymuşlar onların.
Anam kendini yerden yere atarken tutup onu bir de filme çekmişler:
“Benim yavrumun yüzü…Benim yavruma nasıl kıydılar? Benim yavruma…”
Atlıyor anam haber verenlerin üstüne:
“Benim oğlum gibi birini daha mı getirdin, kurban olduğum?
Benim yavrumu getirebilir misin? Benim yavrumu…
Benim yavrumu…Benim yavrumu…Benim yavrumu…Oy…
Benim yavruma neden kıydılar? Canına nasıl kıydılar?”


Yerlere yıkılıyor anam, dizlerini dövüyor, ne edeceğini bilemiyor…
Kızkardeşim Hülya feryat ediyor köşede:
“Kardeşimi getirmediniz? Neredesin kardeşim?”

Anam, babam, kardeşim, yakınlarım, aziz milletim…
Biz buradayız…Biz şehitlik katındayız…

Şehit olduk al kanlar içinde yığıldık, kaldık…
Kahpe kurşunlar aldı canımızı, kapadı gözümüzü vakitsiz…
Vatan için ölmektir her askerin, her gencin görevi.
Bundan değil bizim derdimiz, kederimiz…
Gözümüzün açık kalması bundan değil…
Şehit haberimizin yanına koydukları hainlerin dediklerine yanar içimiz.
Bizi görmeyen gözü dönmüşleredir sözümüz.
Sırtından vurulmayadır isyanımız…


Başlık atmışlar gazetelere: “Demirtaş önemli açıklamalar yaptı!”
Sanmayın bizden söz etmiş, akan kanımızın hesabını sormuş.
Elinde buz tutmuyorlarmış bunlar.
Mayınlı tarlada yürüyorlarmış. Nasıl mayınlı tarlaysa yürüdükleri?
Mayın döşeten onlar, döşeyenleri alkışlayan, devlete meydan okuyan onlar!
Mayınla parçalanan ise vatanı koruyan asker arkadaşlarım, Mehmetçiğim…


Diyor ki bu kanımızla beslenenler:
“Kürt halkı kararını verdi: Ya onurlu bir yaşam, ya hiç.
Karar verme sırası AKP ve şahsındaki devlettedir.
Devlet kararını demokratik siyasetten yana verirse hazırız,
Aksi halde direniş destanını bir kez daha yazarız.”

Kanlarımız kurumadan kanımızın üstünde böyle konuşuyorlar.
Sanki yöre halkının derdi geçim, iş, aş değilmiş gibi,
Bunlar halkın sözcüsüymüş, halk korku altında değilmiş gibi…

Verilen ödevleri tek tek yapıyorlar.
Eli kanlı Batı’nın kuyruğunda dolanıyorlar…

Demokratik siyaset dedikleri Batı’nın iki yüzyıllık emeli…
Vatanımıza el koyma, parçalama, bölme hayali…

İsyanlarda cezasını bulan hainlere, kirli isyanlarına, destan diyorlar.
İngilizle birleşen Şeyh Sait’i, Seyid Rıza’yı bile övgüyle anıyorlar…
İmralı canisiyle anlaşma yapıyorlar…
Atatürk’ün ulusumuz için yaptıklarını tek tek yıkıyorlar…

Bize ölüm değil, asıl bunlar koyuyor…
Taşların bağlanması, itin köpeğin ortaya salınması…
Türk Milleti’nin olanı biteni duymaması…


Anam, benim yavrumu mu götürüyorsunuz, demiş, feryat etmişti.
Bu dediği yavru, vatandır! Türkiye’dir!
Bu feryat, bütün Türk analarının sesi!

Şehit olduk biz, bu vatanın, bu milletin oğluyduk, artık hepinizin oğluyuz…
Doğacak yavrum da sizlere emanet! Vatan sizlere emanet!
Unutmayın bizi Büyük Türk Milleti…Kanımızı yerde koymayın…

Ben Murat Özkazanoğlu, Adana’nın Kozan ilçesinden.
Türkeli mahallesinde anam, babam, atalarımın soyu…
Yanımdaki arkadaşım, uzman çavuş Yahya Karakaya,
Kayseri Pınarbaşı, Büyükgürleyen Köyü…


Feza Tiryaki, 6 Temmuz 2011
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 988
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Re: SOKAKTA İKİ ŞEHİT (Şehidimin Destanı)

İletigönderen Feza Tiryaki » Pzr Mar 31, 2013 16:15

27 Haziran 2012 tarihli, Haber Türk'ün bilgiağı gazetesinde, bir yıl önce Hürriyet gazetesinde "Sokakta İki Şehit" diye verilen bu cinayetin en son durumu hakkında bilgi veriliyor...
Tahmin edebileceğiniz gibi,aradan geçen iki buçuk yıl içinde bunu yapanların yanında yaptıkları kâr kalmış. Cinayetten bir yıl sonra öğreniyoruz ki, cinayetin failleri yani Murat ve Yahya'nın katili olan teröristlerin kimlikleri belli olmuş, kim oldukları tesbit edilmiş. Ardından da habere bu teröristler, bu güne kadar henüz yakalanamadı diye yazılmış. Teröristlerini pkk'nın dağ kadrosunda oldukları tahmin ediliyormuş.

Bu haber sizde nasıl bir çağrışım yaptı?
Dağdan inin gidin, serbestsiniz denilenlerin giderkenki resimlerini gördünüz müydü? Görmedinizse arayıp bularak bakın. Asker havada helikopterleriyle bunları korumuş...
Dağdan inip elini kolunu sallayarak gitmelerine izin verilenler bunlar işte!

27 Haziran tarihli haber şöyle:

5 Temmuz 2011 tarihinde Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde sabah işlerine gitmek için evlerinden çıkan iki uzman çavuş, teröristlerin hain saldırısı sonucu sokak ortasında vurularak şehit edilmişti. Uzman Çavuş Yahya Karakaya ve Uzman Çavuş Murat Özkozanoğlu’nun şehit edildiği hain saldırının görüntüleri tam 1 sene sonra ortaya çıktı.
İŞTE YÜREK YAKAN O GÖRÜNTÜLER/ FOTO GALERİ
Habertürk gazetesinin ulaştığı görüntülerde, teröristler iki askerin arkasına sessizce yaklaşarak askerlere sokak ortasında kurşun yağdırıp kaçıyorlar. Bir işyerine ait güvenlik kamerası kayıtlarına yansıyan Hakkari’de evlerinin önünde şehit edilen askerlerin yan yana yürüdükleri sırada iki terörist tarafından takip edildiği görülüyor.
Yüksekova Yeşildere Mahallesi Nedim Zeydan Caddesi’nde meydana gelen olayda, teröristler uzman çavuşlar Yahya Karakaya ve Murat Özkozanoğlu’na yakın mesafeden ateş ediyor. Bir anda teröristlerin saldırısıyla vurulan iki asker ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılıyor.
2 yıllık evli ve eşi o dönemde hamile olan Murat Özkozanoğlu ile henüz 20 günlük evli olan Yahya Karakaya’yı şehit eden teröristlerin kimlikleri ise belirlendi. Ancak iki uzman çavuşu sokak ortasında haince öldüren teröristler bugüne kadar henüz yakalanamadı. Teröristlerin PKK’nın dağ kadrosunda oldukları tahmin ediliyor
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 988
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12


Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x