Solduyu
Sağ yanım çürüyor, sol yanım diri http://www.soldergisi.com/
Hayat ileriye doğru yaşanır, ancak geriye doğru anlaşılır diye bir söz var. Gerçekten de, çoğu kez içinden geçmekte olduğumuz tarihsel anın anlam ve içeriğini kavramakta çeşitli zorluklarla karşılaşırız. Bir yandan, egemen düzen, ilişki ve alışkanlıkları, her gün yeniden ürettiği yaşam-kültür biçimleriyle hiç değişmeyecekmiş gibi sürüp gitmekte, öte yandan bu gidişten hoşnut olmayan, varolanı sorgulayan dinamikler aynı verili toplum içinde boy vermektedir. Eskiyle yeni arasındaki çelişki ve çatışmanın hangi yönde, hangi yöntemlerle çözüleceği sorusu, yanıtı nesnel süreçlerin karakteriyle birlikte, karşıt güçlerin neyi, nasıl yapacağına bağlı temel bir sorudur. Düzen karşıtı taze-dinç güçler açısından, gündemdeki soruyu doğru ve ileri bir eksende yanıtlamak ise, güncel gerçekliğin ötesini gören bir tarih bilincini gerektiriyor. Hayatı yaşanırken anlaşılır kılacak olan tarih bilincidir.
Tarih bilinci, doğanın ve toplumun insan iradesinden bağımsız nesnel, ama aynı zamanda insan iradesiyle etkilenip değiştirilebilecek diyalektik bir süreç olduğunun farkında olma durumudur. İnsanın tarihsel süreçleri anlama ve değiştirme gücü en başta bu bilinçten gelir.
Kapitalist-emperyalist düzeni tarihin çöplüğüne göndermek, bu topraklarda ve tüm yeryüzünde toplumsal eşitlik ve özgürlüğün ilke olacağı sınıfsız, sömürüsüz bir dünya kurmak istiyoruz. Varlık nedenimiz ve özgörevimiz budur. Nesnel süreçler, somut güç ilişkileri yürüteceğimiz savaşımın stratejisini, somut yol ve yöntemlerini belirlemekte gözden kaçırmayacağımız verilerdir. Ama, asla temel amacımızı değiştirecek sabitlikler olamazlar. Devrimci amaçlar için her zaman elverişli olmayan nesnel koşullarla, her zaman devrimci olan temel amacımız arasındaki ilişkiyi doğru kurmak ve ona göre davranmak bu nedenle en önemli konumuzdur. Kolektif aklımızı ve bilincimizi seferber edeceğimiz kritik alan burasıdır.
Dünyaya ve Türkiyeye böyle bir prizmadan bakı-yoruz. Yürüyüşümüzün ve geleceğimizin ipuçlarını bu bakıştan çıkarıyoruz.
Türkiyeyi yöneten egemen sınıf, düzen karşıtı güç ve hareketleri önemli ölçüde devre dışı bıraktığı, emekçi halk eylemliliğini etkisizleştirdiği bir dönemde büyük bir parçalanma ve tıkanıklık yaşıyor. Sosyal demokratlarla kemalistler ilk kez bu ölçüde farklılaşıyorlar. Her biri ayrıca kendi içlerinde amip gibi bölünüyorlar. Şu anda oluşum halinde 6-7 Kemalist, bir o kadar da sosyal demokrat grup var. Yeni oluşumlar bir türlü oluşamıyor. Koalisyon partileri toplumsal desteklerini hızla yitiriyor. MHP kendisini eski kimlik ve işleviyle tanımlamakta zorlanıyor. Spekülasyon ya da değil, ulusal devleti savunma noktasında MHPlilerle kemalistlerin güçbirliği konuşuluyor vb. Kimsenin kendisi olmadığı, hatların karıştığı kaotik bir süreç yaşanıyor.
Bütün bunlar egemen sınıfın eski yöntemlerle yönetmekte zorlandığının işaretleridir. Bir toplumsal değişiklik döneminin ilk habercilerinden biri yöneten sınıflar arasındaki çelişki ve çatışmaların yoğunlaşmasıdır.
Bir toplumsal değişiklik döneminin önemli habercilerinden bir başkası öğrenci gençlik hareketidir. Hele de bu ülkede, öğrenci gençlik hareketi yakın tarihimizin her önemli dönemecinin ilk habercisi olmuştur.
Bu seferki öğrenci gençlik hareketinin üç özelliği var. Birincisi, son 20 yılın kozmopolit, kapitalist, bireyci, tüketimci ideolojik-kültürel saldırısının genç kuşaklar üzerindeki etkisi henüz yığınsal ölçekte kırılmış değil. Dolayısıyla, gençlik hareketi henüz kendiliğinden bir yığınsallık göstermiyor. İkincisi, yeni dönemin gençlik hareketine damgasını vuran siyasal kimlik, adıyla sanıyla ve partili karakteriyle kömünizmdir. Komünist gençler, bir buzkıran gibi gençlik hareketinin önünü açıyorlar. Üçüncüsü, bu komünist gençler kuşağı kendilerinden öncekilerden, bizlerden daha az doktriner ve bilgi bakımından daha donanımlı bir profil gösteriyorlar.
Yukarıdaki son cümleyi, 3 Mart Pazar akşamı, Haber Türkün Basın Kulubü programını bir sosyalizm kürsüsüne çeviren ODTÜ öğrencisi ve TKP üyesi dört genç yoldaşı izlemiş olmasaydım bu kadar kesin yazamazdım. Bu program, aslında Kemal Dervişin ne kadar farklı, ne kadar demokrat, ODTÜlü komünistlerin de nasıl birer genç dinozor olduğunu sergilemek için hazırlanmıştı. Genç yoldaşlar bu oyunu bozdular. Basın Kulubünü kapitalizmin sergilendiği, ipliğinin pazara çıkarıldığı bir gerçek siyaset meydanına dönüştürdüler. Yalnız söyledikleriyle değil, sergiledikleri kendine güvenli, cesur ve aydınlık tutumla da örnek ve özendirici oldular. Bu yazıyı onları selamlayarak bitiriyorum.
http://www.soldergisi.com/
Haluk Yurtsever