Soma Cinayetinin Sorumlusu Erdoğan
Lafı hiç eğip bükmeye gerek yok.
Soma'da yüzlerce maden işçisinin ölümünün birinci derecede sorumlusu Tayyip Erdoğan'ın başında bulunduğu AKP Hükümeti'dir.
Batı ülkelerinde böyle bir cinayet işlendiği zaman önce hükümet sorumluluğu üstüne alır, bakanlar istifa eder ve soruşturma açılır.
Soruşturmanın selameti için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın hemen istifa etmesi gerekir.
Maalesef Yıldız, başka bir gezegenden gelmiş gibi açıklamalar yapıyor.
Erdoğan 'bunlar olağan şeyler' deyip başka ülkelerde 1800'lerde meydana gelen maden kazalarından örnekler verdi.
2014 yılında Soma'da meydana gelen facia normalmiş gibi 1907 yılında ABD'de 360 kişinin ölümüyle sonuçlanan Monongah kazasını örnek gösterdi.
Yüzlerce işçinin ölümüne neden olan kömür ocağını işleten Soma Holding’in sahibi Alp Gürkan, elini kolunu sallayarak dolaşıyor.
'Yurtdışına kaçmalarına' fırsat verir gibi bugüne kadar bir kişi bile göz altına alınmadı.
Tayyip Erdoğan, madende bulunan işçileri kurtarmaya çalışan ekipten iki misli fazla olan korumalarıyla cadı avına çıkmış gibi 'kaçma İsrail dölü' diye işçi kovaladı.
Taner Kurucan isimli maden işçisi genci yakalayıp yumruğu patlattı. Korumaları öldüresiye genci dövdü.
Özel kalemi aşağı kalır mı?
Özel Kalem Müdür Yardımcısı Yusuf Yerkel, iki polis arasında yerdeki işçi yakınını tekmeledi.
Adeta;
'Minareler süngümüz, kubbeler miğfer
Camiler kışlamız, müminler asker'
şiiriyle fethe çıkmış gibiydi.
Türkiye kan ağlıyor, yüzlerce madenci Şerif Erginbay'ın 'Işığım Söndü' şiirindeki gibi veda ediyordu.
“Karıcığım hoşcakal, ışığım azalıyor,
Yanımda ölü arkadaşlarım.
Artık kömür kokulu ekmekler getiremeyeceğim sanırım.
Buraya kadarmış çocuklarım, hoşcakalın,
Hakkınızı helal edin; anacığım, babacığım.
Işığım azalıyor, hoşcakalın..
Üstüme değil içime çöken ocağın sessizliğinde
Tek tek seslerinizi duyuyorum, yüzlerinizi görüyorum,
Işığım azalıyor, soluğum azalıyor, biliyorum,
Yavaş yavaş dünyanın kara kalbine gömülüyorum.
Işığım söndü, işte gidiyorum..,
Ah, en çok da şimdi, bir bilseniz
Nasıl da bulutları, ağaçları, gökyüzünü özlüyorum.
Işığım söndü.. hoşcakalın, arkadaşlarım çoktan gitti,
Artık ben de gidiyorum...”
Yılmaz POLAT, 17 Mayıs 2014
yilmaz.polat@yurtgazetesi.com.tr