SON TÜRK DEVLETİ
Türkiye Cumhuriyeti Devleti son Türk Devleti idi değil mi? Hani ‘Demokratik, laik, sosyal bir hukuk’ devleti mi ne?
Demokrasisini nasıl bilirdiniz? Son seçimden sonra kaya gibi değil de elmas gibi olduğu söylenebilir. ÖTV’si falan da yok üstelik. Laikliği ise ‘kendine özgü’ idi ve kendiliğinden özgürleșiverdi. Cumhurbașkanı, bașbakanı, bakan ve genel müdürleri, vali ve kaymakamları makam araçları ile camilere üșüșüverdiler. Önümüzdeki günlerde bunların bir bölüğü cemevlerine de gidebilecekler. Kiliseye miliseye de kușkusuz. Yani ne olmuș olunuyormuș; özgür ve laik. Kimse kimsenin dini-mini ile ilgilenmiyormuș. Vicdanî özgürlük sonuna değin kullanılabiliyor olabiliyormuș. Yine de ‘imam bıyıklı’ ve ‘arap kılıklı’ olanlar ayırdedilebiliyorlarmıș. Laik ‘aydın bayan’lar televizyonlarda Türkiye’nin laik yüzünü gösterip, ilkokuldan bașlayarak tüm okullarda ve tüm devlet dairelerinde boy gösterebiliyorlarmıș.
Sosyalliğini nasıl bilirdiniz denilirse eğer, süttozu gibi ak kömür gibi kara. Seçim zamanlarında ise bir çeyrek altın yirmidört kara (carat).
Ya hukuku? ‘Son Türk Devleti’nin hukuku ise akșam bașka sabah bașka olabiliyormuș. ‘Yüksek’ mahkemeler ‘yüksekten uçan kartallar’ gibi olmaktan ‘yüksek ayvanlarda öten bülbüllere’ dönüștürülmüșlermiș. Savcılar ‘ülkenin iklimi’ne bakmakta, yargıçlar meteroroloji izlemekte imișler. Yumușak mı sert mi, karasal mı denizsel mi? Ve daha çok da ‘havasal’...
‘Hava hukuku’ da denilebilir, ‘hukuk havası’ da...
Temyizi olamayan ‘Yüksek mahkeme’, sözgelimi ‘milletvekili seçilmek yeterliği’ olmayan aday adaylarını akșam açıkladığında; gece bir rüzgâr bir fırtına; sabah bir bakıyorsunuz ‘aday adayları’nın adaylıkları onaylanmıș. Anayasa Mahkemsesi (AM) ‘bir partiyi kapatma kararı’ alacak diyelim; Kuzey Amerikadan gelen yüksek hava basıncı etkisiyle bir yağmur bir yağıș; Ankara’yı sel alıyor ve kapanacak parti ‘Recep’in kayığı’na bindirilerek kurtarılabiliyormuș. Adam ‘sabıkalı’. Çıktığında o suçu ișleyeceğini içerden bas bas bağırıyor. Onun adamları ‘Son Türk Devleti’nin hukukunu çözdükleri için onu yine de ‘milletvekili adayı’ yapıyorlar zaten. Önce, göstermelik hukuk, olmaz m’olmaz diyecek oluyor. Sonra ‘ülkenin iklimine’ bakıyor ve doğuda ‘karabulut’ batıda ‘yoğun yağıș’ haberi geliyor. Ve ‘adam’ milletvekili oluyor.
Kuzey Amerikadan gelen ‘alçak’ basınç, bu kez Batı Avrupa’dan gelen ‘alçak’ basınçla birleșmez mi? Oluyor ‘Alçakoğlu alçak’ bir basınç. Bu ‘alçaklık’ın etkisi ile harekete geçen ‘Son Türk Devleti’ yöneticileri ‘alçak’ bir mahkeme kuruyorlar. Yeraltında da denilebilir, karanlık mı karanlık.
‘Son Türk Devleti’nin temeli demek daha da doğru olabilir. ‘Son Türk Devleti’nin temelini kemiriyor bu mahkeme. Ordusunu çökertiyor, aydınlığını karartıyor. ‘Son Türk Devleti’ni çökertirse iște bu ‘alçak basınçlı’ hukuk tamamen çökertebilicektir. Ve çökertmektedir. Bu ‘alçak basınçlı’ hukukla hak çökertilmiștir, halk çökertilmiștir. Diz çökertilmiș bir halkın ‘bașı dik’ bir devleti olabilir mi? Olsa olsa ‘dik bașlı’ yöneticileri olabilir.
Tarihsel meteoroloji bu tür ‘dik bașlılık’ların sona yaklașıldığı dönemlerde ortaya çıktıklarını yazıyor ama. ‘Son Türk Devleti’nin ‘sonu’ mu geldi yoksa?
Habip Hamza Erdem