Sonu gelen iktidar NATO'yu mu çağırır?MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Toronto’da ’ağzındaki baklayı’ çıkardığını ve NATO’yu Kandil Bölgesi’nin kontrolü için göreve çağırdığını hatırlatarak, “
Bu davet, bir Türk Başbakanı’nın içine düştüğü acziyetin itirafıdır. Bu beyan, artık terörü önleyemeyeceği anlaşılan bir çaresizin teslimiyetidir.
Bu açıklama, ‘ben artık kendi gücümle terörü önlemekten acizim’ diyen bir zavallının çırpınışlarıdır. Ve sonuçları son derece tehlikeli olacaktır. Bir ülkenin bağımsızlık ve egemenlik timsali olan hudutlarını kendi güçleriyle koruması şarttır, aksi yaklaşımlar hükümranlık gücümüzün sorgulanmasına sebep olacaktır. Başbakan’ın önerisi ülkemizin itibarına gölge düşüreceği gibi milli bir konunun uluslararası alana taşınarak aleyhimize şekillenmesine yol açacaktır.
PKK ile mücadele NATO düzeyine taşındığında konuya ilişkin olarak NATO ülkelerinin görüş bildirmesine ve müdahil hale gelmesine imkân tanınacaktır” dedi.
İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Mehmet Bedri Gültekin de daha önce yaptığı açıklamada, “
AKP iktidarı, terör sorununu çözemediğini itiraf etmektedir. Ayrıca Kürt sorunu, resmen ‘uluslararası’ hale getirilmektedir.
NATO’yu Kandil’e davet etmek, aslında NATO’yu Diyarbakır’a davet etmek anlamına gelmektedir.
99 BDP’li belediyenin özerklik talebiyle bildiriler yayınladığı, PKK ile fiili ilişkiyi inkâr etmediği ve hatırı sayılır bir halk kitlesinin bugün dış destekli PKK ile beraber hareket ettiği de bir gerçektir.
Hemen yanı başındaki terör üssüne karşı acz içinde kalıp NATO’dan yardım isteyenler, yarın hiç kimsenin şüphesi olmasın Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğusunda başa çıkamadıkları olaylar karşısında da NATO’dan ’yardım’ isteyeceklerdir.
Kandil’e NATO’yu davet etmek, Diyarbakır’ı Amerikan planları uyarınca yeniden düzenlenecek olan Orta Doğu’da, Amerika’nın kukla devletinin merkezi yapma planının bir parçasıdır” demişti.
Tayyip Erdoğan, NATO’yu davet etmek kararını kime danışarak almıştır? Milli Güvenlik Kurulu’nda mesele tartışılmış mıdır? Askerler de ikna edilmiş midir? Her konuda görüş açıklayan Genelkurmay Başkanı, bu konuda konuşmamıştır! Oysa bu durum,
Türkiye’nin sadece güvenliği ile değil bekâsı ile doğrudan ilgilidir.
Aslında bu tür talepler, Türkiye’nin talepleri değildir. Geçmişte bunun bir örneği vardır. Turgut Özal, 1991 yılında Amerikan talebi olduğunu gizleyerek Çekiç Güç’ü Türkiye topraklarına davet etmişti. Çekiç Güç, Barzani ve Talabani kuvvetlerini koruyup besledi, bugüne getirdi.Aradan tam 16 yıl geçtikten sonra dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Irak’ın kuzeyindeki yapılanmanın Çekiç Güç marifetiyle kurulduğunu, bu kararın çok büyük bir hata olduğunu söylemişti! Demek ki 1991’deki Genelkurmay Başkanı, Türkiye aleyhindeki bir karara evet diyerek bugünkü şartları hazırladı!
NATO, PKK ile mücadele etmez, olsa olsa PKK’ya destek verir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı bütün bu süreçleri bilmeyen birisi değildir. Meseleyi NATO’ya havale etmek istemesinin asıl sebebi, iktidarını kaybetmek korkusu mudur?
ABD’nin “NATO’yu davet et” talebini yerine getirmek, kale kapılarını düşmana açmak gibi bir eylemdir!
Genelkurmay Başkanı’ndan bu konuda açıklama bekliyoruz!
Arslan BULUT / 07.07.10 / YENİÇAĞ