Sorularla Ataöğreti: "Devrimcilik" Demek "Çağdaşlaşma" ve "Sürekli Devrim" Demektir
Soru: Atatürk’e göre Devrimcilikte “çağdaşlaşma” hedefi neden yeterli değildir; bu hedefin Devrimciliğin hangi diğer hedefiyle tamamlanması gerekir?
Ahmet Taner Kışlalı’nın “Kemalizm Laiklik Demokrasi” kitabında (6. Baskı, İmge yayınları, Ank., 1999, s.52) yaptığı bir açıklama bu sorunun yeterli bir yanıtıdır. Yazar Devrimcilik ilkesinin, iki ögeden oluştuğunu belirtiyor ki, bunlardan birincisi “çağdaşlaşma” diğeri ise “sürekli devrim”dir.
Aynen şöyle yazıyor, değerli A. T. Kışlalı:
Kemalist "devrimcilik" iki temel öğeden oluşur:
1) Eskimiş kurumlan yıkıp, çağın gereklerine uygun yeni kurumlar oluşturmak;
2) Değişmeye ve yeniliklere sürekli olarak açık kalmak, kalıplaşmamak...
Atatürk "devrimcilik " ilkesinin birinci öğesini şöyle tanımlıyor: "Devrim, Türk milletini son yüzyıllarda geri bırakmış olan kurumları yıkarak, yerlerine ulusun en medeni gereklere göre ilerlemesini temin edecek yeni kurumları koymuş” olmaktır.
Sürekli devrimcilik anlamına gelen ikinci öge ise şu düşüncenin ürünüdür:
"Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır. … Zaman süratle ilerliyor; milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve bilimin gelişimini inkâr etmek olur. … Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve bilimin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar.”
*
Demek ki, Devrimcilik’te “çağdaşlaşma” hedefi yeterli olmayıp, bunun “sürekli devrim” hedefiyle tamamlanması gerekiyor.
Soruyu bir de ATANAME’nin diliyle yanıtlayalım:
Devrimcilik ilkesi iki temel ögeden oluşur: Birincisi, eskimiş kurumları yıkıp, yerine çağın gereklerine uygun yeni kurumlar koymaktır. Ancak eskinin faydalı yanları muhafaza edilecektir. İkincisi, sürekli devrimcilik, yani değişmeye ve yeniliklere sürekli açık olmak, kalıplaşmamaktır. Değişen koşulların yarattığı sorunlara en çağdaş çözümler bulunacaktır.
…
Biz geri kalmış bir toplumduk. Çağı yakalamalı, yenileşmeliydik. Atatürk bunun ilk adımlarını attı. Ancak sürekli ilerlemeliydik, uygar dünya ile birlikte yürümeliydik. Devrimin en yaşamsal ilkesi; sürekli devrim içinde olmak, değişimleri izleyerek onlara göre hareket etmek. Atatürk sürekli değişen bir dünyada kalıplaşmış bir ideoloji oluşturmaktan özellikle kaçındı. İdeolojisinin ilkelerini koydu. O ilkelerin ışığında, o doğrultuyu koruyarak, değişen koşullara uyulmasını istedi. Bu, sürekli devrimciliktir.
Atatürk’ün devrimciliği Türk toplumunu aşamadan aşamaya sıçratmayı öngörür, kendisinden öncekilerin yaptığı gibi bir aşamada donup kalmamayı içerir.
…
Uygarlık yeni koşullar yaratmak, yeni koşullara uymak demektir. Dünün uygarlık düzeyi ile bugünün uygarlık düzeyi aynı mıdır? Değil elbette. Her geçen gün uygarlık yeni buluşlarla, bulunduğu düzeyi daha ileriye götürüyor; götürdükçe de Atatürk’ün Türkiye için belirlediği hedef de yenileşiyor, başkalaşıyor. Bunu anlamaz, ona göre davranmazsan, Atatürk’ün anlayışından, tutumundan çok uzaklardasın demektir.
Devrimci yeni koşulları fark eden ve insanı, toplumu yeni koşullar içinde gören insandır. Türk Devrimi durmuş, donmuş, olup bitmiş bir "devrim" değildir. Sürekli atılımlarla ileri götürülecek, çağın gereklerine uydurulacak ve geliştirilecektir.
Prof. Dr. Cihan DURA, 22 Haziran 2018