‘SOYKIRIM’DAN SIYRILMAK
Fransa Ulusal Meclisi, ‘Ermeni soykırımı olmamıștır’ diyene ceza öngören yasayı bugün oyladı.
Kaç milletvekili ‘evet’, kaçı ‘hayır’ dedi önemli değildir.
Senato’dan geçer mi geçmez mi diye ‘çene yorma’nın da yararı yoktur.
Moda deyimle, bu bir ‘psikolojik savaș’ın a-simetrik olmaktan çıkıp simetrik bir savașa dönüșmesi sürecidir.
Emperyalizmle Türkiye Cumhuriyeti arasındaki bir savaș.
Bașta ABD, sonra ana Avrupa (Almanya-Fransa), daha sonra genel olarak Avrupa (Belçika, Hollanda, İsviçre, İtalya vb vb) ile Türkiye Cumhuriyeti arasında.
Türkler ile Ermeniler arasındaki ilișkilere ise dolaylı bir etkisi olacaktır.
Șu son tümce bile bu savașın emperyalizm ile Türkiye Cumhuriyeti arasında olacağını göstermeye yeter.
Daha doğrusu, emperyalizm ile ‘Türkiye Cumhuriyetini kuran halk’ arasındaki bir savaștır sözkonusu olan.
Ne bir ‘Türk-Fransız savașı’ çıkabilir ne de ‘Türk-Ermeni’ savașı.
Ancak bir ‘Sarkozy-Erdoğan savașı’ çıkmıștır bile..
Ya da Davutoğlu-Juppé savașı mı ne?
Büyükelçilerini geri çekebilirler, biribirlerini ihalelerden alıkoyabilirler falan.
‘Temsiciler’ meclisleri arasında bir ‘savaș’a tutușmușlardır.
Temsil ettikleri ‘halk’lardan kopuk.
Bir Türk ile bir Fransız’ın hele Ermeniler dolayısıyla ne alıp-veremeyiceği olabilir?
Bir Ermeni’nin, Birinci Dünya Savașı sırasında kaybolan dedesinin intikamını almak gibi bir derdi olabilir mi?
Olmasına olmaz da; eğer emperyalizm oraya parmağını koymușsa, o ülkenin gazetecilerini, televizyoncularını, akademisyen ve politikacılarını bu tür bir ‘dert’e salabilir.
Onların ‘varlık nedeni’ yapabilir.
Bugün Fransa’da yapılmakta olan budur.
Kaldı ki, bunalıma giren emperyalizm, çok iyi bilindiği üzere, çıkıș yolunu ‘sıcak savaș’a girmekte görmektedir.
Onun için a-simetrik savașını simetriğe çevirip halklar arasında bir gerilimi tırmandırmak istemektedir.
‘Görevli’ gazeteci, televizyoncu, akademisyen ve politikacılarını devreye sokacaktır.
Beyinleri ‘sulandırma’ programları biribirlerini izleyecektir.
Sarkozy cart, Tayyip Erdoğan curt diyeceklerdir.
Bu ‘cart ve curt’larda ‘sözde’ gazeteci, televizyoncu, akademisyen ve politikacılar yeni ‘keramet’ler arayacaklardır.
Ancak o arada olabilecek olanlar da olmayacak değildir.
Halklar ayağa kalkabileceklerdir.
Ayağa kalkmanın da bir ‘maliyet’i vardır: kimileri tutuklanacak, kimileri de hapishanelere koyulacaktır.
Ucunda ‘telef olmak’ bile vardır.
Bu ‘savaș’ın durdurulması, ‘Soykırım’ın kuyruklu bir yalan olduğunu kanıtlamaya gösterilen çabalar kadar, ‘temsil’ ettikleri halklardan kopuk olan bu tür politikacılardan kurtulmaktan geçmektedir.
Ve onların destekçileri olan gazeteci, televizyoncu ve akademisyenleri tanımaktan.
Sonrası çorap söküğü gibi kendiliğinden gelecektir.
Bugün oylanmıș olan yasa, emperyalizmin ‘kendi tabutuna’ okkalı bir çivi olmak üzere çakılabilir.
Bir an önce çakılması için ise neden çoktur.
Ve bu gözü dönmüș ‘kopuk’ların göremedikleri de budur.
Habip Hamza Erdem