2006 yılında Paris’de TRT için Fransa belgeseli hazırlıyordum.. 2007 Ermeni Yılı ilan edilmişti. Ermeni lobisinin önde gelenleriyle röportajlar yapıyordum..
Sarkozy İçişleri Bakanıydı.. Danışmanı ve Ermeni terör örgütü Asala'nın uzun yıllar boyu avukatı olan Patrik Deveciyan Ermeni Soykırımını İnkarı cezalandırma Yasasının mimarıydı.
Ropörtajda, Deveciyan’a “1915’te Türkiye bir savaşın ortasındaydı. İhanet çemberiyle sarılmıştı. Devlet kendini korumak için tehcir yapmak zorunda kaldı. Ancak 1990’da Hocalı’da, Kelbeşer’de, Fuzuli’de de birçok katliam gerçekleşti... Batı 1915’leri hiç unutmuyor ama yakın tarihi pek hatırlamıyor! Neden?” diye sormuştum..
Cevabı şöyleydi: “1915’de Türkiye’de yaşayan bir azınlık, kararlılıkla, planlı bir şekilde ve tam bir uygulamayla, Türk otoriteleri tarafından yok edilmiştir.” Ve kendince altın vuruş yaparak konuşmasını tamamlamıştı:
- “ZATEN BU SOYKIRIMI İLK KABUL EDEN DE O YILLARDA YİNE TÜRK YÖNETİCİLERİ OLMUŞTUR! FERİD PAŞA HÜKÛMETİ’NDEN SÖZ EDİYORUM!.”
22 Temmuz 1920’de Yıldız Sarayı’nda toplanan Saltanat Şurası’nda, Sevr’in maddeleri oylanırken, Damat Ferid şu sözleri ETMİŞTİ:
- “Paris’te imzalamamız istenen antlaşma, İstanbul’u ve küçük bir toprak parçasını bize bırakıyor. Antlaşmayı imzalarsak, iyi kötü bu kadar bir varlığımız olacak. İmzalamazsak dünya haritasından silinmekle tehdit ediliyoruz. Bu antlaşmanın imzasını oya sunuyorum. Susanlar ‘imzalayalım’ demiş sayılacaktır.”
Kürt Şerif ve Bogos Nubar’lar!
Osmanlı hükümeti ‘Hepimiz Fransız’ız!’ diyen paşalarla doluydu... Osmanlı hazinesinde maaş alıyor aynı anda Fransız hükümetiyle bir Kürt ve bir Ermeni devleti için pazarlık yapıyorlardı.. Düşman hem dışarda hem koynumuzdaydı! Kürt Şerif ve Bogos Nubar Paşa en ünlüleridir.
1920’de Anadolu, yedi düvelden gelen işgal ve saldırılara direnirken, Paris’te, galip devletler bir barış konferansı düzenlemişlerdi. Sadrazam Tevfik Paşa başkanlığında bir heyet Paris görüşmelerine gittiklerinde, Fransız Dışişleri Bakanının iki yanına kurulmuş, biri Kürt, diğeri Ermeni, iki Osmanlı paşası ile karşı karşıya gelmişti. Onlar çoktan Fransızlarla, bir Kürt ve bir Ermeni devleti kurma konusunda anlaşmışlar, anlaşmayı açıklamak için Sadrazamla, Paris’te yüzleşmeyi planlamışlardı...!
Paris Barış Konferansı’nda antlaşmaya varılan maddeler, Osmanlı heyeti tarafından Padişah Vahdettin'e iletildi. Galip devletler, sonuçtan emin, cevabı beklerken, Ankara'dan bir ses yükseldi.
Mustafa Kemâl, Batılı devletlere, Osmanlı heyeti'nin imzalayacağı hiçbir antlaşmaya uyulmayacağını, millet adına tek yetkili organın Ankara 'da Büyük Millet Meclisi olduğunu bildirecekti! Anlıyor musunuz o sesten nefretin nedenini?
Aradan yıllar geçti.. Önce Amerika’nın sonra Avrupa’nın DELİ GÖMLEĞİNİ giyen yönetimler Türkiye’de ‘KÜÇÜK AMERİKAYIZ!’ ‘BİZ FRANSIZIZ!’ diye çığırıp durdular..
Ne Fransa Klikya rüyasından vazgeçti, ne ABD BIRAKTI, Büyük Ermenistan ve büyük Kürdistan hayalini…
2. paylaşım savaşından sonra yeniden işe koyuldular.. Ekonomik yardım, BM – Dünya Bankası-NATO üyeliği.. AB aday adaylığı.. Batının deli gömleğine böyle girildi.
Sevr’i canlandırmak!
1970’de Paris’te Sevr Antlaşması’nın 50. yıl dönümü toplantısı yapıldı! Toplantının adı, SEVR’İ CANLANDIRMA toplantısıydı… Fransa’da Sevr’in, yeniden yürürlüğe konulması gerektiğini savunanlar vardı...
1972’de Orgeneral Turgut Sunalp, yeni Sevr planlarıyla karşı karşıya olduğumuzu söyleyecekti:
“Ermeniler, Türk topraklarında kuracakları Ermenistan’ı, Doğu Anadolu’da mı yoksa Kilikya’da mı kuracaklarını tartışıyorlar… Bütün bu faaliyetler gözümüzün önüne bir Sevr haritası sermektedir.” demişti..
Türkiye, 1970’lerde Sovyet kredileriyle kurduğu, ağır sanayi tesisleriyle, bağımsız ekonomi yönünde adımlar atıyordu. 1974’de Kıbrıs’taki zulme “Dur!” diyor, Ada'ya asker çıkartıyordu… Türkiye, Batı için durdurulması zorunlu bir güç olup çıkmıştı.
Bu gücün bir an önce önü alınmalı, engellenmeliydi!
Kıbrıs çıkartmasından bir yıl sonra, Ermeni Asala örgütü kuruldu ve onlarca Türk diplomatı şehit edildi.… Asala, amacını ‘Sevr’de öngörüldüğü şekliyle bir Ermeni devletinin kurulması’ olarak açıklamıştı..
Türkiye’yi yönetenlerin sesi çıkmadı..
Asala, küresel oyunda yerini aldıktan birkaç yıl sonra, 1978’de PKK diye bir örgüt kurulacak ve bu örgüt de yine Sevr’de öngörülen Kürt Federe Devleti’nin kurulması amacıyla faaliyette bulunacaktı. Onbinlerce şehit verilecek ama Batının deli gömleğinde kalınacaktı..
Kıbrıs’ın cezası ASALA ile, GAP’ın ve sanayileşmenin cezası PKK ile verilecekti..
İçerden satın alınanlar ‘HEPİMİZ FRANSIZIZ! HEPİMİZ AMERİKAN HAYRANIYIZ! HEPİMİZ AVRUPALIYIZ! HEPİMİZ KÜRT VE ERMENİYİZ! VALLA BİLLA TÜRK DEĞİLİZ!’ diye çığıracaklardı!
Eee zaman TÜRKSÜZ DÜNYA zamanı… Zamana ayak uyduran uydurana! Damat Feritler, Bogos Nubarlar Kürt Şerifler Ali Kemallerin yeni versiyonları ortada! Bir avuçlar ama gürültülü tenekeleri fazla…
Ama unutmasınlar, o hengamenin ardından gelmişti, batının tüm hesaplarını bozan MİLLİ KUVVA!
Banu AVAR, 26 Ocak 2012
banuavar@superonline.com
*HANGİ AVRUPA kitabının Fransa ve Sevr bölümüne bakınız