SOYUTLAMA ÜZERİNE (11)
Demek ki neymiş ?
Demek ki, klasik ekonomistler denilen ve bugün onların koyduğu kuramsal ilkeleri günümüze uydurmaya çalışan ekonomistlerin kullandıkları ve/ya da ‘uydurdukları kavramlar’ın çoğunu ‘oldukları gibi’ ele almak doğru değilmiş.
‘Kavram kargaşası’ ya da benim ‘kavramlar göçü’ diye ele aldığım yazı dizisinde açıklamaya çalıştığım üzere; bugün, örneğin ‘ulus’ nedir ‘devlet’ nedir, ‘faiz’ nedir, ‘enflasyon’ nedir ve gelişigüzel yinelenen ‘üretim’ nedir gibi sorular karşısında, sözde, herkesin kendine göre bir ‘açıklama’sı ya da ‘tanım’ı var denilecektir.
Ya da, ‘o da onun görüşü’ diye kestirip atılabilmektedir.
Fazla derinine inmeden, ‘vatan’ ya da ‘yurt’ denilen şey, uğruna canlar verilecek bir ‘kutsal’ mıdır yoksa göz kırpmadan satılabilecek bir ‘arazi’ parçası mıdır diye sorulabilir.
Benzer biçimde, yine ‘solcu’ oldukları sanılan ‘kürtçü’ parti ya da grupların ‘değer’ diye uğruna ölmeye hazır oldukları ‘değerler’in ne kadar ‘değer’i vardır?
Gerçi, ‘onlar da öyle düşünüyor’ diye görmezden gelinebilir.
Oysa, biz burada, her iki tip yaklaşıma ait ‘değer’ değil ama ‘değerlendirme’ler üzerinde ‘düşünülmemiş’ olduğunu göstermeye çalışmaktayız.
Çünkü ‘düşünmek’ için ‘düşünmeyi becerebilmek’ ve dolayısıyla onun ‘yol ve yöntem’lerini öğrenmek gerekmektedir.
Ancak, şimdilik, yine bu iki ‘yaklaşım grubu’nun kendi bakış açılarına uygun ya da çok daha genel geçer yayınları izlediklerini varsayalım.
Bu durumda, yine Althusser’in ‘Genellik II’ (Bundan böyle G II olarak anılacaktır) dediği aşamada olduğumuz söylenebilecektir.
“İlgili (tarihsel) anda, bilimsel ‘kuram’ı oluşturan, az ya da çok çelişkili, kavramların oluşturduğu yapıya (corps) Gennellik II denilecektir”. (1)
Yani bilinen tez, kuram ve yasalar ile okulda ve ya da okul dışında öğrenip bildiğimizi sandığımız her ne var ise, bu GII içine girmektedir.
Kuram, burada, bilimin ‘sorun’larını koyduğu alanı (champ) belirlemektedir. Bu alanda ve alan tarafından ‘sorun’ biçimine dönüştürülmüş olarak konulmuştur.
Bunların içinde bilimin kendi nesnesiyle ilgili olarak karşılaştığı zorluklar da yok değildir.
Nitekim, bilimin kendi kuramı ve kendi ‘olgular’ı arasındaki çatışma ile ‘eski’ bilgiler ve ‘yeni’ bilgiler arasındaki çatışma bu alanda gerçekleşmektedir, ki Genellik II bundan başkası değildir.
Demek ki, temel kavramların oluşturduğu yapı (corps), söz konusu kavramların eklemlenmesiyle belli bir sistematiğe oturtularak belli bir ‘tip’ (unité) oluşturulmaktadır.
Güncel yaşamda ‘benim düşüncem’ diye benimsenip kanıksanan ‘düşünce’ işte bu ‘tip düşünce’lerdir.
Kimi yerde ‘kalıp düşünce’ ya da ‘şablon’ dediğimiz şey yani.
Oysa, bu kez Althusser’in Genellik III dediği bir aşama vardır ki, bu Genellik III, GII’nin GI üzerindeki çalışmasıyla elde edilmiş (üretilmiş) somut tanımalar toplamıdır.
Şöyle ki;
1°GI ile GIII arasında kesinlikle ‘öz’ bakımından bir özdeşlik (identité) yoktur. Çünkü ideolojik genelliklerden bilimsel genelliklere doğru sürekli bir dönüşüm vardır.
Öyle ki, yeni bilimsel genellik tarafından üretilen tanıma, eskiyi sarmalayarak onun yetersizlik ya da geçersizliğini ortaya koymakta, yani onun görelilik ve geçerlilik sınırlarını belirlemektedir.
2°GI ile GIII’ü ayıran temel farklılıkların soyutlaması, ki tamamen ‘tanıma’da geçmekte olup sadece kuramsal pratik sürecini ilgilendirmektedir.
Ki buna soyuttan somuta geçiş denilmektedir.
Gerçi burada, basitleştirmek üzere Althusser örneğini veriyoruz ama işin aslına dönüp, Marx’ın yaklaşımı incelendiğinde, ‘sorun’un (Althusser’in problematiği de denilebilir) sanıldığından da derin olduğu görülecektir.
Örneğin, burjuva ekonomistlerinin hiçbirinin ‘üretim/tüketim/bölüşüm’ ilişkilerini GIII’de olduğu gibi bir birliğini (unité) kurdukları söylenemez.
Her ne kadar bu üç ‘terim’ arasındaki ilişkileri (relations) kurdukları söylenebilirse de, bir bağ (rapport) olarak ele almadıkları, her birini denildiği üzere ayrık (isolé) olarak koymak alışkanlıkları vardır diyeceğiz.
Oysa Marx’ın Türkçe’ye ‘ilişki’ olarak çevrilen sözcüğü ‘relation’ değil bütün yapıtlarında ‘rapport’ olarak geçmektedir ki, orijinal metinlerdeki Almancasının da yerine göre farklılık gösterdiğini tahmin etmekteyiz.
(Sürecek)
(1)P.M. p.188, Jean-Pierre COTTEN, La Pensée de Louis Althusser, Privat,Toulouse, 1979,p. 85