SÖZ ve SÖYLEM
‘Hocanın dediğini yap ama yaptığını yapma’ denir ya bizde; hocanın sözü ile eylemi arasındaki tutarsızlık anlatılmak istenir.
Sözü ile söylemi arasındaki tutarsızlık yani..
Çok uzağa gitmeye gerek yok; buradan söylem ile eylemin bir ve aynı șeyler olduğu görülebilir.
Șimdi Șırnak milletvekili Hasip Kaplan ‘Kürtler ayrılmak istemezler’ dedi ya; Türkiye’de yer yerinden oynadı sanki.
O televizyon, bu gazete; o yorumcu bu politikacı Türkiye’ye özgü bu ‘yapay gündem’le hop oturup hop kalkmaktalar.
Ne imiș? Kürtler Türk’lerden ayrılmak istemezlermiș.
Kürt’lerin Türkler’den ayrılabileceğini düșünen de mi varmıș?
Hani Orhan Bursalı ile Ertuğrul Özkük’ü o arada saymazsak eğer.
Bir de TÜSİAD’ı ve PKK’yı ..
Bu son ikiliye bir mim koyarak geçilirse; Türkiye’de ne Türk’lerin Kürt’lerden ayrılmak istediklerini ve ne de Kürt’lerin Türk’lerden ayrılabileceğini ileri süren kimsenin olmadığı söylenebilir.
Hasip Kaplan’a gelince; bir Türk’le evli olduğu için bu ‘ayrılmazlığı’ yașayarak görmüș olabilir.
Ve ‘bilinçaltı’ndan ‘gündem yaratan o söz’ler çıkmıș olabilir.
Ancak Hasip Kaplan’ın politik yașamına bakıldığında ve içinde yeraldığı ‘yarı açık parti’nin söylemi incelendiğinde; ya Hasip Kaplan’ın ‘davadan dönmüș’ olabileceği ya da ‘doğru söylemediği’ ileri sürülebilecektir.
Hasip Kaplan’ın sözlerinin ‘inandırıcı’ olabilmesi için, o sözlerden sonra ‘yarı kapalı parti’sinden istifa etmiș olması gerekirdi.
Ve bu ‘Kürt Sorunu’nun çözümü için çok daha ileri bir adım olabilirdi.
Demek ki, ‘Hasip Kaplan hoca’nın ‘dediklerini yapmak ama yaptıklarını yapmamamak’ gibi bilinen yoldan ayrılmamakta yarar vardır.
Türkiye Sanayici ve İșadamlar Derneği ve PKK’ya dönülecek olursa;
PKK’nın evrildiği, geliștiği ve dönüștüğü savlarını burada ele almanın olanağı yoktur. Ancak evrilip gelișmesi ya da dönüșüp değișmesi, PKK’nın Türkiye’yi Türkler ve Kürtler diye ‘a-yır-mak’ amacından uzaklaștırmaz.
Bu nesnel gerçekliği görmezlikten gelmek, PKK ya da bașka ne adla olursa olsun ‘Kürt Hareketi’ni yadsımak demektir. Oysa tarihsel ve toplumsal olarak bu tür bir ‘hareket’, bu tür bir ‘devinim’, bu tür bir ‘toplumbilimsel dinamik’ her zaman sözkonusu olabilir.
Ne var ki, bu tür toplumbilimsel devinimleri ele almak bașka, PKK’nın ‘Kürt Hareketi’ni bugünkü așamaya getirmiș olması bașka șeylerdir.
İkibinonların ulusal ve uluslararası koșullarında, ‘Kürt Hareketi’ hem Türkiye için ve hem de Orta-Doğu için ‘hazmedilebilirlik’ sınırlarını zorlayan bir așamaya gelmiș bulunmaktadır.
Ve gerekli önlemler alınmadığı taktirde, Türler ve Kürtler ‘istemeye istemeye’ ayrılmak durumunda bırakılabileceklerdir.
TÜSİAD’a gelince, Sanayici ve İșadamları olarak Türkiyeli olmak gibi bir zorunlulukları olmadıklarını onlar bizlerden çok daha iyi bilmektedirler.
Küreselleșme de onlar içindir, halkları yönetilebilirlik sınırları içinde tutmak da.
Barzani’nin devlet kurmasını onlar PKK’dan çok daha fazla istemektedirler.
PKK’yı Barzani’ye bağlamak için de çok çaba gösteriyor olabilirler.
Basın- yayım ellerindedir, sunucu ve yorumcuları emirlerinde.
Gazeteci ve televizyoncular, bu Türkiyeli olmayan sanayici ve ișadamlarının istek ve dilekleri dıșında yayım yapabilirler mi dersiniz?
Türk ve Kürtler’in ayrılmalarında bir sakınca görülmüyorsa ve üstelik yarar görülüyorsa; önce Ertuğrul Özkök ‘bu ayrılma sözüne dilimizi alıștıralım’ diyecektir kușkusuz.
Bu Türkiye Sanayici ve İșadamlarI Derneği üyeleri, 24 Ocak Kararları ile birlikte Türkiyeli olmaktan çıkmıș ve bu kararların uygulamasını ‘emir-komuta zinciri içinde’ yaptıran ABD oğlanları aracılığı ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ‘doğrudan’ ele geçirmișlerdir.
Bugün Türkiye’de, Türkler, Kürtler ve her türden halklar, Türkiyeli olmayan ‘devlet’, ‘siyasal parti’, ‘dernek’, ‘gezete’, ‘televizyon’ ve ‘kiralık kalem ve yorumcu’ların denetimi altındadırlar.
Denetleyenler ise sanayici ve ișadamları ve onların göbekten bağlı ya da borçlu oldukları uluslararası sanayici ve ișadamlarıdır.
Türkler ve Kürtler, Türk ve Kürt olarak ayrılmak istemiyor olabilirler, o zaman söyleyen değil söyletene bakmaları gerekmektedir.
Ah bir ayırdına varıp söyleteni görebilseler!
Sözde Türkiyeli olmak yetmiyormuș, değil mi ama?
Söyleminiz Türkiyeli mi değil mi?
Habip Hamza Erdem