STARSBOURG’DAN SONRASI

STARSBOURG’DAN SONRASI

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Cmt Oca 24, 2015 20:29

STARSBOURG’DAN SONRASI
28 Ocak 2015 günü, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi sozde ‘Ermeni Soykırımı’ hakkında son kararı verecek.
Kararın açıklanması birkaç ay alabilir.
Ancak görünen o ki, Büyük Daire mahkemenin kararını onaylayacak.
Yani ‘soykırım’ terimin 1915 olayları için kullanılamayacağı, Avrupa’nın, o arada Batılı değerlere saygılı tüm dünyanın, bundan böyle bu karara uymak zorunda olacakları ‘karar’a bağlanmış olacak.
Bu ‘karar’, Türkiye için gerçek bir ‘hukuksal kazanım’, bir ‘devrim’, bir ‘milat’ olacaktır.
Ne var ki, asıl mücadele Strasbourg’dan sonra başlayacaktır.
Strasbourg sonrası, özünde Türkiye için yoğun bir ‘politik mücadelenin’ başlangıcı olacaktır.
Çünkü, Büyük Daire, 1915 Olaylarını ‘düşünce özgürlüğü’ kapsamında değerlendirmiş ve bu konuda tarihsel tartışmalara kapıyı aralamış olacaktır.
Daha önceki ‘dönem’de, Ermeni tezlerini savunanlar, ‘soykırımı’ bir ‘veri’ olarak alabiliyor, parlamentolarda bu konuda ‘yasak’lamalara gidebiliyorladı.
Bilindiği gibi, Fransa’da, parlemontaya sunulmuş bir ‘yasa tasarısı’ bile bulunmaktadır.
‘Soykırımı inkâr yasası’ olarak bilinen bu tür yasa tasarıları ya da yasaların, Strasbourg ‘kararı’ ile ‘hukuksal temelleri’ tamamen ortadan kalkmış olacak.
Yinelemekte yarar var ; Ermeni lobisi bu kez ‘ideolojik’ ve o anlamda ‘siyasal’, ‘kültürel’ ve sözde ‘bilimsel’ çabalarına daha bir ağırlık vermek durumunda kalacaktır.
Kitap ve makaleler yayımlamayacak, panel ve konferanslar düzenleyeceklerdir.
‘Anıt’lar dikip, ‘anma günleri’ örgütleyeceklerdir.
Bütün bu ‘çabalar’, ‘düşünce özgürlüğü’ bağlamında yürütülecektir.
Doğu Perinçek’in dediği gibi, ‘Perinçek Davası’ Avrupa’ya ‘özgürlük’ getirmiş olacaktır.
Strasbourg kararı öncesi dönemde, Ermeni lobisi ve kimi parlamentolar, 1915 olaylarını bir ‘ön yargı’ ile ele alıp, ‘inkâr’ edenleri cezalandırmaya yöneliyorlardı.
Bu konunun ‘tartışılması’na baştan ‘engel’ koyup, herhangi bir ‘karşı görüş’ün ileri sürülmesine bile tahammül etmiyorlardı.
Tam bir ‘Orta Çağ’ mantığı ile, olguyu ‘tabu’laştırmaktan yana idiler.
‘Düşünce’ye ket vurmuşlardı.
‘Araştırma’ya engel.
İşte Strasbourg kararı, bu anlamda başta Ermeniler olmak üzere tüm Avrupa’ya ‘düşünce özgürlüğü’ getirmiş olacaktır.
Ve bu ‘düşünce özgürlüğü’ ortamında, Türkiye’nin de ‘arşiv çalışmaları’ yapmak, akademik tezleri desteklemek, bilimsel kitap ve makalaler yayımlamak gibi ‘Devlet desteği’ gerektiren alanlarda etkin olması gerekecektir.
Düşünce kuruluşları ise, bu alandaki çabalarını artırmak durumda olmalıdırlar.
Yani, Strasbourg sonrası Türkiye için gerçek bir ‘bilimsel seferberlik’ dönemi olacaktır.
Olmalıdır.
Aksi taktirde, Strasbourg’a dayanarak ‘yan gelip yatmak’, Strasbourg kararının özünü anlamamaya ve sonradan yeniden ağlamaya yol açabilir.
Strasbourg kararı, herşeyden önce Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin önünü açmış olacaktır.
Artık diplomatlarımız, rica ve minnet ile değil ama, ellerindeki kapı gibi ‘hukuk kararı’ ile dolaşabileceklerdir.
Strasbourg bu anlamda, yoğun bir ‘mücadele’nin de başlangıcı olacaktır.
Ancak en büyük sorumluluk, varsa üniversiteler, akademisyenler, düşünce adamları ve araştırmacılara düşmektedir.
Strasbourg sonrası çok daha fazla çaba ve emek gerektirmektedir.
Habip Hamza Erdem
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1635
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Şu dizine dön: Habip Hamza ERDEM

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x