Stratejik ortak dediğin!..
Gün geçmiyor ki, ABD veya AB'ye; bazen de toptan Batı'ya veryansın etmeyelim. Söylemlere bakan vatandaş "bu defa işler iyice karışıyor galiba" diyor. Ama yine yanılıyor; çünkü bu defa "ABD, stratejik dost ve müttefikimizdir" cinsinden beyanlar duymaya başlıyor; kafası karışıyor. Vatandaşa yardımcı olmak için uzaklara gitmeden son döneme bakalım ve stratejik ortaklık ne menem bir şeymiş, örneklerle görelim:
15 Şubat 1999: ABD, katil APO'yu idam etmemek şartıyla teslim etti, PKK'ya Irak'ta üsler verip koruma altına aldı, güçlendirdi ve siyasi çözüm için Türkiye'ye sürekli baskı yaptı.
04.07.2003: İşgalci ABD, Irak'ın kuzeyindeki Türk askerinin başına çuval geçirdi; Peşmerge ve PKK'lı teröristlerin Türkmen liderlere suikast düzenlemesini destekledi.
03.11. 2007: Başbakan Erdoğan, "Ergenekon" konusunda ABD Başkanı Bush ile uzlaştı. 2008'den itibaren ordunun seçkin komutanları medya kampanyaları eşliğinde aşağılandı, suçlandı tutuklandı. 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonu sırasında, 24.12. 2013'te "Orduya kumpas kuruldu" dedi, AYM 19.06.2014'te "Hak ihlali var" kararı aldı, tahliyeler başladı. Ama ABD ve AB desteğiyle beyin kadrosunu kaybetmesi ve yerlerine cemaatçilerin ve ehil olmayanların yerleşmesiyle, TSK'ya büyük bir darbe vurulmuş oldu.
Yıl 2010: BOP'a göre başlayan "Arap Baharı"; Sudan, Irak, Tunus, Libya, Mısır, Yemen'den sonra Suriye'ye geldi. ABD bu ülkeleri, "İhvan siyaseti" güden Türkiye'ye, düşman yaptı; Irak ve Suriye'nin kuzeyinden kuşattı, ilişkilerimiz kesildi.
15 Temmuz 2016: ABD'nin desteğinde, 9 yıl iktidarın illegal ortağı olan FETÖ, Türk Milletinin egemenliğine ve onun koruyucusu kahraman ordumuza darbe girişiminde bulundu. TSK ihaneti önledi, ama çok şehit verdik; Milletimize ve ordumuza ağır bir darbe daha vuruldu. Kanun Hükmünde Kararname ile darbeyi önleme iddiasıyla yıllar öncesinden hazırlanmış olan TSK'nın emir-komuta birliğini bozarak savaş kabiliyetini zaafa uğratacak bir dizi düzenleme başladı.
Objektif gerçekler böyle, ama ABD, stratejik ortağımız olmaya devam ediyor.
Stratejik ortağın diğer marifetleri
Bu ortak, Irak'ı parçaladı, Barzanistan'ı kurdu. Musul operasyonu ile Türkmen şehri Telafer'i ele geçirince, ABD uçaklarının desteğinde Menbic'e giren YPD/PKK, Azez'e ulaşarak Hatay sınırındaki Afrin ile birleşecek. Geriye, Irak ve Suriye'nin kuzeyinden Hatay'a kadar uzanan bin 200 km. uzunluğundaki "Kürt koridoru"nun İskenderun üzerinden Akdeniz'e ulaşması kalıyor. ABD ile tartışılan, Menbic'in ne olacağıdır. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, "ABD, Menbic ele geçirildikten sonra YPG, bölgeden çekilecek sözünü verdi" diyor. ABD ise "Arap nüfus yerine dönecek" cevabını veriyor; ama Menbic'i, Suriye'ye vermeyeceğine göre, kim yönetecek, onu söylemiyor. ABD'yi rahatsız eden son habere göre, Suriye uçakları PYD'nin Haseke'deki federasyon merkezini yerle bir etti. Rusya, Türkiye'nin sınırdan geçişleri önleyip silahlı muhalefete desteğini kesmesi ve Suudi Arabistan yardımının durdurulması için yardımcı olması halinde, Suriye'nin toprak bütünlüğü sağlanacaktır görüşünde. Gerçekten bu, Türkiye'nin bütünlüğü için de çok çok önemlidir. Durumu Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş özetlemiş ve "Suriye'de geçerli bir politika ortaya koyamadık. Başımıza gelen Suriye politikasının sonucudur" demiş.
Her biri ayrı bir yazı konusu olan diğer millî meselelerde de durum aynı. ABD, BM ve AB gözetiminde sürdürülen Kıbrıs görüşmelerinde dönüm noktasına gelindiği bildirilmekte ve Türk tarafının "Garantörlük antlaşmasında esneme yapacağı" ileri sürülmektedir. Bu elbette kabul edilemez. Ama, Cumhurbaşkanları Erdoğan ve Akıncı'nın basına yaptığı açıklamalar da dikkat çekicidir. Erdoğan'ın, çözüm için Rum tezlerine göre belirlendiği bilinen "BM parametrelerinden", Akıncı'nın, hiçbir anlam ifade etmeyen üç şarttan "Eşitlik, özgürlük ve güvenlik"ten bahsetmesi endişe vericidir.
ABD ve AB'nin desteğiyle Yunanistan 2004'ten itibaren, Ege Denizi'ndeki Türkiye'ye ait olduğu bilinen 17 ada ve bir kayalığı işgale başlamıştır. Yunan'ın, karasularımız içinde kalan, 3,5 ve 4 mil mesafedeki adaları bile işgaline, İktidar anlaşılmaz bir şekilde sessiz kalmaktadır. Bu seyirciliğin "gizli bir anlaşmaya" dayandığı iddia edilmektedir. Batı Trakya'daki Müslüman-Türk azınlığı, İstanbul'daki Fener Patrikhanesi'nin resmen ekümenliğini ilân etmesi ve Ermenistan'ın ülkemizden ve kardeş Azerbaycan'dan toprak talep etmesi gibi meselelerin arkasında başta ABD ve AB'yi görüyoruz.
SONUÇ:
Cumhurbaşkanı mealen, "ya biz, ya onlar (PYD ve FETÖ)" demiş de, ABD iki terör örgütünü tercih etmiş. Demek ki, ABD ve emperyalist Batı için bu örgütler daha önemliymiş. Başbakan Yıldırım, terör örgütleri "PKK-FETÖ-IŞİD iş birliği yaptı" dedi. Dün üç ilimizde 14 şehidimiz, 295 yaralımız var. Ülkemiz dışarıdan da kuşatılmış vaziyette. Tam bu sırada Devletimizin ve TSK'nın yapısıyla oynamak da nereden çıktı?
Sadi SOMUNCUOĞLU, 20 Ağustos 2016
sadisomuncuoglu@yahoo.com
sadisomuncuoglu@hotmail.com