Anketler ardı ardına yayımlanıyor... Hepsinde de aynı vurgu var;
"AKP hızla oy kaybediyor, Cumhur İttifakı eriyor..."
Türkiye'yi 18 yıldır, tarihte görülmemiş biçimde kötü yöneten, üstelik aynı anda hem ülke kaynaklarını hem de yurttaşların gelirini tüketen bir iktidarın oy kaybetmemesi zaten eşyanın tabiatına aykırı...
Dünyanın neresine bakarsanız bakın; kötü siyasal yönetimler kısa sürede koltuktan indiriliyor ve toplumlar seçenek olarak gördükleri en güçlü partileri iktidara getirerek nefes almaya çalışıyor, aynı zamanda ülkenin gidişatına yeni bir güzergah çiziyor...
Oysa Türkiye'de durum çok farklı... Daha önce de dikkat çektiğimiz gibi, dünyanın hiçbir coğrafyasında, ülkeyi ve toplumu yıpratırken, aynı zamanda hızla tükenmesi gereken bir partinin 18 yıl boyunca iktidarda olabilmesi başlı başına bir tez konusu...
Daha önce güçlü biçimde iktidara gelen ANAP ve DYP gibi partilerin tabelası bile ortada yokken, en uzun süre iktidarda kalan bir partinin, yarattığı tahribatlara rağmen ayakta olabilmesinin en çok da "toplum"sal gerekçeleri araştırılmalı...
Araştırma demişken anketlere bakınız; çığlık var kamuoyu araştırmalarında!..
İşte o çığlığa göre, AKP'nin oy oranı yüzde 34 ile 39 arasında çıkıyor...
2002'de yüzde 32 oy oranıyla iktidara gelmiş bir parti için "yüzde 39" oranı hangi boyutlarda bir erozyonu ifade ediyor, bu da ısrarla tartışılmalı!..
Peki; toplum-siyaset "çelişki"sinde, aslında neler araştırılmalı ve neler tartışılmalı?..
AKP mi, yoksa kahredici yıkımlara rağmen onu ayakta tutan kitleler mi?..
Kendine işkence eden seçmen!..
İşte asıl soru; memleket hızla tüketilirken, gelir-gider, yoksul-zengin dengesizliği sosyal çatışmalara zemin hazırlarken, tek sorun AKP'de mi?..
Bu soruya, "muhalefet yeterince etkili olamadığı için AKP halen iktidarda" yanıtı verilebilir ama o zaman da şu saptama öne çıkar;
"Toplum gidişatı sorgulamamakta ısrar ediyorsa ve tepkisizse, muhalefet ne yapsın ki?.."
Velhasıl, bu ülkenin en büyük sorunlarından biri toplumsal duyarlılığın ve refleksin utanç verici biçimde dibe vurmuş olması...
Çünkü "yoksullaştır- köleleştir" projesi ile devlet kaynaklarından beslenen kırsal kesimdeki insanlarla dar gelirler ve işsiz grupları bananeci davrandıkça AKP şımarıyor...
İşte o pervasız kitleler aynı zamanda belediyelerin yanısıra, Sosyal Yardımlaşma Vakfı kaynaklarıyla ayakta tutulurken, kangenleşen vurdumduymazlık AKP'nin yarattığı tahribatı, yıkımı ve ülke kaynaklarının tüketilmesini göz ardı ediyor, "körü körüne destek"çiler, iktidarın eridiğini gösteren anketlerle çatışmaya devam ediyor...
Evet; "AKP eriyor- tükeniyor" saptamasından önce, daha sert bir gerçek de göz önünde duruyor;
AKP yıpranmasına rağmen kendi kendilerine adeta işkence yapan kimi figürlerin utanmadan sosyal medya üzerinden deşifre ettiği zavallılık da neyin nesidir?..
İşte yukarıda sözünü ettiğimiz sosyal destek kitleleri ve bunların içinden çıkan bazı figürlerin medyaya yansıyan dehşet verici açıklamalarını lütfen izleyin ve memleketin asıl sorunuyla bir kez daha yüzleşin;
Mikrofona konuşan genç bir kadının kahredici açıklamaları da, Türkiye'nin aklını sarstı geçen hafta!!!
İşsizlik, sefalet, yoksulluk nedeniyle bebeğine marketlerden en ucuz "çocuk bezini tane ile" almak zorunda kaldığını, "bunun ötesi var mı, tabi ki yok" sözleriyle itiraf etti o kadın...
İşte o kadın; "seçim olsa kime oy verirsiniz" sorusuna,
"AKP tabi ki!.. Kesinlikle AKP... Neden diyecek olursanız, yaptıklarına bakılırsa dört dörtlük. En iyisi bu" şeklindeki yanıtı, Türkiye'de iktidarın yıpranmışlığı ile muhalefetin buna karşı verdiği mücadele arasında patlamış bir lastik gibi kalakaldı!!!
Peki; dün bir internet sitesinin mikrofonuna bilgiç bilgiç konuşurken, bir yandan da "ev kirasına bin lira" ödediğini, geri kalan 1300 lira ile de geçinemediğini anlatan zavallının, "Kime oy vereceksiniz" sorusuna, "AKP bir tık ileride, bugünkü iktidara veririm" demesi, insan zihnindeki hangi kabloları yakmalı acaba?..
Gelelim meselenin özetine...
Haftalardır ardı ardına yayımlanan ve tamamında AKP'nin eridiğini gösteren anketlerde mi sorun var, yoksa AKP'yi ayakta tutmakta ısrar edenlerin akıllara durgunluk veren kahredici tavırlarında mı?..
Muhalet, AKP'den önce gafletten uyanmayan kitleleri kendine getirmeli vesselam...
Yoksa bin tane anket de çığlık atsa, bu memleket zerre kadar düzelmez...
Şile'deki terör!!!
İnşaat sektörünün en büyük garabeti yaşanıyor Şile'de...
Belki de tarihte görülmemiş bir pervasızlık, bir israf ve devlete çok büyük bir zarar...
Asıl görevi dar gelirlilere konut yapmak olan ve bunun için de en avantajlı sahaları kullanması gereken TOKİ, Şile'de devletin binlerce dönüm kıraç ve inşaata uygun arazisi dururken, Ahmetli köyündeki bir defne ormanını katlederek inşaat yapmaya başladı...
Defneliği dozerlerle yerle bir eden TOKİ, kaplumbağadan tavşana, tilkiden kuşlara, sincaplardan karacaya kadar onlarca çeşit canlının da yok olmasına neden oldu...
Ancak TOKİ'nin bu utanç verici pervasızlığı sadece doğal yaşama büyük darbe vurmadı, aynı zamanda devlette de büyük israfa yol açtı...
Çünkü zemine indikçe geçit vermeyen "kayalık"larla kaplı alandaki hafriyat çalışması "2 yıldır" bitirilemedi!!!
Çevresinde yüzlerce konutun olduğu inşaat alanında, temeli bile kazamayan müteahhit iflas edince, bir yıl duran inşaat başka müteahhit tarafından yeniden başlatıldı, ancak sert zemin nedeniyle bölgedeki çalışmalar güçlükle yürütülüyor, köydeki binlerce insanın da huzuru kaçırılıyor...
Şile Belediyesi de kaymakamlık da, sabah sekizden akşam 21.00'e kadar delici ve kırıcılarla, dehşet verici bir gürültü terörü yaratan TOKİ müteahhitine (nedense!!!) müdahale etmiyor!!!
Asıl soru da şu; ormanı yok etme pahasına, yanlış bir alanda yapılan inşaat devlete bu kadar zarar vermişken, TOKİ'nin sosyal konut yapma görevi nerede kaldı?.. "Kimler" kazançlı çıktı bu yıkım projesinden?..
Peki; tatil ve turizm bölgelerinde yaz aylarında inşaata izin verilmezken, Şile'de devlet yok mu?..
Gürültü terörü ilçenin en büyük köyüne ve çevresindeki binlerce insana huzur vermezken, haftasonları bile halkı huzursuz eden TOKİ müteahhidine niçin (!) göz yumuluyor?..
Evet; belediye gürültü terörünü durduramıyorsa ve Şile kaymakamlığı müdahaleden kaçınıyorsa;
ne yapsın bölgedeki binlerce insan, kanunsuzluğu önlemesi için İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun kapısına mı gitsin?..
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/sucl ... 5949yy.htm