Şükür ki uzaylıyız...
Anadolunun göbeği.
Konyadan vuruyorsun...
Kıvrıla kıvrıla, 120 kilometre.
Patikadan bozma...
Tırışkadan asfalt.
Git, git, varıyorsun nihayetinde.
Yol orada bitiyor!
Başka yöne gidemezsin.
Çıkmaz sokak çünkü.
*
Dünyanın sonundaki köy.
*
Hiç bisiklete binmedi o kızlar...
Barbieleri olmadı.
Yüzmediler.
Sordurdum, Cola satılmıyor.
Baktırdım enkaza...
Nasıl bağlayacaklarını bilmedikleri LPG tankını bağlamışlar ama, televizyon yok.
*
Kuş uçmaz kervan geçmez...
Milli Eğitimin haberinin olmadığı, Diyanetin duymadığı, Valinin bilmediği, askerin helikopterle geldiği, sora sora zor bulunan yitik bir adrese, hem de yatılı, ne idüğü belirsiz takunyalılara emanet etmişiz, cılız vücutlu narin yürekleri...
En değerli varlıklarımızı.
*
Bi öldüler...
Anca fark ettik, yaşadıklarını.
*
Ve, sonra uzaylılar geldi...
*
Dijital kameraları, uydu çanağı taşıyan canlı yayın araçları, cep telefonları, laptopları, 4x4leri, gece karanlığını gündüze çeviren devasa projektörleriyle...
Uzaylılar geldi.
Son dakika bilgilerini aktardılar, dünyanın sonundaki köyden.
*
Öbür uzaylılar evlerindeydi.
Seyrettiler...
Şükrettiler uzaylı olduklarına.
Bitince, zapladılar...
Elalemin Phoenixi Marsta su bulmuş.
Onu seyrettiler.
Yılmaz Özdil, 03.08.08