Suriye'deki apse Türkiye'nin yüzüne sıçradı!
Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, "İdlib'le ilgili varılmış tüm mutabakatlara tamamıyla bağlı kalınmasının önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu mutabakatların hem teröristlerle mücadeleyi sürdürme hem de sivil nüfusun güvenliğini sağlama amacı ile düşünülmüş maddelerine bağlı kalınması önemli" dedi.
Zaharova, "Biz de bu doğrultuda Türk tarafı ile Soçi Mutabakatı çerçevesinde işbirliğimizi sürdürüyoruz" diye konuştu.
Sputnik'e göre, Rus Dışişleri Sözcüsü'nün bağlı kalınması çağrısında bulunduğu Soçi Mutabakatı, Türkiye'nin İdlib'deki terörist gruplar ile muhalif güçleri sahada birbirinden ayırmasını içeriyordu.
Ancak mutabakatın bu maddesi uygulanmış değil. Zira günümüzde İdlib'in neredeyse tamamı, Heyet Tahrir el Şam ve onunla birlikte hareket eden grupların denetiminde.
Rusya, Türkiye'ye "İdlib anlaşmasını 24 saat içinde tam uygulayın" diye uyarıda da bulundu. Türkiye, kıpırdamayınca, Rusya, Suriye güçlerinin önünü açtı. Suriye, İdlib'in güneyindeki Han Şeyhun'u tamamen ele geçirdi. Türkiye'nin gözlem noktası, Suriye kuvvetlerinin güneyinde kaldı. Şimdi Türkiye, gözlem noktasına saldırıdan bahsediyor!
* * *
Olayı baştan ele alalım.
İdlib'in merkezine, CIA'nın kurduğu El Kaide'den çıkma, El Nusra'dan bozma Tahrir El Şam örgütü hâkimdi. Türkiye, Soçi zirvesinden iki gün önce bu örgütü terör listesine dahil ettiğini açıkladı. Yani o güne kadar, El Nusra, Türkiye açısından terör örgütü değildi!
Bu örgütle ateşkesten ilk olarak, zirveden dört gün önce İdlib raporu yayımlayan Uluslararası Kriz Grubu bahsetmişti. Bu grubun kurucuları arasında George Soros, Morton I. Abramowitz ve Stephen Solarz da var. Kısacası, ABD'ye çalışıyorlar.
BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan De Mistura da ateşkes istemişti.
Erdoğan ise zirveden sonra "Rejimin çıkarları uğruna on binlerce masum insanın öldürülmesine göz yumulması durumunda, böyle bir oyunun ortağı da seyircisi de olamayız" mesajını paylaşmıştı.
Nitekim geçen yıl Eylül ayında zirvede anlaşma sağlandı. Türkiye terör gruplarını bölgeden uzaklaştıracağını taahhüt etti ama hiçbir faaliyette bulunmadı. Üstelik Türk gözlem noktaları, yani Mehmetçik, Suriye kuvvetleri ile terör örgütleri arasına yerleştirildi!
* * *
Uluslararası Kriz Grubu raporunda Türkiye'nin Tahrir El Şam örgütü ile ağır maliyeti olacak bir çatışmaya girmediği, bunun yerine gözlemci güçlerini konuşlandırırken "İdlib'in sakinlerini korumak için örgütün hâkimiyetine ses çıkarmadığı" belirtiliyordu.
Raporda, "Türkiye, Tahrir El Şam'ı değil bu grubun içinde bulunan ve Türkiye ile ilişkileri reddeden ve El Kaide zihniyetine sadık Hurras El Din örgütünü tehdit olarak görüyor. Fakat Rusya, İdlib'e yönelik bir saldırı için terörle mücadele gerekçesi arıyorsa, Tahrir El Şam'ın varlığı bunu mümkün kılmaktadır." deniliyordu.
Fakat Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, "Teröristlerin sivilleri insani kalkan olarak kullanması, diğer muhalif gruplara saldırması kabul edilemez. Bu apsenin ortadan kaldırılması şart." diyordu.
* * *
Türkiye, İdlib'deki gözlemci karakollarını beton kalıplarla koruma altına aldı ve takviye etti ama Tahrir El Şam denilen örgüt, İdlib'i gerçekten gittikçe büyüyen bir apseye dönüştürdü. Türkiye'yi yöneten siyasi kadro, bu apsenin deşilmesine engel olmaya çalışırken, Suriye'nin kuzeydoğusunda PKK devleti kuran ABD ile aynı paralele düştü!
Oysa Ankara, apsenin deşilmesi sırasında cerahatin Türkiye'nin yüzüne sıçramaması için çalışmalıydı. Türkiye, kendi başına belâ olacak bir örgüte bu kadar ılımlı yaklaşmamalıydı. Sivillerin korunması için de teröristlerin İdlib'den tasfiye edilmesi gerekirdi.
Türkiye'yi yönetenlerin bu tutumu, ileride daha büyük sorunlara yol açacaktır.
Arslan BULUT, 23 Ağustos 2019
arslanbulut@yenicaggazetesi.com.tr