Suriye'deki " Göz'ümüz"
Önce Uludere… İstihbarat var mı, yok mu? Varsa kim verdi, yoksa kim vermedi? Koca devletin istihbarat birimlerine ne olmuştu?
Şimdi, uçağımızın "Suriye tarafından düşürülmesi"… Ağzı olan konuşuyor; konuştukça da sadece muamma artıyor, çelişkiler yumağı büyüyor. Uçağımızın neyle, nerede, nasıl düşürüldüğünü bile netleştiremedik. Son olarak Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç "şahsi kanaatini" açıkladı; "Vurulma biçimi, füzeyle veya füze benzeri bir başka aygıt ile yapılmış olabileceğini gösteriyor"muş!..
Şaka gibi!.. İki pilotumuz şehit… Olayın üzerinden 20 gün geçti, halimiz bu. Elin adamı ise dalgasını geçiyor. Önce Rus Dışişleri Bakanı Lavrov’dan 'imalı' mesajlar geldi, şimdi de ABD Dışişleri yetkililerinden...
Hürriyet’in Washington Muhabiri Tolga Tanış bugün yine başarılı bir habere imza atıp bir ABD Dışişleri yetkilisi ile düşürülen jetimizi konuşmuş. Adam konuşmaktan çok, resmen hem Türkiye hem de Başbakan Erdoğan’la kafa bulmuş. Söylediklerini ben hazmedemedim, bizimkileri bilmem.
Şu laflara bakar mısınız?
"Uçak uluslararası sularda mı, Suriye karasularında mı vuruldu? Füzeyle mi vuruldu, uçaksavar ateşiyle mi? Ne fark eder? Sonuçta bizim için müttefiğimizin bir uçağının vurulmuş olması önemli. Türkiye bu konuda ne kadar çok yüksek sesle konuşursa o kadar inandırıcı olacağını düşündü. Sanırım o yüzden Başbakan’a açıklama yaptırdılar. Bu, tıpkı İngilizce bilmeyen birine bağırarak konuşan Amerikalıların durumuna benziyor. Ancak biz, bu tartışılan konularda hiçbir detayı açıklamayacağız."
Ne demek istiyor? Başbakana o açıklamaları kim yaptırdı, kim bağırttırdı? ABD’nin bildiği detaylar neler, bunları niye açıklamıyorlar? Şeytan ayrıntıda gizli olduğu için mı?
ABD yetkilisi, aynı açıklamada Başbakan Erdoğan’ın karizmasını ikinci kez çiziyor. Hani Obama-Erdoğan’ın "kanka" olduğu söyleniyor ya… Evet ABD nezdinde Erdoğan’ın tek "dostu" Barack’tı. Anlaşılan artık o da selamı-sabahı kesmiş. İşte o ABD yetkilisi, bir anlamda bu 'acı son'u duyuruyor … Uçağımızın düşürülmesinden sonra Başkan Obama, Erdoğan’ı hiç aramamış. Üst düzey ABD’limizin yorumu şu:
"Bu tamamen Beyaz Saray’ın kendi içinde yaptığı değerlendirmelerin sonucu. Ancak: 'Uçak düştükten sonra Obama neden aramadı?' diye soruyorsanız hikâyenizi buldunuz demektir (gülüyor). Eminim bunda birçok etken vardır. Bu konuda net bir yorum yapamam."
Uludere’den sonra uçak işi de tamamen Erdoğan’a ihale edilecek. Jetimizi neyin vurduğu kesin olmasa bile "füze, uçaksavar" -her neyse- bir şeyler Erdoğan’ı kesinlikle vuracak gibi desem...
Bülent Arınç’ın: "Türkiye’ye bölge devleti olmak yetmez. Dünya devleti oluyoruz." sözlerini hatırlıyorum da...
Türkiye’ye ne mi oldu? "Göz"ü kör oldu!..
Bu benim şahsi kanaatim değil… Erdoğan’ın sağ kolu, AKP’nin Dış İlişkiler'den sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve dahi MİT’e, daha doğrusu Müsteşarı Hakan Fidan’a çok yakın isimlerden Ömer Çelik’in itirafı!..
Silivri’deki son günlerimdi. Habertürk’te Enine Boyuna adlı programda izledim Ömer Çelik’i. Konu MİT yöneticileri hakkındaki soruşturma ile başlayan krize geldi. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir şey olamayacağını anlattı Çelik:
"Müsteşar gitse tutuklanacak, fiilen Başbakanın dokunulmazlığı kalkacaktı." vs. dedi. Ardından MİT Müsteşarı'nın önem ve fonksiyonunu şöyle açıkladı:
"Sizin İstihbarat Başkanı'nız devletin bütün gözü kulağı olmuş Suriye konusunda. Suriye’ye tümüyle onun getirdiği bilgilerle bakıyorsunuz. Suriye konusunda devletinizin bütün imkan ve kaabiliyetlerine hassasiyet göstermek durumundasınız. Oradaki her şeyi sokak sokak bilmek durumundasınız. Bu kadar büyük bir sınırın var, büyük güvenlik tehdidi oluşturabilecek bir şey. MİT’i tam da o günlerde kendi iç sorunlarıyla uğraşan bir mekanizma haline getirdiğiniz andan itibaren devletin Suriye’ye bakan bütün gözünü kapatıyorsunuz; bütün perdelerini kapatıyorsunuz…"
Ört ki, ölem!.. Koca Suriye işi bir ben-i ademe bağlanmışsa… Savcı tutuklamasa bile, Allah geçinden versin, hayatını kaybetse… Suriye’de "sokak sokak" ne arıyor, ne yapıyorsak… Suriye’yi "sokak sokak bilen" bir zat veya kurum, jetimizin başına geleceği/geleni bilmiyorsa...
Suriye’ye bakan bütün gözümüz "kör" olmuş demektir…Ucuz yırttık ve daha başımıza gelecek çok iş var demektir!..
6 ay önce MİT’in 85. kuruluş yıldönümü münasebetiyle Müsteşar Hakan Fidan’ın medya temsilcilerine verdiği brifingi düşünüyorum da… Fidan, nasıl da "Yabancı istihbarat örgütlerinin yöneticilerinin MİT’ten övgüyle söz ettiklerini, ‘bölgenin parlayan yıldızı’ nitelemesi yaptıklarını" anlatmıştı… Ama bunu "yeterli" görmediğini, "global ölçekte başarılı olmayı hedeflediğini" söylemiş, süre de vermiş: "2-3 yıl." demişti. Ve hedef yakalandığında MİT çok geçmeden, 2-3 yıl içinde bölgesel güçten küresel güce dönüşüp "dünya yıldızı" olacaktı!..
Bilanço; Uludere… Jetimizin düşürülmesi… Ve bilmediğimiz nice işler.
Milli İstihbarat'ımızın "Türk yıldızı" olmasına razıyım!..
Silivri, Hasdal, Hadımköy ve Maltepe’ye kucak dolusu sevgiler...
Müyesser YILDIZ, 11 Temmuz 2012
na741954@gmail.com