Suriye’deki kimyasal saldırı ABD eliyle mi planlandı?! / (Çeviri: Erkan GÜÇİZ)

Suriye’deki kimyasal saldırı ABD eliyle mi planlandı?! / (Çeviri: Erkan GÜÇİZ)

İletigönderen Erkan Güçiz » Pzr Eyl 08, 2013 7:20

Suriye’deki kimyasal saldırı ABD eliyle mi planlandı?! / (Çeviri: Erkan GÜÇİZ)
Suriye’deki kimyasal saldırıda batı parmağı..

Yossef Bodansky, GIS/Defense & Foreign Affairs

28 Ağustos 2013

21 Ağustos’ta Şam’daki kimyasal saldırının, Suriyeli muhalifler tarafından önceden planlanan tahrikle yapıldığını gösteren kanıtların sayısı gittikçe artıyor.

Barack Obama ve Beyaz Saray’ın “dehşet”le izlediği bu tahrik hakkında, önceden ne kadar bilgi sahibi olduğu derin ve detaylı bir şekilde araştırılmalı.

Resim
Şam’ın Guta bölgesinde sinir gazı ile öldürüldükleri iddia edilenlerin cesetleri / Reuters

Batı destekli muhalif güçler, 13-14 Ağustos’ta Türkiye’de bir gayrinizami saldırı hareketinin hazırlıklarına başladılar. Katar, Türkiye ve ABD [“Mukhabarat Amriki”] üst düzey istihbarat temsilcilerinin ilk toplantısı Antakya’da, Özgür Suriye Ordusu ve destekçileri tarafından komuta ve kumanda merkezi olarak kullanılan Türk Silahlı Kuvvetlerine ait eski bir askeri garnizonda yapıldı. İstanbul’dan gelen en üst düzey muhalif komutanlar, bölge sorumlusu komutanları, yakın zamanda çatışmaların şiddetlenmesiyle “savaş ortamını değiştirecek bir gelişme” yüzünden ABD’nin önderliğinde Suriye’nin bombardımana tabi tutulacağı konusunda bilgilendirdi.

Üst düzey komutanlar, ABD bombardımanından faydalanarak Şam’a yürüyecekti ve Beşar El-Esad hükümetini devirmek için muhaliflerin kuvvetlerini acilen hazırlamaları gerektiği konuşuldu. Katar ve Türk istihbarat yetkilileri, Suriyeli bölgesel komutanlara bu saldırıda bol miktarda silah sağlayacakları garantisi verdiler.

21-23 Ağustos’ta Hatay’daki bütün mülteci kamplarında şimdiye kadar görülmemiş bir silah dağıtımı yapıldı. Çoğu uçaksavar silahları, omuzdan atılan füzeler ve hafif silah ve makineli tüfek cephanesi olmak üzere yalnız Reyhanlı bölgesindeki muhalif güçler 400 tondan fazla silah aldı. Silahlar, Katar ve Türk istihbaratının kontrolündeki depolardan, ABD istihbaratının sıkı denetimi altında dağıtıldı.

20’den fazla TIR’a yüklenen silahlar Suriye’nin kuzeyine geçti ve değişik silah depolarına dağıtıldı. Yüzlerce tonluk gelişmiş güdümlü tanksavar füzeleri ve roketleri 24-25 Ağustos’ta gönderildi. Hatay’daki muhalif yetkililer, bunun için, iki yıl önce başlayan savaş süresince aldıkları “en büyük” sevkiyat dediler. Hatay’dan giden silahlar, bölgedeki en büyük isyancı grup olan El-Kaide bağlantılı cihatçılar da dâhil olmak üzere İdlip-Halep bölgesindeki bütün isyancı güçlere ulaştı.

Pek çok üst düzey Suriyeli muhalif ve onları destekleyen Arap ülkelerinden yetkililer, bu silah sevkiyatının ABD ve Batılı müttefiklerinin yakın zamanda Suriye’yi bombalamalarıyla doğacak fırsatta kullanılacağını vurguladılar. En son strateji ve koordinasyon toplantısı 26 Ağustos’ta yapıldı. İstanbul’daki koordinasyon toplantısına ABD Büyükelçisi Robert Ford da katıldı.

Daha önemlisi Antakya garnizonunda yapılan harekât koordinasyon toplantıları idi. Üst düzey Türk, Katar ve ABD istihbarat yetkilileri ve Suriye muhalifleri bu toplantılardaydılar. Suriyelilere bombardımanın birkaç gün sonra başlayacağı söylendi. Toplantıya katılan bir Suriyeli, “Esad’ı kimyasal silah kullanmaktan vazgeçirmek için eylemlerin gelecek hafta bile başlayabileceği muhaliflere açıkça söylendi” dedi. Toplantıda bulunan bir başka Suriyeli, “ABD bombardımanının 29 Ağustos’ta başlayacağından emindim” dedi. Bu toplantıya katılan pek çok Suriyeli ve Arap, Obama resmi olarak hâlâ kararsız görünse de bombardımanın başlayacağı güvencesini vurguladılar.

Bu toplantılardan gelen izlenimler, ABD istihbaratının, dolayısıyla Beyaz Saray’ın bu konuda daha önceden ne derecede bilgi sahibi olduğu sorusunu çıkarıyor ortaya. Konuştuğumuz hem Suriyeli hem Arap tüm kaynaklar Türkiye’deki toplantı ve bilgilendirmelerde “Mukhabarat Amriki” yetkililerinin de bulunduğunu vurguladılar. Dolayısıyla, beklentinin, “savaş ortamını değiştirecek bir gelişme” olduğunu bilmekteydiler. Muhalifler ve destekçileri, ABD öncülüğünde bir askerî müdahaleyi TAHRİK EDECEK etkileyici bir olay bekliyorlardı..

ABD istihbaratının sıkı kontrolündeki silah depoları açılmış ve bin tona yakın yüksek nitelikli silah muhaliflere dağıtılmıştı. Bu, ABD istihbaratının böylesine bir tahrik beklediğinin kanıtıdır. Tahrik, bombardıman ve ardından muhalifler için fırsat beklenmekteydi.

Sonuç olarak Obama ve Beyaz Saray, kimyasal tahrikten habersiz olsalar bile, bilmeleri yahut en azından şüphelenmeleri gerekirdi ki, muhaliflerin beklediği “savaş ortamını değiştirecek bir gelişme”, ABD bombardımanını gerektirecek bir kimyasal facia olabilirdi.

Bu arada Şam’dan kimyasal saldırı hakkında gelen ek veriler Washington’un olayı açıklama şekline olan şüpheleri arttırıyor. Saldırının hemen ardından Sınır Tanımayan Doktorlar’ın (MSF: médecins sans frontières) Şam civarında üç hastanede kimyasal saldırıdan etkilenmiş 3600’den fazla Suriyelinin tedavi edildiğini; bunlardan 355’inin öldüğünü açıkladı. MSF, tedavi edilenlerin çoğu üzerinde testler yapmıştı.

MSF direktörü Bart Janssens bulguları şöyle özetledi: “MSF ne bilimsel olarak bu arazın sebeplerini belirleyebilir ne de saldırıdan kimin sorumlu olduğunu. Yalnız hastaların anlattığı araz ve olayların hızla yayılışı, çok kısa bir zamanda çok büyük sayıda hastanın gelmesi, onların yaşadıkları bölge ve sağlık ve ilk yardım elemanlarına bulaşanlar toplu olarak bu kişilerin bir sinir gazına maruz kaldıklarının kuvvetli bir göstergesi.” Kısacası, MSF 3600 hastayı da test ettikten sonra ölüm sebebinin sarin gazı olduğunu doğrulayamadı. MSF’e göre sebep sarin tipi sinir gazı, konsantre edilmiş biber gazı, hatta yüksek derecede konsantre edilmiş böcek ilaçlarından biri olabilir. Üstelik muhaliflerin saldırı esnasında pis bir koku olduğunu söylemeleri bunun cihatçıların kullandığı “ev yapısı sarin”den (askerî maksatla kullanılan sarin kokusuzdur) veya böcek ilacından türetilmiş kimyasallardan geldiğini akla getiriyor.

Bu aşamada, Obama ve Beyaz Saray’ın önümüzde salladığı kanıtlar sorgulamaya değer.

Mesela Beyrut’taki küçük bir olay büyük soru işaretleri doğuruyor: Kimyasal saldırıdan bir gün sonra “Mukhabarat Amriki” adına çalışan tetikçiler, kimyasal saldırıda yaralandığını söyleyen Suriyeli bir adamı Beyrut’a tedaviye gitmesi için ömrü boyu ona yetecek bir meblağ karşılığı razı ettiler. Adam, ambulansla Beyrut’un Jib Janine semtinde Farhat Hastanesine taşındı. Beyaz Saray, yandaş medyaya “Lübnan Kızıl Haç’ı, test sonuçlarında bu kişinin kanında sarin gazı izi olduğunu açıkladı” haberini sızdırdı. Fakat bu, Lübnan istihbaratının ve Kızıl Haç yetkililerinin duymadıkları bir şey idi. Üst düzey istihbarat yetkililerine göre, “Kızıl Haç Direktörü George Kettaneh, Suriyeli hastanın, doktorların, kanında zehirli gaz izi testleri yapmasına fırsat kalmadan hastaneden ayrıldığını” söyledi. Anlaşılan hasta, artık bulantısı olmadığını ve artık tedaviye ihtiyacı olmadığını söylemişti. Lübnan güvenlik güçleri hâlâ bu Suriyeli hastayı arıyor.

24 Ağustos’ta Suriye Komandoları, kimyasal saldırı suçluları olabilecekler hakkında bir istihbarat üzerine Şam banliyösü Jobar’da asilerin kazdığı tünellere baskın düzenledi. Şiddetli çatışmada zehirli madde bidonları isabet aldı ve pek çok Suriyeli asker solunum zorluğu çekti, bir kısmının durumu ağır..

Komandolar ele geçirdikleri bir muhalif deposunda “ev yapısı sarin” üretmekte kullanılan fıçılar dolusu kimyasal madde, laboratuvar gereçleri ve çok sayıda gaz maskeleri buldular. Suriyeli Komandolar ayrıca ev yapısı patlayıcılar, roketle atılan el bombaları (RPG: Rocket Propelled Grenade) ve havan bombaları ele geçirdi. Aynı gün, Şam’ın Guta bölgesinde, en azından dört Hizbullah savaşçısı da, Suriyeli Komandoların Jobar’da tünelleri ararken kimyasal saldırıyla karşılaştıkları saatlerde, kimyasal saldırıya uğradılar.

Suriyeli Komandolar ve Hizbullah, her ikisi de kimyasal saldırıyı yapanlar hakkında istihbarata dayanarak hareket ediyorlardı. Şam, Moskova’ya Suriyeli askerlerin bir tür sinir gazına maruz kaldıklarını söyledi; kan, doku ve toprak örnekleri ve ele geçirilen malzemeler Rusya’ya gönderdi.

Beşar El-Esad’ı desteklemeyen ve hatta onun yeminli düşmanı olan pek çok Suriyeli lider Şam’daki 21 Ağustos kimyasal saldırısının sorumlusunun, ABD ve müttefiklerini Esad’ın Suriye’sini bombalamaya tahrik etmek isteyen muhalifler olduğuna inanmış durumdalar. Bu muhalifler arasında söyledikleri en açık ve anlamlı olan da Suriye Hükümeti ile savaş halindeki Batı Kürdistan Demokratik Birlik Partisi (PYD) Başkanı Saleh Muslim.

Muslim, Esad’ın iç savaşı kazanmaktayken kimyasal silah kullanmasının mantığa aykırı olduğunu açıkladı.
27 Ağustos’ta Muslim, Reuters’e, “Suriye rejiminin kimyasal silahları var fakat Şam’da, kimyasal silahları soruşturmakta olan Birleşmiş Milletler komitesinin beş kilometre ötesinde bunları kullanmaları düşünülemez. Bunu yapacak kadar aptal değiller” dedi. Ona göre saldırı, “uluslararası tepkiyi tahrik edecek, Esad’a karşı kurulmuş bir komplo” idi. Muslim, “Suriye rejimini suçlamak, onları suçlu göstermek isteyen ve sonra da ne olacağını görmek isteyenler kimyasal saldırıdan sorumludur” demişti..

Muslima’e göre, ABD, Esad karşıtı politikasını yürütmek için bu saldırıyı kullanmış olabilirdi ve eğer BM denetçileri daha sonra, asilerin bunun arkasında olduğunu gösteren kanıtlar bulurlarsa “olay bir şekilde unutturulurdu”. Muslim, “Kimi cezalandırılacaksınız? Katar Emiri’ni veya Suudi Arabistan Kralı’nı veyaTürkiye’nin Erdoğan’ını cezalandıracaklar?” diye sormuştu..

Yanıt bekleyen birçok soru var: “Mukhabarat Amriki”nin muhaliflerin eylemleriyle olan ilişkilerine bakarsak, nasıl olur da ABD istihbaratı muhaliflerin Şam’da kimyasal silah kullanmayı planladığını daha önceden bilmiyordu?!
Ve eğer biliyorlarsa ve Beyaz Saray’ı uyardılarsa neden Esad yönetimini suçlamakta bu kadar telaşlılar? Üstelik Obama yönetimi ABD askerî müdahalesini tahrik etmek için 1300 suçsuz sivili kasten öldüren muhalifleri desteklemeye ve güçlendirmeye nasıl devam ediyor?!

İsrail doğumlu Amerikalı politika uzmanı olan Yossef Bodansky 1988-2004 yıllarında Amerikan Temsilciler Meclisi, Terörizm ve Gayrinizami Savaş komisyonu başkanlığı yaptı.
Uluslararası Stratejik Araştırmalar Birliği’nin Araştırma Direktörü olan Yossef Bodansky aynı zamanda John Hopkins Üniversitesi’nde konuk eğitmen olarak görev aldı. 1980’li yıllarda Savunma Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığında görevli uzman danışman idi
.


Kaynak:
http://www.worldtribune.com/2013/08/28/ ... on-attack/

Yazıyı okunabilir hale getiren Sayın Banu Avar’a şükranlarımla…
Uluslar, egemenliklerini geçici bile olsa, bırakacağı meclislere dahi gereğinden fazla inanmamalı ve güvenmemelidir. Çünkü meclisler bile despotluk yapabilir ve bu despotluk bireysel despotluktan daha tehlikeli olabilir. Meclislerin öyle kararları olabilir ki, bu kararlar ulusun yaşamına giderilmesi olanaklı olmayan zararlar verebilir.
Gazi Mustafa Kemâl Atatürk

Erkan Güçiz

Facebook - TC ERKAN GÜÇİZ
Kullanıcı küçük betizi
Erkan Güçiz
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 421
Kayıt: Çrş Eyl 29, 2010 5:18

Şu dizine dön: Erkan GÜÇİZ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x