
Günümüzde bölgesel egemenlik üzerine plan yapan veya kendi bölgesinin güvenliğini sağlamak için strateji üreten devletler, düzenli ordularla yürütülen konvansiyonel savaş yöntemi yerine, vekalet savaşları yöntemini devreye sokmaktadırlar.
Dünya devletleri, içinde bulunduğumuz dönemde Suriye merkezinde şekillenen Ortadoğu, Kafkaslar ve Balkan coğrafyası üzerinden Asya'ya hakim olma amaçlarında bir bloklaşma yaşıyor. Devletler aynı bölgelerde, vekil tayin ettikleri örgütleri ve devlet bazında olan müttefiklerini, egemenlik ve savunma politikalarına göre belirliyor.
Batı Cephesi İle Asya Cephesinin Karşılıklı Stratejileri ve Suriye
Bu durumda, Suriye üzerinden yaşanan bloklaşmada şu denklem ve karşıtlık ortaya çıkmıştır :
ABD, AB ve İngiltere : Batı Cephesi olarak da adlandırabileceğimiz bu devletler, Suriye'nin kuzeyi, Türkiye'nin güneyinde bir Kürt Koridoru oluşturmak ve PYD/PKK üzerinden "devletsi" bir yapı kurmak için PYD/PKK/YPG'yi kendilerine vekil tayin etmişlerdir. Bu vekaletin "küçük hamisi ve koruyucusu" olarak Irak'ın kuzeyindeki Çadır Devletin aşiret reisi Barzani uygun görülmektedir.
Rusya ve İran : Asya Cephesi... Bölge devletleri olan İran ve Suriye devletinden yana tavır alan Hizbullah örgütünün bir kanadı, bölgede Rusya'nın da dahil olduğu bölgesel işbirliği stratejisine ve Suriye Ordusunun savunma anlayışına uygun hareket etmektedirler.
Türkiye : Asya'nın kilidi... 2011'den 2016'nın ilk yarısına kadar Batı cephesinden yana tavır alan Türkiye, özellikle 15 Temmuz işgal ve iç savaş girişiminden sonra bölgesel politikasını değiştirme yönünde adımlar atmaya başladı. 15 Temmuz 2016'dan sonra, IŞİD ve PKK'nın eylemlerinin şiddetlenmesi ile beraber Rusya ve Suriye ile ilan edilmemiş bir mutabakatla, Suriye topraklarında ÖSO ile askeri harekat düzenlemektedir. Kendi topraklarımızda bölücü terör örgütünün yeniden alan hakimiyeti sağlamaya dönük eylemlerine karşı, TSK'nın düşük yoğunluklu çatışma halindeki mücadelesi devam ederken; aynı anda Suriye topraklarında IŞİD'e karşı aktif askeri harekat halinde bir mücadele sürdürmekteyiz.
Ortadoğu'nun merkezinde, Asya'nın kilidi konumunda olmamıza rağmen, NATO'ya dahil oluşumuz nedeni ile tamamen kendimize ait bir milli askeri stratejimizin olmayışı, karşımızdaki en büyük sorun olmaya devam ediyor.

Türkiye, Doğu'da Irak'ın kuzeyinden, güneyde Kıbrıs'tan baskı altına alınan bir ülkedir. Şimdi Irak'ın kuzeyindeki Uydu Kürt Devletine eklemlenecek olan Suriye'nin kuzeyindeki Kürt Koridoru planı ile Batı emperyalizmi çevremizdeki kuşatmayı genişletmek istiyor. TSK Cerablus'ta askeri harekatını devam ettirirken, cephe gerisinde ( Şemdinli, Mardin, Diyarbakır gibi illerde ) bölücü terör örgütünün artan eylemleri ile de boğuşmaktadır.
Suriye'de konvansiyonel silahlara sahip IŞİD ve ABD himayesindeki PYD/PKK, Batı'nın doğal müttefiki olarak sahada yer almaktadır.
Karşımızdaki İki Seçenek
Peki biz ne yapmalıyız? Önümüzde mevcut durumda iki seçenek bulunmaktadır.
1 - Ya kimsenin bizi vekil olarak kullanmasına izin vermeden, kendi milli menfaatlerimiz doğrultusunda, "devlet aklı" ile karar alarak, bölge ülkeleri ile hareket ederiz... Ki bu durum, ABD'nin Kürt Koridoru planında temel aktörü olan PYD/PKK'yı, bölge ülkeleri ile ortak hareket edip, etkisizleştirmek şeklinde sonuçlanacaktır. Yani bu durumda ABD'nin BOP, büyük oranda darbe alacak...
2 - Ya da bizim, Atlantik merkezinin oyununa gelerek, sistemli ve planlı bir şekilde geri çekilen IŞİD'le savaşırken, ABD ve NATO çıkarları doğrultusunda Kürt Koridorunun kurulmasına katkı sağlamamız şeklinde sonuçlanacaktır. Bu durumda ise kendi elimizle kendi topraklarımızı kuşatmış oluruz.

Şu gerçeğin altını bir kez daha çizmekte fayda var : Türkiye, ABD'nin işgal ve iç savaş tehdidi ile karşı karşıya. Bu açıdan TSK'nın bölücü terör örgütüne karşı yürüttüğü mücadele, ABD'nin "Kara Gücüm" dediği ve vekil olarak tayin ettiği bir güce karşı mücadele içeriğine de sahip. Suriye'de ABD ile mevzilenen PYD/PKK'nın çektiği ABD bayrağı, bu durumun en açık göstergesidir. PYD/PKK kendisini Amerikan bayrağı ile koruma altına alırken, ABD ise Suriye topraklarında bulunan Türk Ordusuna açık mesaj vermektedir : "PYD/PKK'yı vurmak istersen benimle çatışmak zorunda kalırsın." demektedir "Stratejik Müttefikimiz".
Önümüzdeki dönem çok olaya ve duruma gebe. Dengelerin günlük hatta anlık değiştiği Ortadoğu'da Türk Ulusunun önündeki tek seçenek "genetik hafızasını" güncelleyip Müdafaa-i Hukuk merkezinde düşünerek hareket etmek olacaktır.
Tanrı Türk Ulusunu ve ordumuzu korusun.
https://www.facebook.com/profile.php?id=100006232153226
Mithat Akar - Gaziantep