Suriye'ye İsrail Yıldızı
18.Nisan.2005 tarihinde yazdığım, o dönem internet sitem olmadığı için yayınlamak adına pek çok e-posta grubuna gönderdiğim “Görünürdeki Savaş: İlk Hedef Suriye” adlı makalemde, herkesin beklentisinin aksine İran'dan önce, ilk önce Suriye'nin vurulacağını iddia etmişim.
Bu makalemden bazı alıntılar yaparak başlayalım, “... Eğer ele geçirilirse, Filistin desteği kesilebilir. Böylelikle Suriye desteğini yitirmiş bir Filistin “düşer”... Sınır itibariyle İsrail, Suriye ve Irak birleşmiş olacaktır. Böylelikle Ortadoğu'nun denetimi artık İsrail ve ABD'nin eline geçmiş olacaktır...”
gibi çeşitli tespitlerde bulunarak şu sonuca ulaşmışım: “Bu analiz ışığında, ilk hedefin Suriye olacağını düşünüyorum. Burası devrim (renkli devrimler manasında) vasıtasıyla ABD yanlısı bir iktidara sahip olsa bile, bu yukarıda sayılan avantajlar gerçekleşmeyecektir. Yani Suriye'de bir devrim beklenebilir ama bu muhtemel savaşa bir engel değildir.”
Aradan altı buçuk yıl geçmiş, bugün Suriye kaynıyor, kaynatılıyor. Sistem, adım adım planlarını yürütüyor. (Bu kavramı bilmeliyiz, ki yazılarımı düzenli takip edenler bilirler. Sistem: Dünyayı yöneten derin güç. Yani, CFR, Bilderberg, Trilateral ve bunların altında yer alan irili ufaklı örgütler ve bunların yöneticisi olan her milletten gelen ancak milliyet farklılığına önem vermeyen, adeta paraya tapan, İbrani asıllı yapı.)
Evet, bugün sayısı çok olmamakla birlikte Esad karşıtları ile Esad yanlıları sokaklarda. 30 yıldır kendisini yöneten rejime karşı tek bir protesto eylemi yapmamış, klasik bir Arap toplum yapısı çizen, isyan etmeyen halk, bugün isyan ediyor! Neden bugün? Yada halkı kim isyan ettiriyor, sokaklarda insan avlayanlar kimler?
2000'li yıllardan sonra daha yoğun olmak üzere Irak, Afganistan, Suriye, İran ve Kuzey Kore'yi şer ekseni olarak gösteren ABD; Afganistan ve Irak'ı işgal etti, Irak'ta 1,5 milyonu aşkın insanı, Müslümanı öldürdü. Afganistan'da öldürülen insanların artık envanteri, listesi tutulmuyor bile. Görünen ilk hedef, sıra Suriye'de.
Suriye'de Dönen Dolaplar
Suriye'deki dış ülke ajanları, suikast ve sabotaj eğitimlerini, propaganda eğitimlerini son haddine kadar sahada uygulama fırsatı buluyor. Sırp keskin nişancılar, Sistem'in “ruh hastası özel güvenlik şirketi elemanları”, kimi istihbarat örgütü mensupları çatılardan sokaktaki insanları avlıyor. Sokakta vurulan kişi eğer hükümet-devlet yanlısı ise, suçlu “muhalif” oluyor; öldürülen kişi muhalif ise suçlu “Esad'ın askerleri” oluyor, tüm Sistem ajanslarınca bire on katılarak dünyaya haber ediliyor.
Buraya bir not düşelim. Sistem karşıtıyız diye, asla burada Esad'ın savunuculuğunu yaptığımız sanılmasın. Gerçekleri göstermeye çalışıyoruz, oyunu göstermeye çalışıyoruz. Kimsenin “tarafı” değiliz. Siyaset, diplomasi ve gerçekler konuşulurken, takım tutar gibi “taraf” tutulmaz.
* * *
Yazar Banu Avar, Yeniçağ Gazetesi yazarı Arslan Bulut, stratejist Mete Akıncı, yazar Yılmaz Dikbaş, eski Adalet Bakanı İsmail Müftüoğlu ve her cenahtan pek çok gazeteci, yazar, gözlemci Suriye Dostluk Komitesi sıfatıyla Ağustos.2011'de Suriye'ye bir ziyaret gerçekleştirdi.
Bu seyahat sayesindedir ki, bizler de “Sistem zihniyetli medyanın“ dezenformasyonunu, propagandasını görmeye başladık. Sistem medyasına örnek verelim: Reuters, AP, El Cezire, BBC, CNN, Fox, France24...
Yalanlar başlıyordu. Heyet, Suriye içinde otobüs ile seyahat ederken, Sistem medyasının bazıları son dakika haberi geçecekti “İçinde Türkiye'den gelen heyeti taşıyan otobüse saldırı yapıldı. Ölü ve yararlılar var”. Daha sonra bir başka son dakika, “Saldırıya uğrayan otobüste büyükelçi de vardı”.
Mevzu bahis otobüs, Türkiye Dostluk Komitesini üyelerini taşıyan otobüs. Ancak ne o otobüs bir saldırıya uğramıştı, ne de otobüste herhangi ülkenin bir büyükelçisi vardı!
Medya yalanları devam edecekti. Bu heyetten üyeler Hama kentinde bir gösteriye şahit olacaklar ve bunu videoya alacaklardı. 50-100 kişilik bir grup Esad lehine slogan atarken karşılarında yine 50-100 kişilik bir başka grup dikilip karşı slogan atmış ve bu karşılıklı süren demokratik gösteriler yarım saat sonra sakin biçimde sonlanmış, vatandaşlar dağılmıştı.
Bu olay Sistem'in küresel medyası tarafından dünyaya son dakika olarak haber geçilecekti: “Hama'da on binler Esad karşıtı gösteri yürüyüş başlattı”. Sonra gösteride olaylar çıkacaktı. Ölüler, yaralılar vardı(!) Koca bir yalan. Kayıtlı bir yalan.
Küresel yalanlar, söylenmeye devam ediyordu. Bu ve daha fazla örnek için, Türkiye Dostluk Komitesi üyelerinin açıklamaları video sitelerinden yada buradan izlenebilir.
Bu Sistem medyası, küresel medya değil miydi, ABD'nin Irak saldırısını “Özgürlük Harekâtı” diye sunan?
Reuters Haber Ajansı değil miydi, 1914 yılında Osmanlı'ya karşı dünyaya “Mavi Kitap” yalanını anlatan ve “Türkler Ermenilere soykırım uyguluyor” ve de “Türkler Rumlara karşı kitlesel katliamlar yapıyor” diyen ve bu yalanların günümüze kadar ulaşmasını sağlayan!
Bu küresel basın yayının ve ajansların tarihlerini, kurucularını, patronlarını ve onların ilişki ağlarını bilmemiz gerekir ki, Sistem'in bu Suriye saldırısının öncesini daha iyi okuyabilelim, küresel yalanları ve gerçekleri ayırt edebilelim.
Suriye'ye Karşı Siyonist-Haçlı Ordu
Sistem medyası, batıda (ABD ve Avrupa) olan olayları ya hiç vermiyor, ya kısıtlı veriyor. Ancak Suriye vb. hedef ülkelerde olan olayları ise sürekli bire bin katarak veriyor, işgale meşruiyet kazandırmaya çalışıyor. Suriye'de yeni bulunan 300 milyar m3 doğalgaz, küresel paylaşıma hazırlanıyor. Lokmasını paylaşmak istemeyen sırtlan güçler, bugün birbiriyle mücadele ediyor, Suriye bekletiliyor, kontrollü bir kaos var. Aralarındaki mücadele bitince, anlaşma sağlanınca, “yemeğe geçilecek”.
Türkiye ise bu aşamada ne yapıyor? Müzakere ediyor yardımcı oluyor gibi görünerek Suriye'ye tehditler yağdırıyor.
Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim bizlere, tüm Müslümanlara ve insanlara ne emrediyor (Hucurat suresi 9. ayet): “Müminlerden iki zümre çarpışırlarsa, onların aralarında hemen barışı kurun!”
Türkiye, Libya'da ne yaptı? İşgalci ABD'nin tarafını aldı. ABD ve Fransa uçakları NATO adı altında Libya'yı, Libya Müslümanlarını bombaladı. ABD uçakları Libya'yı bombalamak için nereden kalktı, hangi hava üssünden? Bunların kaçı Türkiye'den ve İncirlik Üssünden gitti? Bu da mı yetmedi de İzmir'deki NATO üssü, Libya'ya yapılan saldırıların komuta merkezi/beyni yapıldı! Türkiye, Libya'daki grupları barıştırmak, arabuluculuk yapmak yerine onların tepelerine bomba indirecek işgalci güçlere yardım ve yataklık etti, destek verdi.
Bugün Suriye'de ne yapılıyor? Suriye muhalifleri Türkiye'de toplantı üstüne toplantı yapıyor, küresel petrol şirketleriyle pazarlıklar ediyor... 300 milyar metreküplük doğalgazın paylaşımı, petrolün paylaşımı...
Sistemin derdi yalnızca Suriye'ye girip zenginlikleri sömürmek midir? Hayır. Hazır gelmişken(!), Suriye bölünecek ve kuzeyinde bir Kürdistan kurulacaktır. Irak Kürdistan'ına komşu, Türkiye'ye komşu bir Kürdistan. İsrail Kürdistan'ını kurma projesinin bir ayağıdır, sömürme projesinin bir ayağıdır Suriye işgali.
Sistem Önceden Haber Vermişti
Görüşleri bize ve barış isteyen dünyaya ne kadar farklı gelirse gelsin o gerçekten deha bir isimdir, Yahudi kökenli Samuel Huntington, yani Sam Amca! Medeniyetler Çatışması adlı eseriyle (proje/tebliğ) tüm dünyada tanınırlığını en üst noktaya çıkartmıştır.
Sistem'in projecisi Huntington'un bu coğrafya açısından yani Türkiye açısından farklı bir önemi vardır. Çünkü, medeniyetler çatışmasının ilk kıvılcımının çıkacağı, kırılma noktasının ilk yaşanacağı yer olarak Türkiye coğrafyası gösterilmektedir! ABD'nin bir devlet politikası olarak uygulamaya koyduğu ve 2003 yılında Condoleezza Rice'ın Genişletilmiş BOP olarak açıkladığı “Fas'tan Pakistan'a 22 ülkenin sınırları değişecek (Türkiye dahil)” tebliği “Medeniyetler Çatışması”ndan ayrı okunabilir mi? Irak, Medeniyetler Çatışması'ndan ayrı okunabilir mi?
Sırada Suriye vardır. Suriye işgal edilirse, ABD ve İsrail karşıtı İran bölgede yalnız kalacaktır, sıra İran'a gelecektir, İran artık Sistem'in nefesini ensesinde hissedecektir.
Suriye işgal edilirse, Lübnan ve Filistin düşecektir. Suriye desteği olmayan bir Filistin'in ömrü tükenme noktasına gelecektir.
Suriye işgal edilirse, adı yine Suriye Arap Cumhuriyeti olmaya devam edecek ama gerçekte Suriye, Suri-İsraili Devlet olacaktır. İsrail, şimdikinden de öte bölgede istediği gibi at oynatacaktır. (Suriye-Filistin-Mısır meselesini ayrı bir makale olarak, bu makaleden yaklaşık bir hafta sonra yayınlayacağım.)
Suriye işgal edilirse, bölünecektir. Bu bölünme, Türkiye'yi bir biçimde etkileyecektir!
* * *
16.Ağustos.2011 günü Bakan Davutoğlu, Konya'daki iftar yemeğinde “Irak'ta yaşanan acıların Suriye'de yaşanmasını istemiyoruz” diyerek, Suriye'yi tehdit edecekti.
17.Ağustos.2011 tarihinde ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Victoria Nuland, Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Suriye seyahatini, Devlet Başkanı Beşşar Esad'a son bir şans vermek için yaptığını ancak “Esad'ın bu son şansı boşa harcadığını” söyleyebilecekti, geri sayım başlamıştı.
Suriye'ye karşı girişelecek şeytani işgalde Türkiye rol üstlenecektir, belki daha sonra da İran'a karşı. Bunun pazarlığını da “Bu Sonbaharda Karayılan ve Kandil Ekibi Yakalanacak” adlı makalemde belirttim. Karayılan ve terör örgütü PKK'nın Kandil ekibi, belki Dohuk ve Erbil'deki PKK beyin takımı Türkiye'ye verilecek/Türkiye'nin almasına müsaade edilecek, Türkiye içinde de büyük PKK yakalama/tutuklamaları olacaktır, yemin etmeyen bazı BDP milletvekilleri tutuklanacaktır! Bunun karşılığında da Türkiye, Suriye'ye karşı fiilen bir güç olarak yada yardım ve yatalık ederek işgalde Sistem'in, ABD'nin yanında olacaktır. Bu makaleyi yazdığımda, daha Kuzey Irak'a ve Kandil'e hava harekatı düzenlenmemişti, kara harekatı konuşulmuyordu bile.
16.Ağustos günü Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz ne dedi, “Yani askerliğin kısaltılmasıyla ilgili de bir çalışmamız yok. Onu çok net olarak söyleyeyim, askerliğin kısaltılmasıyla ilgili hiçbir çalışmamız yok.”
Savaşa girecek, coğrafyasında savaşlar yaşanacak bir ülkenin askerlik süresini kısaltması yani silah altında olan asker sayısının azalması ve süre kısalığı nedeniyle asker niteliğini düşürmesi, nitelik ve niceliğini kendi eliyle zayıflatması beklenemez. ABD'den, İsrail'den, Fransa'dan ve elbet Türkiye'den Suriye'ye karşı savrulan ve her gün bir yenisi eklenen savaş tehdidine, Milli Savunma Bakanı'nın açıklaması da farklı bir yön katmıştır. Yap-bozdaki parçalar tamamlanmaktadır. Yap-boz'da, Suriye işgalinin resmi vardır.
Türkiye, Sistem'in çıkarlarına hizmet edecek Yahudi ve Hıristiyan birliğinin/gücünün olası Suriye saldırısında, asla bu oluşumla birlikte hareket etmemeli, onlara yardımcı olmamalı, aksine, Osmanlı'yı örnek alarak haçlı saldırısına karşı koymalıdır, Mustafa Kemal'i örnek alıp emperyalizme karşı koymalıdır.
Esad'ı desteklemek için yada Suriye'deki “enerji” kaynaklarından pay almak için asla değil. Bağımsız Suriye, Türkiye'nin bölünmez bütünlüğünün ve milli güvenliğinin korunması, üniter devletin bekası, İran'ın ve Filistin'in varlığı için elzemdir. Türkiye coğrafyasının sükuneti ve barışı için elzemdir.
Suriye'de savaş istemiyoruz
Yeter artık işgallerinize!
Yalanlarınıza inanmıyoruz
Yeter artık şeytanlığınıza!
Tevfik BİR / 19.Eylül.2011
www.tevfikbir.com