Süryani Keşişleri Türk Devletine Direniyor(muş)

Genel & Güncel Konular

Süryani Keşişleri Türk Devletine Direniyor(muş)

İletigönderen Ram » Cum Mar 06, 2009 14:34

Süryani Keşişleri Türk Devletine Direniyor

Türkiye'deki 60 Bin Hristiyan İçin Bugün Başlayan Dava, Ülkedeki Mevcudiyetleri Açısından Yeni Bir Sorgulama Niteliğinde

1600 yılı aşkın bir süredir, Mor Gabriel Süryani Manastırı'ndan İsa'nın konuştuğu dil olan Aramice ilahiler yükselmekte ve Türkiye-Suriye sınırı boyunca uzanan bal rengi tepeleri kaplamaktadır. Yüzyıllar geçtikçe ilahilerin yoğunluğu azalmıştır: artık bu cemaat sadece üç keşiş, on üç rahibe ve bir patrikten ibarettir. Bu ilk Hristiyanların torunları hâlen Tur Abdin yani "Abitler Tepesi" bölgesinde toplanmış durumdadır. Ancak geçen yıldan bu yana, manastır Türk Devleti ve çevredeki üç köyle bir hukuk mücadelesi içindedir. Türkiye'deki küçük Hristiyan azınlıkları için, Çarşamba günü başlayacak olan dava, mevcudiyetleri açısından yeni bir sorgulama niteliğindedir.

Manastırın Sözcüsü Kuryakus Ergün şunları ifade ediyor: "Mor Gabriel İsa'dan sonra 397 yılında inşa edilmiştir. Biz İslam'dan, Osmanlı İmparatorluğundan ve Türkiye Cumhuriyeti'nden önce de buralardaydık. Bu topraklar bize aittir ve bunu kanıtlayacak belgelerimiz mevcuttur."


İsyana Teşvik

Manastırın toprakları tartışma konusudur. Bütün tartışma 2008 yılındaki kadastro güncellemesi sırasında başlamıştır: gerekçesi de manastır çevresindeki ekim yapılmayan 250 hektarlık arazi, "orman" olarak nitelendirilmiş ve kamu alanı içerisine girmiştir. Hazine Müsteşarlığı da üzerine düşen payı istemekte ve Midyat Mahkemesi nezdinde 142 hektarlık komşu köyün arazisini talep etmektedir. Nihayet, çevredeki ahali hayvanlarını otlatabilecekleri alanlar talep etmektedir. Tavukçuluk ve hindicilik yapılan sokakları çamurlu Eğlence isimli köyde, her türlü Hristiyan karşıtı duygulardan sakınılmaktadır. Fethullah Acar isimli köylü, çayını yudumlarken şöyle konuşuyor: "Kadastro gelmeden önce kardeş gibi yaşayıp gidiyorduk. Ama hayvanlarımız için de toprağa ihtiyacımız var."

Odun sobası etrafında toplanan köylüler aynı düşüncede: "Hiç çevresinde bu kadar araziye sahip bir camiye rastladınız mı?" Yaptıkları ilk şikâyette, yalnızca arazi söz konusu değildi. Bu arada, keşişler "Türk karşıtı faaliyetlere", "misyonerliğe" ve "halkı isyana teşvik ederek millî birliği yıkmaya" girişmekle suçlanmaktaydı.

Rahatsız olan ve dilekçeyi imzalayan şikayetçiler bu suçlamalara katılmıyor: "Hayır, hayır, yok böyle bir şey." Zaten mahkeme de bu iddiaları dikkate almamıştır. Ama yine de kafaları karıştıran bir söylenti dolaşmakta: Manastır IV. Yüzyılda bir caminin üzerine inşa edilmiştir. Kayakuş Ergün "Hatta bir savcı geldi araştırma yaptı." diyor. Tabii hiçbir kanıt bulamadı.

Hollanda'da yerleşik Süryani diasporasına bağlı bir sivil toplum kuruluşu olan Evrensel Süryani İttifakı'na göre, bu tartışmalar "onlarca yıldan beri Hristiyanlara karşı uygulanan zulümlerin" bir parçası. Adı geçen derneğin insan hakları bölümü başkanı Daniel Gabriel şunları söylüyor: "Türkiye bugün AB'ye girmeyi arzuluyor, ama uygulamalar bu amaca ters düşüyor." Brüksel her yıl yayımladığı raporlarında Ankara'ya ülkedeki gayrimüslim azınlıkların haklarını iyileştirmesi yönünde baskı yapıyor.


Faaliyetteki Dört Manastır

Muhafazakâr-İslamcı AK Parti'nin 2002'de iktidara gelmesiyle, Türkiye'deki 60 bin Hristiyanın maruz kaldığı baskı bir ölçüde azalmıştır. Hatta çıkarılan Vakıflar Yasası ile Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu 1923 yılından bu yana el konulan yüzlerce mülkiyete tazminat ödenmesi, hatta gayrimüslim azınlıkların Devletçe el konan mallarının iadesi yolu açılmıştır. Yaz aylarında, Suriye ve Avrupa ülkelerinden binlerce Süryani, "ikinci Kudüs" olarak gördükleri Mor Gabriel'e akın etmektedir. Diasporadaki onlarca aile de dönmüştür. Bu aileler, son kırk yıl boyunca, devletin husumetinden ve PKK ayrılıkçıları ile ordu arasındaki çatışmalardan dolayı ülkeyi terk etmişti. Ama bu kez de dönüşler ya topraklarına el koyan idarenin ya da yokluklarında mallarını sahiplenen Kürtlerin engeline takılmaktadır. Bir de, 2007 yılında manastırın papazı Mor Yakub'un esrarengiz biçimde kaçırılması aradaki güvenin yeniden tesisine yardımcı olmamıştır.

1970'li yıllarda, Fırat ve Dicle arasında yer alan bu Mezopotamya bölgesinde 70 bin Süryani yaşamaktaydı. Bugün ise taş çatlasa iki bin. Yüzlerce manastırdan dördü faaliyet hâlinde. Üstelik, Türkiye, ülkedeki gayrimüslimlerin haklarını düzenleyen 1923 yılında imzalanan Lozan Antlaşması'nı Süryanilere de uygulamayı sürekli reddediyor. Ermeni, Yahudi ve Ortodoks Rum kökenli Türk vatandaşlarının tersine, Süryanilerin hiçbir meşru mevcudiyeti bulunmamaktadır.

İsminin açıklanmasını istemeyen bir genç Hristiyan: "Yine de umudumu yitirmiyorum." diyor. İsveç'e göç eden sekiz kardeşinin tersine "her yıl şişelediği" hafif tatlı şaraptan vazgeçmeye yanaşmamış: "Yaşlılar bu davanın amacının bizlerden kurtulmak olduğunu söylüyor, ben zannetmiyorum. Hükümet, bu rizikoyu göze alamaz, zira bizler bu bölgenin kültürel zenginliğiyiz. Hiç Hristiyan kalmazsa buraya kim gelir?"
[img]http://img89.imageshack.us/img89/9676/figaro.gif[/img]
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

İletigönderen Türk-Kan » Cum Mar 06, 2009 17:38

:shock: Soykirimda onlari unutmus muyuz yoksa?
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

İletigönderen MansurSah » Cum Mar 06, 2009 17:48

Kurt kocayınca, balaları t..larıyla oynarmış.

Süryani kızına aşık olan genç geliyor aklıma, Kazancı Bedih'in sesinden:

Bir o yani, bir bu yanı
Öpeydim sol yanağını
Koy çatlasın öbür yanı
Mahlemizde hoş Süryani
Öpeydim sol yanağını
Fatih "Mansur Şah" Özaydın

Hem Cemaat hem Cumhuriyet olunmaz,
Ters mıknatıslanma yapar!!!
Kullanıcı küçük betizi
MansurSah
Bilim Adamı
Bilim Adamı
 
İletiler: 611
Kayıt: Cum Ara 07, 2007 18:04
Konum: Osaka, JP

İletigönderen Ram » Sal Mar 10, 2009 22:13

Hristiyan Manastırı İçin Verilen Mücadeleyle Türkiye'nin Hoşgörüsü Deneniyor

Hristiyanlığın doğuşundan bu yana bu topraklarda yaşadılar. Ancak, Türk, Kürt, Moğol, Arap ve Pers orduları tarafından yağmalanarak, sıkıntılı iki bin yıl geçirdiler. Her biri, şu an Türkiye'nin güneydoğusundaki Irak ve Suriye sınırını oluşturan dağlık bölgeyi geçerek geldi. Mevcut tehdit eskisi gibi savaşçı bir ruh taşımamasına rağmen, yine de bir tehlike olarak görülüyor.

Bir grup resmi kadastro mühendisi ve Müslüman köylüler, Midyat'a bağlı Kartmin'deki tarihi Mor Gabriel manastırının sınırlarını yarıdan fazlasını daraltılmaya niyetliler.

Manastıra ait arazilere sahip çıkmaya uğraşan Piskopos Timotheus Samuel Aktaş, yabancı diplomatların, rahiplerin ve siyasilerin desteğini almış ve biri Müslüman diğeri Hristiyan olmak üzere iki avukat tutmuş. Piskopos, "Dört parmağı halen bizde" dediği, 7. Yüzyıl'da ölen Başrahiplerden Aziz Gabriel'in de kendilerine yardım eli uzattığını söylüyor. Geçmişten kalan kutsal emanetler olarak görülen bu kutsal parmaklar, mevcut düşmanlara uğursuzluk getirmesi için kilitlenip korunmaya alınmışlar.

Arazi anlaşmazlığının akıbeti şimdi bir Türk mahkemesinin vereceği karara bağlı. Modern laik Türkiye'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün büstünün altında oturan hakim, geçen Çarşamba günü taraflara, ihtilaf konusu olan bölgeye önümüzdeki ay yapacağı ziyaret sonrasında kararını vereceğini söyledi.

Duruşma, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılmak için 22 yıldır sürdürdüğü çabaları kritik bir safhadayken yapıldı. Dindar Müslümanların liderliğindeki iktidardaki AK Parti, 2002 yılında ilk kez yönetime geldiğinde, Avrupa Hristiyan kulübüne kabulü için gerekli yasal değişikliklerin yapılmasını hızlandırmak amacıyla çaba koydu. Ancak, çabaların hızı sonradan yavaşladı. Türkiye'de bu konu ile ilgili tereddütler olduğu gözlenirken, Fransa, ne olursa olsun Türkiye'yi Avrupa Birliği'nde görmek istemediğini açıkça beyan etti.

En büyük engeli ise, nüfusun yüzde 15'ini oluşturan ve özerklik için mücadele eden Kürtler başta olmak üzere, Türkiye'de etnik azınlıklar ile süren gerilim oluşturuyor. Dünyanın en eski ve kuşatılmış Süryani Ortodoks toplumunun akıbeti, Türkiye'de zaman zaman azınlıkları bastırmak amacıyla kullanılan ulusal kimlik kavramına karşı çıkan gruplarla uzlaşma yeteneğine bağlı bulunuyor.

Mor Gabriel Manastırı konusundaki anlaşmazlık yurtdışında da yakından izleniyor. Avrupa Birliği ve Ankara'da bulunan bazı büyükelçilikler, Şubat ayında yapılan duruşmaya gözlemci gönderdiler. İsveçli bir diplomat da, bu hafta yapılan duruşmaya katıldı. Avrupa Birliği'ne girebilmenin koşullarının arasında azınlık haklarının korunması da yer alıyor.

397 yılında kurulan Mor Gabriel, dünyada faaliyet gösteren en eski manastırlardan birisi. Şimdi Müslümanlara ait topraklara bakan bir tepenin üzerinde bulunan manastır, Süryaniler tarafından "ikinci Kudüs" olarak Kabul ediliyor. Manastırda üç rahip ve 14 rahibe bulunuyor. Küçük yaşta Hollanda'ya gidip, manastır yakınlarında köylülerin terketmesiyle harabeye dönen ailesine ait köyü bulmak üzere Şubat ayında buraya gelen Attiya Tunç, "Bu manastır elimizde kalan tek şey" diyerek, Piskopos Aktaş'ın eskiden bölgede yaşayanlara telefonla yaptığı çağrılar üzerine buraya geldiğini söyledi.

Türk yetkililer, Hristiyanlığı yok etmek gibi herhangi bir eğilimleri bulunmadığını söyleyip yakın zamanlarda yurtdışından dönen Hristiyan Süryanilerin bulunduğu küçük yerleşim yerlerine sağlanan yeni yollar ve diğer hizmetlerden söz ediyorlar. Bölgedeki üst düzey devlet görevlisi Mustafa Yılmaz, turistleri ve hacı adaylarının bölgeye gelmelerini sağlayarak, bölge ekonomisine katkısı olan manastıra hükümetin zarar vermek gibi herhangi bir amacı olmadığını kaydetti.

Hristiyan Süryaniler ise, kötü bir niyetin olduğu görüşündeler. Türk devletinin ve Müslüman köylülerin, Hristiyan topraklarını ele geçirmek istediklerini ve Müslüman olmayanları buradan ayrılmaya zorladıklarını söylüyorlar. Mor Gabriel Manastırına yakın bir yerde yaşayan Müslüman Mahmut Düz, geçen yıl Midyat'ta Savcılığa şikâyette bulundu. Düz, Piskopos ile rahiplerin, "yasadışı dini ve irticai misyonerlik faaliyetlerinde bulunduğunu" ileri sürdü.

Düz ve diğer köylülerin iddia ettikleri suçlardan dolayı Manastırda kimse hakkında soruşturma açılmadı. Manastır yetkilileri, söz konusu iddiaların saçma olduğunu belirtip misyonerlik yapılmadığını, 35 Hristiyan Süryani erkek öğrenciye din konusunda eğitim verildiğini söyledi.

Hristiyan Süryaniler, Mor Gabriel Manastırı'nın İslamiyetten ikiyüzyıl önce kurulduğunu belirtiyorlar.

İslamiyet genişledikçe manastır tekrar tekrar kapatılmış ama her seferinde yeniden açılmış. Manastır Kürtler ve Türklerin saldırılarına maruz kalmış. 14. Yüzyılda Moğollar manastırı ele geçirip bir mağarada saklanan 400 Hristiyan ve 40 rahibi öldürmüşler. Manastır belki de şimdiye değin en büyük darbeyi, yakın tarihte almış. Türklerin, I. Dünya Savaşı sırasında Hristiyan Ermenileri katletmeleri, Süryani Hıristiyanların da katledilmelerine neden olmuş. Süryani Ortodoks Kilisesinin Patriği daha sonra Suriye'ye kaçmış. Hollanda'da yaşayan Bayan Tunç katledilen yakınlarının hikâyeleriyle büyümüş. Babası, hiçbir zaman geri dönemeyeceklerini, Hollanda'daki yaşam şeklini benimsemelerini ve "Kürtler ya da Türklere de asla güvenmemelerini" söylemiş. Ailesi ve diğerleri, 1980'lerde Türk ordusu ile Kürt gerillalar arasında acımasız çatışmalar yaşanırken bölgeyi terketmişler. Yurtdışına göç eden Süryaniler, Almanya ve İsveç'te geçen yıl sonlarında ve Ocak ayında sokak gösterileri düzenlediler. İsveç Parlamentosunda Hristiyan Süryani Yılmaz Kerimo, Türkiye'nin "gaddarlıklara ve kanunsuz hareketlere" son vermesini isteyerek, Türkiye İçişleri Bakanlığını protesto etmişti.

Anlaşmazlığa neden olan üç köyden biri olan Kartmin köyü Muhtarı İsmail Erkal, Piskopos Aktaş'ı öfkeye neden olmakla suçladı. "Piskopos zor bir insandır" diyen Erkal, şerit halinde uzanan manastır arazisinin köyüne ait olması gerektiğini söyledi. Eskiden Erkal'ın köyünde bir kilise varmış. Hristiyan kalmadığı için burası şimdi ahır olarak kullanılıyor. Hemen yanında ise yeni yapılan bir cami var. Erkal, Hristiyanların bölgeyi terketmesini sağlayacak bir plan olduğunu yalanlarken, İslam "zulme izin vermez" dedi. Piskopos Aktaş ise, "Verilmek istenen mesaj açık, hepimizin buradan gitmesini istiyorlar" diyor.

Yazan: Andrew Higgins / andrew.higgins@wsj.com
Resim
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

Şimdi de 'Süryani Soykırımı' Krizi

İletigönderen Oğuz Kağan » Pzt Ara 14, 2009 0:46

Şimdi de 'Süryani Soykırımı' Krizi

Süryani Evrensel İttifakı adlı derneğin başı çektiği bir grup, "Türkler bize soykırım yaptı." diye Sydney'deki Fairfield semtine bir soykırım anıtı dikmeye hazırlanıyor.

Fairfield Belediye Meclisi konuyu 15 Aralık Salı günkü toplantısında karara bağlayacak. Avustralyalı Türkler bu haksız girişimi durdurmak için e-dilekçe kampanyası başlattı.

Fairfield semtine yerleştirilecek olan 4,5 metre yüksekliğindeki heykel, "Süryani bayrağı" ile birlikte bir küreyi tutan eli betimliyor, amacı da "insanların soykırım korkusu olmadan yaşaması" gibi bir şekilde açıklanıyor.

Anıt, 20'nci yüzyılda dini ve siyasi sebeplerle "Türkiye, Irak, İran'da özellikle 1915 ve sonrasında öldürülen kişilerin anısı"na açılacak.

Heykelin dikileceği Bonnyrigg parkının karşısındaki arazinin adı da tarihteki Süryani devletinin başkenti olan 'Ninova' bahçesi olacak.

Her 10 kişiden birinin Süryani olduğu açıklanan Fairfield'de, Belediye Meclisi konuya hassas görünüyor.

Anıt dikilmesi için Süryani Evrensel İttifakı'nın sunduğu teklif 15 Aralık 2009 Salı günü Fairfield Belediye Meclisi'nde görüşülecek.

Türk, Iraklı ve İranlılardan zulüm gördüklerini, hala travma yaşadıklarını belirten Süryani birliği, "Dünyanın en iyi kenti Sydney'de yaşamaktan dolayı kendimizi ayrıcalıklı sayıyoruz ama toplumumuz ne yazık ki geçmişte yaşanan trajik olayları hala unutamıyor. Soykırım yüzünden devletsiz kaldık" diyor.

Bu Fairfield'daki Süryanilerin 'soykırım' anıtı açmak için bu yıl ikinci denemeleri. Assyrian Universal Alliance / Süryani Evrensel İttifakı'nın sözcüsü Hermiz Şahin, Fairfield'in yerel gazetesi Fairfield Advance'de çıkan haberde bakın ne diyor: "Bu çok büyük bir heykel olacak. Herkes bunu duyacak ve yurtdışından bu anıtı ziyarete gelecekler."

Sydney bir nevi Erivan olacak anlayacağınız. Erivan'daki soykırım anıtının Süryani versiyonu, yurtdışından politikacıları, ziyaretçileri ağırlayacak.

Süryani birliği, NSW Local Government Association / NSW Belediyeler Birliği'nin zaten Süryani soykırımını tanıdığını iddia ederek, kendilerini destekleyen bir diğer kanıt olarak da International Association of Genocide Scholars / Uluslararası Soykırım Araştırmacıları Birliği'nin 2007 yılında yayınladığı bir kararı sunuyor teklifinde.

Bu kararda, Türklerin 1914 ve 1923 yılları arasında Osmanlı Yunanına, Ermenilere, Pontuslu Rumlara ve Süryanilere 'soykırım' uyguladığı iddiası yer alıyor. Daha önce Fransa, İsveç, ABD'de de rahatça 'Süryani soykırımı' anıtları açtıklarını dile getiren dernek yöneticileri, sıranın artık Avustralya'ya geldiğine dikkat çekiyor.

Anıtın üzerindeki tabelada şunlar yazacak: "Bu heykel 1915'te 1. Dünya Savaşı'nda, 1933'teki Simile Katliamı'nda (Irak) ve sonrasında yaşamını yitiren Süryani Soykırımı kurbanlarına adanmıştır." The Assyrian Universal Alliance - Australia Sydney.

Bu şemsiye kuruluşu Avustralya'da bulunan ve İran, Irak ve Türkiye'den gelen Süryanilerin kurduğu çok sayıda dernek de destekliyor. Süryani Türklerin derneği Babylon Cultural Association da organizasyonun içinde.

Anıta destek veren tüm kuruluşların adı, belediyeden gelen yazıda, The Assyrian Australian National Federation, The Assyrian Australian Association, The Assyrian Charity and Educational Community, Assyrian National Centre, Babylon Cultural Association ve Assyrian Universal Alliance olarak sıralanıyor.

Fairfield Advance gazetesinde çıkan habere bakılırsa, Fairfield belediyesi başkan yardımcıları Anwar Khoshaba, Sam Yousif ve Albert Mooshi, Assyrian Universal Alliance ile "çok sıkı" ilişkileri olduğunu beyan ediyorlar. Elimize geçen belediye bülteninden anlaşılıyor ki, bu heykelin tüm masrafı da Süryani Evrensel İttifakı tarafından karşılanıyor.

Tarihsel temelden yoksun ve Avustralya'da uyum içinde yaşayan etnik topluluklar arasında ayrımcılık ve husumet yaratmaya hizmet edecek bu girişim elbette, Türkiye Cumhuriyeti ile Avustralya devleti arasındaki ilişkileri de olumsuz etkileyecek. Aldığımız bilgilere göre, konuyla ilgili Türkiye Cumhuriyeti Sydney Başkonsolosluğu da eyalet hükümeti ve yerel yönetimler nezdinde gerekli resmi girişimlerde bulunuyor. Bakalım 15 Aralık Salı Günü Fairfield Belediyesi Meclis Üyeleri ne yönde karar alacak, merakla bekliyoruz.


Türk toplumunda e-dilekçe kampanyası
Sözde "Süryani soykırımı" anıtı teklifinin belediye meclisince ret edilmesi için, Avustralyalı Türkler de http://www.gopetition.com/online/32646.html adresinden bir e-dilekçe kampanyası başlattı. Avustralya'daki Türk dernek ve birlikleri de birleşerek bu girişime karşı sivil harekete geçtiler:

NSW Türk Kuruluşları Konsey Başkanı Dursun Candemir:
"Biz bu tür olayları zaman zaman bekliyoruz. Osmanlı İmparatorluğu 30'dan fazla milleti bir arada tutmuş. Dolayısıyla o günkü problemler bugünün şartları ile değerlendirilemez. Eğer bugünün şartları ile değerlendirilecekse, İngilizler, Avustralyalılar, İspanyollar, Fransızlar, Amerikalıların da kendi olaylarını aynı bakış açısıyla değerlendirmeleri lazım. Süryanilerin, soykırıma uğradığı, kökten yok edildiğine dair suçlamaları var. Üstelik bugün Süryaniler Mardin, Midyat, Nusaybin çevresinde gayet zengin muhitlerde yaşıyorlar. Türkiye'den İsviçre'ye, bir kısmı da İsveç'e giderek zenginleştiler ve Türkiye'ye döndüler. Bugün Mardin'de, Midyat'ta lüks villalar içinde, İstanbul'da bile kimsenin yaşayamayacağı lüks standartlarda yaşıyorlar. Ermenilerden esinleniyorlar. Bu girişimin arkasında Türkiye'ye ve Osmanlı'ya karşı olan kin var."

Avustralya Türk Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı Mehmet Karamemiş:
"Biz göçmenler geldiğimiz ülkelerdeki problemleri Avustralya'ya taşımamalıyız. Bunlara hazırlıklı olmamız lazım, bizlere kin besleyenler birbirlerine destek oluyorlar. Ermenistan yaptıkları ile bir şeyler elde etmek üzere, başka gruplar da kendilerini dünya kamuoyuna duyurmak için aynı yolu, en kolay yolu seçiyorlar. Madem Süryanilerin bir kısmı da Irak'ta katliama uğramış, Irak kökenliler. Neden bu anıtı Irak'ta yapmıyorlar. Üstelik şimdi ABD yüzünden Irak'ta siyasi ortam da müsait. Neden Avustralya'yı seçiyorlar, çok manidar."

Sydney Türk Dayanışma Derneği Başkanı:
"Süryaniler Türkiye'de gayet rahat, en güzel yerlerde yaşıyorlar. Kimse kimseye karışmıyor. Böyle bir anıtı kesinlikle kabul etmiyoruz, bunu saçma ve yanlış buluyoruz. Her önüne gelen istediği yere heykel dikememeli. Neden buradaki Türk toplumunu bu denli rahatsız ediyorlar? Bizim hem eyalet hem federal hükümetin başbakanlarına bu konuyu iletmemiz lazım."

Auburn Gelibolu Cami Derneği Başkanı:
"Dünyada Türk düşmanlığı almış başını gidiyor. Süryani derneklerince yapılan bu iş Avustralya'da bölücülük yapmaktır. Türkiye açısından bakarsak, Süryaniler yıllarca Türkiye'nin aşını, ekmeğini yemişler. Olmaması lazım. Bu noktada Türkiye Cumhuriyeti devletinin de buradaki Türk toplumuna sahip çıkması gerekir. Türkiye Cumhuriyeti Avustralya'da güçlü bir Türk lobisi oluşturmak için ön ayak olmalıdır, her şeyi fahri olarak vatandaşlardan beklemek doğru değil."


İnternetajans, 13 Aralık 2009
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Süryani Keşişleri Türk Devletine Direniyor(muş)

İletigönderen kemal1923 » Pzt Ara 14, 2009 10:39

Yargıtay`ın terör listesine Süryani örgüt de girdi 1993`te PKK ile anlaşma yapıp, PKK`nın bünyesine girerek birçok eyleme katıldı. Bu Süryani grup, PKK içindeki en kanlı, (şehit ettikleri Türk askerlerin ...
http://www.tumgazeteler.com/?a=1806562 - Önbellek


not:yukarıdaki haritalı yazıyı yazdığı söylenen andrew higgins 1952 de ölmüş??????bkz.wikipedia
Andrew Higgins
From Wikipedia, the free encyclopedia
Jump to: navigation, search
For the English footballer, see Andy Higgins.
Andrew Jackson Higgins (28 August 1886 – 1 August 1952) was the founder and owner of Higgins Industries, the New Orleans-based manufacturer of "Higgins boats" (LCVPs) during World War II
Kullanıcı küçük betizi
kemal1923
Üye
Üye
 
İletiler: 9
Kayıt: Cmt Ara 12, 2009 17:30

Re: Süryani Keşişleri Türk Devletine Direniyor(muş)

İletigönderen 1919 » Pzt Ara 14, 2009 14:34

Yeni bir olay degil bu, bu süryaniler ermeniler gibi soykirim soykirim diye parlamentolari dolasiyor bize soykirim yapildi kabul edilsin diyorlar. Yurtdisinda bu süryaniler Türkiye, Türkler ve müslümanlar hakkinda ne kadar iftira, yalan, küfür ve hakaret varsa ediyorlar.
Diyorlar ki 1915'de Türkler bize soykirim yaptilar, ermenilerle birlikte bizi de öldürdüler. Ermenilerle savastaymisiz fakat süryaniler hic bir sey yapmamis onlari niye öldürmüsüz! Öldürülenlerin sayisi 200 000 ve 5 milyon arasinda, kisiden kisiye bu verilen sayilar degisebiliyor. Bakiyorsun dedeleri ölmemis ki analari babalari bunlari bugün söyleyenleri dünyaya getirmis! Neymis efendim, dedem babama anlatti Türkler bizim köylerimize geldi insanlarimizi öldürdü. Bunu dedeleri görmüs sonra cocuklarina anlatmis. Bunu derken diyorlar ki 5km ötedeki köyde neler olmus bilmiyorlar, onlar da ayni seyi yasamislar sonucuna varabiliyorlar. Kaldi ki dedeleri 1915'de yasiyor olsa da belki 5 yasinda olurdu , normalde ufak bir cocugun dünyadan haberi olmayinca bunlarin bebeleri herhalde ermis hemen soykirim oldugunu anlamislar. Yetmedi Türkler kürtleri kandirmis, süryanileri öldürtmüs!
5km ötedeki köyde neler oldugunun haberi yok bunlarin soykirim diyorlar. Diyorsun 100 sene bunun dogru oldugunu gösteremediniz bekleyin diyorlar gelecek, var diyorlar. Yok böyle birsey deyince eee ben yalan mi söylüyorum, babam yalanci mi? Bunlarin hepsi agizdan dolma, birisi bunlarin agizini doldurmus simdi hepsini kusuyorlar.
Kullanıcı küçük betizi
1919
Üye
Üye
 
İletiler: 19
Kayıt: Pzt Eyl 28, 2009 1:45


Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x