AYSEL Gürelin tabutunun üzerindeki pembe gözlüğe bakarken aklıma kimler gelmedi ki?
Elton John.
Bir zamanların Michel Polnarefi.
Andy Warhol.
Farklılığını kişilik haline getirmiş kim bilir başka insanlar.
Oysa Aysel Gürelle yollarımız hiçbir zaman kesişmemişti.
Müjde Arı uzun yıllardan beri tanıdığım halde, annesiyle hiç karşılaşmamıştık.
Onu sadece uzaktan seyretmiştim.
Bazıları için o çılgın kadındı.
Benim için ise farklı kadın.Erkeklerin empoze ettiği sıradan ahlak dünyasında performans sergileyen bir sanatçıydı benim için.
Hayatının tamamını, gecelerini ve gündüzlerini sonsuz bir müzikale çevirerek yaşayan bu kadın kimdi?
O, içimizdeki bastırılmış çılgınlığı vekáletname ile savunan neşeli bir avukat, bizlerse onu gizli bir hayranlıkla izleyen müvekkilleri.
Çılgınlık hakkının en ateşli müdafii.Ölümüne belki de bu yüzden üzüldük.
İçimizdeki farklı olma duygusunun bir parçası gitti.
Şu matruşka halimizin en dipteki bebeği, yani dışarı salmaya cesaret edemediğimiz çılgın yanımız, işte o öksüz kaldı.
* * *
Bir zamanlar atasözü gibi bir şey işitmiştim.
Aynen şöyle diyordu:"Ne de olsa farklı olmak adaba aykırıdır."
Toplumların en korkak üyelerinin sığınabileceği en bayağı savunma içgüdüsü budur.
Kendisine zorla kabul ettirilen inanç, ideoloji veya ahlakın üzerine yıktığı enkazın altından gelen en zavallı haykırış budur.
Ne de olsa farklı olmak adaba aykırıdır.Zavallı, biçare bir haykırıştır bu, çünkü hepimiz biliriz ki, bu yıldızların altında insanı ileri götüren ne kadar yenilik varsa, onları bu cüretkár ve adaptan yoksun farklı insanlara borçluyuz.
Kitle içinde eriyen, ideolojilerin ve cemaatlerin kesin biat magması içinde yok olup gitmiş insanlar olsa olsa iyi birer vatandaş olabilirler.
Yaratıcı gücün muhtaç olduğu kudret ise, farklı insanın damarlarında mevcuttur.Statükoyla savaştığını iddia eden cemaat mensupları, en güçlü statükonun kendilerine ait müesses nizam olduğunu insanların gözünden saklarlar.
Türkiyenin kırması gereken asıl statüko, insanları ideoloji ve cemaat arasına sıkıştıran bu statükodur.
İşte bu yüzden farklı olmayı başaran insanların arkasından şuurlu veya şuursuz ağlarız.
Çok üzülürüz.Hele hele bu çılgın avukat bir kadınsa, yani en gaddar statükonun kurbanı olan bir cinsin mensubuysa, bu üzüntü ağıda dönüşür.
Aysel Gürel o kadındı işte...Çılgın, provokatör, kafa tutan, dalga geçen, tiye alan, gece yarıları çöplerin içinde elmasları keşfetmeye çalışan bir simyacıydı.
* * *
Kızı
Müjde Ar da öyle bir kadın.
Göğüslerini teşhir edecek kadar provokatör, ama toplumun en provokatif sorunlarına girip oralarda kafa tutacak kadar aydın.
Herkesi aynı kılmaya, kadını eve kapatmaya matuf müesses nizama kafa tutan bir isyan geleneği anadan kıza, bir nesilden ötekine işte böyle aktarılır.
Bu çılgın kadın ve onun pembe gözlüğü karşısında saygıyla eğiliyorum.Onun cenazesine gitmedim.
Saygı duruşunu bir gün kendimce, ona ve kendime en uygun gördüğüm biçimde yapacağım.
Bir gün mutlaka, tavşan kardeş kıyafetini giyip işime gideceğim.Çünkü artık şunu biliyorum.
Derdimi anlatamadığım otoriter bir cemaat düzenine isyanımı ancak bu eylemle dile getirebilirim.
Ertuğrul ÖZKÖK - Hürriyet