Takiyyede Sınır Tanımayanlar

Takiyyede Sınır Tanımayanlar

İletigönderen İrfan Tuna » Çrş Tem 21, 2010 9:53

21 Temmuz 2010-Milliyet

http://www.milliyet.com.tr/zannedersin- ... efault.htm

ZANNEDERSİN Kİ AKP İDAMI KALDIRIYOR

Mehmet Tezkan

Başbakan 12 Eylül’de idam edilenler için 30 yıl sonra gözyaşı döktü.. Nevzat Çelik’in şiirini,Mustafa Pehlivanoğlu’nun darağacına giderken ailesine yazdığı veda mektubunu okudu...

Sesi titredi, gözleri yaşlandı.. Kendini dinleyen AKP milletvekillerinin de gözleri doldu.. Uzun uzun alkışladılar..

* * *

Zannedersin ki AKP idamı kaldırdı.. Referandumda idam oylanacak..

Zannedersin ki Meclis’te tarihi günler yaşanıyor..

Zannedersin ki Başbakan idam kalksın diye gözyaşı döküyor.. İdam cezası olmasın diye yaşı büyütülerek asılan Erdal Eren’i gündeme getiriyor.. İdam kalksın diye idam edilenlerin son mektuplarını okuyor..

Zannedersin ki Anayasa bunun için değiştirildi.. Bu ülkede kimse asılmasın diye.. Yaratılmak istenen hava bu..

* * *

Gerçek şu..

İdam kalkalı 8 yıl oldu.. DSP-MHP-ANAP üçlü koalisyonu döneminde kalktı.. Türkiye o ayıptan çoktan kurtuldu..

* * *

İdamın kalktığını biliyoruz maksat o değil, 12 Eylül’ün haksızlıklarıyla, 12 Eylül’ün zulmüyle hesaplaşmak deniliyorsa..

Hedef işkencecilerden hesap sormaksa..

İnsanlara bu zulmü yapanların yakasına yapışmaksa..

Yani başta Kenan Evren’in..

Bir hatırlatma yaparım..

AKP sıralarından Çankaya’ya çıkan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül geçen yıl Köşk’te Kenan Evren’i ağırlamadı mı?

Evren, geçen yıl 12 Eylül cuntasının lideri değildi de bu yıl mı oldu..

Köşk’te ağırlandığında zulmeden değildi de bu yıl mı zulmeden oldu..

Sorum şu..

Anayasa değişikliği kabul edilirse 13 Eylül günü Evren’in yakasına yapışılacak mı?

Yooo...

* * *

Maksat o da değil 12 Eylül Anayasası’nı değiştirmek deniliyorsa.. AKP’nin kendi dağıttığı kitapçıkta şöyle yazıyor.

“Son 28 yılda 16 kez, 85 maddesi ile başlangıç kısmında değişiklik yapılmış olan 82 Anayasası iç tutarlılığını kaybetmiş, toplumun ihtiyaçlarını karşılayamaz hale gelmiştir.”

* * *

(Bu sözlerden şunu da anlıyoruz..

Demek ki, AKP’ye göre 12 Eylül Anayasası’nın 1980’lerde iç tutarlılığı varmış..)

12 Eylül kuralı bugün de geçerli

Başbakan konuşmasında zulümlerin, işkencelerin, insanlık dışı uygulamaların en yakın şahitlerinden birinin Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay olduğunu söyledi..

O günkü zulüm ortamını anlatırken şu örneği verdi:

‘Ertuğrul Günay’a 12 Eylül’de hapisteyken vefat eden babasının cenazesine katılmasına bile izin verilmedi.’

* * *

Aklıma Ergenekon davasında tutuklu Başkent Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal geldi..

81 yaşındaki babası altı ay önce vefat etti.. Cenazesine katılmasına izin verilmedi..
Aklıma Doç. Dr. Ümit Sayın geldi.. Ölüm döşeğindeki 85 yaşındaki annesini son kez görmek istedi ama izin verilmedi..

Kuddusi Okkır’a ne diyelim?

Tutukluyken kanser oldu, tedavisine doğru dürüst izin verilmedi.. Eridi, bitti suçunun ne olduğunu bile öğrenemeden öldü..

30 yıl önceden bir örnek daha..

Başbakan 12 Eylül dönemini anlatırken şu örneği verdi..

Dedi ki; Necdet Adalı’yı yargılayan mahkeme reisi Adalı’nın masum olduğunu iddia etti, karara şerh koydu ancak fayda etmedi..

Bugün de benzer bir durum var.. Birçok tahliye talebini o kişiyi yargılayan mahkemenin reisi haklı buluyor, karara şerh koyuyor ama fayda etmiyor..

Böyle ordu dünyada yok..

Hafife alınacak bir durum değil.. Mesele çok ciddi..

Vahim..

Bir ordu düşünün.. O ordunun kara gücünü gözünüzün önüne getirin..

Başında Kara Kuvvetleri Komutanı var.. (Bir ay sonra Genelkurmay Başkanı olacak.)

O komutana bağlı..

6. Kolordu Komutanı, 8. Kolordu Komutanı, Zırhlı Tümen Komutanı, Kara Harp Akademisi Komutanı, 2. Ordu Kurmay Başkanı yargılanıyor..

Deniz Kuvvetleri’ni düşünün..

Kuzey Deniz Saha Komutanı, Güney Deniz Saha Komutanı, Foça Çıkarma Gemileri Komutanı, Hücumbot Filo Komutanı, Akdeniz Bölge Komutanı, Denizaltı Filo Komutanı yargılanıyor..

Daha aşağılara inmeyeyim..

Görevdeki 28 paşa sanık sandalyesindeymiş..

Trafik suçundan değil, darbe planlamaktan yargılanacaklar.. Balyoz dışındaki davalara da bakarsak, oooo...

3. Ordu Komutanı bile yargılanıyor.. Terör örgütünü yönetmekten..

* * *

Sorum net; dünyada böyle bir ordu var mı?

Başbuğ ne der acaba..

Allah’tan savaş tehlikesi yok..
Uyanacağız, uyandıracağız... Bilinçleneceğiz, bilinçlendireceğiz... Ne ülkemizin , ne de bölgemizin zenginliklerini küresel haramilere ve onların uşaklarına yağmalatmayacağız, soydurtmayacağız... ENİNDE SONUNDA ALİ KEMALLER DEĞİL, MUSTAFA KEMALLER KAZANACAK...
Kullanıcı küçük betizi
İrfan Tuna
Üye
Üye
 
İletiler: 1059
Kayıt: Pzt Nis 06, 2009 12:23

Re: Takiyyede Sınır Tanımayanlar

İletigönderen İrfan Tuna » Çrş Tem 21, 2010 10:39

21 Temmuz 2010-Yeniçağ

http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/ya ... aber=14160

Oscarlık performans!

Selcan Taşçı

Başkanlık Divanı’nda soğan doğrayan birileri yahut Meclis kuaföründe göz yaşartıcı sprey yoksa, beş ay önce faşist dediği Mustafa’ya gözyaşı döken Erdoğan en iyi erkek oyuncu ödülünü hak etti demektir.


Tonlaması elini nereye koyacağı, hangi satırdan sonra hangi “prompter”a döneceği, hangi kameraya bakacağı gayet iyi kurgulanmıştı... Tam Mustafa’nın annesinden helallik istediği satırın sonunda sesinde detoneler başladı... Yutkundu... Ağzınızı açtığınız anda gözyaşlarına boğulacağınızı kestirdiğinizde tercih ettiğiniz susma modu vardır ya, hemen o hale büründü... Başını öne eğdi... Salon alkıştan yıkılıyordu... O anda bile profesyonelliğinden birşey kaybetmedi, çaktırmadan tekste baktı; hangi perdeye geçtiklerini kontrol etti... Dirayetli biçimde, iki elini kürsünün iki yanına koydu... Gerçek hayatta, herhangi birimiz bu tür bir duygu patlaması yaşıyor olsaydık ve niyetimiz gerçekten kendimizi tutmak olsaydı, o ‘es’lerde bu kontrolü sağlayabilirdik... Ama “sahne dünyası”nda işler farklı tabii, o öyle yapmadı; az sonra tekrarlayacağı cümlelere göz gezdirdi, içinden birkaç defa tekrarladı... Karşısında, iki ellerini iki yana açmış tempo tutmak için bekleyen seyircisiyle göz göze geldi... Son bir kez derin nefes alıp, içine çektiği havayı düdüklü balondan dışarı salar gibi “fııyyykkk” diye bir sesle okudu mektubun veda satırlarını...

Bir sağdan bir soldan oy!
12 Eylül’den sonra “bir soldan, bir sağdan” infaz dengesini(!) sağlamak için solcu genç Necdet Adalı ile ülkücü genç Mustafa Pehlivanoğlu’nu aynı saatlerde, aynı hukuktanımaz tutumla darağacına sürükleyen zihniyetin, yeni bir 12 Eylül’ün arifesinde, “bir soldan, bir sağdan ’evet’ oyu kapmak için”, solcu Necdet ile ülkücü Mustafa’nın kemiklerini aynı dakikalarda sızım sızım sızlatarak geri döndüğüne şahit olduk dün!

Böylece AKP’nin referandumda sandıktan “Evet” çıkartmak için hiçbir vicdani sınırı da tanımadan, her yolu mübah sayacağını anlamış olduk!

Haliyle sormak lazım:

Kimmiş terörden nemalanan?

Kimmiş kandan ve gözyaşlarından beslenen?

Öte yandan yiğidi öldür hakkını ver, çok iyi oynadı rolünü Erdoğan! AKP Genel Merkezi’ndekilerin yerinde olsam, hemen bir kopyasını alır ve Oscar ödüllerini dağıtan “Academy of Motion Picture Arts and Sciences”a yollarım. “En İyi Yabancı Film Ödülü” nü cepte sayabilirler. Kaldı ki ben daha büyük düşünmelerinden yanayım. “Senaryo”nun Hollywood işi olduğunu kanıtlayabilirlerse, Tayyip Erdoğan’ın en iyi erkek oyuncu ödülünü alması işten bile değil bence! Özellikle ağlama sahnelerinde artistik yetenekleri o derece güçlü ki, Yardımcı Kadın Oyuncu ödülü için de Erdoğan ailesinin aday çıkarabileceğine inanıyorum.

Abarttığımı mı düşünüyorsunuz?

Batı hayranlığı gözünüzü kör etmiş sizin...

Yahu hangisi; Anthony Hopkins mi, Adrien Brody mi, Jeff Bridges mı, Morgan Freeman mı, hangisi sadece 5 ay önce “Siz faşizmi çok iyi bilirsiniz” diye kükrerken otomatikman “katil” olarak yaftaladığı gençlerden biri için bugün bir anda vicdan kesilip gözyaşlarına boğulabilir? Kim bu kadar kısa sürede, böylesine içine girer rolünü?

Hem de tekrarsız; tek planda!

Dün 70 milyonun önünde cereyan eden bu sahneler de gösterdi ki ne Bush, ne Obama, illa da bir ABD başkanına öykünecekseniz, bu isim film setlerinde fırtınalar estiren Ronald Reagan olmalı Sayın Erdoğan!

Fevri davranıp Hukuk Büronuza “Rol yaptığımı söyleyenlerle hukuk önünde hesaplaşalım” talimatını vermeden önce bence sonuna kadar okuyun bu yazıyı. Kimbilir belki de sizi kurtaracak tek şey “rol yaptığınızı” kabul etmektir..

Başka türlü, hem bir Başbakan olarak bu ülkenin onlarca gencinin haksız yere idam edildiğini, binlerce gencinin, siyasetçisinin suçsuz yere işkencehanelerde ezildiğini söyleyip, hem de bu suçların faillerini neden yargılamayı değil de köşklerde ağırlamayı tercih edişinizi izah edemezsiniz...

Halkın karşısına, sanki muhalefet lideriymişsiniz, sanki yetki sizin elinizde değilmiş gibi “Gencecik ölümlerle hesaplaşacağız, 17 yaşındaki çocukları yağlı urgana götürenlerle hesaplaşacağız” vaadleriyle çıkmanızı izah edemezsiniz...

Siz Necdet dedikçe... Mustafa dedikçe... Yakınları çıkıp da “elini kolunu bağlayan mı vardı, cezaevlerini yapılmamış darbelerin şüphelileriyle dolduracağına, çocuklarımızı suçsuz yere asanları yargılasaydın ya” demez mi sanıyorsunuz?

“Muvazzaf subayları, ordu komutanlarını, 80 yaşındaki yazarları evlerinden pijama terlik alan kadrolarınız, bir sayfiye yerinden tuvalinin başındaki darbe suçlusunu mu alamıyor” diye kimse sorgulamaz mı sanıyorsunuz?

Sonra siz “MHP’li kardeşlerinize, CHP’ye gönül vermiş kardeşlerinize” duygu sömürüsü yapacaksınız diye darağacında can veren o gençlerin adlarını saydıkça, biri de çıkıp;
Peki o gün Abdullah’lar neredeydi, Bülentler neredeydi, Recep’ler Tayyip’ler neredeydi diye sormaz mı sanıyorsunuz?

Merak ediyorum; ne cevap vereceksiniz!

+++

Cindoruk ucuz kurtulmuş

Mehmet Tezkan, Tayyip Erdoğan’ın DP’yi ziyaret etmemesinin perde arkasında, Hüsamettin Cindoruk’un Emine Erdoğan hakkındaki sözlerinin olduğunu yazdı.

Cindoruk, DP Kongresindeki konuşmasında, Emine Erdoğan’ın 200 iş kadınıyla birlikte, “AB Sürecinde Türk Kadınının Rolü”nü anlatmak üzere çıktığı Brüksel’e gezisini eleştirmiş, “Türk kadınını temsil edecek bir tarafı mı var? Başmüzakereci mi oluyor?” demişti.

Tezkan’ın “kulis haberi”ne göre bu sözlere çok “içerlemiş” Erdoğanlar...

Bana sorarsanız Cindoruk “Bize niye gelmedin” diye durumdan şikayet edeceğine, bu işten “ziyaretten men”le yırttığına, yatsın kalksın dua etsin.

Allah’tan “içerlemekle” kalmış Erdoğan ailesi...

Ya bu sözler “delirtseydi” Eminanım’ı?..

Ya “sınırlarını zorlasaydı”...

Ya Cindoruk’u izlerken “Allahım biri bu adamı sustursun” deseydi hanımefendi!

Malum bu feveranların yansımasının, Başbakan’ın “sebep olanı susturması” biçiminde olduğunu bizzat Eminanım’ın ağzından duyduk.

Mazallah; Şimdi Silivri’de olmak da vardı Hüsamettin Bey!
Uyanacağız, uyandıracağız... Bilinçleneceğiz, bilinçlendireceğiz... Ne ülkemizin , ne de bölgemizin zenginliklerini küresel haramilere ve onların uşaklarına yağmalatmayacağız, soydurtmayacağız... ENİNDE SONUNDA ALİ KEMALLER DEĞİL, MUSTAFA KEMALLER KAZANACAK...
Kullanıcı küçük betizi
İrfan Tuna
Üye
Üye
 
İletiler: 1059
Kayıt: Pzt Nis 06, 2009 12:23

Re: Takiyyede Sınır Tanımayanlar

İletigönderen İrfan Tuna » Çrş Tem 21, 2010 13:36

20 Temmuz 2010-Ulusal Kanal

http://www.ulusalkanal.com.tr/index.php ... tup-koeesi

TAYYİP'İ AĞLATAN ERDAL EREN'İN AĞABEYİNDEN TOKAT GİBİ YANIT

12 Eylül döneminde 17 yaşındayken idam edilen Erdal Eren'in ağabeyi Erkan Eren, Tayyip Erdoğan'a Ulusal Kanal’dan yanıt verdi. Telefonla ulaştığımız Erkan Eren, Referandum’da “hayır” oyu kullanacağını açıkladı. AKP’nin 12 Eylül sayesinde iktidar olduğunu vurgulayan Eren, "AKP samimi değil, Erdoğan'ın amacı oy toplamak" dedi.

Tayyip Erdoğan bugün grup toplantısında Anayasa değişikliği ile 12 Eylül'den hesap soracaklarını iddia etti ve idam edilen gençlerin mektuplarını okudu.

İşte o gençlerden biri de 17 yaşında idam edilen Erdal Eren'di.

Ulusal Kanal Erdal Eren'in ailesine ulaştı. Aile Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarından ve Erdal Eren'in isminin kullanmasından rahatsız olduklarını anlattılar. Telefonla ulaştığımız Erdal Eren'in ağabeyi Erkan Eren Erdoğan'ın bu sözleri referandumda oy toplamak için kullandığını belirtti.

"Ben referandumda hayır oyu kullanacağım" diyen Erkan Eren, "AKP'yi 12 Eylül iktidar yaptı. Hükümetin 12 Eylül haseplaşma gibi bir derdi yok" ifadelerini kullandı. Eren, Tayyip Erdoğan ve AKP Hükümetinin samimi olmadığını vurguladı.
Uyanacağız, uyandıracağız... Bilinçleneceğiz, bilinçlendireceğiz... Ne ülkemizin , ne de bölgemizin zenginliklerini küresel haramilere ve onların uşaklarına yağmalatmayacağız, soydurtmayacağız... ENİNDE SONUNDA ALİ KEMALLER DEĞİL, MUSTAFA KEMALLER KAZANACAK...
Kullanıcı küçük betizi
İrfan Tuna
Üye
Üye
 
İletiler: 1059
Kayıt: Pzt Nis 06, 2009 12:23

Re: Takiyyede Sınır Tanımayanlar

İletigönderen İrfan Tuna » Çrş Tem 21, 2010 18:14

21 Temmuz 2010-ULUSAL KANAL

ERDOĞAN'A TEPKİLER

Tayyip Erdoğan'ın grup toplantısında 12 Eylül hatırlatması yaparak ağlamasına muhalefetten sert tepki geldi.

MHP lideri Bahçeli ''Konuşması bir siyasi sahtekarlık örneği'' dedi. İşçi Partisi Genel Sekreteri Hasan Basri Özbey, 12 Eylül darbesini de Tayyip Erdoğan’ları iktidar koltuğuna oturtanın da Amerika olduğunu belirtti. CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol da Tayyip Erdoğan’a “Sen 12 Eylül'ün ürünüsün” diye seslendi.

Tayyip Erdoğan’ın dün grup toplantısında 12 Eylül vurgusu yaparak ağlamasına muhalefetten tepki geldi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Erdoğan’ın konuşmasını şöyle değerlendirdi:

“Erdoğan'ın gözyaşları yalan. Konuşması bir siyasi sahtekarlık örneği.

Hiçbir ahlaki ve vicdani ölçü tanımadan bütün yalan ve riya malzemesini bu son çırpınışında cepheye sürmüştür. Ülkücü şehitler için sahte gözyaşları dökmesi bu tiyatronun yeni bir sahnesidir.”

CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol, Erdoğan'ın dünkü grup toplantısında ‘Benim Kültür Bakanım Ertuğrul Günay, 12 Eylül'de hapisteydi. Babası öldü cenazesine göndermediler’ sözlerini eleştirdi. Anadol şöyle konuştu:

“Mehmet Haberal'ın babası öldü, cenazesine gönderdin mi? Biraz vicdanın varsa cevap ver. Kuddisi Okkır'ı, Ergenekon'un kasası suçlamasıyla hapse attırdın. Öldüğünde cenazesini belediye kaldırdı. 100'üncü Yıl Üniversitesi Genel Sekreter Yardımcısı Enver Arpalı, hakkında iddianame hazırlanmadığı için ‘Ben namuslu adamım, şerefimle yaşadım, şerefimle ölürüm' diyerek intihar etti. Bunların hesabını nasıl vereceksin?”

DSP Genel Başkanı Masum Türker, Trakya turunun ilk buluşmasını DSP Edirne il örgütüyle gerçekleştirdi. Türker, "Referandum, Türkiye'nin geleceğini tayin edecek bir oylama olarak karşımızda bulunuyor" dedi.Türker konuşmasını şöyle sürdürdü:

Eğer referandumdan 'Evet' çıkarsa, Anayasa Mahkemesi ile HSYK'nın yapısı değişirse, Türkiye'de rejimi değiştirebilecek, yeni bir hukuksal düzenle karşı karşıya olacağız. Vatandaş Cumhuriyet’ten yana, demokrasiden yana, kendi iradesiyle yönetilecek bir hükümet istiyorsa referandumda muhakkak "hayır" demeli, diktatörlükten yanaysa, gelecekte bir Hitler yaratacaksa o zaman "evet" demeli.

İşçi Partisi Genel Sekreteri Hasan Basri Özbey de, 12 Eylül darbesini de Tayyip Erdoğan’ları iktidara koltuğuna oturtanın da Amerika olduğunu belirtti. Özbey yaptığı yazılı açıklamada şunları kaydetti:

“Timsah gözyaşlarıyla milleti kandırmaya çalışan Tayyip Erdoğan, iktidara oturtulmasının karşılığında Amerika’nın Büyük Ortadoğu Projesi’nde görev yapmaktadır. BOP eş başkanının 12 Eylül karşıtlığı zavallı ve kocaman bir yalandır”.

Tayyip Erdoğan’ın 12 Eylül’ü Ergenekon saldırısıyla sürdürdüğünü belirten Özbey, “12 Eylül’ün zulmüne uğrayan Doğu Perinçekler, yüzlerce devrimci, yurtsever, Atatürkçüyle birlikte 3 yıldır Silivri’de Hasdal’da tutsaktır. Tıpkı 12 Eylül’deki gibi.” dedi.

Hasan Basri Özbey, milletin referandumda Tayyip Erdoğanlara ve onları yaratan 12 Eylülcülere hak ettikleri yanıtı vereceğini belirtti.
Uyanacağız, uyandıracağız... Bilinçleneceğiz, bilinçlendireceğiz... Ne ülkemizin , ne de bölgemizin zenginliklerini küresel haramilere ve onların uşaklarına yağmalatmayacağız, soydurtmayacağız... ENİNDE SONUNDA ALİ KEMALLER DEĞİL, MUSTAFA KEMALLER KAZANACAK...
Kullanıcı küçük betizi
İrfan Tuna
Üye
Üye
 
İletiler: 1059
Kayıt: Pzt Nis 06, 2009 12:23


Şu dizine dön: Halk Oylaması Yazıları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 5 konuk

cron

x