Taksim Bahane / Figen ÖZEN

Taksim Bahane / Figen ÖZEN

İletigönderen Güncel Meydan » Cmt Haz 22, 2013 22:44

Taksim Bahane

1 Haziran'da CKD Bölge Toplantısı için Milas'taydım. Taksim'de başlayan ve başlangıçta tümümüzü umutlandıran direnişten tam anlamıyla haberdar değildim. Kulağımıza sızıntı şeklinde haberler geliyordu. Ama direniş, direnişti.

Ve bu uyanış, bu direniş yeniden Kemalist Devrim'in inşası için yürünen bir devrim yolculuğu olabilirdi. Öyle ya, millet faşizme, küresel çetelerin iş birlikçilerine baş kaldırmıştı. Amaç elbette tam bağımsız Türkiye- Kahrolsun Emperyalizm olacaktı.

Devrim lokomotifi tam istim yol almalıydı. Ama ne yazık ki öyle olmadı, olamadı.


"ben bir ceviz ağacıyım gülhane parkında
ne sen bunun farkındasın
ne de polis farkında..."

İnsanlar tıpkı bir ceviz ağacı köklü ve güçlü, küresel çetelere ve işbirlikçilerine meydan okumalıydı. Devrim lokomotifi ne yazık ki henüz rayına oturmadan, derhal birileri tarafından engellenmiştir. Provokatif güçler derhal, emperyalizmin ağa babaları tarafından bu haklı isyanın içine sızdırılmıştır.

Hiç bir devrimci kendi malına, yani devletin malına asla zarar vermez. Ancak küresel çetelerin tetikçileri kendilerine verilen görevi eksiksiz yapmıştır.İşbirlikçiler alanlardan yansıyan fotoğrafı kirletmiş, kamu malına zarar vermiştir.Polis kendi halkına insafsızca saldırmıştır. Vatan savunması yapan yurtseverlerin karşısında, polis ne yazık ki, sadece gözlerini değil, yüreklerini de kapatarak, 1919 Türkiye'sindeki işgal kuvvetlerinin yöntemini kullanmıştır. Onlar biber, portakal gazı, toma ve akla hayale gelmeyecek yöntemlerle saldırdıkları bu insanların şehit cenazeleri omuzlarda taşınırken,"POLİSİMİZE UZANAN ELLER KIRILSIN" diye haykırdıklarını akıllarına dahi getirmemişlerdir.

Yapılanları, uygulanan şiddeti sözcüklerle ifade etmek dahi insanı utandırmaktadır."Manzarayı umumiye"nin fotoğrafı işgal altındaki 1919 Türkiye'sini anımsatmaktadır. Ve akla Sn. Sefa Yürükel'in bizlerle paylaştığı "2011 Türkiye İç Savaş Raporu" gelmektedir.

Bu raporda "Türkiye kaosa sürüklenmeli." ve "Başlangıçta hafif ve orta yoğunluklu çatışmalar çıkarılmalı" denilmektedir. Temiz bir Amerikan İngilizcesi ile ve bir veya bir kaç istihbaratçı tarafından yazılan bu raporun sonunda ise "Kürdistan kurulmalı"ve "Türkiye küçülmeli" ifadeleri yer almaktadır.

Geçtiğimiz hafta içinde Türkiye'de gözle görülür bir şekilde bir iç savaş provası yapılmıştır. Bu gerçeği yadsımak mümkün değildir.

Erdoğan ise bombanın fitilini ateşleyen tetikçi rolünü üstlenmiş, "% 50'yi evlerinde zor tutuyorum." ifadesi ile, milleti birbirine kırdıracağının da işaretini vermiştir. Tıpkı kan davası güden bir feodal ağa örneği silahı, kendine biat edenlerin eline tuttuşturmak çabasındadır. Hedefinde Türk milleti vardır.

"Eğer senin spekülatörlüğünü yakaladığımız anda da ümüğünü sıkarız."

"Eylemlere devam ederseniz anladığınız dilden yanıt veririz"

"Ama bunların hiçbirisi değil de başka yola tevessül etmeye veya aynı şekilde devam ederseniz, kusura bakmayın anladığınız dilden konuşmak zorunda kalırım."


Bu söylemlerde görüldüğü gibi, direnişe iştirak edenler ve direnişin devamı tehdit edilmektedir. Erdoğan bu söylemleriyle Türk milletinin büyük bir bölümüyle kan davası güttüğünü açıkça ifade etmektedir. Erdoğan'ın hitabından kendisine biat etmeyenleri bertaraf etmenin hazırlığı içinde olduğu da görülmektedir. Ancak bu direniş rayına oturtulursa, Kemalist Devrim'in ve tam bağımsız Türkiye'nin inşası için yola çıkılırsa kimin, ve kimlerin bertaraf edileceğini yarınlar gösterecektir. Çünkü "Taksim bahane-tam bağımsız Türkiye!" şahanedir.

Ve ANTALYA CUMHURİYET MEYDANI!

Antalya Cumhuriyet Meydanı'ndan Taksim Gezi Parkı Direnişi'ne yansıyan fotoğraf tıpkı bir "YAP-BOZ" oyunu gibidir. Çünkü doğru bir önderlik meydanda varlığını gösterememiştir.

Bir tarafta sırtlarına tükenmez kalemle beyaz gömleklerinin üzerine İngilizce "Meleklerin Işıkla Dansı" yazan ve kalçalarını, popolarını kıvıra, sallaya Latin Amerika müziği eşliğinde salsa yapan bir grup, ( Kültürel emperyalizmin beyinlerini kefenlediği gruplar). Elbet te dans etmek de, gülmek de devrimci bir eylemdir.Ancak zaman vatan savunmasını gerektirmektedir.Yol, dövüşe, dövüşe, aktivistlere eylem izni vermeden yürünecek yoldur. Diğer tarafta anti-kapitalist Müslümanlar.. Bir köşede Halk Evleri... "Halkların Kardeşliği"ni savunanlar yanyana dizilmiş... TGB güneşin altına kurdukları çadırlarda nöbetteler... Sessiz ve sakin... Neyi beklediklerini bilmek mümkün değil... En arkada PKK/BDP çadırı...

"DEVLET TERÖRÜNE HAYIR!" "KURTULUŞA KADAR SAVAŞA DEVAM!" "DİRENE, DİRENE KAZANACAĞIZ!" "DERSİM'DEN TAKSİM'E SELAM!"

Ve benzeri onlarca slogan...Ölen PKK militanlarının isimleri... Taksim bahane, bölücülük şahane(!)..

Gece 22.30... PKK/BDP ittifakı kurdukları ses düzeni faaliyete geçiyor. Kürtçe ve Türkçe türküler..Halaylar kuruluyor. Halay başı zılgıt çekerek işareti veriyor. Elleriyle malum işareti vererek tepiniyorlar. Kanımıza dokunuyor. Biz beş kadın ellerimizdeki Türk bayraklarını dalgalandırarak, halay çekenlerin etrafını gücümüz yettiğince ablukaya alıyoruz. Kızım sol yumruğunu havaya kaldırıyor, diğer eliyle de "BOZKURT" işareti yapıyor. Malum "BİRLEŞE, BİRLEŞE KAZANACAĞIZ."

Güruhtan biri yaklaşıyor yanımıza, "Burası demokratik bir ülke... TÜRKLÜK işareti yapamazsınız." diyor kızıma ve elini indirmeye kalkıyor. Kızım onların tuzağına düşmeden, "Ben de halaya böyle katılıyorum." diyor. Sinirleniyorum, öfkeleniyorum. Biri "Bayrakları kaldırın, faşizme karşı omuz, omuza mücadele" diyor. Bağırıyorum. "Ben Türk oğlu Türk'üm. Bayrağım benim namusumdur." Yanımızdaki bir yiğit dostumuz kızımı ve beni korumaya alıyor adeta... Gökçe beni oradan uzaklaştırıyor. İçimizden bir kadın arkadaşımız elindeki bayrağı ile halayın başına geçiyor. Derhal harekete geçiyorlar. Arkadaşımız bu sefer ortaya geçiyor. Bir kadın militan sesleniyor."Şu hain provokatörün elinden bayrağı alın."

Elinde bayrak tutan HAİN PROVOKATÖR! Vay anam vay ki vay..Bir adam müsveddesi arkadaşımızın elinden Türk bayrağını almaya çalışıyor. Arkadaşımız direniyor, bayrağı elinden düşürmüyor.Bu olay defalarca tekrarlanıyor.

onlar ki toprakta karınca,
suda balık,
havada kuş kadar
çokturlar;
korkak,
cesur,
câhil,
hakîm
ve çocukturlar
ve kahreden
yaratan ki onlardır,
destânımızda yalnız onların mâceraları vardır.

onlar ki uyup hainin iğvâsına
sancaklarını elden yere düşürürler
ve düşmanı meydanda koyup
kaçarlar evlerine
ve onlar ki bir nice murtada hançer üşürürler
ve yeşil bir ağaç gibi gülen
ve merasimsiz ağlayan
ve ana avrat küfreden ki onlardır,
destânımızda yalnız onların mâceraları vardır.

Çoğalıyoruz,beş, on, on beş oluyoruz. Ne Şeytan'ın ne de hainlerin iğvasına uyup bayraklarımızı elimizden düşürmüyoruz. Korktuğumuz için değil, provokatörlerin tuzağına düşmemek için uzaklaşıyoruz oradan. Arkamızdan slogan atıyorlar."Kurtuluşa kadar savaşa devam."

Küresel çetelerin p... içimizden ana, avrat küfrederek uzaklaşıyoruz yanlarından. Ayak, üstü bir toplantı yapıyoruz. Yarın (bu gece) gene oradayız. Daha örgütlü, daha çok. Belki" toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar " çok olmayacağız. Ama orada var olacağız. Onların tuzağına düşmeden, kavga etmeden ellerimizdeki al bayraklarımızla onları bir kez daha ama daha güçlü ablukaya alacağız. Ve haykıracağız.

"ŞEHİTLER ÖLMEZ, VATAN BÖLÜNMEZ!"

Bizim için Taksim bahane, tam bağımsız Türkiye şahane...Bu da böyle biline!

Figen ÖZEN, 10 Haziran 2013
Kullanıcı küçük betizi
Güncel Meydan
Üye
Üye
 
İletiler: 584
Kayıt: Pzr Eki 12, 2008 23:12

Şu dizine dön: Figen ÖZEN

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x