Almanya’nın yanında Birinci Dünya Savaşı’na katılan Osmanlı Devleti’nde yönetim Talat, Enver ve Cemal Paşaların elindeydi. Hangisinin diğerinden daha etkin olduğu konusunda çeşitli görüşler vardır.

Almanya’nın savaşı kaybetmesi ve silah bırakmasının ardından müttefiki Osmanlı Devleti de yenilgiyi kabul etmek zorunda kaldı. Yenilginin tescili ise 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi idi. Bu sadece Osmanlı’nın değil İttihat ve Terakki’nin de yenilgisi anlamına geliyordu. Gelişme üzerine Parti yönetimi 1 Kasım 1918’de yaptığı toplantıda, İttihat ve Terakki’nin kapatılarak yerine Teceddüd Fırkası’nın kurulmasına karar verdi. Yine aynı gün, aralarında Talat, Enver ve Cemal Paşaların bulunduğu 8 ittihatçı, bir Alman denizaltısına binerek İstanbul’dan ayrılıp, Karadeniz’e açılarak, Kırım Yarımadası’ndaki Sivastopol’e doğru yola çıktılar. Buraya ulaştıklarında da, kendilerini bekleyen bir Alman trenine binerek Berlin’e hareket ettiler. Bir süre sonra, Enver Paşa’nın trenden gizlice indiği anlaşıldı. Diğer İttihatçılar ise Berlin’e ulaştılar. Talat Paşa’nın Berlin’deki yaşamına ve uğradığı suikasta geçmeden önce Ermeni sorunu ile bağlantısına bakalım.


Yüzyıllar boyunca birlikte, sorunsuz yaşayan Türkler ve Ermenilerin aniden birbirlerine düşman olduğunu kimse söyleyemez. Öncelikle Rusya, İngiltere ve Fransa, ardından Amerika Birleşik Devletleri ve Almanya’nın sömürgeci politikaları, Ermenileri, Osmanlı Devletini parçalamak için müttefik olarak seçmeleri iki kardeş halkın arasının açılmasının temel nedenleridir. Ermeniler, söz konusu sömürgeci güçlerin kontrolüne girmelerinin ardından, bağımsızlık taleplerini dile getirmekle yetinmeyip, isyanlar çıkarmış, kurdukları komiteler aracılığıyla Anadolu’nun birçok bölgesinde saldırılar düzenlemiş, katliamlar yapmıştır. Birinci Dünya Savaşı sırasında ise vatandaşı oldukları ülkenin ordusuna karşı savaşmak üzere düşman saflarına katılmışlardır.
Doğuda ilerleyen Rusya ordusunda yer alan Ermeniler, Mart 1915’te Rus askerleri ile birlikte girdikleri Van’da, Türk ve Müslüman unsurlara yönelik büyük bir katliam yaptılar. Osmanlı yönetiminin İstanbul’daki Ermeni toplumu önde gelenlerine yaptığı, “Düşmanla işbirliğinden vazgeçin” uyarısı dikkate alınmamış, Ermeni komiteleri bölgedeki katliamlarını sürdürmüştür. Bunun üzerine Osmanlı Devleti, 27 Mayıs 1915’te aldığı Tehcir kararı ile Doğu Anadolu’daki 6 vilayette bulunan Ermenileri, Suriye başta olmak üzere imparatorluğun güneydeki topraklarına zorunlu göçe tabi tuttu. Ermeni lobileri, Tehcir sırasında 1 milyondan fazla insanın hayatını kaybettiğini iddia ederek, bunun bir soykırım olduğunu ileri sürmektedir.

Talat Paşa, anılarında, Ermeni sorununa ilişkin olarak şöyle diyordu:
“Olayların birinci dereceden suçlusu, kendi siyasi çıkarları için Ermenileri kışkırtmış olan Ruslar ve ikinci derecede de, onlara alet olan Ermeni komitecileridir. Rusların amacı, Ermenilerin nüfusun ancak onda birini oluşturdukları bölgelerde, çoğunlukta bulunan diğer halkı çeşitli yollarla yok ederek, bir Ermeni devleti kurmaktı...”
Talat Paşa bir süre ülkeden uzaklaşıp, Avrupa’da kalmak istiyordu. Alman denizaltısı ile Sivastopol yolunda iken, yanındaki diğer İttihatçılara, “Siyasi hayatımız bitmiştir. İster haklı ister haksız yere olsun, bir kere üstümüze milletin kin ve gazap yüzü döndü. Bir köşeye çekilip oturmamalıyız. Herhangi birimiz, herhangi bir nedenle en ufak bir kıpırdanma içinde olmamalıyız. Gerçi vicdanlarımıza karşı mahkûm değiliz. Çünkü milletimiz kurtarmak ve yurdumuzu yükseltmek istedik. Fakat talih bize yar olmadı” sözleriyle bundan sonra izlenecek yolu anlatmıştı.
Talat Paşa’nın bu sözleri, Kafkaslarda ordu kurarak Türkistan’ı ayaklandırmak isteyen Enver Paşa’ya uyarı niteliğindeydi. Ancak Enver Paşa aynı görüşte değildi ve işte bu yüzden, Sivastopol’den hareketinden sonra trenden inerek ortalıktan kaybolmuştu.
Berlin’e ulaşan Talat Paşa ise yaklaşık 3 yıl bu kentte yaşayacaktı. Berlin’deki eski İttihatçıların yanı sıra Türk öğrencilerle sık sık bir araya gelen Paşa 2 adres değiştirmişti. Son olarak, Charlottenburg semtindeki bir eve eşiyle birlikte yerleşen Talat Paşa takip edildiğinin farkında değildi. Aynı sokakta, Talat Paşa’nın tam karşısındaki binada bir daire kiralayan Sogomon Teyleryan isimli bir Ermeni, Paşayı sürekli izliyordu. Paşa, her gün saat 11 civarında evinden çıkıp yürüyor, sonra öğlen yemeği için eve dönüyordu.

Talat Paşa, Mehmed Sai adına düzenlenmiş bir pasaport ile Berlin’e gelmişti. Kısa süre sonra öldürülen kişinin Talat Paşa olduğu anlaşıldı. Katil Teyleryan, cinayeti, Tehcir sırasında ailesinin öldürülmesi nedeniyle işlediğini söylüyordu. Dava başladığında Ermeni lobilerinin etkisinde Batı medyası, Teyleryan’ı haklı gösterecek yayınlar yapıyordu. Dava, sadece Almanya’da değil, dünya kamuoyu tarafından da yakından izleniyordu.
Teyleryan’ın avukatı, mahkemeye delil olarak Talat Paşaya ait olduğu ileri sürülen ve Ermeni kıyımını emreden telgrafları sunacağını bildirmişti. Paris’teki Ermeni komitesi tarafından yayınlanan bir kitapta yer alan ve Andosyan adlı bir Ermeni tarafından düzenlenen bu telgrafların sahte olduğu biliniyordu. Avukat sözünü ettiği telgrafları son anda davadan çekti. Ancak Türk tarafının şahitleri dinlenmedi. Sadece Ermeni iddiaları lehinde şahitlik edenlere söz verildi. Sonuçta mahkeme Teyleryan’ın beraatına karar verdi.
Talat Paşa’nın öldürülmesinin ardında İngiliz gizli servisinin bulunduğu söylenmektedir. Cinayeti işleyen Teyleryan’ı İngiltere gizli polis şefi Sir Basil Thompson’un kullandığı ileri sürülmüştür. Yaklaşık 3 ay sonra, Bahaeddin Şakir ve Cemal Azmi Beyler de Berlin’de öldürüldüler. Bu cinayetleri de, İngiliz gizli servisinin yönlendirdiği Ermenilerin işlediği iddia ediliyordu, ama katiller bulunamadı.
Talat Paşa ile Berlin’e gelen Cemal Paşa ise bir süre Almanya’da yaşadıktan sonra, İsviçre’ye yerleşti. Buradan Rusya’ya geçen Cemal Paşa, ardından Afganistan’a gitti. Daha sonra Fransa ve Almanya’da bulundu. Gürcistan’ın Tiflis kentine gelerek, Anadolu'ya geçmek için izin istediği Mustafa Kemal’den haber beklerken, yanındaki biri binbaşı diğeri teğmen 2 yaveri ile birlikte, 21 Temmuz 1922’de Ermeni komitecileri tarafından vurularak öldürüldü. Bu cinayetlerin arkasında İngiliz gizli servisinin olduğunu söyleyenler Malta sürgünleri konusuna işaret ederler. İngiltere’nin Ermeni kıyımı adını verdiği 1915 olaylarında suçluları bulmak ve cezalandırmak amacıyla 1919-1922 döneminde, aralarında sadrazam, vali, ordu komutanı, şeyhülislam, paşa, profesör, yazar ve gazetecilerin bulunduğu Osmanlı Devleti’nin önde gelen 144 yöneticisini tutuklayarak Malta’daki İngiliz hapishanesine götürmüştü. Sevres Anlaşması’nın 230. Maddesi uyarınca önce İstanbul’da kurulan mahkemenin, Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’in 10 Nisan 1919’da suçsuz olduğu halde idam kararı vermesi ve cezanın infaz edilmesi üzerine, İstanbul’da gösteriler başlamıştı. Halkın tepkilerinden çekinen İngilizler, mahkemeyi Malta’ya taşıdı. Dava sürecinde yapılan tüm araştırmalara rağmen Ermeni kırımı olduğuna dair bir delil bulamamıştı. Bunun üzerine Mahkeme tüm sanıkların beraatına karar verdi. Sürgünlerin çoğu TBMM Hükümeti’nin elindeki İngiliz esirlerle değiş-tokuş yapılarak serbest bırakıldı.
İşte bu nedenlerden ötürü İngiltere’nin 1915 olaylarındaki sorumluluğunu unutturmak için Talat ve Cemal Paşalar ile Bahaeddin Şakir ve Azmi Beyleri öldürttüğü belirtilmektedir. Talat Paşa’nın geçici olarak Berlin’de defnedilen cenazesi, Alman hükümeti tarafından Türkiye’ye gönderildi ve 25 Şubat 1943 tarihinde, İstanbul’da, Hürriyet-i Ebediye şehitliğine gömüldü.
Gürbüz EVREN, “Bütün Dünya”, Ocak 2015
gurbuzevren@butundunya.com.tr