Abdullah Gül’ün "tarihi fırsat" olarak nitelediği AKP’nin Kürt açılımı tartışmaları da beraberinde getirdi. Hükümet yetkilileri ve siyasi partiler Kürt sorunuyla ilgili farklı açıklamalar yapıyor. ABD ve AB Türkiye’ye dayatmalarda bulunuyor. Peki, nedir bu Kürt açılımı? AKP’nin amacı, Irak’ın kuzeyindeki Kukla Devlet’i Türkiye’ye kabul ettirmek. Abdullah Gül’ün “Tarihi fırsatlar var” açıklaması da Türkiye’nin Kukla Devlet’i himaye etmesine dayanıyor. Avrupa’nın enerji ihtiyacını karşılayacağı söylenen Nabucco projesi de bunun bir parçası.

AKP’nin Kürt sorunu konusundaki düşüncesi, bizzat bakanları tarafından dile getirilmeye başlandı. İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Kürt sorununda nasıl bir çözüm olacağına dair soruları, “Hem üçlü mekanizma içinde, hem kendi bünyemizde çalışmalarımız var. Kuzey Irak'taki birikimle ilgili iyi bir işbirliği görüyoruz. Merkezi Irak Yönetimi ve Kuzey Irak Bölgesel Yönetimiyle iyi bir ilişki var” şeklinde yanıtladı.

Atalay, NTV’de katıldığı programda Murat Karayılan’ın açıklamaları için de “Kim tarafından söylenirse söylensin, her söylenen önemli.” ifadelerini kullandı.

Beşir Atalay’ın “Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi ile işbirliği içindeyiz” demeci, AKP’nin Kürt politikasını ortaya koydu. Hürriyet gazetesinin Ankara Temsilcisi Enis Berberoğlu, “Kürt sorununun çözümünde PKK yok, Amerika ve Barzani var” derken Amerika’ya yakınlığıyla bilinen Sedat Laçiner de Taraf Gazetesi’ne yaptığı açıklamada “Amerika, Kürt yönetiminin Türkiye tarafından himaye edilmesini istiyor” dedi.

Gül ve AKP Hükümeti’nin Kürt açılımını değerlendiren CHP lideri Deniz Baykal ise Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Fikret Bila’ya şunları söyledi: “Bunlar Türkiye’yi ayrıştırıcı bazı adımlar atacaklar. CHP de bizi destekliyor havası yaratıp meşruiyet kazanmaya çalışıyorlar. CHP böyle bir tuzağa düşmez”. DTP Genel Başkanı Ahmet Türk ise Gül’ün çabalarına destek veriyor. DTP ve PKK'nın muhatap alınmasını istiyor.

Gül ve AKP’nin girişimlerindeki temel sorun, Türkiye’nin Irak’ın kuzeyindeki Barzani yönetimini nasıl himaye edeceği. Bunun için de Nabucco projesi, AKP’nin imdadına yetişti. Nabucco projesindeki son düzenlemeler, Avrupa’nın ihtiyacı olan enerjinin Irak’ın kuzeyinden karşılanmasını öngörüyor.

Bu durumda Irak’ın kuzeyinde Kukla Devlet’in çıkaracağı petrol, Türkiye üzerinden Avrupa’ya ihraç edilecek. Böylece hem Türkiye ile Kukla Devlet yakınlaşacak, hem de Kukla Devlet, ayakta kalabilmek için gerekli maddi imkanı bulacak.

Abdullah Gül’ün “Kürt sorununun çözümünde tarihi fırsatlar var” demeci ve Kukla Devlet için “Kürdistan” kelimesini kullanması, eski Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın Kürt Konferansı’na destek vermesi, Ahmet Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanı olmadan yaklaşık 1 yıl önce Kukla Devlet yönetimiyle görüşmesi, aynı projenin parçaları. Bu proje, doğrudan Amerika tarafından yönlendiriliyor.

Amerikan Başkanı Obama ile Amerikan Dışişleri Bakanı Clinton’un Türkiye ziyaretlerinde bu konu ayrı bir başlık olarak gündeme gelmişti. Avrupa’nın etkili üç basın kuruluşu Economist dergisi, Le Monde ve Guardian gazetelerinde ard arda Türkiye ve Kürt sorunu hakkında makaleler yayınlaması da dikkat çekici başka bir nokta.


Kaynak

mes notu: Aynası İştir Kişnin Lafına Bakılmaz.

Dilerseniz, önce 4 Mayıs 2007'de köşemizde yayınlanmış yazıya bir göz atalım.

"Cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül, önceki akşam TRT'de özenle seçilmiş, süzme ve sızma gazete yöneticilerinin önüne çıktı "hazin" bir biçimde noktlanan süreci yorumladı.

Bu arada Gül'e "Ne Mutlu Türküm Diyene" özdeyişi ile ilgili bir soru yöneltildi.

Abdullah Gül'ün 9 Aralık 1992'de yaptığı öne sürülen konuşmasından bölümler okundu.

Çünkü o sözler bir "kitap sayfası"na girmişti de.

O kitaptaki sözler arasında "milliyetçilik" ve "Türkçülük" de vardı. Gül, kitapta yazıldığına göre, şöyle diyordu:

"Miliyetcilik öyle olmuş ki, Türkçülük şeklinde alınmış ve bu ister istemez aksini de insanların aklına getirmiştir. Mesela, bunları açık söylemek zorundayım, Ne Mutlu Türküm Diyene lafını tutup her yere yaza yaza ve bunu olmayacak yerlere yaza yaza, Türkiye aslında ilkel bir hale dönüşmüştür. Bir Türk dünyaya bedel gibi bu laflar aslında Türkiye'nin o bütünlügünü, Türkiye'nin o geçmişteki bütün insanları, İslam kardeşliği etrafında toplayan bütünlüğünü tehdit eder anlamına gelmişdir. Şimdi gariptir ki, bu lafları, seyahat ederseniz, Doğu ve Orta Anadolu'ya doğru geldikçe, "Önce Vatan" yazdığını, Batı'ya, Ankara'ya, İstanbul'a gittiğinizde hiç rastlamazsınız bunlara".

Yazının Tamamı:http://www.ortadogugazetesi.net/makale.php?yid=&makale=Akraba%26%2339%3Bn%FDn+Akraba%26%2339% 3Bya+&id=1212