
Oğul ve Torun Katili Sultan Süleyman
Sultan Süleyman, İran üzerine sefere karar verir. Ancak artık altmışlı yaşlardadır, tümden güçsüz değilse de on bir seferin yorgunluğundan dolayı zayıf düşmüştür.
İşte bu nedenle, İran seferine ordusunun başında katılmak istemez, Sadrazam (yani Başbakan) Rüstem Paşa’yı başkumandan tayin eder.
İşte tam bu sırada sipahiler ağası Şemsi Ağa İstanbul’a gelir, aldığı bir duyumu Sadrazam Rüstem Paşa’ya iletir, o da hemen huzura çıkıp Sultan Süleyman’a anlatır. 1
Söylentiye göre, Yeniçeriler Şehzade Mustafa’ya yakınlık göstermekte ve şu yorumlar etrafa yayılmaktadır:
“Padişah çok ihtiyarlamış olduğundan şahsen düşmanın üzerine gidemiyor! Şehzade Mustafa, padişah yapılmalı, buna engel olan Sadrazam Rüstem Paşa’nın başı kesilmeli ve ihtiyar Padişah Sultan Süleyman, Dimetoka sarayında istirahata gönderilmelidir.”
Sultan Süleyman, kendisi hayattayken oğlu Şehzade Mustafa’nın bu yola girebilmesini uzak bir ihtimal olarak görse de, içine bir kuşku düşer. Ordunun başına geçer ve İran seferi için yola koyulur.
Ordu Ereğli kenti yakınlarına geldiğinde, Şehzade Mustafa kendisini beklemekte olan alçakça tuzaktan habersiz, orduya katılarak babasının otağı yanına otak kurdurur.
El öpmek üzere babasının otağına girdiğinde, kendisini katletmekle görevlendirilmiş yedi dilsizle karşılaşınca dehşet içinde kalır!
Yedi dilsiz zebani, Şehzade Mustafa’nın üzerine üzerine çullanır, öz oğlu “Baba beni kurtar!” çığlıkları atarken, Sultan Süleyman atlas bir perdenin arkasından bu korkunç manzarayı sessizce seyreder.
Kendisine “Muhteşem Süleyman”, “Kanuni Sultan Süleyman” adları verilen Padişah Süleyman, bir dedikodudan yola çıkarak öz oğlunu öldürtmüş bir evlat katilidir!
Hem de oğlunun boğularak öldürülmesini perde arkasında izleyen alçak bir evlat katili!
Hiçbir neden, hiçbir gerekçe, bir babanın oğlunu alçakça öldürtmesini doğal, yasal ya da haklı gösteremez!
Sultan Süleyman’ın kanlı dosyası bu kadarla bitmiyor!
Sultan Süleyman, İran’a kaçan oğlu Şehzade Bâyezîd’i ve Şehzade’nin dört oğlunu İran’da öldürtmüştür.
Hadi diyelim ki, Şehzade Bâyezîd babasına karşı silahlanıp isyan ettiği için öldürüldü.
Peki, dört suçsuz torununu hangi gerekçeyle öldürttü?
Sultan Süleyman, Şehzade Bâyezîd’in üç yaşındaki beşinci oğlunu da daha önce Bursa’da boğdurmuştu!
Muhteşem Süleyman, yalnız evlat katili değil, torun katilidir de!
Tarihimizle Yüzleşme zamanı gelmiştir!
Mademki Osmanlı Tarihi bizim tarihimizdir, Osmanlı Tarihiyle yüzleşmek zorundayız!
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Bizi acıtsa bile gerçekler ortaya çıkmalıdır” demektedir. 2
Yeni Osmanlı heveslilerini, bilinçsiz Osmanlı hayranlarını acıtsa da gerçekler ortaya çıkmalı, tartışılmalı ve halkımız bilinçlendirilmelidir.
TBMM’de hemen bir komisyon kurulmalı, iki oğlunu ve beş torununu katleden Sultan Süleyman adına devlet, özür dilemelidir!
Tarih kitaplarında Sultan Süleyman’ın adı, “Evlat ve Torun Katili Sultan Süleyman” olarak yazılmalıdır!
Hiç gecikmeden, 1556 yılında İstanbul’da Sultan Süleyman tarafından yaptırılmış olan Süleymaniye Camisi’nin adı da değiştirilmelidir.
Müslüman halkımız o camide ibadet ederken ya da o caminin önünden geçerken, Sultan Süleyman’ın katlettiği oğullarını ve masum torunlarını anımsamakta ve bundan büyük huzursuzluk duymaktadır.
“Tarihimizle Yüzleşme” dönemi başlamıştır.
Artık bundan kaçış yoktur!
Tarihimizde nelerle ve kimlerle yüzleşmemiz gerektiğini, belgeleriyle anlatmaya yeni başladım, sürdüreceğim, uzun bir yazı dizisi olacak, izlemenizi dilerim.
_______________________________________________
1. Hammer, “Büyük Osmanlı Tarihi-3”, sayfa: 394-397
2. Taraf, 20.11.2011
Yılmaz Dikbaş
24 Kasım 2011
dikbas@kalinka.com.tr
http://www.kalinka.com.tr
http://www.dikbas.tv