Tartışılan bir Cumhurbaşkanı
Demokrat Parti Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün düzenlediği 29 Ekim resepsiyonuna katılmadı. Cindoruk, basına yaptığı açıklamada, Abdullah Gül’ün cumhuriyetin kimliğini, kişiliğini temsil etmediğine inandığını, bunun için de resepsiyona gitmediğini söyledi.
Cindoruk, açıklamasında şöyle dedi:
“Sayın Abdullah Gül’ün kimliği ile ilgili itirazlarımız var. Bunlardan rahatsız olanlardan biri de benim. Ben davetli olduğum halde bu resepsiyona katılmıyorum. Çünkü, Sayın Abdullah Gül’ün tarafsız olduğuna inanmıyorum. Bunu da ifade ettim. AKP’nin eş başkanı dedim. AKP’nin eş başkanı olduğunu belirleyici tayinler, konuşmalar yapıyor. O nedenle, ben onun tarafsız olmadığına inanıyorum. Sayın Abdullah Gül’ün Cumhuriyetin kimliğini, kişiliğini temsil etmediğine inanıyorum. Onun için resepsiyona gitmiyorum, bunu açıkça söylemek gerekiyor.”
Cindoruk, örnek verirken “Süresi belli olmayan bir cumhurbaşkanı, akrabalarını, hemşehrilerini, arkadaşlarını Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na tayin eden bir cumhurbaşkanı, tavır olarak AKP ile tamamlaşma içinde olan bir cumhurbaşkanı” ifadelerini kullandı.
***
Cindoruk, şu anda aktif siyasetin içinde bulunan kişilerin en tecrübelisidir. TBMM Başkanlığı yapmıştır. Böyle önemli bir şahsiyetin “Abdullah Gül, Cumhuriyetin kimliğini, kişiliğini temsil etmiyor” demesi, tarihe geçecek bir tavırdır.
Geçen gün, Abdullah Gül’ün Türk Milliyetçilerini hiçbir resepsiyona veya faaliyetine davet etmemesinden yola çıkarak, Anayasa’daki Cumhurbaşkanı’nın tarafsızlığı maddelerini hatırlatmıştım.
Devletin valileri de vatandaşa eşitlik içinde davranmak durumundadır. İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu da Cumhuriyet Balosu’na Yeniçağ’dan hiç kimseyi davet etmedi! Oysa bu yıla kadar Yeniçağ yazar ve yöneticilerinden mutlaka birkaç temsilci davet edilirdi.
Anlaşılıyor ki Cumhurbaşkanı’nın “AKP eş başkanı” gibi hareket etmesi, valilere de yansıdı. Bir vali, “Biz hükümetin valisiyiz” demişti. Peki Hüseyin Avni Mutlu, kimin valisi?
Bu tür olaylar, Yeniçağ’ın temsil ettiği fikirler bağlamında, halkın bir kısmını yok saymanın belirtileridir.
Denilebilir ki “Cumhurbaşkanı tarafsız değilse, İstanbul valisi nasıl tarafsız davransın?”
Evet, zaten sorun oradadır. İşte bu yüzden Cumhurbaşkanı, Cumhuriyetin kimliğini, kişiliğini, temsil etmiyor!
Tabii sadece bu sebeple değil..
Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olmadan önce, Türklük ve laiklik hakkındaki söylemleri ve Exeter Üniversitesi’nde Amerikan Dışişleri Bakanlığı bursu ile iki yıl yüksek lisans yaptığı halde bunu özgeçmişinde “İlim Yayma Cemiyeti bursu” gibi göstermesi de temsil yeteneğini yok eden daha önemli olaylardır.
Amerikan Dışişleri Bakanlığı, “Yetiştirdiğimiz devlet ve hükümet başkanları” başlıklı listede Abdullah Gül’ü de zikretmeseydi, belki de bunu hiçbir zaman öğrenemeyecektik.
***
Bazı okurlarımız bu tür yazılarımızdan sonra yazdıkları mektuplarda, tebrik etmekle birlikte bizim de başımıza çorap örülebileceğini hatırlatıyor.
O çorap sadece bizim değil, Türk Milleti’nin tamamının başına örülmüş durumdadır zaten.
Dünyada Türkiye’den başka hangi ülkenin Cumhurbaşkanı ve hangi devletin valisi, kendi milletinin geleceğinin teminatı olan bir fikrin temsilcilerini yok saymaktadır?
Ve dünyada hangi ülkenin Cumhurbaşkanı ve Başbakanı, kendi milli kimliğini etnik kimliklerden biri gibi göstererek, milletin birliğini, “parça” kelimesi ile açıklamaktadır?
Arslan BULUT, 31 Ekim 2010, YENİÇAĞ