3. ordu komutanimizin da asagilanmasi girisiminin oncesinde hem ordunun hem de Turk halkinin butun kademelerinde yayginlasan tepkinin ciga donusturmesini onlemek icin Tayyip ve Basbug anlasmis ve F-tipi savcinin bu niyetinin onunu almis olabilirler.
Tayyip iktidarini daim etmek icin askerle biryerde uyum saglamasi gerektigini ve F-tipi cemaatin curetkar cikislarinin kendi iktidarini riske atan bir durum yarattigini dusunmus olabilir. Istedikleri kadar asindirmaya, tek tek tasfiyeye calissinlar, Kemalist askerler Turk Silahli Kuvvetleri'nin buyuk cogunlugudur ve onlarin tamamini tasfiye ederseniz ulkenin ordusunu neden terhis ettiginize dair bir aciklamanizin da olmasi gerekir. Azgin bir cemaatci azinlik disinda, AKP secmeni dahi (ki Osmanli ruyasi gormektedirler) ordusuz bir ulke dusunmemektedirler. AKP hukumeti icerisinde de pekcok cemaatten temsilci vardir. F-tipi cemaatin asiri one cikmis olmasi ,bu olcude temsil edildiklerinden degil, enteresan bir sekilde asiri eylemlilige girmis olmalarindan kaynaklanmaktadir. Ulkede yaratilan istikrarsizlik daimi olarak f-tipi orgut merkezli olarak ortaya cikmaktadir. Ote yandan hukumetinse cogunlugu
Naksibendi tarikatinin
Iskenderpasa dergahindana mensuplardir.
Gunumuzde f-tipi cemaat orduyu darbe yapmaya kiskirtmaktadir. Ordunun subaylarini asagilamaktadirlar!
Butun bunlarin AKP'nin oyunu azalttigi kanaatindeyim.
Ote yandan Gul ile Tayyip arasinda gizli bir iktidar savasi oldugu ve cemaatin bu savasta Gul'un yaninda olacagina iliskin bazi yazilara da rastladim. Ayrica tanidigim bazi cemaat ogrencilerinde Gul'e karsi,
ogretilmis bir sempati gozlemliyorum. Cemaatin beyin yikama politikasinin tek tip oldugunu dusundugumden, bunun bir nevi hazirlama oldugunu dusunuyorum.
Asagidaki carpici haber bana butun bunlari dusundurttu. Bir de sizle paylasmak ve yorumlarinizi okumak isterim. Saygilarimla
HSYK kararına hükümetten örtülü destek mi?Erzurum özel yetkili Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal’ın Ergenekon kapsamında yürüttüğü soruşturma sonunda, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in tutuklanması yargı krizine dönüştü.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu konuyu görüşmek üzere dün acilen toplandı ve toplantı sonunda, Erzincan Başsavcısı’nı soruşturan Erzurum özel yetkili Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal’ın yetkisini aştığı gerekçesiyle yetkisini kaldırdı. HSYK, ayrıca Erzurum Cumhuriyet Başsavcısı Şinasi Kuş, Başsavcı Vekili Tarık Gür, Cumhuriyet savcıları Rasim Karakullukçu, Mehmet Yazıcı ve Osman Şanal hakkında Adalet Bakanlığı’na suç duyurusunda bulundu. Oy çokluğu ile alınan kararda Kurul’da hükümet kanadını temsil eden Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman olumlu oyu yok, ancak bu kararın alınmasına, dünkü HSYK toplantısına katılmakla olumlu katkı sağlamıştır.
HSYK 7 üyeden oluşur2461 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu’na göre Kurul, Başkan dahil 7 asil üyeden oluşuyor. Adalet Bakanı, Kurul’un Başkanı’dır. Katılmadığı durumlarda en kıdemli yedek üye kurul toplantılarına iştirak eder. Kurul’un bir üyesi de Bakanlık Müsteşarı’dır. Müsteşar’ın iştirak edemediği durumlarda toplantılara kendisinin görevlendirdiği bir Müsteşar Yardımcısı katılır. Müsteşar veya görevlendirdiği Müsteşar Yardımcısı’nın katılmadığı durumlarda Kurul toplanamaz. Geri kalan 5 üyenin 3’ü Yargıtay’dan, 2’si ise Danıştay’dan gelen üyelerdir.
Müsteşar katılmasaydı toplantı yapılamazdıŞimdi bazı okurlarım diyebilir ki, müsteşar katılmasa da HSYK bir eksik üye ile toplanır ve salt çoğunlukla bu kararı alabilirdi. Hayır, durum hiç de öyle değil. 2461 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu’nun toplantı ve karar sayısını belirleyen 10’uncu maddesine göre; HSYK üye tam sayısı ile (yani 7 üye) toplanır, salt çoğunlukla karar alır. Savcılar savaşında Erzincan Başsavcısı’nın tutuklandığı gün toplanan HSYK’nın gündeminde hiç kuşku yok ki Erzurum ve Erzincan savcıları ile bu soruşturma yer alacaktır. Gündemi bile bile Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman’ın toplantıya katılması dolaylı da olsa HSYK’nın kararına destek anlamını taşır. Her ne kadar toplantıda alınan kararın altında Müsteşar’ın olumlu oyu bulunmamış olsa ve toplantıyı erkenden terk etmiş olsa dahi HSYK’nın bu kararı almasına kesinlikle katkı sağlamıştır. Çünkü Müsteşar veya görevlendireceği bir yardımcısı katılmamış olsaydı toplantı gerçekleşemez, dolayısıyla bu karar da alınamazdı. Nitekim bir süre önce Yargıtay’da boş bulunan 33 üye için 8 ay boyunca seçim yapılamamıştı. Sebebi, Bakan’ın Kurul Başkanı sıfatıyla gündeme seçim maddesini almamasıydı. Bakan’ın katılmadığı toplantılarda da Başkan Vekili konuyu gündeme almaya çalıştığında Müsteşar toplantıya katılmayarak seçim maddesini kilitliyordu.
Tavşana kaç, tazıya tut taktiği mi izleniyor?AK Parti Grup Başkan Vekili Bekir Bozdağ, kararın duyulmasının arkasından yaptığı açıklamada HSYK’ya ateş püskürdü ve kararın hukuki olmadığını söyledi. Benim anlamadığım şu; iktidar böyle bir kararın alınmasını hukuki bulmuyor veya istemiyorsa böyle bir karar çıkacağı işin başında belli iken, neden Adalet Bakanı Müsteşarı gidip toplantıya katılarak üye tam sayısını sağlıyor. Böylece ister istemez iktidar partisinin tavşana kaç, tazıya tut taktiği izlediği izlenimi doğuyor. Müsteşar Ahmet Kahraman, siyasi otoritenin bilgisi dışında böyle bir eylemde bulunmaz. Bakan’ın bilgisi dışında bu toplantıya katılmış olabileceğini düşünmek bence saflık olur. Demek ki, Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman HSYK’nın bu toplantısına siyasi otoritenin bilgisi dahilinde katılmış ve bu kararın alınmasına örtülü de olsa destek sağlamıştır. O zaman da iktidar partisinin HSYK’nın bu kararını eleştirmeye hiç ama hiç hakkı yoktur.
Aydın Ayaydın Kaynak