Acilamalarin Videosunun Linki;
http://i.milliyet.com.tr/ed/dogan.wmv
Milliyet Gazetesindeki yazili haber Linki;
http://www.milliyet.com.tr/Siyaset/Habe ... leID=98813 9&Date=08.09.2008&b=Bizim%20grubumuz%20biat%20etmez
Bizim grubumuz biat etmez
İSTANBUL Milliyet
Doğan Yayın Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan, "Bildiklerimi açıklarım" diye kendisini tehdit eden Başbakan'a "Ne biliyorsan hemen açıkla" çağrısında bulundu. Doğan, "Erdoğan, yandaş olmayan medyayı susturmak istiyor ama bizim medya grubumuzda biat kültürü yok" dedi
Doğan Yayın Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan
Habere yorum yaz
Arkadaşına gönder
Sitene ekle
Sayfayı yazdır
Doğan Yayın Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan, Başbakan Erdoğan'ın iddiaları üzerine yaptığı açıklamada, "Sayın Başbakan, 'ben açıklayacağım' diyor. Bana göre bir hafta kalmasına gerek yok, hemen açıklasın" dedi.
Doğan, Başbakan'a Hilton arazisiyle ilgili olarak değil Ceyhan'da rafineri kurmak istediğini söylemek için gittiğini, o görüşmede Hilton'a ne yapılacağını Erdoğan'ın sorduğunu belirtti. Erdoğan'ın Ceyhan'a rafineri işinin Çalık Grubu'na söz verildiğini söylediğini de anlatan Doğan, Başbakan'ın bağımsız basını ve demokrasiyi içine sindirmesi gerektiğini vurguladı. Erdoğan'a seslenen Doğan, "Eğer bizden biat medyası kültürü bekliyorsan bizim medya grubumuz biat etmez" dedi.
Kanal D'de Mehmet Ali Birand'ın sorularını yanıtlayan Doğan'ın açıklamaları şöyle:
ALMAN MAHKEMELERİ DAVA AÇMIŞ
"Şimdi evvela Tayyip Bey'in tutumuna hayret ettim. Alman medyası birtakım yolsuzlukları bulmuş, fakir fukarayı kandırmışlar. Topladıkları paraları da çeşitli yollarla şirketlerine, Türkiye'deki yandaş medyaya aktarmışlar. Alman mahkemeleri de iddianame hazırlayıp dava açmış. Bizim oradaki gazetecilerimiz de iddianamede ne varsa onu yazıyorlar.
BAŞBAKAN KARIŞTIRIYOR
Ben diyorum ki bunu, seninle (Erdoğan) ilgili meseleyi ben yayımlamadım, NTV'de canlı yayında Baykal söyledi, oradan alıntı yaptık, yayımladık. Bugün diyor ki, 'Sen öyle diyorsun ama Baykal da senden aldığını söylüyor.' Deniz Baykal'ın böyle bir şey söylediğine kesinlikle ihtimal vermiyorum. Bence Başbakan olayları birbirine karıştırıyor veya gelip ona yanlış enformasyon veriyorlar veya bir kahramanlık edip, birilerini dövüp konuyu değiştirmek istiyor, gündemi değiştirmek istiyor.
HİLTON İÇİN BAŞBAKAN'A GİTMEDİM
(Hilton olayı) çok ucuz bir polemik. Yani bir ülkenin Başbakanı'nın bu kadar ucuz polemiğe girmesi, hakikaten beni son derece rahatsız ediyor. Ben bu ülkede yaşayan, 24 bin adam çalıştıran, bir sürü şirketleri olan bir grup olarak her gün devletle müracaatlarımız, işlerimiz var. Hilton'da ben eğer onlardan yasal olmayan bir şey istedimse zaten vermemeleri lazım, ben yasal olmayan bir şeyi de istemedim. Yasal bir şeyi istedim de vermiyorlarsa, burada da onlar suç işliyorlar. Diyor ki, 'bana geldi.' Ben Başbakan'a Hilton için gitmedim.
ÇALIK'A SÖZ VERDİK DEDİ
Ben ona gittim ama Hilton için gitmedim. Başbakan karıştırıyor olayları. Ben Başbakan'a 'Sayın Başbakan 2.5 milyar dolar paramız var, biz bu ülkede yatırım yapmak istiyoruz. Siz Hyundai'ye 'Çek Cumhuriyeti'ne gitme, gel Türkiye'ye sana teşvik verelim' diyorsunuz.
'Ben sizden ne teşvik istiyorum, ne yatırım indirimi istiyorum, ne kredi istiyorum. Ben sadece bir ruhsat istiyorum, o ruhsatla yatırım yapacağım, direkt 2 bin kişiye, 2 bin 500 kişiye iş vereceğim, endirekt yolla 15 bin kişiye iş vereceğim ve üç yılda da bu işi bitireceğim, rafineri kuracağım' dedim. 'Nerede kuracaksın' dedi? 'Ceyhan'da' dedim, 'hayır' dedi, 'orayı bizim Çalık istiyor, ona söz verdik' dedi. Dedim ki, 'Çalık da kursun, ben de kurayım' dedim.
İŞİN İÇİNDE PUTİN, BERLUSCONI VAR
'Petrol dağıtıcısıyım, Çalık müteahhit, Ceyhan-Samsun arası hattını yapıyor...' 'Yok' dedi, 'bu işin içinde Putin var' dedi, 'bu işin içinde Berlusconi var' dedi, 'Eni var' dedi. 'Ocak ayında bu iş konuşulacak, bir daha ocak ayında konuşalım' dedi. 'Peki' dedim. O arada kendisi bana sordu, 'Hilton'u ne yapacaksın' diye? Ben de kendisine, 'Valla Hilton'u aldık, biz bunu aileye bir mülk olarak aldık, şu anda ne yapacağımı bilmiyorum ama bu haliyle Hilton demode olmuş, yenilenmesi lazım. Rantabl olması için yanına bazı ilave şeyler yapılması da lazım' dedim. O da 'Ben belediye başkanıyla konuşayım' dedi. Ben Başbakan'dan bir şey istemedim. sadece o sordu, ben de anlattım.
KORUMA ALTINA BEN ALDIRDIM
Belediye başkanıyla görüştüm. Dedim ki 'Başkan ben buraya modern bir tesis yapmak istiyorum, tesisi koruyarak, aynı yerde olmasını temin ederek. Bugün bazı yayın kuruluşları diyor ki, koruma altına alındı, koruma altına alınmasını ben istedim. Ben Hilton'u yıkıp da yerine gökdelenler yapmak gibi bir niyetim yok. Bu tamamen marjinal medyanın iddiaları. Belediye Başkanı'na da 'Ben burada inşaat yapmak istiyorum, ama siz bana burada eğer halkı çevreyi ve şehri rahatsız edecek, bir fazla rant getirecek bir imar verecek olursanız, ben onu zaten kabul etmem. Ne kendi ismime, ne aileme böyle bir şey getirtmem' dedim.
SİYASİ ŞANTAJDIR
Evvela Şişli Belediyesi, orada imar tadili yapmış, benim arsamı koymamış.' Benimle beraber 300 kişi itiraz etmişiz. Ondan sonra Şişli Belediyesi de imar planlaması içerisine almış. Ben onlardan ne 'bana iki emsal verin, dört emsal verin' diye bir şey istedim, ne de böyle bir şey oldu. Ne demek 'benden bir şey istedi vermedim, onun için yayın yapıyor?' Ucuz siyasi şantaj yapıyorlar, bunun sonucu siyasi şantajdır, polemiktir.
TÜRKİYE KRALLIKLA MI İDARE EDİLİYOR?
(CNNTÜRK'ün RTÜK'ten talebi) Siz hükümetsiniz, siz devletsiniz. Ben de Türkiye'de yayıncılık yapan bir grubum. Devletten bir şey isteyeceğim. Evet, ben RTÜK'e müracaat ettim. 'CNN'e karasal hak verin' dedim. RTÜK dedi ki, 'bu bizim işimiz değil, Rekabet Kurumu'nun işi. Rekabet Kurumu'na gittik, onay çıktı geldi. Şimdi RTÜK'te. Biz de onun çıkmasını bekliyoruz. RTÜK, bizim arkadaşlarımıza, 'Rekabet Kurumu onay verirse biz de veririz' dedi. Anlıyorum ki Başbakan talimat vermiş, 'vermeyin' diye. Bu ne hukuktur ne haktır. Ben Türkiye krallıkla mı idare ediliyor yoksa demokrasiyle mi onu öğrenmek istiyorum.
ELİNDE DOSYA TUTUYORSAN SUÇ
Ben 50 yıldır bu memlekette iş yapıyorum. Sayın başbakan, 'ben açıklayacağım' diyor. Bana göre bir hafta kalmasına gerek yok, hemen açıklasın. Niye mahkemelere verilmiyor benimle ilgili bir şey varsa? Elinde dosya tutuyorsa o da şantaj. İkisi de suç. Böyle şey olabilir mi? Yani bunları konuşan bir ülkenin başbakanı. 'Ben onun her hafta bir şeyini açıklayacağım.' Sen beni hemen hâkimleri, savcıları getireceksin, polisini adliyeni getireceksin, tutuklatıp hapsettireceksin. Bu zulümdür, böyle şey olur mu?
YOLSUZLUK DİZ BOYUNA ÇIKTI
Öfkenin sebebi bana göre şu; 2002 yılında geldi, 'ben bütün bu yolsuzlukların üzerine gideceğim' dedi. Vurgun, yolsuzluk diz boyuna çıktı. Daha bir ay içerisinde Şaban Dişli olayı patladı. Peşinden Gaziantep olayı patladı. Peşinden Deniz Feneri, peşine Batman olayı...
Bunlara bir suçlu arıyor. Türkiye'de gündemi değiştireyim, bir suçlu bulayım. Doğan Yayın Grubu'nu buldu. Bizim grubumuzdan başka da yandaş olmayan grup aşağı yukarı kalmadı. Onun için de seni susturacağım diyor.
TÜRKİYE'Yİ AB'YE GÖTÜR
Ben buradan Tayyip Beye diyorum ki, 'Tayyip Bey sana yakışmıyor.' Bana göre bu ucuz şeyler. Sen başarılı genç yaşında Başbakan oldun. Başarılısın da, ülkede güzel şeyler yaptın. Bırak bizimle böyle uğraşmayı da sen Avrupa Birliği'ne Türkiye'yi götür. Biz de sana yardımcı olalım. Eğer bizden biat medyası kültürü bekliyorsan bizim medya grubumuz biat etmez. Bizim kültürümüzde biat yok. Bizim grubumuzda yansızlık var, bağımsızlık var, doğrular var...
ÖZGÜR BASINI İÇİNE SİNDİR
Sen beni susturmaya çalışıyorsun. Peki beni susturursan, tek sesli bir medya demokrasi mi olur? Tayyip Bey sen demokrasi ürünüsün, demokrasi seni doğurdu, bu hale geldin. Bak Rize'nin Güneysu ilçesinden ve Kasımpaşa'dan çıktın Başbakan oldun, şapka çıkarıyorum, helal olsun. Ama demokrasi olmasaydı sen bunu yapamazdın. Eğer bu ülkede demokrasi varsa mutlak suretle özgür basın olmalı. Tek gözlü medyayla demokrasi olmaz. Özgür basına, yansız basını içine sindirmen lazım.
Senin rakibin de değilim. Maalesef 'Benim ailemle uğraşıyor' diyor. Kesinlikle benim kültürümde böyle bir şey, ailesiyle uğraşmak yoktur. Ama şimdi ben nasıl uğraşmayayım. Tayyip Beyin damadı, kardeşi, ortak şirkette ve benim bir numaralı rakiplerim. Her gün benim aleyhime yayın yapıyorlar. Bu da kimin talimatıyla oluyor? Neyle oluyor? Yani bu mantığa sığan bir şey değil.
TEHDİTLE OLMAZ
Ben son noktayı yine tekrardan söyleyeyim. Biat kültürü yok bizde. Biz biat etmeyiz. Dua ediyorum Tayyip Bey de demokrasiyi içine sindirsin. Bağımsız basını içine sindirsin. Ülkenin büyük meselelerini çözmek için biz de elimizden geldiği kadar yardım edelim. Parti kongrelerinde rakiplerini eleştir, medyayla ne işin var? Türkiye'nin AB'ye girmesi için biz de elimizden geleni yapalım. Gel Türkiye'nin ekonomik meselelerini çözmek için ne gerekiyorsa yapalım. Yalan yanlış iftira ne varsa düzeltmeye amadeyiz. Ama tehditle şantajla, baskıyla olmaz, bunun adı demokrasi değil. Bunun adı olsa olsa diktatörlük rejimidir. Başka türlü olmaz."
Bize her gün baskı yapıyor
Ben ne Cumhuriyet Halk Partisi'nin yandaşıyım ne AKP'nin. Ben bu ülkenin bağımsız yansız medyasıyım. Benimle Tayyip Beyin övünmesi lazım. Demesi lazım ki, 'benim ülkemde bağımsız, yansız, uluslararası standartlarda bir medya grubu var.' Sen kalkıp da beni her gün 'onu yazdın' diye 'bak ben sana ne yaparım, devletin müfettişlerini, maliyenin görevlilerini, hepsini üstüne gönderirim...' Her gün baskı yapıyor her gün. Kan kusuyoruz kızılcık suyu içtik diyoruz. Bugüne kadar hükümetin bize yaptığı hiçbir baskıyı yayın politikamıza getirmedik. Yasal yollarla mücadale edelim... ama artık tahammül edilmez boyutlara da getirdi. Şimdi ben kalkıp hakkımı Avrupa Birliği'nde mi arayacağım?
Böyle bir şeyi Avrupa Birliği'nde konuşsak gülerler. Bir medya grubunu, Başbakan, parti kongresinde 'vur vur inlesin Aydın Doğan dinlesin' diye yuhalatır mı? Ben gazete sahibiyim ya, ben siyasi parti değilim. Ben başbakanın ne rakibiyim ne yandaşıyım ne de hasmıyım. Doğru yaptığı şeylerde yanındayım. Yanlış olduğu şeylerde de yazmak zorundayım.