TAYYİP KİMİ İDAM EDECEK Kİ...İdam cezasının geri gelmesi konusunda Başbakan Recep Tayyip’in açıklamaları var, hem de peş peşe yaptığı açıklamalar. Şimdiden ekranlar tartışmaya başladı bile, nerdeyse her gün bu konu konuşulur oldu. Başbakan’ın bu açıklamalarını “milliyetçi oylara göz dikti” diye yorumlayanlar var, “Cumhurbaşkanı olmaya hazırlanıyor, siyasi manevra yapıyor” diyenler var, “Öcalan’ın idamını gündeme taşıyıp BDP’yi tehdit ediyor” şeklinde düşünen ve yorumlayanlar da var. Ama bizim düşüncemiz farklı, neden farklı, anlatalım…
Her şeyden önce milliyetçi oylarına Başbakan Erdoğan’ın göz dikmesi için sebep yok, çünkü zaten milliyetçi oyları alıyor, bakınız, MHP’nin oyları sürekli AKP’ye kayıyor. Başbakan’ın Cumhurbaşkanlığı için de bir derdi yok, bu MHP ve bu CHP’nin zayıf muhalefeti karşısında zaten meydanı boş buldu Başbakan, AKP’nin oyları yüzde kırkbeş, ellilerde seyrediyor. BDP’ye gözdağı meselesine gelince, Erdoğan BDP’ye neden gözdağı versin ki, zaten PKK siyasetiyle Atbaşı yürüyor bu AKP, niye itdalaşına girsin ki… Bu BDP’ye gözdağı değil, olsa olsa "AKP-PKK işbirliğinin farkına milletiniz varmasın için bir siyasi dümen" olabilir, bu idam meselesi ama özü bu olmaz.
Yine de bize sorarsanız bunların hiçbiri değil. Başbakan Erdoğan’ın idam meselesini gündeme taşıyarak vermek istediği mesaj ne seçime, ne BDP’yedir, doğrudan doğruya Türk Ordusu’nadır bu mesaj. Evet, düşüncemiz budur; Recep Tayyip Erdoğan’ın bu idam mesajı, kod adı Ergenekon, kod adı Balyoz ve bundan sonra yeni kod adlarıyla çıkacak olan operasyonlarda gözaltına alınması ve yargılanması planlanmış asker kişileredir, yani Türk Ordusu’na.
AKP siyaseti ve hukukunun bugüne kadar askerimize yönelik haksız ve hukuksuz saldırıları artık son bulmadı mı, diye sorabilirsiniz. Hayır bulmadı, çünkü daha çözülmemiş işleri var AKP siyasetinin, bunların başında da Barzani ve Kıbrıs geliyor. Barzani’ye kurulan kürt devletinin henüz bir ordusu yok, ona bir ordu lazım. Rumlara AKP’nin resmen verdiği Kıbrıs’ta da Türk Ordusu var, onun da çekilmesi lazım. Peşinden Suriye geliyor, yakın gelecekte Türk Ordusu’nun birkaç kilometre de olsa Suriye’ye girmesi ve bu yolla Esad rejiminin devrilmesi var, film böyle bitmeli ki Erdoğan çıkıp “ben yaptım” diyebilsin.
Barzani’ye askeri ordu kurulmasına Türk Ordusu karşı, askerimiz hala Barzani’yi tanımış değil. Kıbrıs’tan asker çekilmesine de öteden beri karşı ordumuz. Hele ki Suriye’ye müdahale, ne ordumuzun ne de halkımızın aklından geçiyor. Bu durumda ordumuzun AKP siyasetine karşı direncinin tamamen yok edilmesi gerek ki kapıkulu haline dönüştürülüp AKP’ siyasetinin her istediğini yapar duruma düşürülebilsin.
Kod adı Ergenekon gibi, kod adı Balyoz gibi davalarda, yeni çıkartılacak bir idam cezasının uygulanması mümkün değil gibi, yeni cezalar sanıkların lehine ise uygulanmakta, yoksa eskisi geçerli. Erdoğan siyasetinin son yılda yaptıklarını bir bir yan yana getirir isek eğer, bu durumda, önce idam cezasının geri getirilmesi ve hemen ardından askerlerimize yönelik olası bir operasyon söz konusu olabilir. Daha önceden adı geçmiş olup da hakkında soruşturma ya da yargılama yapılmamış olan askerlerimiz gündeme taşınabilir. Bizce bu idam mesajı doğrudan doğruya Türk Ordusu’nadır.
Peki Erdoğan kimi idam edecek? Yine bize sorarsanız, kimseyi idam edemeyecek, bu sayılanların hiçbirisi olmayacak ama Erdoğan bu idam tehdidi ile Türk Ordusu’na bugüne kadar uygulamış olduğu baskıyı artırarak sürdürecektir. Bu baskı ve tehditten AKP’nin beklediği sonuç ise Barzani’ye askeri ordu kurulması, Kıbrıs’tan asker çekilmesi ve Suriye’ye askeri müdahale ile Esad rejiminin devrilmesi olacaktır.
PKK’ya ve partisi BDP’ye gelince, AKP’nin desteği ile daha da siyasallaşacak, Habur’da verilmiş olan halk desteği AKP eliyle arttırılarak sürdürülecektir. Son noktada ise Erdoğan “yeni anayasa”, beyaz sayfa”, “af”, diyerek yeniden kürsüye çıkacaktır, bir kurtarıcı gibi, ardından da Cumhurbaşkanlığına…
Siyasetin ihanet demek olduğunu bilmezdik hiç, düşünmemiştik hiç, ama ne yazık ki bizim ülkemizde siyaset son on yıldır ihanete doğru ilerliyor. Bu ihaneti durduracak tek güç ise milletimizdir, gün gelir de bir gün, “egemenlik benimdir” diyerek Türk Milleti TBMM’ne doğru yürümeye başlarsa ki bu hakkı anayasa veriyor, bu durum hiç de şaşırtıcı olmayacaktır…
Erdal SARIZEYBEK, 13 Kasım 2012