Tek Adam Rejimine Doğru: Tepkimiz Nasıl Olmalı? / Prof. Dr. Cihan DURA

Tek Adam Rejimine Doğru: Tepkimiz Nasıl Olmalı? / Prof. Dr. Cihan DURA

İletigönderen Oğuz Kağan » Cum Şub 23, 2018 10:49

Tek Adam Rejimine Doğru: Tepkimiz Nasıl Olmalı?

Milliyetçilik, Atatürkçü düşünce sisteminin çatısıdır. Milletimizin varlığı ve geleceği, önce bu ilkeyle güvenceye alınır. Milliyetçilik İlkesi bütün sisteme kanat gerer, onu korumaya alır.

Milletin varlığı ve korunması, iki varoluş ilkesinin desteğini gerektirir: Millî Egemenlik ve Tam Bağımsızlık. Ana destek, kilit taşı Millî Egemenliktir (Düşman bu sebepledir ki, önce Millî Egemenliği hedef alır).

Millî Egemenlik nedir? Millî Egemenlik devlet yönetiminin kayıtsız koşulsuz, ortaksız, tümüyle milletin elinde olması demektir. Eğer bu prensibe uyulmazsa, örneğin tek bir şahıs Millî Egemenliğe ortak edilirse, ana destek darbe alır. Milliyetçilik ilkesi, dolayısıyla Milletin varlığı ve geleceği tehlikeye girer. O zaman Tam Bağımsızlık da tehlikede demektir. Çünkü iç ve dış düşmanlar için tek bir şahsı elde etmek, bir topluluğu ele geçirmekten çok daha kolaydır.

Nisan 2017’de yapılan Anayasa değişikliği, tek bir şahsın, partili başkan olarak Millî Egemenliğe el koyması yolunu açmıştır. Bugün “esir alınmış” Meclis’ten geçirilen “Cumhur ittifakı” yasası ile tek adam yönetimi istikametinde bir adım daha atılmış oldu. İş artık son adımı atmaya kalıyor.

Bu tehlikeli gidişe karşı nasıl bir tepki koymalı?

İlk iş olarak, tek adam yönetimi hakkında M. K. Atatürk ne diyor, ona bakacağız.

Hemen ATANAME’yi açıyorum. Dizin’e bakıyor, “tek adam” ve “kişisel siyaset” maddelerinin yardımıyla Atatürk’ün konumuzla ilgili görüş, irşat ve uyarılarını içeren yöneltilere ulaşıyorum. Bunlar o kadar çok ki… Örnek olarak, içlerinden en kapsayıcı ve anlatımlı olanları seçerek aşağıya alıyorum.

* * *

-Millete hizmet ederken, kendi emel ve düşüncelerimize göre değil, milletimizin emel ve düşüncelerine göre hareket etmeliyiz. Kişisel kanıya göre değil, milletin kanı, düşünce ve duygularını yoklayarak yürümeliyiz. Millî İrade yalnız bir şahsın düşünmesinden değil, bütün millet bireylerinin tamamının arzularının, emellerinin bileşkesinden oluşur. [Millî İrade: 3, 6]

- Milli egemenliğimizin bir şahısla veya sınırlı sayıda şahıslarla kabine gibi bir kurul tarafından temsil edilmesi yüzünden ülkeyi ve milleti despotluktan kurtaramadığımız, tarihî olaylarla kanıtlanmıştı. O zaman bu temsil hakkını, olabildiğince çok insandan meydana gelen ve süresi kısa olan bir kurulda tecelli ettirmek bence biricik çare idi. Ülke ve millet içinde eskiden beri yapmış olduğum incelemeler de bana bu fikrin uygulanabilirliğine büyük imkân ve isabetler olduğu kanısını vermişti. Herhalde halkımızı yönetimle yakından ilgilendirmek, yani idareyi doğrudan doğruya halkın eline verebilecek bir yönetim şeklini kurmak, iki bakımdan gerekliydi: Bir, ulusal egemenliğin hakiki olarak temsil edilmesi; iki, bu sayede halkın kendi benliğini anlaması… [İlk Meclis: 6]

- Yeni Türkiye devleti, bir halk devletidir, halk yönetimidir. Ve bu yönetim şekli, esası meşveret olan şûra idaresinden başka bir şey değildir. Geçmişin devletleri ise bir şahıs devleti idi, şahısların devleti idi. Bir milletin yeryüzünden tamamen silinmesi için, bir milletin insanlık âleminden tamamen yok edilebilmesi için Nuh tufanı kadar olağanüstü musibetler ve olaylar lazımdır. Fakat şahıslar kendiliğinden yok olmaya mahkûmdur. Dolayısıyla halk devleti ile şahıs devleti arasında hayat ve yok olma oranları da bunun aynıdır. [Demokrasi: 2]

- Millete ait meziyetleri yalnız kişilerde toplayan ve yoğunlaştıran, milletin zaferlerini ve büyüklüklerini yalnız kişilere atfeden zihniyet; eski yönetimlerin sistem ve usul sorunlarından kaynaklanıyordu. Vaktiyle mevcut devlet ve devletlerin kuruluş şekli sırf bir şahsın çıkarlarını ve arzularını tatmine yönelikti. Şahısların bu arzu ve emellerinin hizmetinde olan millet, gösterilen büyüklüklerin şerefinden asla payını alamaz, ancak hata ve beceriksizlik olursa bunlar millete atfedilirdi. [Tek Adam: 6]

- Birçok bilgin, düşünür, girişimci zaman zaman, çağ çağ bu vatanı bayındır kılmaya, gerçek kurtuluşa kavuşturmaya çalışmışlardır. Bütün kalp ve vicdanlarıyla akıl ve sezgileriyle çalışmışlardır. Görüyoruz ki, sonuç bir başarı görünümü arz etmiyor. Bunun sebebi nedir? Bunun sebebi, arkadaşlar, şimdiye kadar kişisel siyaseti, kişisel programı uygulamak; fakat bir devlet siyaseti ve devlet programı izlememektir. Halbuki olumlu, belli, makul, emin, sabit bir programın bağımsız bir şekilde, daima ve herkes tarafından ileriye götürülmesi gerekir. İşte bu noktayı önemle inceleyelim ve analiz edelim. Şimdiden böyle bir programın esaslarını düşünelim. Ve bu millet ve ülke için bir hareket ve çalışma kuralı vücuda getirelim. [Program: 2]

- Bir devlet adamı, kerameti kendisinde görmeye başladığı an, devlet adamlığı niteliğini yitirdi demektir. Bugün Türkiye’de, genel duygunun, genel iradenin, milletteki genel bir ihtiyacın ifadesi ve temsilcisi olmak yerine, kendini olağanüstü, herkesten üstün ve erişilmez olarak görüp kendi fikir ve emellerini ülkeye dayatmaya kalkışanlar var. Oysa, her başarının sırrı, her kuvvetin, kudretin gerçek kaynağı millettir. Kendini müstesna ve “seçilmiş” olarak görenler, topluma büyük zararlar verir. Olaya bu noktadan bakınca, karşılaştığımız olgu kurumlaşmadır. Başımıza gelen felaketlerin ana sebeplerinden biri de budur, kurumlaşma eksikliğidir. Ne var ki, pratikte çoğu zaman kişisel hesapların belirleyici olması milletlerin büyük bir talihsizliğidir. [Bilanço: 4]

- İçinizden herhangi bir adam çıkar, şan ve şeref davası güder, sivrilmek, benzersiz olmak isterse, biliniz ki, başınızın belasıdır. Millet bu gibilere asla izin vermemelidir. [Tek Adam: 12]

-Tarihte şanlar, şöhretler kazanmış pek çok insan millî noktadan erdem sahibi değildir. Örneğin gerçekten askerî kudret sahibi olan, Moskova’ya kadar giden, yangınlar harabeler üstünden Fransız ordusunu sürükleyip eriten Napolyon’u düşününüz. Onun hareketleri Fransız milletinin gerçek ve ulusal çıkarlarını değil, kendi cihangirane emellerini tatmin içindi. Bu amaçla Fransa’nın milyonlarca seçkin evladını eritti ve sonunda hepimizin bildiği akıbete uğradı. Bizim Osmanlı tarihindeki en büyük ve şanlı görülen hareketleri de aynı noktadan incelemek, aynı nitelikte karşılaştırma yapmak mümkündür. [Tek Adam: 13]

-Milletimizin egemenliğini bir şahısta veya çok sınırlı şahısların elinde tutmaktan çıkar bekleyen insanlar, cahil ve gafil insanlar vardır. [Millî Egemenlik: 16]

- Bir kişi, beş kişi, bir millete ve bir devlete ait olan sorunları ne düşünebilir, ne de başarabilir. Çünkü ruhlarında gerekli olan kuvvet ve kudreti bulamazlar. Bu kudret çoğunluk beraber olduğu zaman ortaya çıkar. Yeri gelmişken belirteyim ki, bu öğüdüm özellikle devlet yöneticileri içindir. Hiç kimse hiç kimseden daha akıllı değildir. Birlikte herkesten daha akıllıyız. Millet ve devlet işlerinde herkes herkese yardım edecek ve hiç kimse bundan öğünme payı çıkartmayacaktır, kural budur. [İşbirliği: 8]

- Benim bütün yaşamımda, takip ettiğim amaç hiç bir zaman kişisel olmamıştır. Her ne düşünmüş ve her neye girişmiş isem, daima ülkemin, milletimin adına ve menfaatine olmuştur. Hiç bir zaman şahsımın öne çıkmasını ve sivrilmesini dikkate almadım. Eğer o yaratılışta olsaydım, ne yazık ki maceracılığa pek elverişli olan muhit ve durumlarda fırsatlar eksik değildi. Gayesi vatan ve milletin kurtuluşuna yönelik olan ve bu gayeyi temiz ve her türlü kişisel duygulardan uzak olarak takip edenlerle birlikte çalışmak benim için daima pek şerefli bir iş oldu. Bu koşulun olmaması halinde, Allah’ımdan ülkeye zararlı olmaktan beni korumasını diledim. [Yurtseverlik: 18]

* * *

Ataname’den konumuzla ilgili olarak aldığım yöneltiler bu kadar. Kısa bir sonuçla yazımı tamamlıyorum.

Bir Atatürkçü, harcıalem, söylene söylene sakıza dönmüş, hazır bilgiden uzak durur. Hazır bilgi kullanmak bir düşünme hatasıdır. Atatürkçü düşünce yapısını sürekli yeniler, zenginleştirir. Bir ülke sorunu’nun yorumu veya ona bir çözüm bulunması gerektiğinde yapacağı ilk iş, Atatürk’ün o konuda söylediklerini hatırlamak, araştırıp öğrenmek; onlardan hareket ederek bir görüş oluşturmaktır. Bu yöntem onu kısıtlamaz, “biatçı” yapmaz; çünkü devrimci ve bilimci yönü onu özgür kılar, yeni düşünceler üretmeye iter. Kaynak olarak Attila İlhan’ın, Ahmet Taner Kışlalı’nın, Metin Aydoğan’ın, Banu Avar’ın, Sinan Meydan’ın,… kitaplarından, Ataname’den yararlanabilir. Ataname bizi Atatürk’ün düşüncelerine ulaştıran en kısa yoldur.

Bir Atatürkçü; düşünceye, fikre çok önem verir; çünkü düşüncelerdir ki, kalbi hislendirir, elleri iş yapmaya yönlendirir. Atatürk’ün fikirlerini öğrenmeye öncelik verir.

Yazımıza konu olan, Tek adam rejimi tehlikesi hakkında da Atatürkçü’nün yapacağı, budur. Yukarda sunulan görüşleri iyice öğrenir, sindirir, işler, sonuç çıkarır. Çözümler bulur, bulgularını topluma yayar.

İş yapar!

Prof. Dr. Cihan DURA, 22 Şubat 2018
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Cihan DURA

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x