Tekel İşçilerinin Haklı Direnişiİktidar TEKEL işçilerine Cumhuriyet öncesi halka yıllarca zulmetmiş Reji düzeninin kolcuları gibi değil, demokratik bir hukuk devletinin yönetimi gibi davranmalı, onların haklı seslerine kulak vererek sorunlarını çözmelidir.
Tek Gıda İş Sendikası’na bağlı yaklaşık 12 bin TEKEL işçisi Ankara’nın kışında ayazında bir ayı geçkin bir süredir direnişlerini sürdürüyor. Kimi zaman arkadaşları İstanbul’da, İzmir’de onlara omuz veriyor. Kamuoyunda demokratik direnişe karşı içten bir destek oluştu.
Ne yazık ki iktidar işçilerin seslerine kulak vereceğine onlarla inatlaşıyor. Ya kulaklarını tıkıyor ya da copla, biber gazıyla yanıt veriyor. Alay eder gibi 4C’de yapılan küçük değişiklikleri çözüm gibi gösteriyor. Sendikal, sosyal haklarının yanında ücretlerinin üçte biriyle çalışmalarını öneriyor. Daha da kötüsü “Bu parayla dışarıda çalışacak çok kişi var” diyerek aba altından sopa gösteriyor.
Daha yakın zamana kadar TEKEL, ülkenin en büyük ekonomik kuruluşlarından biriydi. Milyonlarca tütün üreticisinin destekçisi, sigara sanayisinin bel kemiğiydi. Yıllarca Hazine’ye gelir sağladı, ülkeye döviz getirdi. Anadolu’daki sigara fabrikaları çevresine ekonomik canlılık kadar sosyal, kültürel yönden katkı yaptı. Kısaca TEKEL hayattı, vatandı. Yıllarca TEKEL işçileri, kurumları özelleştirme kapsamına alınınca “TEKEL vatandır, vatan satılamaz” diye haykırdılar. Dinleyen olmadı. AKP’nin önceki Maliye Bakanı, “Babalar bibi satarım” dedi. Gerçekten de göz göre göre kolu kanadı parçalanarak TEKEL sudan ucuza satıldı. Altın yumurtlayan tavuk kesildi. İşyerleri, çalışanların iradesi dışında kapandı.
Tütüncülüğümüzü, sigara sanayimizi öldürmek için emperyalizmle yerli işbirlikçileri, 30 yılı aşkın süredir bir oyunu sahneye koydular.
Bugün işçileri coplanan Tek Gıda-İş Sendikası, Tütün Eksperleri Derneği, Ziraatçılar Derneği yanında, çiftçi dostu rahmetli Sadullah Usumi, Orhan Özet gibi yurtseverler oyunları sergilemek için didinip durdular. Ne tütün üreticisinin ne TEKEL işçisinin sesine kulak verildi. Tatlı kazançlar, Türkiye pazarını ele geçirmek için perde perde kanlı oyun sahnelendi. En sorumlu yerlerde oturanlar çekinmeden bu oyunda rol aldı.
• Kaçakçılığı önleme gerekçesiyle yabancı sigara TEKEL aracılığıyla ülkenin her yerine dağıtıldı. Böylece Anadolu halkının damak ve dudak alışkanlığı değiştirildi.
• Önce dışsatım koşuluyla yabancı tütün ve sigara üretimine izin verildi.
• Sonra dışsatım koşulu kaldırıldı; ülkede yabancı sigara satışı özgür bırakıldı.
• Devletin desteği nitelikli tütün üretiminden çekildi, üretime yasak (kota) kondu. Tütün üreticisiyle TEKEL’in bağları koparıldı.
• Tütün yasası değişikliği IMF ve Dünya Bankası’nın ekonomik bunalımdan sonra öne sürdüğü koşullardan biriydi. Yasa çıkarıldı. Tütün üst kurulu kuruldu.
• Sözleşmeli tütün üretimine geçildi. Üreticiler tüccarların eline bırakıldı.
• Birçok tütün üreticisi işini bıraktı; göç etti. Tütün üreticisi azaldıkça azaldı. Tütün yerine başka ürünler ekilerek toprak kültürü değiştirildi.
• Türk tütününü işleyecek yeni sigara fabrikası yapılmadı; eski fabrikalar yenilenmedi. Malatya gibi sigara fabrikaları yüzde on kapa-siteyle çalıştırıldı. Manisa Akhisar’da atılan bir sigara fabrikasının temeli 25- 30 yılda kasten bitirilmedi. Fabrika temeli atılırken alınan bekçi emekli oldu; ama fabrika tamamlanıp üretime geçmedi. Yakınlarda açılan yabancı sigara fabrikaları kısa sürede bitirildi.
• İlçelerdeki TEKEL alım büroları, depoları, işletmeleri bir bir kapatıldı.
• Yabancı sigaranın harmanlanmasında kullanılan Türk tütünleri oranındaki vergi desteği kaldırıldı. Yabancı sigara üreten firmalar harmanlama için kösteklenen Türk tütünü yerine desteklenen Yunanistan tütünü almayı yeğledi.
• TEKEL yabancı Virginia tütününden sigaralar üretmeye başladı.
• TEKEL’in içki bölümü ayrıldı; bir şirkete üç yıl sonra değerinin çok altında satıldı. Satın alan şirket aldığı yüzde 90 payın dört katı bir fiyatla Amerikan şirketine sattı.
• Sonra da TEKEL bütünüyle satıldı.
Kim bilir belki demokratik haklarını arayan TEKEL işçilerine iktidarın bu denli acımasız davranışının altında tütün ve TEKEL’in acı öyküsünü anımsatmamak yatıyordur.
Tek Gıda-İş Sendikası’na bağlı, işyerleri kapatılan TEKEL işçileri en doğal haklarını istiyor. Sendika hakkı, kıdem tazminatı olmayan, boğaz tokluğuna çalıştırılan 4C’ye geçmek istemiyor. Haklarını korumak, çalışmak istiyor. Haklı değiller mi? Bu isteklerin karşılığı cop, biber gazı mı olmalıydı?
İktidar TEKEL işçilerine Cumhuriyet öncesi halka yıllarca zulmetmiş Reji düzeninin kolcuları gibi değil, demokratik bir hukuk devletinin yönetimi gibi davranmalı, onların haklı seslerine kulak vererek sorunlarını çözmelidir.
Hakimiyeti MilliyeMustafa GAZALCI
"Atlantiğin pis suyunu sıkıyorlar Türkiye'nin kalbineTEKEL işçilerinin direnişi, artık bütün mağdur ve mazlumların, hatta Türkiye’nin umudu haline geldi.
Tekel İşçileriyle Dayanışma için
Türkiye’nin dört bir yanından Ankara’ya gelen Türk İş, DİSK, KESK ve Kamu Sen’e bağlı işçiler, memurlar ve sanatçılar Ankara’nın Sakarya Caddesi ve ara sokaklarını adeta kilitleyerek işçilerle sabahladılar.
Gece sokakları dolduran destekçilerin kendilerine büyük moral olduğunu
söyleyen bir Tekel işçisi, “Tekel işçisinin yaktığı ateşi büyüttüler, bu ateşi
hükümet iftiraları ile söndüremeyecek” dedi.
Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu da sosyolojik bir gelişmeye dikkat çekti:
“Hükümete sesleniyorum; sizler devletin en tepesinde kavga ederken, Türkiye’nin yıllardır özlemini çektiği birlikteliğin, burada, bu alanda yaşandığını fark edin. Bu birlikteliği, bu kaynaşmayı iyi görün, iyi okuyun. Bu birlikteliği, bu kaynaşmayı örnek alın. Tekel işçilerinin bağrında yanan ateş tüm Türkiye’yi sarmıştır. Buradan ilan ediyorum, yaşadığımız 69 günlük direniş sonrasında artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.”
Bir Tekel işçisi de Anadolu Ajansı muhabirinin, hükümetin inadından vazgeçmemesi durumunda ne yapacakları sorusuna şöyle cevap verdi;
“Bizim önümüzde üç seçenek var. Birincisi 4C’yi kabul etmek. 4C zaten ölüm demek, ikincisi; 4C’yi kabul etmeden buradan gideriz böylece zaten ölürüz, burada kalırız hükümet bizi öldürür yine ölürüz. Biz burada kalarak onurumuzla ölmeyi tercih ederiz.”
Sahi nedir 4C?
Bu soruyu Berfin Bahar dergisinde, Tekel işçisinin çocuklarının ağzından şiir yazan Nilüfer Altınkaya şöyle soruyor:
“Duydum, karara varacakmış
O büyük adamlar ekmeğimiz adına
Anne babalar dönecek mi evine
Yoksa uzayacak mı bu eylem diye
Dört C ne demek amca?
Tekel işçisinin direnişinin gerçekte ne anlama geldiğini ise yine aynı dergide, “Tekel İşçilerine Sıkılan Su” başlıklı şiirinde Hüseyin Haydar anlatıyor:
Atlantiğin suyunu sıkıyorlar Tekel işçilerinin üzerine,
Asitli, irinli, kanlı su çarpıyor kamunun göğsüne,
Çarpıyor yürekler tek elden: Tekel vatandır!
Pentagon’un suyunu sıkıyorlar Ankara’nın üzerine,
Pompaları General Motors, hortumları Philips Morris.
Direniyor halk tek elden: Vatan satılmaz!
Atlantiğin pis suyunu sıkıyorlar Türkiye’nin kalbine,
Bu suda haçlı irticanın uykusu, bu suda bölücü pususu,
Bu suda Mr. Wilson’un ve New York borsasının korkusun
Atlantiğin pis suyunu sıkıyorlar dağlarımızın üzerine,
Yerinde duramıyor Kızılırmak, Fırat, Murat, deli Zap..
Çalkalanıyor yatağında Van gölü, Karadeniz, Marmara.
Atlantiğin suyunu sıkıyorlar çocuklarımızım kafasına,
Bu suda uyuşturucu, fuhuş, tiner ve sıcak para,
Bu suyun içinde Soros köçekleri ve soykırım yalanı,
Bu suyun içinde gizli anlaşmalar, gladyo ve Iraklı’nın kanı,
Çarptıkça kendimize geliyoruz, diriliyoruz bu suyla:
Direniş var yılgınlık yok! Ölmek var dönmek yok!
Bizim suyumuzsa sevda dolu, ışık dolu, bereket dolu..
Bizim suyumuz, genç tütün saplarının dibinden akacak,
Bizim suyumuz Türkiye’yi yeniden yıkayıp arındıracak.
Bakmayın yere yıkıldığımıza, yere yıkılan sadece gövde,
İnanç ve öfke bayrak gibi, ay’la yıldız gibi gökte.
Arslan BULUT / 22.02.10 / YENİÇAĞİKİ YÜZLÜ SİYASET VE AKPBilirsiniz Abdullah Gül'ün 1995'teki meclis konuşmasını.Bugün bu konuşların tam tersini yapıyorlar.Ne dediler?
"Değiştik..."
Şimdi Bülent Arınç Tekel İşçileri ile ilgili ne demiş bakalım?
Yalnız bu konuşmasına cevap verdi Arınç.Ne dediler?
"O zaman ki eylem farklıydı.Bugün hükümeti yıpratıyor"
Arınç, ne demişti?
Bülent Arınç, 17 Mart 2001’de TEK-GIDA İş Sendikası’nın TEKEL’deki özelleştirmelerle ilgili toplantısında FP Grup Başkan Vekili olarak şunları söylemişti: “TEKEL’in özelleştirilmesi konusunda üreticinin zararına olan hiçbir şeyi kabul etmeyeceğiz ve bunun mücadelesini sonuna kadar bu parlamentoda vereceğiz. Bu haklı taleplerinize tercüman olacağız. Ama lütfen bu tepki burada kalmasın. Şimdi kapalı bir salondayız ve sıcağın altındayız. Meydanlara gelin, sizin en önünüzde, sizinle birlikte gerekirse polisten cop yemek de dahil sizin meselenizi haykıracağız.”