Tekin: Sokağa hâkim olacağız

Tartışma Alanı

Tekin: Sokağa hâkim olacağız

İletigönderen sessiz sedasız » Pzt May 04, 2009 19:36

Gürsel Tekin, "CHP'nin değişebileceğini ve görevinin bu olduğunu" söyledi.

“Toplum iyi yaşamak, yoksulluktan kurtulmak, özgür ve demokratik bir ortamda yaşamak istiyor" diyen Gürsel Tekin. CHP'nin değişebileceğini ve görevinin bu olduğunu söyledi.

Hakan TAHMAZ/Birgün

Gürsel Tekin iki yıl önce Deniz Baykal tarafından il başkanlığına atandığında göreve oldukça iddialı başladı. Kendisiyle yapılan bir söyleşide, yerel seçimlerde İstanbul Büyükşehir başkanlığını kazanamazsa görevden ayrılacağını söyledi.

Yerel seçimlerde, belediye başkan adayı Kemal Kılıçdaroğlu’yla birlikte seçimleri kazanamadılar ama CHP’nin oylarında İstanbul’da beklenmedik artış sağladılar. Bu ikilinin elde ettikleri başarı sonrasında CHP’de politik ve örgütsel yenilenme tartışmaları baş gösterdi. Bunları PM toplantısı öncesinde Kemal Kılıçdaroğlu ile konuşmuştuk. PM toplantısından sonra il başkanları ve belediye başkanları toplantısı yapıldı. İlk günlerdeki gibi heyecanlı olmasa da hâlâ ciddi bir beklenti sürüyor. Bu hafta da, gelişmeleri ve önümüzdeki dönemi İstanbul İl Başkanı Tekin Gürsel ile konuştuk.

»PM ve İl başkanları toplantısı yaptınız. Yenilenme konusunda nasıl bir yol izleyeceksiniz?

Biz, son bir buçuk yıldır İstanbul’da, gücümüzün yettiği ölçüde sosyal demokrat bir anlayışı hayata geçirdik. Son günlerde çok tartışılan çarşaf konusu oldu. Birazda gereğinden fazla tartışıldı, abartıldı Ama biz çarşaftan önce, daha çok sosyal demokrat anlayışın dayandığı iki kesime yoğunlaştık.

CHP'nin yoğunlaştığı siyasi kesimler

»Yoğunlaştığınız kesimler hangi kesimler?

Birincisi emek ve işçi kesimi, diğeri yoksul halktır. Bize çok yakın olan, aynı düşünce dünyasını paylaştığımız DİSK ile temasımız oldu. Sadece temasla yetinmedik, bir işbirliği içine girdik. Örneğin 1 Mayıs’ta milletvekillerimizle destek ve güç verdik. Yine çeşitli sendikalarla çok yakın ilişki kurduk ve geliştirdik. İstanbul’da meslek odalarıyla, mesela sol dünya görüşüne sahip olan mimar odasıyla ve çeşitli odalarla sempozyumlar başlattık. Bir dizi çalışmayı birlikte yürütüyoruz. Yine uzun süre çeşitli nedenlerle yok saydığımız ya da gidemediğimiz kırsal kesimlerde, varoşlarda Cumhuriyet Halkevleri projesini hayata geçirdik. Birçok ilçede ve semtte Cumhuriyet halkevi açtık. Yoksul kesimlerle iç içe girdik ve onlarla düşüncelerimiz paylaştık. Sosyal demokrat bir hareketin gereklerini yerine getirmeye çalıştık. Tamamını yaptık mı? Yapamadık.

Bundan sonra da CHP’nin ve sayın genel başkanımızın sosyal demokrat belediyeciliği ve düşünceyi bütün ülkeye yayma görevi ve sorumluluğu var. Bundan önce bunları yapamadık, bizim dışımızdaki sol partiler de bunu yapamadı. Parti içi tartışma ve politika yapma öne çıktı. 12 Eylül’den sonra biz politika üretemedik. Üretemeyince buraları farklı insanlar sahiplendi.

»Peki, politik ve örgütsel yenilenme beklentisine veya isteğine nasıl yanıt vereceksiniz?


Bizde yenilenme dendiğinde, yöneticilerin değişmesi akla geliyor. Kişiler akla geliyor. Bizim sorunumuz şahıslarla değil. Sorunumuz politikalar ve sistem sorundur. Biz, İstanbul’da bir sistemi hayata geçirmek için çalışmalara başladık.

»Nedir bu sistem dediğiniz?

Toplumun her kesimine açılmayı, özellikle sol politikaları öne çıkarmayı kastediyorum. Bu kadar sefalete ve işsizliğe rağmen sol partiler seçmenden oy alamıyorsa, burada bizde bir sıkıntı var demektir.

İstanbul'daki oy patlamalarının merkezi

»Son seçimlerde İstanbul’da yoksul bölgelerden ciddi oy aldınız, bunun devamını nasıl getireceksiniz?


Biz İstanbul’da esas oy patlamasını varoşlarda yaptık. Partinin bu kesimlere güven vermesi gerek. İşçi, yoksul ve sistem tarafından dışlanmış olanlara güven verecek bir hat izlemeliyiz. Biz güven veren bir liman yaratmalıyız. Ben inanıyorum ki, bunu yaparsak yıllardır bize oy vermeyen birçok kesim oy verecektir. Sefalet içinde yaşayan bir insanın merkez sağa veya bugünkü partiye oy vermesini ben anlamış değilim.

»Neden veriyorlar?

Niçin oy verdikleri analiz edilmesi gereken bir sorun. Laiklik ve cumhuriyet bizim vazgeçilmez ilkelerimiz. Biz buraları, yani laikliğin veya cumhuriyetin savunusunu terk etmiş değiliz. Ama bunu savunmak toplumu ayrıştırarak, mevcut partinin eline koz vererek olmaz. Bunları çatışma konusu olmaktan çıkarmalıyız. Toplumun beklentisi bu değil, toplum iyi yaşamak istiyor. Yoksulluktan kurtulma istiyor, özgür yaşamak istiyor, demokratik bir ortamda yaşamak istiyor. CHP’nin, asli görevi bunları yaratmaktır. Göreceksiniz bunlar yaratıldığında bu tartışmalar da ortadan kalkacaktır. Nihayet bu seçimde kalktığını gördük. Dikkat ettiğiyseniz bu tartışmaya Başbakan dahil olamadı, o kendi yarattığı gündemi tartışmaya bizi çekmek istedi. Çünkü onun da kafasında eski tarz siyaset var.

»Bu söylediklerinizi İstanbul’da nasıl hayata geçireceksiniz?


Tabii İstanbul’da her şeyi yeni keşfetmeyeceğiz. Bunları sol gelenekten gelenler iyi hatırlar. Zaman zaman tartışma oluyor, CHP, Refah partisinin tarzını deniyor diye. Halbuki 89 öncesi, Refah’ın modelini ve sistemini biz solcular uygulardık. Refah partisi yokken biz bu modeli uyguluyorduk. Yani tam tersine Refah partisi, bizim solun tarzını, programını aldı. Bizim İstanbul’da bazı sorunlarımız var, onları önümüzdeki günlerde çözeceğiz. Bizde uzun dönem içe doğru mekanizma işlemiş, dışa doğru değil.

»Bununla neyi anlatmaya çalışıyorsunuz?

Bizdeki örgüt yapısı, kişilerin birbirine karşı mücadeleleriyle biçimlenmiş. İç tartışmalar öne çıkmış, politika yapma olarak algılanır hale gelmiş. Örneğin ben il başkanı olduğuysam benim görevim eski il başkanıyla mücadele etmek olmuş. Ya da bana rakip olma potansiyeli taşıyanlara karşı mücadele etmek olarak anlaşılır olmuş. Benzer şey ilçe başkanları içinde geçerli. Biz bu işi, bu anlayıştan, siyaset yapma tarzından çıkaracağız. Tam tersine sokağa hâkim olacağız.

Halkın taleplerine sahip çıkan bir siyaset anlayışını geliştireceğiz. Cumhuriyet Halkevlerini yaygınlaştırıp, geliştireceğiz. Özellikle sivil toplum örgütleriyle iç içe yaşayacağız. Bölgelerin ihtiyaçlarına göre daha çok proje üreteceğiz. Muhalefetin görevi sadece eleştirmek değil. Eleştireceğiz ama aynı zamanda alternatifimizi de sunacağız. Alternatif sunamazsak eleştirimiz de havada kalır. Önümüzdeki günlerde CHP İstanbul’da daha aktif olacak. İlçe örgütlerimizde kısmi sorunlarımız var, onları giderdikten sonra, yarın seçim varmış gibi herkes sokakta olacak. Ben seçmen olsam bana seçimden seçime gelen siyasetçiden nefret ederim.

Vatandaşların sorunlarını yerinden tespit edeceğiz ve çözüm üreteceğiz. İktidar olduğumuz yerlerde daha çok çalışacağız, iktidar olmadığımız yerlerde de iktidar olan partiyi zorlayacağız. Bir kentsel dönüşüm var. Bizim kentsel dönüşüm projesine alternatif ciddi proje üretmemiz gerekiyor.

CHP değişmez diye bir şey söz konusu olmaz

»CHP’nin politikalarının ciddi olarak değişmeden yenilenmesi mümkün mü ya da söyledikleriniz başarılabilinir mi, sadece İstanbul’da bir şeyler yapmak yetecek mi?


CHP program ve tüzüğü benim anlattıklarıma çok uygun. CHP’de, değişmez diye bir şey söz konusu olamaz. Gerekirse program da değişir. Tüzüğü yeni değiştirdik. Bizim burada hayata geçirdiklerimiz, diğer yerde yapabilir. Buna engel bir şey yok. Biz hayata geçirirken kimse bizi engellemedi. Tam tersine partimizin sayın genel başkanı ve üst organları bizi destekledi. Bence, üretir hala gelindiğinde sorun kendiliğinden ortadan kalkıyor. Türkiye’de il başkanları, partisinin pazarlama mekanizmasıdır.

Partisinin politikasını pazarlayacak, projelerini hazırlayacak bir mekanizmasıdır. Bütün il başkanlarının partinin genel merkezine, bölgelerindeki sorunlarla ve politikalarla ilgili rapor hazırlaması gerek. Bizde böyle bir gelenek yok. Bunu gelenek haline getirmek gerek. İstanbul’da biz uygulamaya çalıştığımız model, çok rahat Türkiye’nin birçok yerinde uygulanabilir ve uygulanmalıdır. Bizim yeni bir şey keşfetmedik. Biz, sadece parti binalarından sokağa indik. Ben iç mekanizmada kavgayı bitirdim. İki yıldır yönetim kurulunda, parti içi örgüsel ve kişisel sorunları, tartışmayı konuşmuş değiliz. İnsanların işi olduğunda zaten bu tür konuları tartışmaya zamanda bulamıyorlar. Biz şimdi işe yetişemiyoruz. Biz ilçelerimizi de bu düzeye getirmek istiyoruz. Kısmen bazı ilçelerde bu konuda sorunlar var. Bugüne kadar bazı ilçelerde yapamadık.

»Neden yapamadınız?

Uzun sürenin alışkanlıkları, ilişkileri var. Bunları aşmak bazen zor oluyor. Ama kısa sürede aşacağız.

»Ama CHP statükocu bir çizgi izlediği eleştirileri var?


Bunu hızla aşacağız. Bu görüntüyü değiştireceğiz. CHP, Türkiye’nin en köklü demokratik partisidir.

»Bu sorunlar için yeni politikalara gerek yok mu?

Evet, ben yeni politikaların mutlaka üretilmesi gerektiğini düşünüyorum, bundan yanayım. Bugünkü tablo hiçbir siyasi parti için sağlıklı değil.

»Hangi siyasal tablodan söz ediyorsunuz?

Bu seçimlerde ortaya çıkmış tablodan söz ediyorum. Ülkenin bir bölgesinde varsın, diğerinde yoksun. Bu bizim için olduğu kadar, en az DTP için de sağlıklı değil. Onlar da bir bölgeye sıkışmış durumda. Biz bunu aşmak zorundayız.

»Bunu aşmanın politikası ne olacak?

Genel başkanımız önümüzdeki günlerde bu konular etrafında süren çalışmamızı açıklar sanıyorum. Bizim toplumsal barışı sağlamak gibi bir görevimiz var. Biz bunu sağlayacağız.

»Bütün bunların olması için kurultay toplanması doğrultuda bir beklenti var, kurultay yapacak mısınız?


Bu konu, seçimlerden sonra yaptığımız parti meclisi, il başkanları ve belediye başkanları toplantılarında tartışıldı. Önümüzdeki günlerde mutlaka bir kurultay yapılacak. Ama mevcut delegeyle mi, yoksa yeni delegeyle mi yapılacak onu tartışıp, konuşuyoruz. Büyük bir olasılıkla bu tartışma kısa sürede bir sonuca bağlanır.

Son dönemde DTP’ye yönelik bir operasyon oldu. DTP bunu Fettullah Gülen Ergenekon’un operasyonu diye tanımladı. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bunu DTP’liler ne zaman dedi?

»Emine Ayna, DTP’nin TBMM’deki grup toplantısındaki konuşmasında dedi.

Solcuların güzel bir sloganı var. “Sustukça sıra sana gelecek” diye. Demokrasilerde çifte standart olmaz. Bir Ergenekon hikâyesi başladı. Elbette içindeki çeteleşmiş, faili meçhullere, yasadışı işlere bulaşmış kişilere yasalar ne emrediyorsa yapılsın. Hukuk işlesin. Sonuna kadar destekçisiyiz. Bu süreç içersinde sadece AKP’ye muhalif olduğu niçin yazar, çizer, aydın insanlar gözaltına alındı. Buna, için arkadaşlar tepki göstermedi?

»Bu DTP’ye karşı operasyona sessiz kalınmasının gerekçesi midir?

Hayır, o da yanlış olur. Bu operasyon da gösteriyor ki, AKP, işi Ergenekon operasyonunun çok ötesine geçirdi. AKP, kendine muhalif olan herkesi ve her kesimi bastırmaya, sindirmeye ve susturmaya çalışıyor. Kim, AKP’ye karşı çıkıyor, o, ya terör örgütü, ya Ergenekon suçlamasıyla, ya da baskıyla karşılaşıyor. Bunlara duyarlı olan herkesin, her milletvekilinin bir biçimde tepki göstermesi gerekiyor. Ben, DTP’nin, Ergenekon soruşturmasına daha önce tepki göstermesini beklerdim.

»Göstermedi mi?

Hayır göstermedi. Keşke yapabilselerdi, şimdi çok haklı olurlardı. Yanlış hatırlamıyorsam, 1987 yılında milletvekilimiz Muzaffer Saraç’a, siyaset yasasıyla ilgili parlamentoya yasa geldi. Necmettin Erbakan’ın partisinin 37 milletvekili vardı. Yani denge durumundaydılar. Ret oyu verseler siyaset yasağı gelmeyecekti. Sonra aynı yasadan Erbakan yargılandı. Bu işler böyledir. Sonra, vay demokrasi, hukuk deniyor. Peki, dün demokrasi yok muydu? Tam tersine demokrasinin işlemesini herkes için istemek gerekir. Demokrasi sudur, havadır onsuz olunamaz.

»Ergenekon soruşturması kapsamında soruşturulan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin faaliyetleri arasında PKK taraftarlarına burs verildiği iddiası Gülen cemaatinin eğitim alanındaki çalışmalarına rakip olmasıyla izah ediliyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bence, kimin neyi, nasıl değerlendirdiğinden daha çok, hükümetin, siyasi iktidarın izlediği politika daha önemlidir. Bu konuda çok ciddi güvensizlik ortamı yaratılmıştır. Bunun sorumlusu Başbakan’dır. Vatandaş telefonda konuşamaz duruma geldi. Beni üyelerimiz arıyor, başkanım sizinle bir konuda konuşmak istiyorum diyor. Buyur söyleyin diyorum, hayır telefonda olmaz diyor. Peki, buyrun gelin diyorum. Geliyor, hiçbir önemi olmayan bir konuyu konuşuyor. Bir korku yaratıldı. Bunun sorumlusu Başbakan. Birçok vatandaş her gün ben de gözaltına alınır mıyım kaygısıyla uyanıyor. Bugün hukuk işlemiyor, hukuk siyasallaştırıldı. Eğer bir yerde bir sorun varsa bunu hukuk halledebilir. Bu istenmiyor, daha soruşturma başlamadan yandaş medya bilmem kaçıncı dalga gelecek diye haber yapıyor. DTP operasyonunda gizlilik kararı var, ama bazı gazeteler çarşaf çarşaf belge yayınlıyor, kimseden bir ses çıkmıyor.

»Peki, bu tablo karşısında ne yapılmasını öneriyorsunuz?

Türkiye ciddi bir süreçten geçiyor, demokrasiye ve hukuka inananlar, bunlara birlikte sahip çıkmalıdır. Bunu başarmanın yolunu bulmak zorundayız.

***

Kürt sorununun ilacı demokrasi

»İstanbul neredeyse bir Kürt kenti oldu. Kürtler İstanbul’da 2 sınıf vatandaş olarak yaşıyor. Kürt sorununun çözümüne katkı olarak ne yapmayı düşünüyorsunuz?

Türkiye’de birkaç ana sorun var. Bunlar Türkiye’nin ekonomisine çok ağır girdileri olan ve aynı zamanda toplumsal ağır faturaları olan biri dizi sorunlarımız.

»Bunlar hangi sorunlar?

Kürt sorunudur, Alevi yurttaşlarımızın demokratik talepler, sendikal ve sosyal yaşam sorunudur. Bütün bu sorunları çözecek bir tek mekanizma var. O da sosyal demokrat bir anlayış. Cumhuriyet Halk Partisi, bütün bu sorunlarda yürekli davranmak zorundadır. CHP bunun bedelini ödedi. 1989 yılında hiç kimse Kürt sorununu ağzına alamadığı bir dönemde sayın genel başkanlığımızın önderliğinde, CHP, bir Kürt sorunu raporu hazırladı. Şimdi çok konuşan bazı politikacılar genel başkanın DGM’de soruşturulmasına neden oldular. Türkiye’de bunları aşmak zorundayız. Nasıl aşabilir? Sosyal demokrat bir anlayışla aşabilir.

»Birçok sosyal demokrat, CHP’nin bugün sözünü ettiğiniz raporun çok gerisinde bir siyaset izlendiğine dair eleştiri yapıyor.

Bu eleştiriler haklı, bir kısmına ben de katılıyorum. Ama bu eleştiriler giderilemeyecek, tolere edilemeyecek eleştiriler değil.

»Kürt yurttaşların gönlünü kazanamayan CHP’nin, İstanbul’u veya Türkiye’yi kazanabilme şansı var mı?


Bence de yok. Dün niye yanlış yaptık diye durup düşünmek gerek. Kürt sorununun çözümünün tek ilacı demokrasidir. Özgürlükleri geliştirirsek bu sorunları çözeriz. Bunu ancak demokratik gelenekten gelmiş bir siyasal parti yapabilir. Son dönemde görüldüğü gibi iktidar partisinin “liberal” görünen abisinin “ya sev, ya terk” demesi gibi, ayrımcı bir nokta savruldu. Bu partiler, böylesine demokratik bir gelenekten gelmemektedir. Bunların ideolojik altyapısı yok. CHP ise, böyle bir gelenekten geliyor, Demokrasi ekseninde Kürt sorununun durumu kısa sürede aşacağız. Ayrıca sadece Kürt sorunu değil, azınlıklar sorunu da aynı durumda.


:arrow: http://www.gercekgundem.com/?p=189409
Sen ne kadar bilirsen bil,Senin bildiğin karşındakinin anladığı kadardır.
Kullanıcı küçük betizi
sessiz sedasız
Üye
Üye
 
İletiler: 988
Kayıt: Cum Mar 28, 2008 1:55
Konum: istanbul

Şu dizine dön: Devlet ve Siyaset

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 9 konuk

x