Ümit Zileli'nin Cumhuriyet Gazetesindeki yazısı:
Tekirdağ'dan Türkiye'yi Seyreden Devrimci
Aklımda , üstümüze çöken karanlığın boğucu sıkıntısı, yüreğimde İlhan Abi sancısı...
Tam da bu tuh hali içinde okudum yazıyı... Her zaman ki gibi; sanki çelikten yapılmış bir irade, sözcükleri yüreğinize, beyninize adeta çakan müthiş bir kalem ustalığı ve insan olmanın sonuna dek haklı olmanın ve kazanacağını bilmenin insanı sarıp sarmalayan o sıcacık özgüven!.. Yazının başlığı bile ülkesine aşık bir devrimciyi anlatan sözcüklerle olmuştu.
-Tekirdağ'dan Türkiye'yi seyrediyorum...
Doğu Perinçek, kapatıldığı Tekirdağ Cezaevi'nden büyük bir öngörüyle, yüreği sızlayarak ve gelecekte olacak olanları tam isabetle tahmin ederek seyrediyor ülkesini... Ve daha yazının girişinde bir tokat gibi çarpıyor sözcükler:
"Türkiye bu çözülmeden, bu dağılmadan bir tek devrimle kurtulur. Ancak iki yavrusunun beynine kurşunu sıktıktan sonra kendi hayatına son veren babayı artık bir devrim bile kurtaramaz. Giden gitmiştir; yavrularına ekmek götürememiştir. İkincisi, Tayyip Erdoğan'ın yüklediği üçüncü çocuğu da olsaydı bir kurşun da onun kafasına sıkacaktı."
Perinçek, Tekirdağ 1 No'lu F Tipi Cezaevi'nden Türkiye'nin "beyfendi" gazetecilerini ön cepheye süren "özel görevli " gazetecilerini izliyor; üzülüyor.
"Bu efendi görüntüleri, bu terbiyeli halleri neyi örtüyor diye soruyorum kendime. Örtüyü kaldırıyorum, altında bir vicdan kırıntısı, bir hakikat ve sadakat sığınağı, bir sorumluluk var mı diye bakıyorum. Gördüğüme üzülüyorum; göremediğime e... Hiç olmazsa Dosteyevski'nin 'İnsancıklar'ını bulsaydım. İnsan yetersiz olabilir, düşkün olabilir gördüklerimiz başka bir şey!"
O kadar kızmama, o denli tiksinmeme karşın Doğu Perinçek'in yazısını okurken ben de acıyorum o "gazeteciler", onlar için üzülüyorum.
Perinçek'in cezaevinden seyrettiği Türkiye'de yalnızca kafasına kurşun sıkılan çocuklar yok tabi... Gemicikleri olan çocuklar da var;
"Büyük hırsızların, sıcak para komisyoncularının haram yiyen faizcilerin, tarikat rantçılarının çocukları... O gemicikleri olan zavallı çocukların beyinlerine, vicdanlarına, hayatlarına sıkılan kurşunları, sıkılan zehirleri düşünüyorum; bir baba olarak, o işsiz babanın bulunduğu yer daha iyi."
Ben Doğu Perinçek'i neredeyse 40 yıldır tanırım. 1969 yılının bir sonbahar günü, babası Sedat Perinçek'in evinin sigara dumanına teslim olmuş geniş salonundaki ateşli tartışmaları anlamasa da dinlemeye çalışan 8-9 yaşlarındaki çocuğu o hatırlamayabilir ama o salonda bulunan devrimcilerin bir bölümü yiğitçe öldü... Bir bölümü alçakça döndü... Bir bölümü ise yiğitçe direndi, ülkesi için, insanları için, insanları için gerektiğinde ölümü bile göze aldı. Perinçek onlardandır.
Bugünler de geçecek... Perinçek onu o cezaevinde tutabildikleri sürece Türkiye'yi izlemeyi, binlerce sayfa not tutmayı ve gerçekeleri anlatmayı sürdürecek... Ve bir gün, , tarihin şaşmaz saati çaldığında, öngörüsü gerçek olacak!.. İşte o zaman Tayyip Bey ve işbirlikçileri için bir süreç başlayacak:
Hesap verme süreci..
Not:Ümit Zileli'nin 18 Nisan 2008 günlü Cumhuriyet Gazetesi'nin taşra baskısında yer alan ancak her nedense Ankara ve İstanbul baskılarında yer almayan yazısıdır.