TERÖR ve ERDEM
‘Tiran’, şimdilik belediye başkanları ve basın mensuplarını tutuklamakta.
Yakında milletvekillerini de içeri atıp siyasal partileri kapatacağı söyleniyor.
Yapar mı yapar.
Çünkü sözkonusu olan bir ‘Terör Devleti’dir.
Oysa içeri tıkma gerekçesi olarak hep ‘terör’ü bahane etmektedir.
Demek ki, ‘terör’ün doğru dürüst ya da adam gibi bir tanımı yok.
Oysa asıl soru şudur; kime göre ‘terör’ ?
Bana göre en büyük terörist bu ‘tiranlık’ın başıdır.
Bakınız ben ‘siyaset bilimi’ diye bir bilimi tanımam ve ortalıkta ‘siyaset bilimci’ diye dolananların değerlendirmelerine de zerre önem vermem.
Çünkü, ‘Politika bilimi’ denilen ‘DİSİPLİN’, ‘politika’, ‘hükûmet etme’ ve ‘politik sistemler’in teori ve pratiğini inceleyen bir ‘di-sip-lin-dir’ diye tanımlanmaktadır. “Political science is an academic discipline that studies the theory and practice of politics, governance, and political systems. »
Bu disiplinin ‘nesnesi’ ne imiş ?
« Bir grup veya organizasyon içindeki, belirli kişilerin diğerleri üzerindeki güç ilişkileri» imiş.
« The relationships within a group or organization that allow particular people to have power over others ».
Peki ama ‘insanî değerler’ denilen, ‘erdem’, ‘ahlâk’, ‘adalet’ gibi felsefî kategoriler neredeymiş?
‘Politika bilimi’nin ‘dışında’.
O zaman bu ‘siyaset bilimciler’in değerlendirmelerine, iş bu felsefî kategoriler ancak dışarıdan ve ancak ve sadece bir sos olarak girebilirmiş.
O ne nedenle, bu değerlendirmelerin benim için ancak ve sadece ‘dışarıdan gazel okumak’ kadar bir değerleri vardır diyeceğim.
Ve ‘Terör’ün T’si’ başlıklı yazımda söz ettiğim Robespierre’in şu değerlendirmesini burada yineleyeceğim:
“Erdem, devrimci şiddet olmadan miskin kalacaktır”. “La vertu, sans laquelle la terreur est funeste”
Ve “Devrimci şiddet”, erdemli olmadıkça yetersiz kalacaktır. “La terreur, sans laquelle la vertue est impuissante”.
Robespierre şöyle devam ediyor: “Özgürlük düşmanlarını devrimci şiddetle yola getirmek bir haktır ve bu hak cumhuriyet kurucularına aittir”.
Demek ki neymiş?
Cumhuriyeti savunanların Cumhuriyet’i korumak için devrimci şiddete başvurmaları bir ‘Hak’mış.
Ne var ki Cumhuriyet’e çöreklenen ‘tiranlık’, sözde ‘demokrasi’ ve sözde ‘hukuk’ palavralarına göre bunu ‘terör’ olarak niteleyip; tiranlığına karşı çıkan herkes ve her eylemi ‘terörizm’ bahanesiyle bastırmaya çalışmaktadır.
İşte yukarıda sözünü ettiğim ‘siyaset bilimcileri’, ‘Tiran’ın bu ‘terörist’ eylemlerinin ancak ve sadece ‘hınk deyicileri’ olmaktadırlar.
Ve o uydurma ‘demokrasi’ anlayışlarını da bu alçaklık ve namussuzluğa ‘alet’ etmektedirler.
Oysa ‘Demokrasi’nin bir tek tanımı vardır; o da ‘Tiran ve tebaa arasındaki mücadele’... ve bu mücadelenin ‘düzey’i.
Bunun dışındaki her tanım, ‘siyaset bilimciler’inin uydurmasıdır.
Demem o ki; bugün Türkiye’de gayri meşru hükûmet ve onun başının her karar ve uygulamasına ‘devrimci şiddet’le karşı koymak gerekmektedir.
İsterlerlerse ‘terör’ olarak nitelesinler.
Oysa asıl ‘Terörist’ler bu iktidar mensuplarıdırlar.
Çünkü ‘Erdem’den yoksundurlar.
Çünkü Cumhuriyet karşıtıdırlar.
Cumhuriyet’in ise bir tek tanımı var o da ‘Erdem’dir.
‘Cumhuriyet fazilettir’ yani.
Gelin ‘fazilet’inize sahip çıkın o zaman.
Eğer zerre kadar ‘fazilet’iniz varsa kuşkusuz.
Gelin şu ‘siyaset bilimciler’inin palavralarına kulak asmayın artık.