Geçmişi, mevcut durumu ve sonuçlarıyla
Terörün 30 yıllık hesabı
Kimine göre, 1987-2001 arasında PKK katillerinin eylemleri sonucu 5.040 şehit vermişiz; 3.664ü asker, 1.177si korucu, 199u ise polis. Bu eylemlerde 4.466 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 11.037 asker, 5.474 vatandaş yaralanmış. Yine terör eylemlerinde 96 öğretmenimiz şehit olmuş, PKK denen katiller 508 çocuk öldürmüş, 519 da kadın, bir o kadar da yaralı. 305 cami ve PTT binası ile 241 okul tahrip edilmiş, 1.124 iş makinesi yakılmış. Bu ne demek bilir misiniz? İstiklal Savaşında bu kadar şehit vermedik! İnönü savaşlarında toplam şehidimiz 1.588, Sakaryada 3.280, Büyük Taarruzda 2.542!
760 Biksi makineli tüfek ele geçmiş teröristlerden, yanında 507.030 adet mermi. Sadece bu mu? 54 uçaksavar ile 176.771 adet mermisi, 151 havan, 1.559 roketatar, 46 bomba atar, 341 Kannas Keskin Nişancı Tüfeği ve 11.000 mayın. İsterseniz önce şu silahlara bir bakalım, sonra teröristi konuşalım. Silah demek para demek ve de uluslararası kaçakçılık demek, nasıl oluyor bu iş, nerden geliyor bu para? Öyle ya, gitsek, bize kim verecek bunca silahı, bunca cephaneyi. Peki ya para? Bakın katil Öcalan, ifadesinde ne diyor:Avrupadan yılda 30 milyon mark aidat toplanıyor... Gruplar gümrük adı altında kaçakçılar ve tüccarlardan para topluyorlar... Zagros (Şemdinli Üçgeni) kendini finanse ediyor. Gümrük vergisi alınıyor... Herkesten gücüne göre bağış veya vergi adı altında para toplanıyor...
DEĞİŞEN NE?
İmralıda yatan katilin 9 yıl önce dediği gibi, bugün de İran ve Irak sınırında kaçakçılardan gümrük adı altında para toplanıyor. Avrupadaki işçilerimizden haraç alınıyor. Silah kaçakçılığı devam ediyor. Halktan bağış diye zorla para alınıyor ve PKK uyuşturucu kaçakçılığını organize ediyor. Nasıl olur bu, diyorsunuz içinizden ama dediğinizle kalıyorsunuz. Oluyor işte bunlar! Nasıl mı?
Bir bakanımıza kulak verelim: Doç. Dr. Hüseyin Çelik. Yer Türkiye Büyük Millet Meclisi:
Değerli milletvekilleri, hayvan girişleri, başta Şemdinli, Yüksekova ve Başkale olmak üzere tüm İran ve Irak sınırları boyunca olmaktadır. Biraz önce de belirttiğim gibi, İran, Afganistan, Hindistan, Pakistan gibi ülkelerin hastalıklı hayvanları, İran ve Iraklı tüccarlar tarafından sınırlarımıza getirilmekte ve bazı Türk vatandaşları tarafından burada satın alınmaktadır. Bu hayvanlar yurda girişte, sınırlarımızın karşı tarafında PKKnın üç beş kişiden oluşan gümrük merkezlerinden geçmekte, bu geçişte de PKKya, hayvan başına ödenen fiyatın yüzde 10-15i oranında bir para ödenmektedir. Bu yolla, PKKnın, sırf geçen yıl topladığı para mevcudu 30 trilyon lirayı aşmıştır. Özellikle, bölücü örgütün son yıllardaki finans kaynağı hayvan kaçakçılığıdır.
Diyor ki bu milletin vekili, milletin bakanı sizi şehit eden mermilerin, silahların nasıl ve nereden alındığını biliyoruz. Peki, soru şu o zaman; biliyorsunuz madem, neden önlemiyorsunuz?
Yine kesin olmayan rakamlara göre, 1987-2001 yılları arasında teröristlerle güvenlik kuvvetleri arasında çıkan silahlı çatışmada; 23.473 terörist ölü, 3.196sı ise sağ olarak ele geçirilmiş, 2.381 terörist teslim olmuş. Yaralı olarak ele geçenlerle bu rakam 29.671e ulaşıyor. Büyük bir rakam bu, çok da önemli. Soru şu: Kim bu 29.671 kişi? Iraktan mı geldi, yoksa İrandan mı? Hayır! Saymayın üçü beşi, bunların hepsi içimizden çıktı. Nasıl mı?
Bunların hepsinin aynı gün terörist olduğunu düşünmüyorsunuz, değil mi?
Öyleyse yıllara bakalım. Örgüt ne zaman kuruldu? 1978.Yıl 2008, katılımlar halen devam ediyor. O halde diyelim bunlar tam 30.000 olsun. Aradan geçen yıl sayısı 30. Demek ki her yıl 1.000 kişi katılmış örgüte. Eh, bu sonuç normal! Sonra hepsine de katılım demeyelim; bunun içinde cebren kaçırılanı var çocuk yaşta, kandırılanı var cahil, iş bulma umuduyla gideni var. Bunları düşerseniz karşımıza taş çatlasa bin kişi çıkar. Kemikleşmiş kadro bu! Demek ki onca yıl, şu bin kişiyle baş edememişiz biz!
Şimdi soracaksınız, bu kadar kişi nasıl kandırıldı, nasıl kaçırıldı? Göçleri unutmayınız, işsizliği, eğitimsizliği, aşireti. Bir de bunlara seçtiklerimiz ve onların atadığını ekleyin yani otorite kaybeden yöneticilerimizi, saygınlığını ve de halkın güvenini yitiren devletin adamını. Eh! Bu sonuç da normal! Hâlâ Türk bayrağının dalgalandığına şükredelim.
Gerçekten ne olup bittiğini bilemedik mi? Bildik de söylemedik mi yoksa?
Yıl 1992. Yer Şemdinli. Güvenlik güçlerindeki silahlar: G-3 Piyade Tüfeği, MG-3 Otomatik Tüfek, 89 mm. Roketatar ve tabanca, esas itibariyle bunlar. Teröristlerdeki silahlar: Kaleşnikof Piyade Tüfeği, Biksi Otomatik Tüfek, RPG-7 Roketatar, Kannas Keskin Nişancı Tüfeği.
Karşılaştıralım ikisini, terörist ağır basar. Doğru değilse söylediğimiz, teröristlerin yıllar önce kullandığı silahları biz şimdi niye satın alıyoruz ki? 89 mm.lik roketatarımız yok artık. Kullanmıyoruz, ya hurdaya gitti ya da depoya. Yerine RPG-7 var. Yani teröristlerin roketi! 92den sonra bolca Kannas aldık, Çinden Rusyadan, Biksi ile beraber. Bunlar da teröristlerin kullandığı silahlar. Biraz garip değil mi? Üstelik acı. Bir yandan terörist hep bir adım ilerde, diğer yandan hep aynı yerlerden alışveriş yapıyoruz. Merak ediyorum inanın, ölürken kimler seyrediyordu bizi?
Hudutlarımız açık, gelen geçiyor, giden geçiyor. Asker hududu koruyamaz, etten duvar örmekle hudut korunur mu hiç! Hududu korumak sistem işi! Sadece uyuşturucu olsa iyi. Aklınıza ne gelirse Van ve Hakkâriden geçer. Kaçak, terörü finanse etti, sormadılar mı hiç, nereden gelir bu kara para diye? Kaçağın terörü finanse ettiğini, ama gerçek anlamda terörü beslediğini biliyor muydunuz? Peki, kaçaktan alınan her yeni liranın bize mermi olarak döndüğünü?
Peki ya teröristle kaçakçının hudutta buluştuğunu? Ya kaçakla mücadele edenin karakolunun basıldığını? 91de onca terörist, niye Feyzullahın Samanlı Karakoluna saldırdı dersiniz?
Katil Öcalan niye, Yüksekova ve Başkale bizim için önemlidir diyor? Biliyorsunuz demek! Ya da bilmiyordunuz öyle mi?
DEVLET NEDİR?
Şimdi bize diyeceksiniz ki, şehitler ölmez!
Peki, siz değil miydiniz ütülü ve koyu renk elbiselerinizle şehit törenlerine gelen ve de giden! Sormadınız mı hiç kendinize bu şehit neden şehit! Her gün al bayrağa sarılı tabutları kara toprağa gömüyoruz, gün geçmiyor şehit haberi almadan. Çanakkale olsaydı, biz de derdik aynısını. Biz herkesten önce bağırırdık Sakarya olsaydı.
Anladım, siz bize diyeceksiniz ki; vatan bölünmez!
Siz değil misiniz Büyük Ortadoğu Projesinin Eşbaşkanı? Masa üzerinde haritaların nasıl çizilmiş olduğunu da mı görmediniz? Kaybettiğiniz otoriteyi katillerin nasıl ele geçirdiğini de görmüyorsunuz değil mi? Göz göre göre vatanı bölüyorsunuz
Peki ya adına demokrasi deyip devleti ayağa düşürmenize ne demeli? Kapalı kapılarınız bile kalmadı, söküp attınız bir bir! Sahi siz, devlet nedir, bilir miydiniz?
Şimdi de bize diyeceksiniz ki; kahrolsun PKK!
Ama PKK kahrolmuyor. PKK mafya oldu artık haraç alıyor. PKK ağa oldu artık hem de kaçak! Siz dediniz değil mi, gel masaya oturalım diye? Kime? Şimdi bir umut da verdiniz!
Sahi siz terör nedir bilir misiniz? Ateş hiç size düşmedi değil mi?
Peki ya sizce devlet nedir?
Devlet, gece korkusuzca uyumak, sabah yeni güne başlamanın mutluluğunu hissetmek, demektir. Şemdinlinin Konur köyünde buz gibi ayranı subaşında içmek, Vanın Gürpınar ilçesi Oğuldamı köyünde tereyağında kırmızı benekli alabalığı yemek, Çatak Yukarı Narlıcada Uzunteknenin otunu kesmek demektir.
Teröristten vazgeçtik. Bulursak çaresini insanı insanca yaşatmanın, onlar kolay. Kaçaktan vazgeçtik; hudut da bizim, kaçak da bizim, bulursak çaresini insanı insanca yaşatmanın, bu da kolay.
Her şey tamam peki, halkımız ne olacak! Canımızdan da vazgeçtik diyelim hep şehit olalım, peki devlet ne olacak? Son yirmi yıldır devlete güvenen kaldı çaresiz.
Sizce kader mi bu? Hayır!
Kimden medet umacağız?
ABD mi, İran mı bize yardım edecek? Hayır!
Yoksa İsraile mi kaldık? Hayır!
O zaman özümüze dönelim ve bize bizden başka kimsenin yardım etmeyeceğini anlayalım artık! Biz gücü halkımızda arayalım, başkasında değil!
Yüreğimizi ferah tutalım; hudutlar korunur, kaçak da önlenir, terör de önlenir terörist de. Açlıkla, işsizlikle de baş ederiz. Ama eğer ki halkı anlamazsak, halkın yanında olmazsak, uzaktaki köy bizim köyümüz demezsek, canlar bizim canımız giden de gelen de bizim demezsek, işte o zaman korkalım. O zaman uyumayalım, kabus görmemek için! Hem de hiç uyumayalım, emin olmadığımız bir yarına başlamamak için!
Asıl merak ettiğimizse bu hesap kimin ve soracak kim?
Erdal SARIZEYBEK - TUSAM İç Güvenlik ve Terör Danışmanı