Tesadüfler Zinciri Yine Oluşmaya Başladı
21 Ağustos 2012: Uludere/Şırnak’ta, Ahmet Türk’ü korumaya giden askerleri taşıyan minibüs şarampole yuvarlandı. 10 asker şehit oldu.
05 Eylül 2012: Afyonkarahisar’da, cephanelikte patlama meydana geldi. 25 asker ve rütbeli şehit oldu.
10 Kasım 2012: Pervari/Siirt’te helikopter düştü. 17 subay ve astsubay şehit oldu.
70 gün içinde üç ayrı kaza (!) ve toplam 52 şehit ve pek çok yaralı.
Uyan Ey Türk Gidiyoruz adlı kitabımda, Türkiye ve coğrafyamızdaki konuları incelerken (Suriye-İran-ABD-İsrail meselelerinden Ergenekon operasyonuna, Masonik yapılanmadan MİT Müsteşarı Bahattin Özülker’in otel odasında ölü bulunmasına kadar) ayrıca Sabetayizm konusunu bilinmeyenleriyle anlatırken pek çok tesadüfü ve tesadüfler zincirlerini anlatmış, Türkiye’nin de bir “tesadüfler ülkesi” olduğunu belirtmiştim. Ülkemizde yaşanan her şey tesadüftür(!)
1993 yılında ardı ardına yaşanan kaza süsü verilmiş suikastlerden sabotajlara kadar bir dizi olayı hatırlamak gerekiyor. Bunların da bir kısmı doğal ölüm yada kaza olarak söylenmişti.
Uğur Mumcu suikastı, Adnan Kahveci’nin trafik kazası sonucu ölmesi, JGK Org. Eşref Bitlis’in helikopterinin buzlanma sonucu düşmesi ve Bitlis’in ölmesi, Turgut Özal’ın kalp krizi sonucu ölmesi, Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğg. Bahtiyar Aydın suikastı, JİTEM’in kilit ismi Cem Ersever’in öldürülmesi, tezkeresini almış 33 askerin şehit edilmesi, Madımak Otel’inin yakılıp 37 kişinin öldürülmesi…
Bu ölümlerin bir kısmının nedeni-yöntemi açıktı, suikast biçimindeydi yada terör saldırısıydı; bir kısmı ise kaza süsü verilmiş, örtülü suikastlerdi.
Kaza denen şey, adı üstünde kazadır, bir kere olur. Eğer kazalar sıklaşıyorsa ve bu kazalar belli bir süre/dönem içinde ardı ardına oluyorsa bu artık kaza-tesadüf boyutunu aşmıştır, belirli bir istikrar kazanmıştır, sistematikleşmiştir. Planlı bir iştir, operasyondur, Küresel Krallığın/SİSTEM’in işidir. (Sistem: Dünyayı yöneten derin güç. Yani, CFR, Bilderberg, Trilateral ve bunların altında yer alan irili ufaklı örgütler ve bunların yöneticisi olan her milletten gelen ancak milliyet farklılığına önem vermeyen, adeta paraya tapan, İbrani asıllı yapı, şeytanın kralları.)
Böyle dönemlerde, dönemin içindeyken durumun farkına varmak zordur. Ama eğer dünyada ve ülkenizde yaşanmış kazaları ve tesadüfleri, bu olayların öncesini ve perde arkasını, bunların tarihini araştırıp incelemişseniz, dünyada ve ülkenizde hiçbir şeyin tesadüfen olmadığını görürsünüz.
Hiçbir şey tesadüf değildir. Bu, insan hayatında bile böyledir. Dini bir bakış açısıyla, insanın yaşamında gerçekleşen onu etkileyen ciddi olayların bile tesadüfen olmadığını görürüsünüz, hayat bir sınav-ödül ve ceza döngüsü üzerine kuruludur. İnsan hayatında da, insanın kurduğu devletler hayatında da, devletlerarası ilişkilerde de “önemli olaylarda” tesadüf diye bir şey yoktur.
Böyle dönemlerde olayın “kaza-tesadüf” olmadığına dair veri bulmak zordur, çünkü planlayıcı eller verileri olabildiğince temizlerler, devleti ve medyayı “kaza” olarak yönlendirirler, hizmetlerindeki etki ajanlarını/nüfuz casuslarını kullanırlar. Hükümetler, “kaza-tesadüf” olmadığına dair veri bulsalar bile oy kaybetmemek için, güçsüz görünmemek için bunu ilan edemezler, kabullenemezler.
Aradan vakit geçtikçe, etki ajanlarının “etkileri” azalır, hükümetler değişir. Bunların kaza olmadığı açığa çıkmaya başlar.
Bir ülke düşünün, yetiştirdiği önemli nükleer fizik uzmanları bir kazada ölecek… Siz bunun kaza olduğuna inanır mısınız? Ki dünyanızda yaşanan sıkıntıların pek çoğunun nükleer kaynaklı/bahaneli olduğu düşünülürse (Kuzey Kore’nin ve İran’ın nükleer çalışmaları gibi ABD ve SİSTEM tarafından sorun olarak görülen nükleer gelişmeler)… İşte Atlasjet’in Isparta’da düşen uçağında Türkiye, önemli nükleer fizikçilerini, toplamda 6 bilim insanını kaybetti. Evet uçak düştü, ama bu bir kaza mıydı?
NATO tatbikatı sırasında ABD’nin, TCG Muavenet Savaş Gemimizi vurması olayı. Önemli ve gizli bir proje üstünde çalışan bir subayımızın ve ilginç bir tesadüf eseri gemide vatani görevini yapan Abdullah Öcalan’ın yeğeninin de aralarında bulunduğu toplam beş askerin ölümüne neden olmuştu. Kaza mıydı?
Terör örgütü lideri Şeytan Abdullah Öcalan’ı yakalayıp/teslim alıp Türkiye’ye getiren özel ekipteki rütbelilerin çoğunun 2001 yılında Malatya’da düşen uçakta bulunuyor olmaları ve ölmeleri …
Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopterinin düşmesi olayı da esrarengizlikler taşımaktadır ve devlet gerekli açıklamayı yapamamıştır. Bu da “kaza” olarak açıklanmış ve nedeni “sis”e bağlanmıştır. Abdullah Gül, susmuştur..!
AKP döneminde yaşanan tesadüfi (!) kazaların nedenlerinde hiç suikast/sabotaj/saldırı yada kaza dışı bir etkene/sonuca rastlanamamıştır. Geçmişte “doğal ölüm” olarak açıklanan Turgut Özal’ın “öldürüldüğü” bugün açığa çıkıyorsa, bugün yaşanan “kazaların” da kaza olmadığı belki bundan 15-20 sene sonra açığa çıkacaktır.
Buradan iki ders çıkarabiliriz. Demek ki önceki dönemlerle sonraki dönemlerde bu tesadüfi kazaları (!) gerçekleştiren SİSTEM’in ekipler farklıdır..! Ve demek ki şüpheli kazalar hakkında yapılan, dönemin hükümetlerinin açıklamalarına ve raporlarına itibar etmemek gerekir. Gerçekler, zamanla açığa çıkacaktır.
Eşref Bitlis’in düşen helikopterinin ardından, Afyonkarahisar patlamasının ardından ve diğer pek çok kaza görünümlü olayların ardından, kazanın yaşandığı yerin Valisi yada bir bakan daha olayın delilleri bile toplanmamışken çıkıp da “Bu bir kazadır” diyorsa, belli ki konu kapatılma ve kaza olarak gösterilme gayreti içindedir, büyük olasılıkla bu bir kaza değildir.
1959 yılında Adnan Menderes’i Londra’ya götüren THY’ye ait uçak düşmüştü, Adnan Menderes o kazada ölmemiş, yaralı olarak kurtulmuştu. Belli ki Adnan Menderes’in ölmesi istenmişti, ama ölmemişti. Çok geçmedi, iki yıl sonra tarih 1961’i gösterdiğinde, Adnan Menderes idam edilecekti.
İşte aslında öyle-böyle bir dönemdeyiz. SİSTEMatik kazaların yaşandığı bir dönemdeyiz. Yüksek ölümlü kazaların yaşandığı bir dönemi gördük, belki de görmeye devam edeceğiz.
Uyan Ey Türk Gidiyoruz sayfa.194’te dediğim gibi, “Eğer hepsi de tesadüfse, literatüre geçecek derecede büyük bir tesadüfe ulaşmışız demektir, takdir edilmeyi bekleriz!”
Tevfik BİR
11 Kasım 2012
www.tevfikbir.com
Kitap: Uyan Ey Türk Gidiyoruz