Tıbbiyeli Hikmet
1901’de doğdu. Dünyanın en keskin dönemecine yaklaşırken… 1945’de dünyanın en keskin 2. Dönemecinde öldü. Bir paylaşım savaşının ortasında büyüdü.. 2. Paylaşım savaşı sonunda öldü..
Hikmet Boran, tarihe Tıbbiyeli olarak geçti.. Bir tıp talebesiydi. 14 Mart 1919’da İstanbul işgâl altındayken ve gece gündüz vatanseverler düşman askerleri tarafından ‘avlanırken’, bir grup arkadaşıyla, fakülte binasına koca bir Türk bayrağı astı.. O bir öğrenci lideriydi ve henüz 18 yaşındayken, Sivas Kongresine davet edildi...
Vatan topraklarının kurtarılması için KONGRELER/ŞURALAR düzenlenmesi kararı alınmıştı ve Tıbbiyeli Hikmet 1919’da yurdun dört bir yanından gelen, 38 delegeden biri olarak tarihe geçti.
Bu süreç BUGÜN için hayati önemdedir… Tıbbiyeli Hikmet’i anlamak da…
Ülkenin içinde bulunduğu VAHİM koşullarda , ‘her yerde, her bölgede, bir takım kimseler tarafından kurtuluş çareleri düşünülmeye başlanmıştı.. Bu düşünce bazı kuruluşları doğurdu’ diyor Gazi paşa.
Yurdun her bölgesinden birileri FARKLILIKLARI bir kenara bırakarak bir araya gelmeye başladılar. İl il ilçe ilçe mahallelerde örgütlendiler.. MÜDAFAA-İ HUKUK, REDDİ İLHAK dernekleri oluştu…
İşte Tıbbiyeli Hikmet, Sivas Kongresi’nde bu derneklerin tek çatı altında birleşmesini öneren genç adamdı.
Şahap Osman ARAS, Ulus Gazetesi’nde şöyle yazıyor:
‘Milli Mücadele için oluşturulan bütün derneklerin "Rumeli ve Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti" adıyla, bir çatı altında toplanmasını öneren kişidir. O kadarla da kalmamış; ABD veya İngiltere'nin güdümüne girmeyi savunan "mandacıların" cesaretle karşısına dikilmiştir. Bu bağlamda, Mustafa Kemâl Paşa'ya şunları söylemiştir:
"Paşam, temsilcisi olduğum Tıbbiyeliler beni buraya İstiklal davamızı başarmak için gönderdiler. "Mandayı" kabul edemem... Bunu kabul edecek olanları şiddetle reddederiz. Örneğin "manda" düşüncesini siz bile kabul etseniz, sizi de reddederiz. Mustafa Kemâl'i vatan kurtarıcısı değil, vatan batırıcısı olarak ilan eder; şiddetle karşı koyarız!"
Bu sözleri Atatürk: "Azınlıkta kalsak bile, mandayı kabul etmeyeceğiz" "PAROLAMIZ TEKTİR: YA İSTİKLÂL YA ÖLÜM !" diye yanıtladı.
Tıbbiyeli ilk meclis sıralarında görev aldı.. Büyük Taarruzda kendisi gibi bir çok üniversiteliyle birlikte düşmanla savaştı..
Dimdik duruşu, tavizsiz karakteri, Atatürk’ün etrafındaki bazılarını rahatsız etmiştir.. Kuruluş yıllarında o ve onun gibi katıksız vatan evlatlarını, tanzimat kafalı bir grup Gazi Paşa’dan uzak tutmak için özel gayret sarfetmiştir.. Yine Şahap bey özetliyor:
‘Atatürk onun, Balıkesir ilinden Mebus (Milletvekili) adayı olmasını önerdiğinde; "Hikmet Bey Giresun doğumludur, Balıkesir'e uzaktır" diyerek, savsaklamışlardır…… Hikmet Bey sağ olduğu halde, Gazi Paşaya "öldü" diyebilmişlerdir...’
O dönemin kargaşası içinde, ‘uyanık’ bazıları kendi menfaatlerini öne çıkarıp, yerler edinmiş, hiçbir şey beklemeden vatan için sessiz sedasız çalışan bir çok kişiyi Ata’dan habersiz tasfiye etmişlerdir.
Tıbbiyeli Hikmet kısacık hayatı boyunca durup dinlenmeden vatan için çalıştı.. Vatan için de öldü.. Henüz 44 yaşındaydı.. Sarıkamış'taydı…Karda mahsur kalan Mehmetçiklere ulaşmaya çalışmış, ciğerleri dayanmamış, vereme yakalanmıştı… Tıbbiyeli Hikmet kurtarılamadı…
O Atatürk’ün anlattığı Türk gençliğinin anıtıydı… 14 Mart Tıp Bayramları balo salonlarında değil, onun yaptığı gibi vatan işgâline karşı düşmana bayrak dikerek kutlanmalı!
Banu AVAR, 14 Mart 2012
banuavar@superonline.com