Tohum Cumhuriyeti
Cumhuriyeti kuranlar, “tohumun” stratejik öneminin farkındaydılar. Türkiye iklimine uygun “tohum türleri” geliştirmek için kolları sıvadılar. Bu amaçla Yüksek Ziraat Enstitüsü, tarım okulları, tohum ıslah istasyonları, araştırma enstitüleri ve deneme tarlaları kurdular…
İnsanoğlu binlerce yıl önce buğdayı evcilleştirdi. Tarıma başladı. Uygarlık, “tohumla” yeşerdi. Tohum, gıda zincirinin ilk halkasını oluşturdu.
Türkiye, yakın zamanlara kadar kendi kendine yeten bir tarım ülkesiydi. Şimdi neredeyse tüm tarım ürünlerini ithal eder duruma geldi.
Türkiye'de bugün bir taraftan İsrail'den tohum ithal edildiği konuşuluyor, diğer taraftan yerli tohum üretimine başlandığı ve tohum ihracatının tohum ithalatını büyük oranda karşıladığı iddia ediliyor. (TİGEM, 2017 Tohumculuk Sektör Raporu, s. 10.)
Pek anlatılmasa da Türkiye'nin de bir “tohum tarihi” var.
Bugün sizleri, Osmanlı'nın “yabancı” tohumlarından, Atatürk Cumhuriyeti'nin “yerli-milli tohum” çalışmalarına uzanan bir yolculuğa çıkaracağım.
OSMANLI'NIN AMERİKAN TOHUMU SEVDASI
19. Yüzyıl'dan itibaren ABD'de ve bazı Avrupa ülkelerinde nitelikli tohum üretimi başladı. Batı'da bilimin gelişmesine paralel “tohum ıslahı” çalışmaları da gelişti. 19. Yüzyıl'dan itibaren uluslararası tohum ticareti başladı.
Osmanlı, her konuda olduğu gibi tarım konusunda da zamanla duraklayıp geriledi. Osmanlı köylüsü, modern tarım tekniklerine çok uzak kaldı.
Bitmeyen savaşlar, köylüyü ezen ağır vergiler, kuraklık derken tarımsal üretimi iyice azalan Osmanlı, birçok tarım ürününü ithal etmek zorunda kaldı.
Osmanlı, 19. Yüzyıl'dan itibaren özellikle Amerikan tohumlarına yöneldi.
1860'larda İngiltere –Amerika'daki savaş nedeniyle- Amerika'dan yeterli miktarda pamuk alamayınca pamuk ihtiyacını Osmanlı'dan karşılamak istedi. Bu amaçla Osmanlı'yı pamuk üretimine teşvik etti. Hatta İngilizler, Türkiye'ye Amerikan pamuk tohumları getirip çiftçilere dağıttılar. (Türk Ziraat Tarihine Bir Bakış, İstanbul, 1938, s. 127.)
Osmanlı, 1860'ların başından itibaren özellikle ABD'den pamuk tohumu satın alıp çiftçilere dağıtmaya başladı. Hükümet, 1862'de pamuk tarımını teşvik için bir irade yayımladı. Bu iradenin 5. maddesinde “Amerika'dan vesair yerlerden getirilecek pamuk tohumlarının halka ücretsiz verileceği” belirtiliyordu. (Türk Ziraat Tarihine Bakış, s. 129.)
1863'te Osmanlı, Mısır'dan 226 bin 843 okka pamuk tohumu getirerek Türkiye'nin değişik yerlerine ücretsiz dağıttı. Takvimi Ticaret Gazetesi, 23 Haziran 1866 tarihli sayısında Anadolu'da çiftçilere ücretsiz 45 bin okka Amerikan pamuk tohumu dağıtıldığını yazıyordu. (Türk Ziraat Tarihine Bakış, s. 130, 131, 135.)
Osmanlı, 1863'ten itibaren Amerikan pamuk tohumlarını on yıl süreyle gümrük vergisinden muaf tuttu.
Osmanlı, 1866 tarihli bir düzenlemeyle Amerikan pamuk tohumu ithal eden üreticilere altın ve gümüş madalya vermeyi vaat etti. Düzenlemenin bir maddesi aynen şöyleydi: “Yerli tohumu terk ederek Amerikan tohumunu tercih edenlere altın madalya verilecektir.” (Türk Ziraat Tarihine Bir Bakış, s. 134,135.)
Namık Kemal, Londra'da yayımladığı Hürriyet Gazetesi'nin 20 Temmuz 1868 tarihli sayısında, bazı Osmanlı vatandaşlarının –devlete hiç güvenmedikleri için– devletin kendilerine ücretsiz dağıttığı Amerikan pamuk tohumunu kabul etmediklerini yazıyordu.
OSMANLI’DA TOHUM HURAFELERİ
Osmanlı'nın “yerli tohum” diye bir derdi yoktu. Osmanlı, yerli pamuk tohumu yerine Amerikan pamuk tohumu kullanımını teşvik etti. Çünkü ıslah edilmiş Amerikan tohumu veya Mısır tohumu “yerli tohuma” göre çok daha iyi ürün veriyordu. Osmanlı, “tohumları iyileştirmek' yerine kaliteli yabancı tohumları tercih etti. Çünkü Osmanlı ziraatçıları, “tohum” konusunda yeterli bilgiye ve donanıma sahip değillerdi. Osmanlı'da tohum ıslahı yoktu, ama “tohum hurafeleri” vardı.
Örneğin, III. Selim ve II. Mahmut dönemlerinde “hekim başılık” yapmış, Tıbbiye'nin kuruluşunda katkıları olan Mustafa Behçet Efendi, 1830'da kaleme aldığı “Hazar Esrar” adlı kitabında bazı tohumlar hakkında şöyle diyordu:
“Karnabit tohumu dört sene sonra dikilse şalgam olup, şalgam tohumu dört sene sonra dikilse karnabit olur diye Kitabünnebat'ta Cahiz zikreder; bu hal tecrübemizle sabit olmuştur!”
Osmanlı'da vilayet salnamelerinde bile “tohum hurafelerine” rastlamak mümkündü. Örneğin, 1884 tarihli Diyarbakır Vilayeti Salnamesi'nde patlıcan tohumundan ve kireçten akrep meydana geldiği yazılmıştı. (Türk Ziraat Tarihine Bir Bakış, s. 190,191.)
Türkiye'de her konuya olduğu gibi “tohum” konusuna “akılcı”, “bilimsel” ve “milli” yaklaşım Cumhuriyetle başladı.
CUMHURİYETİN TOHUM ISLAH İSTASYONLARI
Cumhuriyet ilan edildiğinde Türkiye'de tarım ilkel yöntemlerle yapıldığından üretim çok azdı. Ekmeklik un bile dışarıdan satın alınıyordu.
Atatürk, 1 Kasım 1926'da TBMM'de yaptığı konuşmada “ziraat teşkilatımızı, ziraat okullarımızı, zirai faaliyetlerimizi bilimsel yöntemler dâhilinde düzenlemek” gerektiğini söyledi.
17 Haziran 1927'de TBMM, “Ziraat Eğitiminin İyileştirilmesi Kanunu”nu kabul etti. 1933'te Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü kuruldu. Bursa, Adana ve Ankara'daki Osmanlı'dan kalan 3 ziraat okulu her bakımdan iyileştirildi ve bunlara ek olarak İzmir, Erzincan, Kastamonu, Konya, Çorum, Sivas, Erzurum, Edirne, Kapsut'ta 9 yeni ziraat okulu açıldı. Ayrıca Antalya, Diyarbakır, Edirne ve Erzincan'da 4 ipek böcekçiliği okulu açıldı. (Tarih IV, Kemalist Eğitimin Tarih Dersleri, s.285, 286.)
Cumhuriyet'in ilk yıllarında modern tarım tekniklerini öğrenmeleri için Avrupa'ya öğretmen ve öğrenci gönderildi.
Cumhuriyeti kuranlar, özellikle “tohum” konusuna büyük önem verdiler. Öncelikle halka ücretsiz tohum ve fidan dağıtmak için yasalar çıkarıldı. Köylüye süne böceğine dirençli buğday tohumu ile 6 çeşit çeltik tohumu ve pamuk tohumu dağıtıldı. Çiftçiye dağıtılan yabancı tohumlar gümrük vergisinden muaf tutuldu. (Tarih IV, Kemalist Eğitimin Tarih Dersleri, s. 281, 282.)
Halka dağıtılan tohumlar, önceleri Avrupa'dan, Amerika'dan veya Kıbrıs'tan alındı. Ancak zamanla yerli tohum türlerini geliştirmek için “tohum ıslah” çalışmalarına başlandı.
Cumhuriyet'in ilk yıllarında Türkiye'nin farklı bölgelerinde tohum ıslah istasyonları, araştırma enstitüleri ve deneme tarlaları kuruldu:
1- Ankara Tohum Islah İstasyonu
2- Eskişehir Tohum Islah İstasyonu
3- Yeşilköy Tohum Islah İstasyonu
4- Adapazarı Tohum Islah İstasyonu
5- Erzurum Tohum Islah İstasyonu
6- Eskişehir Dry Farming İstasyonu
7- Kayseri Deneme ve Yonca Tohumu Temizleme İstasyonu
8- Antalya Sıcak İklim Nebatları İslah İstasyonu
9- Lüleburgaz Devlet Örnek ve Üretme Çiftliği
10- Adana Bölge Pamuk Araştırma Enstitüsü
11- Bilecik Deneme ve Üretme İstasyonu
12- Rize Çay Araştırma Enstitüsü
13- Bursa İpek Böcekçiliği Enstitüsü
14- Maltepe TEKEL Enstitüsü
15- Ordu Deneme Tarlası
16- Konya Deneme Tarlası
17- Çorum Deneme Tarlası (Türk Ziraat Tarihine Bir Bakış, s. 282 Güneş Kazdağlı, Atatürk ve Bilim, s. 55.)
TOHUM ISLAH ÇALIŞMALARI
Türkiye'de ilk tohum ıslah araştırmaları, 13 Aralık 1925'te “Islahı Büzür” adındaki Eskişehir Tohum Islah İstasyonu'nda başladı. 1929'da bu kuruluş içinde Kuru Ziraat Deneme İstasyonu (Dry Farming) kuruldu. Burada yetiştirme tekniği konusunda çalışmalar yapıldı. (Arif Turhan Atay, “Türk Tohum Islahının Tarihçesi”, Tarım ve Mühendislik, S. 78-79, 2006, s. 45.)
Eskişehir ve Ankara tohum ıslah istasyonlarında buğday, arpa, yulaf, çavdar ıslah edildi.
Dry Farming Deneme İstasyonu'nda A. Numan Kıraç'ın yaptığı çalışmalar sonunda buğday üretiminde birçok ülkeye de model olan “Türk Mucizesi” gerçekleşti. Islah çalışmaları sonunda makarnalık “Sarı Buğday 710” ve yumuşak buğday “Ak 702” bulundu. 1936'da “Ak 702“den daha üstün olan “Sertak 52” çeşidi bulundu. 1939'da “Yayla 305” bulundu. 1930'da başlayan buğday ıslahı çalışmaları sonuna, 1944'te “Melez 13” adlı yüksek verimli buğday çeşidi bulundu. (Atay, s. 46,47.)
Yazlık arpaları kışlığa dönüştürmek için yapılan ıslah çalışması da başarılı oldu. Islah edilmiş arpa tohumları halka dağıtıldı.
Eskişehir ve Yeşilköy tohum ıslah istasyonlarındaki çalışmalar sonunda Orta Anadolu kışlarına dayanacak bir kışlık yulaf üretildi.
8 yıl boyunca devam eden çavdar ıslah çalışmaları sonunda Türkiye'ye en iyi uyum sağlayan çavdarlar tespit edildi.
Cumhuriyet, yabancı pamuk ithalinden kurtulmak için yerli pamuk tohumlarının iyileştirilmesine büyük önem verdi. Önce bir Pamuk Kanunu çıkarıldı. Adana'da, Nazilli'de, Iğdır'da, Malatya'da ve Antalya'da birer Pamuk İyileştirme İstasyonu kuruldu. 1932'den itibaren pamuk tohumu ıslahına başlandı. Sakarya'da bir “pamuk tohumu ayırma kurumu” kuruldu. Türkiye iklimine en elverişli pamuk türlerini belirlemek için bilimsel çalışmalar yapıldı.
Adapazarı Tohum Islah İstasyonu, Türkiye iklimine uygun birkaç mısır tohumu geliştirdi. Islah edilip Karadeniz halkına dağıtılacak mısır tohumlarının korunması için Samsun limanında bir mısır silosu inşasına karar verildi.
Rize'de 110 dekarlık çay tohumluk bahçesi kuruldu. Çay tohumunu Türkiye'de üretmek amaçlandı.
Şeker pancarı ıslah çalışmalarına da başlandı. Islah çalışmalarından önce yüzde 5 şeker içeren bir pancar, ıslahtan sonra yüzde 20 şeker içeren bir pancar haline getirildi.
Ankara'da bir pirinç deneme istasyonu kuruldu. Yerli pirinç üretimi için yabancı pirinçten alınan gümrük vergisi artırıldı. En iyi çeltik tohumunu bulmak için ıslah çalışmaları yapıldı.
Tütün ıslahı konusunda da önemli çalışmalar yapıldı. Maltepe Tütün Enstitüsü kuruldu. Samsun'da bir tütün istasyonu kuruldu.
Yeşilköy Tohum Islah İstasyonu, keten tohumu ıslahı konusunda çok değerli çalışmalar yaptı. Bu iş için Avrupa'ya birkaç öğrenci gönderildi.
Adapazarı Tohum Islah İstasyonu, patates tohumlarını ıslah etti. Yapılan çalışmalar sonunda yüksek ve serin yaylalarda elde edilen patates tohumlarının ovalarda iyi sonuç verdiği görüldü.
Yeşilköy Tohum Islah İstasyon'unda 650 sort fasülye denendi. Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü'nün meyve ve sebze enstitüsünde 35 ilden 250 çeşit fasulye sortu üzerinde denemeler yapıldı.
İpek böcekçiliği konusunda da önemli bilimsel çalışmalar yapıldı. Antalya, Bursa ve Denizli'de ipek böcekçiliği okulları açıldı.1930'da Bursa İpek Böcekçilik Enstitüsü kuruldu. İyileştirilmiş ipek böceği tohumları ihraç edilmeye başlandı. (Tohum ıslahı konusunda ayrıntılar için bkz. Birinci Köy ve Ziraat Kalkınma Kongresi, Raporları, Ankara, 1939.)
Demem o ki, Cumhuriyeti kuranlar, “tohumun” stratejik öneminin farkındaydılar. Türkiye iklimine uygun “tohum türleri” geliştirmek için kolları sıvadılar. Bu amaçla Yüksek Ziraat Enstitüsü, tarım okulları, tohum ıslah istasyonları, araştırma enstitüleri ve deneme tarlaları kurdular. Cumhuriyet'in ziraatçıları, iyi kalite yeni tohum türleri bulmayı başardılar. Buğday üretiminde pek çok ülkeye model olan “Türk Mucizesi”ni gerçekleştirdiler.
Sinan MEYDAN, 4 Şubat 2019
https://twitter.com/smeydan