TOP
Futbol, voleybol ya da basketbol topu değil bu.
Havan, sahra her ne ise savaș topu da değil.
Aklınıza gelebilecek bașka toplar da olabilir, ama o top da değil.
Fransızcası ‘taupe’ olan ‘köstebek’ demek.
Danaburnu gibi yani.
Zararlı hayvanlardan sayılıyor.
Biraz da hain mi ne?
Hayvanları seviyorum aslında.
Çocukluğumda anam ‘bu çocuk baytar’ olacak dermiș; ne kadar börtü böcek varsa toplayıp getirirmișim eve.
Kendimi bildiğimde bir ‘köpek sevdası’ tuttu beni.
Elazığ’da bile iki köpeğim vardı.
Birinin adını ‘guide’ koymuștuk; yine Fransızca’dan ‘klavuz’ demek.
Top koyacak değildik elbet.
Bir ‘panter’imiz olmuștu bir ara, ama top gibi bir șeydi.
Komșumuz imamın mutfağına mı ne girdi diye, abim kurșuna dizdi.
Ee hayvan sevgisi-mevgisi ama, belli bir sınıra değin.
Öyle gidip ‘hoca efendi’nin mutfağına girmek yok.
Șimdi sıkı durun, Paris’teki köpeğimin adı neydi onu söyleyeceğim:
Nobel.
Bu Alman kurdunun kulakları dik durmuyor diye, kartondan destek yapıp kulaklarının içine yapıștırmıștım.
Türkiye’ye göndereceğim fotoğrafında kulaklar da inik olamazdı ki.
Ne ki aceleye șeytan karıșır denir ya; fotoğrafta Nobel’in kulaklarının içindeki kartonlar mavi mavi parlamaz mı?
Bu Nobel’in bir kardeși vardı, onu bana veren arkadașta kalan, adı Oskar.
Oskar’lı arkadașım sonra ne oldu, bilemiyorum; belki Türkiye’ye döndü.
Ama ben Nobel’i, neydi o yazar, ona vermek yerine bir tamirci arkadașa vermek zorunda kaldım.
Tahsin Saraç’ın Fransızca-Türkçe sözlüğümü kemirdiği için.
Köstebekten bakın nerelere geldik.
Türk Silahlı Kuvverleri içinde de top varmıș deniyor ya, sözü oraya getireceğim.
Silahlı kuvvetlerde top olmayacak da nerede olacak demeyin sakın.
Bu top, köstebek anlamındaki top.
Taa askerî liseden buyana ‘top’ olarak anılırmıș.
Genel Kurmay Bașkanı olduğu dönemde ‘top’a benzer sözleri olmadı değil.
‘Devlet-uluslarda egemenlik devri çok da önemli değildir’ mi ne demiști?
Neresinden bakarsanız bir ‘top’ akılyürütmesi.
Türk subaylarının bașına Amerkalı çapulcular ‘çuval’ geçirdiler ya.
Bizim ‘top’, çuval değil torbadır o demiști.
Türk Silahlı Kuvvetler’ine ne olduysa iște bu torbalı top’tan buyana oldu.
Orduya güvenirlik yüzde doksanlardan altmıșlara mı ne indi?
Hangi subay görevinde bașarılı olmușsa ‘ergenekon davasında sanık’ rütbesine yükseltilir oldu.
Bir top nasıl da Türk Silahlı Kuvvetleri’ni darmadağın etti, değil mi ama?
Keșke onu Amerikalılara toptan versek de kurtulsa idik.
Nisan 2010/ Habip Hamza Erdem