İÇİNE ETTİNİZ!

Albay Dursun Çiçek için hakkında ‘’Yakalama emri çıkartıldı’’ deniliyor. Albaylığın da, subaylığın da, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin de içine ettiniz. Kimi ve niçin yakalıyorsunuz? Dağdan inen teröristleri, üstelik pişman olmadığını açıkça belli eden ve terör mesajları için geldiğini ifade eden teröristleri karanfillerle, gazellerle, alaylarla, zılgıtlarla karşılayacaksınız ve görevinin başında olduğu bilinen Albay Dursun Çiçek için ‘’Hakkında yakalama emri çıkartıldı, zor kullanarak ifade vermeye götürülecek’’diye haberler, şaibeler çıkarttırıyorsunuz.

İddia edilen malum suç trafik suçu değil. Boşanma davası da değil. Arsa, miras hukuku da değil. İddia edilen suç Türk Ordusunun bütününü ilgilendiren bir suç, bu suç hakkında da sanık veya tanık olarak savcılıkla belirlenen kişilerin savcılığa davetleri de asker kişilerin ilgili komutanlıklarından yapılır. Ordunun disiplinini, düzenini hiç kimse bozamaz. Trafik, boşanma davası varsa dahi;izin almadan hiçbir asker şahıs görev yerini terk edemez. Ancak senelik izindeyse veya sıhhi bir sebeple veya nöbet ertesi istirahat kullanıyor ise ve göreviyle ilgili değilse, ordunun bütününü ilgilendirmiyorsa, şahsi veya ailevi bir hukuk sorunu ise, asker kişiler kendi başlarına, kendi bildikleri şekilde sivil savcıların davetine icabet edebilirler.

Elbette savcılar aynen böyle yapıyordur, savcılar bu işleri ve Türk Ordusunun hiyerarşi yapısını, silsilesini, emir komuta bağlantısını/şemasını, düzenini, disiplinini gayet iyi bilirler. O halde hukuk dışında birileri bu süreci kasıtlı olarak böyle algılatmaya çalışıyorlar.

Televizyon kanalının birisi sürekli olarak ‘’Millete İhanet Belgesi’’ diye alt yazı geçiyor, diğer kanallar ‘’Demokrasiye müdahale planı’’ gibi üslup bakımından daha kabul edilebilir ifadeler kullanıyor. Yani malum televizyon kanalı ne demek istiyor?’’ Türk Ordusu Türk Milletine İhanet edecekti ama belgeleri, planları ele geçirildi ve suçüstü yapıldılar, yakalandılar’’ demek mi istiyor? Algılatılmak istenen bu mudur?

Albay Dursun Çiçek gelemeseydi ne olacaktı? Polisler savcıların emir ve direktiflerini uygulayıp Genelkurmay Karargahı binasını polis panzerleri ve polis güçleri ile kuşatarak baskın mı yapacaklardı? Çatışma mı çıkacaktı?

Boşuna heveslenmeyin! Ne yaparsanız yapın Türk Askeri ile Türk Polisini çatıştıramazsınız. Asker veya sivil Türk Savcıları ne yaptığını bilen, aklı başında savcılardır.

Sizlerin planları gayet sinsi, gayet içten pazarlıklı ama o kadar da uzun boylu değil. Asıl millete ihanet, Türk Ordusunu, Türk Askerini, Türk subayını Türk Milleti huzurunda böylesine aşağılamaya çalışmaktır. Asıl Millete ihanet; Türk Polislerini ve Türk savcılarını Türk subaylarına karşı böylesine kışkırtmaktır.

Aklınızı başınıza alınız artık!

Savcılar Türk savcılarıdır.

Polisler Türk Polisleridir.

Hala muvazzaf olan albay Dursun Çiçek ise Türk Ordusunda görevli bir Türk subayıdır.

Huzurunda tiyatro oynadığınız millet de Türk Milletidir.

Islak imza da, kuru imza da hepsi sizin olsun. Yaşı da, kurusu da sizin olsun.

Kurban lazımsa;Türk askeri zaten her gün şu veya bu şekilde 4000 senedir hep kurban oluyor.

Mahkeme, yargı kanalıyla da, böyle,bu şekilde de Türk askeri kurban olmayı bilir.

Ama manevi değerlerin, Türk askerinin yiğitliğinin, mertliğinin, cesurluğunun suyunu böyle çıkartmaya, yaşamaktan çok daha önemli bu değerlerimizin içine böylesine etmeye hiç kimsenin, dış düşmanlarımızın, Sevr Antlaşmasını burnumuza dayayıp bize imzalatan düşmanlarımızın dahi hakkı yok.

Irak Ordusu değil bu Ordu. Rus, Amerikan, Yunan, İran, İsrail, Çin Ordusu da değil. Türk Ordusu bu. Türk olan insan evladı Türk Ordusu ile böylesine uğraşmaz. Hatta eğer mert bir düşmansa; Çinli, Rus, Alman, Rum, Ermeni, İngiliz evladı dahi başka bir milletin ordusu ile bu kadar uğraşmaz.

Bekleyin! Adalet, hukuk, savcı, hakim, avukat hepsi işlerini yapsın ve Ondan sonra eğrisi ne, doğrusu ne, hep beraber görürüz ve yorumlarını da ondan sonra yaparsınız; yazılarınızda inciler döktürerek veya televizyon kanalarının açık oturumcularının kırmızı, gri, siyah koltuklarına oturarak ahkamınızı kesersiniz.

Ama şöyle bir susun da, savcılar, avukatlar, hakimler işini yapsın.

Albay Dursun Çiçek burada! Kaçtığı falan yok. Kaçacak parası da yok, yurt dışı bağlantıları da yok. Bu kadar habercisiniz, Cem Uzan’ı kaçırmasaydınız. Kanada’da keşiş, haham gibi dolaşan ihbarcı bir tip var, Onu ülkeye getirebilseydiniz. Ergenekon hikayesinden Yurt dışından dönemeyenler var, onların izini sürseydiniz. 16-17 yaşında kafası testereyle kesilen kızcağızın zengin çocuğu katilinin bir an önce yakalanması için polise yardımcı olsaydınız. Bir çok terörist, katil var. Dağlarda, Amerika’da, Avrupa’da kaçak, onların haberlerini yapsaydınız. İhbarcı Subayın kim olduğunu ortaya çıkartsaydınız. (Çıkartamazsınız çünkü bu subay sizin uydurduğunuz hayali bir subay!)

Genelkurmay Başkanı veya Albay Dursun Çiçek veya şu,bu üsteğmen, teğmen, binbaşı, yarbay... her neyse, her kimse.. Kimse umurumda bile değil. Ama Türk Ordusunu düzenini, disiplinini, silsilesini, hiyerarşi yapısını, emir komuta organizasyonunu, saygınlığını, itibarını kimse bozamaz.. Türk Polisi, Türk Savcısı ile Türk Ordusu karşı karşıya gelecek/çatışacak gibi imalarda hiç kimse bulunamaz.

Ne kadar GDO’lu gıdalar yemiş olursak olalım, beynimizi, aklımızı, devlet nezaketimizi, Allah’tan korkumuzu, Millete olan sevgimizi, Polislerin de Askerlerin de, komutanlarından ve amirlerinden emir alan adamlar olduklarının bilincinde oluşumuzu henüz yitirmedik.

Bu numaralar her ülkede sökebilir. Türkiye’de sökmez.

Lavrens’in uşakları, Saros’un kiralık adamları, bunu kafasına iyice soksun.

Yargı işini yapacak. Suçlu varsa bedelini ödeyecek.

Türk Ordusu da bu ülkede her şeye rağmen hala birinci derecede güvenilen bir kurumdur ve 4000 senelik mazisi vardır.

Bu arada;ben ihbarcı subayın varlığına da inanmıyorum. Böyle bir subay yok.

Ama düzmece ihbar mektupları, düzmece planlar ve andıçlar ortalıkta boka üşüşen sivrisinek sürüsü gibi vızıldayıp duruyor.

Çamur, iftira, dedikodu bombardımanı var.

Bunun adına medeni dünya ‘’Psikolojik Harp’’ diyor.

Kara kampanyalardan, zifiri siyah propagandalardan, yalan haberlerin cephane teşkil ettiği bir harp çeşidi bu.

Genelkurmay Bilgi Destek Daire Başkanlığının görevi de işte bu harbe karşı öncelikle ordusunu, sonra da milletini savunmaya çalışmak, başka bir şey değil.

Darbe yapmak hiç değil.

Bir televizyon kanalı ve bir gazete... Türkiye’de Türkçe yayın yapıyor ve açıkça Ordu, asker, subay, Atatürk düşmanlığı yapıyor.

Allah büyük.

Bu millet bu günleri de elbette atlatır ve birileri gün gelir Türk savcılarına, DGM’ye, Yüce Divana hesap verir.

Ruhunu Allah’a teslim edince de İlahi, Kozmik, Evrensel Savcıya, Hakime, Ulu Otoriteye, Yegane Yaratıcıya ve Öldürücüye hesap verir.

Bu kadar düşmanlık, bela, şer musibet yetmedi mi ? Yetsin gayrı!...

Mis gibi olan ne varsa, imrendiğimiz ne varsa, hayran kaldığımız ne varsa; hepsinin içine ettiniz.

Bu uyarım bu orduyu, bu milleti, bu devleti sevmeyen hatta sevmemekten öte nefret edenleredir.

Bu kadar nefret etmeyin be! Bu ordu çok iyi, asil,birinci sınıf bir ordudur. Bu millet tertemiz bir millettir. Bu devlet köklü, itibarlı ve güçlü bir devlettir. Şefkatlidir, merhametlidir.

Ama çok zorluyorsunuz, hem de çok. Bizi sınamayın artık. Tahammül seviyemizi ölçmekten lütfen vazgeçin.

Nereye kadar gider sizin bu sinsi planlarınız ve rezil işleriniz, nereye kadar gider?

Nereye kadar!


VEDAT KUŞAKLI

http://www.kibris1974.com/icine-ettiniz-t95267.html