TSK'ya Balyoz Darbesi

Genel & Güncel Konular

Re: TSK'ya Balyoz Darbesi

İletigönderen Başkomutan » Pzr Tem 25, 2010 14:40

Emekli Korgeneral Engin Alan: “Guantanamo bize vız gelir”


Balyoz soruşturması kapsamında haklarında yakalama kararı çıkarılan 102 askerden biri olan Emekli Korgeneral Engin Alan, “Biz hapisten korkmayız, Guantanamo vız gelir, gider orada da yatarız. İstanbul işgal edildiğinde Atatürk 'Geldikleri gibi giderler' demişti. Ben de öyle diyorum” diye konuştu.





Posta gazetesinde yer alan haberde şöyle denildi:

Darbe planı olduğu iddia edilen “Balyoz” soruşturması kapsamında 102 asker hakkında yakalama emri çıkarılmıştı. Bu askerlerden 28'i muvazzaf, 17'si emekli olmak üzere 45'i general. Komutanların birçoğu yarın ve öbür gün Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'ne gidip teslim olacak. Ancak komutanlar çıkarılan yakalama kararına tepkili.

Emekle Korgeneral Engin Alan, “Guantanamo'da yer varsa oraya da gideriz. Atatürk İstanbul işgal edildiğinde 'Geldikleri gibi giderler' demişti. Şimdi ben de aynısını söylüyorum” dedi.

Amerika 11 Eylül saldırısından sonra yakaladığı ilgili ilgisiz herkesi Küba'daki Guantanamo Üssü'ne hapsetmişti.

Emekli Tuğgeneral Süha Tanyeri de, “Biz kanundan kaçmadık. Ama kanuna saygı duyup duymama konusunda çekincem var” dedi.

Emekli Korgeneral Engin Alan kimdir?

Balyoz eylem planı iddiasıyla Ankara’da gözaltına alınan isimler arasında emekli Korgeneral Engin Alan da bulunuyor. 2004 yılında emekli olan Alan, Abdullah Öcalan'ın Kenya'dan getirildiği 1999 yılında Tümgeneral rütbesiyle Genelkurmay Özel Kuvvetler Komutanı olarak görev yapmıştı.

Alan, MİT görevlileri ile bordo berelilerin yürüttüğü ve Öcalan'ın yakalandığı Kenya operasyonunu yönetti. 4 yıl bu görevi sürdüren Alan’ın döneminde PKK’nın 2. numaralı ismi Şemdin Sakık da Kuzey Irak'tan “Yarasa Operasyonu” ile Türkiye'ye getirildi.

Emekli Korgeneral Engin Alan halen Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı Başkanlığı görevini yürütüyor. Vakıf mütevelli heyetinde ise Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Aslan Güner, Milli Savunma Bakanlığı Müsteşarı Korgeneral Ahmet Turmuş ve Milli Savunma Bakanlığı Savunma Sanayii Müsteşarı Murat Bayar yer alıyor.



haberiniz.com
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: TSK'ya Balyoz Darbesi

İletigönderen Urunguj » Pzt Tem 26, 2010 1:59

Genelkurmay’da önceki günün sabahında basın brifingi yapılıyor ve General Metin Gürak şunları söylüyor: “Sanık bile olsalar, masumiyet karinesi ayaklar altında çiğnenerek suçlu gösterilseler bile, TSK’nın tüm personeli görev başındadır. Yanıt akşam saatlerinde özel mahkemeden geliyor: “Demek öyle dedin haa Paşam!.. Al sana karar!” Ve AKP döneminde “Darbe masallarıyla” hadım edilen, eli ayağı koparılan, morali sıfırlanan Türk ordusunun suratında -üzülerek utanarak yazıyorum- bir şamar daha patladı.

***

Balyoz planı 2003 yılında hazırlanmış! O sırada Genelkurmay Başkanı kim? Hilmi Özkök! Bu beyefendi o sırada altında olanları, darbe için yapılanları biliyor muydu yoksa bilmiyor muydu? Biliyor ise o mu önledi? Ya da niçin hükümete ihbar etmedi? Bilmiyor ise bu ne biçim komutandı, ayakta mı uyuyordu? Hilmi Bey bu konuda Ergenekon savcılarına ifade verdi. Hatta o kadar ki, savcılar ifadesini onun yaşadığı yer olan İzmir’e gidip aldılar. Bugüne kadar her ifade, her telefon konuşması, özel yaşama dahil her bilgi ve belge AKP medyasına özenle sızdırıldı, servis edildi. Sadece Hilmi Bey’in ifadesi hariç! Ben vatandaş olarak, o ifade metnini doğrusu çok merak ediyorum. Eğer böyle bir darbe olayı yok dediyse eyvallah! Ama o zaman bunca komutanların niye tutuklandığını sorma hakkı herkes için doğmuş olur. Eğer evet bunlar darbe hazırlıyordu demişse o takdirde bu davalarda tanık hatta gerekirse gizli tanık olarak dinlenmesi ve herşeyi açıklaması gerekir. Mahkemede vereceği ifade mutlaka çok ilginç olacaktır.

***
Son kararla 28 muvazzaf general ve amiral ve çok sayıda muvazzaf subay için yakalama emri çıkarıldı. Bir bölümü şu andadağlarda PKK savaşında. Hepsi İstanbul’a gelecek ya da getirilecek ve tutuklanacak. Kolu kanadı kırılmış, komutanları tutuklanmış bir ordu, terör savaşını nasıl yerine getirir. O savaştan nasıl başarılı çıkar. Ama güzel bir atasözümüz vardır: Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir. Sen TSK’nın en gizli belge ve bilgilerinin bulunduğu Ankara’daki Özel Harp Dairesinde arama yapılmasına, belgelerin fotokopisinin alınıp dışarıya götürülmesine göz yumarsan, izin verirsen, tepki göstermezsen, silah arkadaşların tutuklanıp içeri atıldığında sadece göstermelik çıkışlarla yetinip temelde sessiz kalırsan, kendinle oyuncak gibi oynanmasına razı olursan, olacağı işte budur. Aç arslanların ısrarla yemek istediği ve sonunda yemeyi başardığı Sarı Öküz olayı gibi.... Bu ortamda İlker Başbuğ’un yerinde olmak istemezdim. Sadece kendilerine değil Türkiye Cumhuriyeti’ne yazık ettiler.

Emin Çölaşan / Sözcü
Kullanıcı küçük betizi
Urunguj
Üye
Üye
 
İletiler: 222
Kayıt: Cmt Ara 05, 2009 0:44

Re: TSK'ya Balyoz Darbesi

İletigönderen Oğuz Kağan » Sal Tem 27, 2010 13:15

“DEMİR ÇUBUKLARLA ASKERLERE SALDIRDILAR”

Geçtiğimiz Cuma günü hakkında yakalama kararı çıkarılan Balyoz Davası sanığı emekli Orgeneral Çetin Doğan, dün Bodrum’dan İstanbul’a teslim olmak için gelirken gözaltına alındı. Gözaltı anını Çetin Doğan’ın kızı anlattı.

İşte Pınar Doğan’ın anlattığı o an:

"Çetin Doğan, 10. Ağır Ceza Mahkemesinin “Balyoz” iddianamesini kabul etmesinin ardından tensip tutanağı ile hakkında yakalama kararının çıkmasından sonra, teslim olmak üzere THY’nin 17:30 uçağı ile Bodrum’dan İstanbul’a gitmek üzere Bodrum havaalanına geldi. Bunun altını çizmek istiyorum: Çetin Doğan, teslim olmak üzere İstanbul’a gitmek için yola çıktı. Pazartesi günü teslim olacağına dair verdiği beyanat da Vatan gazetesinde Pazar günü yayımlanmıştı.

Bodrum’daki havaalanında emniyet görevlileri önce uçağa binmesine izin vermediler ve savcılık ile temasa geçeceklerini söylediler. Bu sırada Bodrum havaalanında hiç bir basın mensubu bulunmamasına rağmen çeşitli TV kanallarında Çetin Doğan’ın havaalanında gözaltına alındığına dair haberler yayınlanmaya başladı (Nilgül ve Çetin Doğan bunu haberleri duyup telefonla arayanlar sayesinde öğrendi)! İstanbul uçağının saatinin geçmesiyle birlikte Nilgül ve Çetin Doğan, İstanbul’a karayolu ile gitmeye karar vererek, bagajlarını alarak yola çıktılar. Ancak alan çıkışında emniyet görevlilerinin barikat kurduklarını gördüler. Çetin Doğan’ın koruması olarak görevli olan askerler araçtan inerek yolu açmasını istedikleri emniyet görevlilerinin yumruklarına ve hatta demir bir çubuk ile saldırısına maruz kaldı. Emniyet amirinin devreye girmesi ile alana dönen Çetin ve Nilgül Doğan sonunda bir emniyet görevlisinin eşliğinde gecikmeli olarak kalkan ucağa bindirildi.

İstanbul’da havaalanında kendisini bekleyen avukatları emniyet görevlileri tarafından yanlış yere yönlendirildi ve avukatlarının kendisine erişimi engellendi. Emniyet görevlilerinin eşliğinde ilaçlarını almak üzere evine uğramak isteyen Çetin Doğan’a etrafta basın mensuplarının bulunduğu gerekçesiyle izin verilmedi. Eşi Nilgül Doğan’ın ısrarları üzerine eve uğramayı kabul eden emniyet ekibi Çetin Doğan’ı emniyet aracına bindirdi, ancak söylediklerinin aksine, kendisini evine değil, Adli Tip Kurumu’na götürdüler. Adli Tip Kurumu’nda yapılan sağlık kontrolünün ardından Çetin Doğan yüksek tansiyonu nedeniyle Çapa Hastanesi’nin acil servisine sevk edildi.

İnanılmaz derecede çürük, mesnetsiz iddialarla dolu bir iddianamenin mahkemece kabul edilmesinin ardından çıkan tutuklama kararına uymak ve teslim olmak üzere İstanbul’a gitmek için yola çıkan bir insanin kaçak muamelesi görmesi ve maruz kaldığı bu davranış, bu davada güdülenin gerçekte ne olduğunu açıkça ortaya koyuyor: düşman bellenmiş insanlardan intikam almak, karşı görüşü taşıyanları sindirmek, ve hala dik durabilenleri ezmeye çalışmak."


Odatv.com, 26 Temmuz 2010
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: TSK'ya Balyoz Darbesi

İletigönderen Oğuz Kağan » Çrş Tem 28, 2010 21:23

GÜLER MİSİN AĞLAR MISIN

İnanılmaz gariplikler yaşanıyor...
İktİdara geldiği günden beri çok tartışmalı icraatlara imza atan AKP, ipin ucunu iyice kaçırdı. Hukuku siyasallaştıran, ayrışmaya yol açan politikalardan vazgeçmeyen hükümetin İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Hatay’da şehit olan polisler için Adana’da düzenlenen törende yeni bir skandala daha imza attı.

Artık vatandaşların da sabrı taştı
Teröre tepki gösteren vatandaşın önünde askere “Amanosları temizleyin” çağrısı yapan Atalay yadırganırken, bir vatandaşın “Komutanları içeri atıyorsunuz, kim temizleyecek!” tepkisini de duymazdan geldi. Skandal bununla da bitmedi. ’Aranan’ 6. Kolordu Komutanı Nejat Bek de tören alanındaydı.

Aranan komutandan anlamlı yanıt
Kamu güvenliğini sağlamakla görevli Atalay, hakkında ’yakalama’ kararı bulunan Bek’ten yardım istedi. Ortaya çıkan tablo ve Türkiye’nin düşürüldüğü durum tek kelimeyle vahimdi. Tören sonrası basın mensuplarının sorularına muhatap olan Bek, sadece “Biz memleketi seviyoruz” demekle yetindi.

6. Kolordu Komutanı Nejat Bek şimdi ne yapsın?
a) Hapse girsin
b) Operasyona çıksın
c) Hiçbiri

O Paşa’dan yardım istedi
Atalay, Hatay’daki hain saldırıda şehit olan 4 polisin cenaze törenine katılan ve aralarında ‘Balyoz’dan hakkında yakalama emri bulunan Korgeneral Bek’in de bulunduğu komutanlara seslendi: Amanoslar’ı PKK’dan temizleyin.

Haber: Fatih ERBOZ

Hatay’ın Dörtyol ilçesinde silahlı saldırı sonucu şehit olan polis memurları 41 yaşındaki Ali Hacıarap, 34 yaşındaki Hasan Aslan, 38 yaşındaki Emre Yalçın ve 33 yaşındaki Fatih Yıldız için Adana Valiliği önünde tören yapıldı. Törene, şehidin ailesi, yakınları, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Emniyet Genel Müdürü eski Adana Valisi Oğuz Kağan Köksal, Adana, Mersin, Gaziantep, Osmaniye, Hatay valileri, ’Balyoz’soruşturması kapsamında hakkında yakalama emri bulunan 6. Kolordu Komutanı Korgeneral Nejat Bek ve binlerce vatandaş katıldı.

Birileri acı vermek istiyor
Törende konuşan İçişleri Bakanı Beşir Atalay, her şehit uğurlanırken hüzün yaşadıklarını belirterek şunları söyledi: “3 şehidimizin 2, bir şehidimizin 3 çocuğu var. Buna dayanmak kolay değil. Bu meslek, içinde şehitliği, gaziliği taşır. Bütün bunlara dayanacağız. Birilerinin bizlere vermek istediği acı ve yılgınlıktır. Asla yılgınlık olmayacak. Ve buradan ifade ediyorum; çevre illerimizin valileri hepsi burada. Bölge komutanlarımızın hepsi burada. Emniyet Teşkilatı burada. Bu Amanoslar’ı temizleyin. Ne yapıyorsanız yapın Amanoslar’ı temizleyin.”

Kim temizleyecek?
Bakan Atalay’ın bu emrinin hemen ardından, törene katılanlar arasında bulunan CHP İl Yönetim Kurulu Üyesi Abeydullah Kolcu, “Komutanları içeri atıyorsunuz. Kim temizleyecek?” diye tepki gösterdi. Bakan Atalay, bu eleştiriye tepki vermeyip, konuşmasını sürdürerek, şunları söyledi: “Değerli kardeşlerim, böyle zamanları fırsat bilip, şehit cenazesinde bunları söylemek istemem ama kimi provokatörler, kimi kışkırtıcılar da ortalıkta, bu durumu iyi kullanıyorlar. Bir gün önce İnegöl’de, daha sonra Dörtyol’da vatandaşlarımızı tahrik eden birbirlerine karşı kışkırtanlar, bunun karşılıksız kalacağını düşünmesin. Birileri benim aynı şehirde yaşayan kardeşlerimin birbirlerine karşı husumet beslemesini istiyor. Buna meydan vermeyin. Hiçbirimiz buna meydan veremeyiz. Esas oyuna gelmek budur. Teröre yenik düşmek, terörün oyununa gelmek budur. Terörün amacına hizmet etmek budur.”

Bu memleketi seviyoruz
6. Kolordu Komutanı Korgeneral Nejat Bek, tören sonrası gazetecilerin, “Amanoslar için ne yapılacak?” sorusuna, “Sorumluluk, sahası itibariyle jandarma bölge komutanlığıdır. Ben Kolordu Komutanıyım. Daha üst düzey komutanların arasında bir koordinasyon olduğu için bir şey söyleyemem. Biz hasbelkader acı bir olay için buradayız. Bu konuda elimizden geleni yapacağımızı ifade ettik” karşılığını verdi. Bu yıl terfi sırası da gelen Bek, “Hakkınızda tutuklama kararı var, ancak, böyle de bir talep var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?” sorusu üzerine, gülümseyerek, “Biz memleketi seviyoruz” demekle yetindi.

Adana Valiliği önünde düzenlenen törene, İçişleri Bakanı Atalay, Emniyet Genel Müdürü Köksal, Adana, Mersin, Gaziantep, Osmaniye ve Hatay valileri ile 6. Kolordu Komutanı Korgeneral Nejat Bek de katıldı.


YENİÇAĞ, 27 Temmuz 2010
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: TSK'ya Balyoz Darbesi

İletigönderen fesbasima » Prş Tem 29, 2010 10:15

Sayın Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun Paşa'yı unutmuş olmalı...
Kullanıcı küçük betizi
fesbasima
Üye
Üye
 
İletiler: 10
Kayıt: Çrş Tem 28, 2010 23:27

Re: TSK'ya Balyoz Darbesi

İletigönderen Oğuz Kağan » Cum Tem 30, 2010 12:37

'Balyoz Planı'na sahte raporu

Balyoz'da ilk kez Tümgeneral Başkanlığında kapsamlı rapor hazırlandı.

Balyoz davasında hakkında yakalama kararı çıkartılan emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın avukatı Celal Ülgen, mahkemeye verdiği dilekçede, Askeri Savcılık tarafından hazırlatılan askeri bilirkişi raporunun, müvekkilinin lehine olmasına rağmen iddianame hazırlanırken dikkate alınmadığını öne sürdü. Ülgen’in bu itirazı ile Balyoz’da ilk defa bir Tümgeneral başkanlığında 5 kişilik bir heyetin kapsamlı bir bilirkişi raporu hazırladığı ortaya çıktı.

Vatan Gazetesi'nden Burak Bilge'nin haberine göre; 2 Haziran’da görevlendirilen ve aralarında Tümgeneral Mehmet Daysal, Kurmay Albay Bayram Uğur, Kurmay Albay Cüneyt Akyol, Kurmay Binbaşı Erdal Toğaç ve Mühendis Üsteğmen Hüseyin Erol’un bulunduğu bilirkişi heyetine, askeri savcılık tarafından belirlenen 11 temel soru soruldu. Heyet raporunu 26 günlük bir çalışmanın ardından 28 Haziran’da hazırladı. Askeri bilirkişiler hazırladıkları raporun tüm sayfalarını tek tek imzaladıktan sonra “Özel” damgasıyla teslim etti.

2007 yılından hazırlandı iddiası

Bilirkişi, “Balyoz Harekat Planı” nın askeri yazışma teknik ve usulleri yönünden çok eksiklikleri bulunduğununa karar verdi. Dosyaların “Yaratma Tarihi” ve “Son Kaydetme Tarihi” üzerinde oynanarak eski tarihli dosyaların oluşturulduğu, yapılan alıntıların tarihleri dikkate alındığında Balyoz Güvenlik Harekat Planı adlı dokümanın 2007 yılından sonra hazırlandığı ve gerçek olmadığı yönünde ciddi şüpheler oluştuğu ifadelerine yer verdi.

Art niyetli kişilerce hazırlandı

Belge üzerinde çok sayıda başka belgeden “kes- yapıştır” yöntemi ile alınmış bilgiler bulunduğu belirtildi. Milli Mutabakat Programı Hükümeti Programı isimli belgeyi inceleyen bilirkişi heyeti, “Dokümanın en son kaydetme tarihi olarak görülen 03.03.2003 tarihinden sonra, Prof.Dr. Haydar BAŞ tarafından 27 Kasım 2005 tarihinde yapılan bir konuşmadan alıntıların, birebir ve geniş şekilde doküman metni içerisinde yer almasının, dokümanın 2005 yılından sonra oluşturulduğunu gösterdiği” bilgisine yer verdi.

Resmi belgelerle bağlantısı yok

Bilirkişi Heyeti hazırladığı raporda , Plan ve ekleri ile ilgili olarak askeri yazışmalarda herhangi bir ipucuna rastlanmadığını belirterek, “Yapılan incelemelerin ışığında; seminer faaliyetlerine ilişkin resmi askeri belge niteliğindeki dokümanlar ile bahse konu eylem planlarının yer aldığı dokümanlar arasında herhangi bir bağlantının olmadığı, Komutanlık emirlerinin eklerinde ya da içeriklerinde söz konusu eylem planlarına (Balyoz, Çarşaf, Sakal, Oraj, Suga) atıf yapılmadığı tespit edilmiştir” ifadelerine yer verdi.

Şifreyi herkes biliyor

Sivil memur Melek Üçtepe’nin ifadesinden yola çıkarak, karargahta güvenlik açığı bulunduğunu belirten bilirkişi heyeti, bu açığın nedenlerini ise şöyle sıraladı: “Hrk. Bşk.lığı plan odasında mevcut iki bilgisayarın ortak ağa bağlı olması nedeniyle, ortak alana bilgi atıldığında diğer başkanlıklar tarafından da görülebiliyor. Plan semineri sırasında çok sayıda personel plan odasında çalıştı. Plan çalışmaları ve seminer sonrası çalışmaların CD ortamına alındı. Plan odasının evrak odasında saklandı. Giriş kapısı şifreliydi ve herkes yaka kartını tanıttıktan sonra kendi şifresini girip kapıyı açabiliyordu.“

‘Beni kimse tanımıyordu’

Raporda, isimleri geçen gazeteciler Kadri Gürsel ve Serdar Akinan’la ilgili şu ifadeler yer aldı. “Her iki gazeteci, seminerin icra edildiği tarihte Türk kamuoyunda tanınmadıklarını ifade etmektedirler. Bu durum, faydalanılacak medya mensupları listesinin seminerden sonra, her iki gazetecinin kamuoyunda tanındıktan sonraki bir süreçte hazırlanmış olabileceği şüphesini kuvvetlendirmektedir.”


Gerçek Gündem, 30 Temmuz 2010
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: TSK'ya Balyoz Darbesi

İletigönderen Başkomutan » Pzt Ağu 02, 2010 19:45

[img]http://foto.gazetevatan.com/newpics/news/020820102038226305342.jpg[/img]

İnternet andıcı iddiası

Genelkurmay Adli Müşaviri Tuğgeneral Hıfzı Çubukçu, 1. Ordu Komutunı Hasan Iğsız'ında aralarında bulunduğu 19 kişi ifadeye çağrıldı


ERGENEKON soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz, Genelkurmay Başkanlığı 1’inci Bilgi Destek Şube Müdürlüğü tarafından hazırlandığı ve dönemin Genelkurmay 2’ınci Başkanı Orgeneral Hasan Iğsız’ın imzasını taşıdığı öne sürülen "internet andıcı"na ilişkin soruşturma başlattı.

Soruşturma kapsamında YAŞ’ta Kara Kuvveteleri Komutanlığı’na atanması beklenen 1’inci Ordu Komutanı Hasan Iğsız ile Balyoz davası sanığı olan ve hakkında yakalama emri bulunan Kuzey Deniz Saha Komutanı Mehmet Otuzbiroğlu ve İrtca ile Mücadele davasının tutuklu sanığı Albay Dursun Çiçek’in de arasında bulunduğu 19 kişinin ifadeye çağrıldığı ve 5 ayrı adreste arama yapıldığı belirtildi.

Orgeneral Hasan Iğsız’ın ifadeye çağrılmasına gerekçe gösterilen "İnternet Andıcı", İrtica ile Mücadele Eylem Planı’nın orjinalinin gönderen isimsiz sunbayın ikinci ihbar mektubu ile ortaya çıkmıştı. İhbar mektubunda, Genelkurmay’ın ‘kara propaganda’ yapmak ve hükümeti yıpratmak için internet siteleri kurduğu ve bunları işlettiği ileri sürülmüş ve her birinin internet adresleri belirtilmişti.

Genelkurmay Başkanlığı 1’inci Bilgi Destek Şube Müdürlüğü tarafından hazırlanan ve dönemin Genelkurmay 2’inci Başkanı Orgeneral Hasan Iğsız’ın imzasını taşıyan belgede, kamuoyunu yönlendirmek maksadıyla kurulan internet sitelerinin yanı sıra günlük takip edilmesi maksadıyla fişlenen internet sitelerine de yer verilmişti.

İrtica ile Mücadele Eylem Planı iddianamesi’nde ‘kara propaganda’ yapmak amacıyla kurulan internet siteleriyle ilgili bilgilere verilmişti. Soruşturmayı yürüten savcıların talebi doğrultusunda araştırma yapan TR.NET Orta Doğu Yazılım Hizmetleri AŞ, Milli Savunma Bakanlığı’na ait IP numaralarını kullanan bu sitelerin Genelkurmay’a ait olduğunu tespit etmişti.

Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılara meçhul subay tarafından gönderilen ihbar mektubunda, İrticayla Mücadele Eylem Planı'nın, ordudaki cuntanın kilit ismi olduğu iddia edilen Org. Iğsız’ın emri ve iki generalin katkısıyla hazırlandığı öne sürülmüştü.



İm (Kod): Tümünü seç
http://haber.gazetevatan.com/internet-andici-iddiasi/320706/1/Manset
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: TSK'ya Balyoz Darbesi

İletigönderen Başkomutan » Sal Ağu 03, 2010 14:25




Savcıya Şura Kararlarını Kim Verdi?

Yüksek Askeri Şura(YAŞ) ikinci gününü henüz tamamlamıştı ki; Zaman gazetesinin internet sitesinde çarpık çurpuk bir haber metni okuduk.


Başlık doğruydu ama nedense içerik fena halde çalakalemdi:

“ Orgeneral Iğsız ve 19 kişi ifadeye çağrıldı. ‘Internet andıcı’na soruşturma.”

Dediğimiz gibi, haber doğruydu. Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz, Genelkurmay Başkanlığı 1’inci Bilgi Destek Şube Müdürlüğü tarafından hazırlandığı ve dönemin Genelkurmay 2’ınci Başkanı Orgeneral Hasan Iğsız’ın imzasını taşıdığı öne sürülen “internet andıcı”na ilişkin soruşturma başlattı.

Savcının “zaman ayarlı şok kararı” fena halde manidardır.


Orgeneral Iğsız hakkındaki soruşturma kararıyla Odatv’nin edindiği bilgiler yan yana getirildiğinde ortaya çıkan resim ise daha da manidar oluyor.


Edindiğimiz bilgiler şöyle:

1) Kara Kuvvetleri Komutanı (kuvvetle ihtimal) Hasan Iğsız oluyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Gül de bu karara boyun eğdi.

2) Iğsız bir yıllığına kuvvet komutanı oluyor. Orgeneral Işık Koşaner ise 3 yıllığına Genelkurmay başkanlığına oturacak. Diğer bir deyişle Iğsız bir yıl sonra yaş haddinden emekli olacak. Koşaner’in son iki yılındaki Kara Kuvvetleri Komutanı bir başkası olacak.

3) Birinci Ordu’da Iğsız’ın yerine gelecek isim sonraki yıl içinde emekliye ayrılmayacak bir isim olursa kuvvetle ihtimal Genelkurmay Başkanı da “O” olacak. 2013 yılı Genelkurmay Başkanlığını en kuvvetli adayı ise 2’inci Ordu Komutanı Necdet Özel oluyor. Çünkü Özel’in yaş haddine ulaşmasına daha 4 yıl var. 2010 şurasında 1’inci Orduya atanması beklenen Özel, 2011’de Kara Kuvvetleri Komutanı olabilir.

Bu noktada kısa bir soluk alalım. Çünkü YAŞ sonuçlarını bugünden öngörüp irdelemek, haberin özünden kopmak anlamına geliyor.



Şimdi yukarıda 3 madde halinde topladığımız bilgilerle, Ergenekon Savcısı Öz’ün soruşturmasını bir araya getirelim.

4) Pek bilinmez ama üst kademe atamalar YAŞ’ın ilk günü şekillenir. Iğsız’ın Kara Kuvvetleri Komutanı olarak atanacağı aslında pazartesi (2. Gün) itibariyle “büyük ölçüde” belli oldu. (YAŞ konusunda ihtiyat payı bırakmak bizim gibi temkinli gazeteciler için farzdır.)

5) Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na kimin atandığı son derece kozmik bir bilgidir.

Oysa…

Şok soruşturma, Iğsız’ın, “kuvvet komutanı oldum” diye düşündüğü saatlerde piyasaya düştü. Iğsız’ın sevinci kursağında kaldı, ağır cezalık bir soruşturmayla yüz yüze geldi.

Soruşturmanın konusu “Hükümeti yıkmak, terör örgütü” vs.

Düşünebiliyor musunuz; ülkenin Kara Kuvvetleri Komutanı hükümeti yıkmak suçlamasıyla zan altında.

6) YAŞ kararlarını Türkiye’de ilk aşamada öğrenen iki sivil var. Biri Başbakan diğeri de Milli savunma Bakanı. Bir de masadaki (Iğsız dahil) 15 orgeneral var durumu bilen. Yani YAŞ kararlarını oluşturan ve bilen topu topu 17 kişiden söz ediyoruz. (Söz konusu 17 kişinin eşlerinin vaziyetini bilmediğimizi de not edelim.)

Sıra ürkütücü soruya geldi: Iğsız’ın atama bilgisini savcıya ileten kişi ya da kişiler YAŞ üyeleri midir?

(Mesleki terbiye gereği bu ürkütücü soruya yanıt vermekten kaçınıyoruz. Çünkü ciddi bir devlette böyle bir durum olamaz. Peki ya olduysa… Allah muhafaza…)

7) Özel yetkili savcı Öz, Kara Kuvvetleri Komutanı hakkında tahkikat yürüten ikinci savcı oluyor. İlki Ferhat Sarıkaya idi. Hedefinde Yaşar Büyükanıt vardı. Şimdi sıra Hasan Iğsız’da…

Bu basit tasvir şu nedenle önemli.

TSK’nın omurgası Kara Kuvvetleri’dir. Sarıkaya erken saatte harekete geçmişti. Öz’ün zamanlaması ise arkasını güvende hissettiğine işaret ediyor.

Sarıkaya ile Öz arasında bir başka özel yetkili savcı var: Erzurum savcısı Osman Şanal.

Şanal, bir ordu komutanına (3. Ordu Komutanı Saldıray Berk’e) ilişmeyi başardı.

Sarıkaya ve Öz ise kuvvet komutanlarıyla ilgileniyor.

Omurga Kara Kuvvetleri demiştik. Sarıkaya’dan Öz’e uzanan hatta birileri TSK’nın omurgasına yüklenmeye başladı.

İşte bu nokta gerçekten kırılma noktasıdır.




haberiniz.com
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: TSK'ya Balyoz Darbesi

İletigönderen Başkomutan » Çrş Ağu 04, 2010 20:22


Iğsız ve 11 general YAŞ'tan geçmedi

YAŞ’tan, Hasan Iğsız’ın Kara Kuvvetleri Komutanı olmaması ve ‘Balyoz’da yakalama kararı olan 11 generalin terfi ettirilmemesi kararları çıktı.

'Balyoz' ve 'internet andıcı' gölgesinde yapılan YAŞ'ta alınan kararlar, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından imzalandı.

‘İnternet andıcı’ soruşturmasında ifadeye çağrılan ve Genelkurmay İkinci Başkanı olduğu dönemde ‘İrtica İle Mücadele Eylem Planı’nın hazırlanması emrini verdiği iddia edilen 1. Ordu Komutanı Hasan Iğsız, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na atanmadı; Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na atanan isim de YAŞ kararnamesinde yer almadı.

‘Balyoz’ davası kapsamında haklarında yakalama kararı çıkartılan 102 isim arasında yer alan 11 generalin de terfileri yapılmadı.


İm (Kod): Tümünü seç
http://www.ntvmsnbc.com/id/25120251/
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: TSK'ya Balyoz Darbesi

İletigönderen Başkomutan » Prş Ağu 05, 2010 14:59


ŞURA BİTTİ ERGENEKON SAVCISI HAREKETE GEÇTİ

Ajanslar sabah saatlerinde şu haberi geçti:

“İnternet Andıcı soruşturması kapsamında ifadeye çağrılan 19 zanlıdan bir kısmının süresinin bugün bir kısmının ise yarın dolacağı belirtildi. Zanlıların bu gün de ifade vermeye gelmemeleri durumunda haklarında yakalama kararı çıkarılacağı öğrenildi.”

Yakalama kararlarını çıkaracak isim Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz.
Hakkında yakalama kararı çıkarılması beklenen 19 asker arasında ise Orgeneral Hasan Iğsız da bulunuyor.

Iğsız’ın önemi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin “Kara Kuvvetleri Komutanı olmasını” istediği ancak Başbakan’ın “Hayır” dediği isim olması.

YAŞ’ın tamamlanmasının üzerinden bir gün bile geçmeden Ergenekon Savcısı’nın harekete geçmesi tesadüf mü?

Ya da şöyle soralım: Bu ne tesadüf?

İnsan düşünmeden edemiyor: Acaba Ergenekon Savcısı YAŞ kararlarını beğenmedi mi? Ya da birileri beğenmedi de Savcı Öz’e “gereğini yap mı” dedi.


İm (Kod): Tümünü seç
http://www.odatv.com/n.php?n=sura-bitti-ergenekon-savcisi-harekete-gecti--0508101200







BASIN NASIL TERS KÖŞE OLACAK?

Gazeteler bugün yine “tek tip” çıktı.

Bunun nedeni haber kaynaklarını çeşitlendirememe tercihi.

Bu nasıl bir tercihmiş derseniz…

Hikayesi özetle şöyle.



Hep bir ağızdan Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na Jandarma Komutanı Atilla Işık’ın getirilebileceğini yazdılar.

Hem de atamanın bugün yapılabileceğini ileri sürdüler.

Medyanın bilirkişileri - bülbülleri de meseleyi bu şekilde meze yaparak TV’lerin yayın zamanını dolduruyor.

Oysa…


Mevzuat gereği kuvvet komutanları Genelkurmay Başkanı’nın teklifi üzerine atanabiliyor.
Yani Orgeneral Başbuğ, Hasan Iğsız dışında yeni bir isim teklif etmezse, Hükümet herhangi bir atama yapamıyor.

Başbuğ, görevini 27 Ağustos’ta devredecek. Kime devredecek henüz belli değil. Kuvvetle ihtimal yerine Orgeneral Işık Koşaner gelecek.

Bu tarihe kadar Kara Kuvvetleri Komutanı atanamazsa, teklif verme ya da vermeme kararı Koşaner’e düşecek.

Şimdilik bilinen gerçek şu: Hem Başbuğ hem de Koşaner, Iğsız’da ısrar ediyor. Daha da önemlisi, edindiğimiz bilgilere göre YAŞ üyelerinin tamamı – Atilla Işık dahil – Iğsız dışında bir isme destek vermiyor.

Sonuç ne?

Yüksek Askeri Şura (YAŞ), çok ilginç – tarihi bir hamle yaptı.

Kara Kuvvetleri hariç her pozisyona atama yapıldı.

Böylece Kara Kuvvetleri için geriye yalnızca iki isim bırakıldı: Iğsız ve Işık.

YAŞ kademesi Iğsız’da ısrar ettiğinde atama süreci de tıkanmış oluyor.

Bir başka deyişle bu devlet krizi çözülecekse kilit askerin elinde…



İm (Kod): Tümünü seç
http://www.odatv.com/n.php?n=necip-turk-basini-nasil-ters-kose-olacak--0508101200








Org. Işık emekliliğini istedi


YAŞ'ta kriz sürüyor. Hükümet tarafından Kara Kuvvetleri Komutanı olması istenen Jandarma Genel Komutanı Atilla Işık emekliliğini istedi..

YAŞ kararlarının açıklanmasının ardından atama yapılmayan Kara Kuvvetleri Komutanlığı için adı geçen Jandarma Genel Komutanı Atilla Işık, emeklilik dilekçesi verdi. Bu kararın Işık’a Kara Kuvvetleri Komutanlığı görevi teklif edilse dahi kabul etmeyeceği sinyali olarak değerlendirildi.

Org. Işık'ın Yüksek Askeri Şura'da yaşanan atama krizi sonrası Org. Hasan Iğsız yerine Kara Kuvvetleri Komutanlığına önerilmesi bekleniyordu.

SİLAH ARKADAŞININ MAĞDURİYETİNİ KABUL ETMEME MESAJI

Bu gelişme olası senaryoları alt üst etti. Siyasi kulislerde Org. Işık'ın okul arkadaşı olan Iğsız'ın mağduriyeti üzerinden doğan bir mevkiyi kabul etmek istemediği konuşuluyor. Bir başka yorum da bu çekilmenin TSK'nın karşı hamlesi olduğu yönünde.


İm (Kod): Tümünü seç
http://haber.gazetevatan.com/org-isik-emekliligini-istedi/321386/1/Gundem







JANDARMA KOMUTANI NEDEN EMEKLİLİĞİNİ İSTEDİ?


Jandarma Genel Komutanı Atilla Işık’ın emeklilik kararı gazetelerin yazı işlerinde balyoz etkisi yarattı.

Krizin çözüm kilidini yine asker açtı. Işık devreden çıktı.

Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na - Hükümet istese de istemese de- Orgeneral Hasan Iğsız’ı atayacak. Çünkü başka seçenek yok.


Hükümetin ilave seçenek araması halinde büyük sıkıntılar çıkacaktır. Bunu da tarihi bir kayıt olarak not edelim.


İm (Kod): Tümünü seç
http://www.odatv.com/n.php?n=jandarma-komutani-neden-emekliligini-istedi--0508101200
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: TSK'ya Balyoz Darbesi

İletigönderen TÜRKK » Cum Ağu 06, 2010 21:42

One minute, please: Bu “Balyoz” nereden çıktı?

“Balyoz” davası, adını “Balyoz Güvenlik Harekat Planı” isimli bir darbe belgesinden alıyor. 11 sayfalık bir darbe planı olan bu planın çeşitli ekleri de var ve davanın esasını oluşturuyor. Bu planın varolmadığı bir durumda “Balyoz” davasının açılması mümkün olmazdı.

(1. Ordu’da gerçekleşen seminer planında adı geçen Egemen Harekatı. Bu seminerde “Balyoz” un adı dahi tek bir kere bile geçmiyor.)

“Balyoz” iddianamesi, “Balyoz Güvenlik Harekat Planı” ve ekleri gerçek olduğu iddiası ile hazırlandı, ve kabul edildi.

10. Ağır Ceza Mahkemesi “Balyoz Güvenlik Harekat Planı”nın niteliği nedeniyle 102 sanık hakkında yakalama kararı çıkardı.

Peki bu Balyoz belgesi gerçek mi? Bu planın onlarca çelişkilerle dolu eklerini bir kenara bırakalım ve sadece bu 11 sayfalık belgeye bakalım.

2 Aralık 2002 tarihli Balyoz Güvenlik Harekat Planı’nda:

- 2002’de varolmayan, 2006’da kurulan Kemalist çizgideki “Türkiye Gençlik Birliği” üç dost unsurdan biri olarak belirtiliyor (1999’da kurulan lay-lay-lom “Türkiye Gençlik Birliği Derneği” değil),

- 2002’de varolmayan, ilk defa Ağustos 2003’de bahsi geçen ve Haziran 2004’daki G8 zirvesinde ilan edilen “Büyük Ortadoğu Projesi”nden, Türkiye piyon haline dönüştürülecek diye bahsediliyor,

- 2005’deki bir konferansın kapanış tebliğinden birebir alıntılar yapılıyor.

- Henüz 15 günlük AKP Hükümetinden, çok daha ileri tarihlerde hayata getireceği anayasa değişikliği ve hukuk reformlarını yapmaya çalışıyor diye bahsediliyor.

- Ve TSK’nin askeri yazım kurallarına yığınla aykırılık var…

“Balyoz Güvenlik Harekat Planı”nın altında ıslak ya da kuru bir imza yok, bu plan kimliği meçhul bir kişi tarafından Baransu’ya verilen bir yığın CD’den iki tanesinde yer alıyor.

Peki, bu planın gerçekliğine dair savcıların elinde ne kanıtlar var?

CD’lerin üzerindeki (üstverideki) kullanıcı isimleri ve tarihler! Bir başka deyişle, bilgisayardan anlayan bir çocuğun bile kolayca değiştirebileceğini bildiğimiz bilgiler.

Hukukun bu derece siyasallaşmadığı herhangi bir ülkede bu soruşturmanın kapanması bir hafta dahi sürmez, ve ülkenin savcıları sahte belge üreten çetenin peşine düşerlerdi.


cdogangercekler @ 20:18, 6 AĞUSTOS 2010
http://cdogangercekler.wordpress.com/20 ... eden-ikti/
Kullanıcı küçük betizi
TÜRKK
Üye
Üye
 
İletiler: 152
Kayıt: Sal Mar 09, 2010 20:44

Re: TSK'ya Balyoz Darbesi

İletigönderen TÜRKK » Sal Ağu 10, 2010 22:12

YAKALAMA KARARININ KALDIRILMASI ÜZERİNE

10. Ağır Ceza Mahkemesinin 102 “Balyoz” sanıgi hakkında çıkardığı yakalama kararına yapılan itirazlara ilişkin 11. Ağır Ceza Mahkemesinin verdigi kararın gerekçesine buradan ulaşabilirsiniz.

11. Ağır Ceza Mahkemesi itirazlari oy cokluğu ile kabul ediyor. İtirazların reddi yonunde oy kullanan hakimin muhalefet şerhi ile ilgili olarak Çetin Doğan’ın vekili Avukat Hüseyin Ersöz’ün yaptığı değerlendirmeyi dikkatinize sunuyoruz:


Üye Hakim Metin ÖZÇELİK neden Çetin DOĞAN hakkındaki yakalama kararının kaldırılmasını istemedi?

İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin bir nevi tutuklamaya yönelik olarak verdiği yakalama kararı uzun bir süre kamuoyunun ve hukukçuların gündemini meşgul etmş ve farklı değerlendirmlerin yapılmasına neden olmuştu.

Ancak 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararınını hukuka uygun bulanlar dahi bu kararın gıyabi bir tutuklama anlamına gelmediğini Mahkemenin kişileri huzuruna aldıktan sonra dahi serbest bırakabileceklerini belirtmişti. Kısacası bu karara hukuki bir meşruyet tanıyanlar dahi yeni CMK’da gıyabi tutuklamanın artık düzenlenmediğini ve bu konunu insan hakları ihlallerine neden olduğunu göz önüne alarak değerlendirmelerini yapmaktaydılar.

Gerçekten de Eski CMUK değiştirilirken AİHM Kararları ve AB Mevzuatı çerçevesinde bir düzenlemeye gidilmiş ve amaçsal bir yorumla sadece yurtdışı kaçaklar için gıyabi tutuklama müessesi işeletlmiştir. 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 5. Maddesi bu çerçevede, CMK 248/5. maddenin sadece “yurt dışındaki kaçaklar için uygulama alanı bulacağını…” ifade etmiştir.

Gıyabi tutuklamanın mevzuatımızdan kaldırılması Savunma Hakkı çerçevesinde değerlendirlmesi gereken ileri bir adımdır. Halen uygulamada bu müessesenin Mahkemeler tarafından zorlama yorumlarla uygulanmaya çalışılması yasa koyucunun amacını aşan bir değerlendirme yapılmasına neden olmaktadır. İtirazların incelendiği bu süreç içinde yakalama savcısı Sayın Selim Berna ALTAY’ın yakalama kararlarının geri bırakılması değerlendirmesi de bu yorumun bir sonucudur. Sayın ALTAY, yakalama kararlarının geri bırakılmasını isterken sanıkların savunma hakkını tam anlamıyla ve işlevsel olarak kullanamayacağından bahisle kamu yararını düşünerek hareket etmiştir. (Mahkemenin kararı da bu doğrultudadır.) Kamuoyunun algıladığı şekliyle savcılar sadece sanık hakkkındaki aleyhdeki delilleri toplayan kişiler değillerdir. Kamu yararı çerçevesinde hareket ederek özgürlükleri koruyan bir işlev de üstlenmektedirler.

İşte Mahkemede bu düşünce çerçevesinde gıyabi tutuklamanının yeni CMK’da düzenlenmediğinden ve yakalama kararlarının tutuklamaya yönelik bir karar olarak değerlendirilemeyeceğinden bahisle yakalama kararlarını kaldırmıştır. Yine Mahkemenin yapmış olduğu bir başka değerlendirme de CMK 247. Maddedek şartlar oluşmadığından yani kşiler kanunundaki tanımıyla kaçak durumuna düşmediğinden dolayı zorla getirme müessesinin işletlemeyeceğine ilişkindir. Bu değerlendirme de oldukça isabetlidir. Zira 102 sanığa usulüne uygun olarak tebligat çıkarılmamış ve zorla getirme kararı da verilmemiştir. Bu şartlar oluşmadığı takdirde kişi hakında bir yakalama kararı verilmesi usulsüz olacaktır.

Kararda Muhalefet Şerhi bulunan üye hakim Metin ÖZÇELİK, CMK’da ancak kanunun öngördüğü hallerde Mahkeme kararlarına karşı itiraz yolunun açık olduğundan bahisle itirazların ret edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Oysa ki Anayasa’nın 90. Maddesi usulüne göre yürürlüğe girmiş olan uluslararası sözlşemelerin kanunun hükmünde olduğunu düzenlemektedir. Bu Anayasa hükmü uluslararı sözleşmelerin iç hukukukun bir parçası olduğunu ifade etmektedir. Usulüne göre kabul edilmiş olan AİHS’de bu yolla iç hukukumuzun bir parçası haline gelmiştir. Hatta uygulamada Mahkemeler ve Yargıtay, AİHM Kararlarına atıf dahi yapmaktadırlar.

AİHS’nin 5/4. Maddesinde dar yorumlansa dahi yani ÖZÇELİK’in ifade edildiği şekliyle, fiilen kişiler yakalandıktan sonra ancak itiraz yolunun açık olduğu düşünülse dahi Ahmet ŞENTÜRK örneğinde olduğu gibi kısa bir süre içinde karar verilmesi mümkün olmadığından dolayı kişi tutuklanacak ve yakalamaya itirazlar konusuz kalacaktır. Zira İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi yakalama kararına itirazı 13 gün içnde karara bağlamıştır. Sayın ÖZÇELİK’in bu yorumu kabul edildiği takdirde AİHS ile amaçlanan etkili bir başvuru yolu kendiliğinden uygulanamaz hale gelecektir. Modern Ceza Yargılaması özgürlüklere mümkün olduğu kadar geniş bir hareket alanı tanıma düşüncesi ile kaleme alınmıştır. Birkaç maddesi hariç bu şartlara da sahip bulunmaktadır.

Bir an için Sayın ÖZÇELİK’in muhalefet şerhinde ifade ettiği hususların doğru olduğunu varsayacak olursak bu durumda müvekkilimiz Çetin DOĞAN hariç diğer 100 sanık hakkında (Ahmet Şentürk Tutuklu) muhalefet şerhini yazmış olması gerekmektedir. Çünkü tıpkı Metin ÖZÇELİK’in muhalefet şerhinde ifade ettiği gibi (12. Sayfa) müvekkilmiz hakkında yakalama kararı infaz edilmiştir. Ve yine müvekkilimiz özgürlüğünden mahrum bırakılmıştır. Bu durumda da Sayın Çetin DOĞAN’ın itirazının incelenmesi için yasal şartlar da oluşmuş bulunmaktadır. Oysa ki Sayın ÖZÇELİK bu durumu gözardı ederek müvekkilimiz hakkında da yakalama kararına itirazımızın reddini talep etmiştir. Bu yorum kuşkusuz ki kendi içinde bir çelişki doğurmaktadır.

Sayın ÖZÇELİK, sanıklar hakkında tutuklanmaları amacıyla yakalama kararı çıkarıldığını ve Mahkemelerin bu uygulamayı sürekli yaptıklarını belirtmektedir. Oysa ki Sayın Yargıç bu değerlendirmesi ile Kanuna açıkça aykırı olan bir uygulamaya meşruiyet kazandırmaya çalışmaktadır. Hakkında kaçak olmanın şartları oluşmamış ve usulüne göre tebligat çıkarılıp Mahkemeye çağrılmamış olan bir kişi hakkında böylesine zorlama bir yorumla özgürlük kısıtlamasına gidilmesinin mümkün olmadığını ifade etmek gerekmektedir. Kısacası tutuksuz yargılamnının esas olduğu çağdaş ceza yargılamasından, özgürlüklerden yana bir tavır almak gerekmektedir.

Sayın ÖZÇELİK Muhalefet Şerhinde Kanunda düzenlenmeyen yeni bir tebligat şekline de vurgu yapmıştır. Bu da sanıkların basından öğrendiklerde halde kendi istekleri ile adli merciilere gelmedikleri değerlendirmesidir. Ancak bu kişilerin kendi istekleri ile Mahkemeye gelmeleri için yasal şartlar içinde hareket edilmemiştir ki. Daha doğru bir ifade ile bu kişilere hiçbir çağrı yapılmamış ve Mahkemeye çağrılmamıştır. Yakalama Kararının amacı zorla getirmedir. Kişi ya hiç gazete okumuyor yada tv seyretmiyorsa bu durumda da tebliğin gerçekleştiğini söylemek mümkün olacak mıdır. Kuşkusuz ki usul kuralları Mahkemelerin keyfi uygulamalarının önüne geçmek için vardır. Usulüne uygun olarak yapılan bir tebligatla çağrı yapılmadığı takdirde bir yakalama kararı vermek hukuka aykırıdır.

Dip not: Adliyelerde yaşanan bir sorun

Halen modern adliye binalarımız bulunmadığından dolayı tıpkı Beşiktaş Adliyesinde olduğu gibi farklı Mahkemelerin hakimlerinin aynı odalarda çalıştıklarını gözlemlemekteyiz. Hatta birbirlerinin kararlarının hukuka uygunluk denetimini yapan hakimler dahi aynı odaları paylaşmaktadırlar. Bunlardan Nöbetçi olan hakim karar yazdırıken diğeri de aynı odada bulunmaktadır. Aynı oda da kalıp sürekli sosyal bir alanı paylaşan hakimlerin birbirlerinin fikirlerinden etkilenmeleri de kuvvetle muhtemeldir. Somut olayda da yakalama kararını veren Ali Efendi PEKSAK ile itirazı inceleyen Metin ÖZÇELİK aynı odayı paylaşmaktadırlar. Bu durumun da adil yargılanma hakkı ile çeliştiği ortada olan bir gerçektir.


Av. Hüseyin ERSÖZ
Çetin DOĞAN ve Süha TANYERİ Vekili
, 10 Ağustos 2010
http://cdogangercekler.wordpress.com/
Kullanıcı küçük betizi
TÜRKK
Üye
Üye
 
İletiler: 152
Kayıt: Sal Mar 09, 2010 20:44

Re: TSK'ya Balyoz Darbesi

İletigönderen TÜRKK » Çrş Ağu 11, 2010 20:26

ZAMAN KENDİNİ ELE VERİYOR

Belgelerin sahte olduğunu bildikleri halde Balyoz planının sahte olduğunun ortaya çıkmasını kim istemez? Sırasıyla yazalım:

1. Sahte Balyoz belgelerini üreten kişiler
2. Belgelerin sahte olup olmadığını araştırmadan gerçekmiş gibi yayımlayanlar
3. Balyoz sürecinin siyasi bir getirisi olduğuna inananlar ve amaçları uğruna sahtekarlığa göz yumanlar

Örneğin, Mehmet Baransu ikinci kategoriye giriyor.

Zaman gazetesi Balyoz soruşturması sürecinde düzenli olarak yalan yayın yaptı. Bunun örneklerini daha önce bu blogdan vermiştik (bkz. Bir habere kaç tane yalan sığdırılabilir).

Bugünkü “Balyoz sanıklarının tek sığınağı dezenformasyon” başlığı altında yayımladığı haberde Çetin Doğan’ın Balyoz belgeleriyle ilgili ortaya koyduğu çelişkilere bir “açıklama” getirerek, belgelerde çelişki olmadığını savunuyor.

Açıklamaya göre belgede dost unsur olarak yeralan 2006’da kurulan “Türkiye Gençlik Birliği” değil 1997’de kurulan Türkiye Gençlik Birliği Derneği! Oysa belgede adı geçen lay-lay-lom çizgideki Türkiye Gençlik Birliği Derneği (TGBDER) olamaz; bunun nedenini bu blogda defalarca yazmıştık. Ancak Zaman gazetesi sanki belgeyi üreten bizzat kendisiymiş gibi kesin bir ifadeyle adı geçenin TGBDER olduğunu söyleyebiliyor.

İşin başka bir ilginç tarafı, Kemalist çizgideki Türkiye Gençlik Birliği’nin 2006’da kurulduğu ortaya çıktıktan sonra Zaman gazetesi Balyoz belgesinden yaptığı alıntıdan “Türkiye Gençlik Birliği”ni çıkarmış, sadece diğer iki dost unsurunu belirmişti (ÇYDD ve ADD), yani belgedeki çelişkiyi sansürlemişti!

Yine aynı haberde Zaman gazetesi Büyük Ortadoğu Projesinin (BOP) Powell tarafından 2002 senesinde ortaya konduğunu, dolayısyla 2002 tarihli belgede yeralmasında çelişki olmadığını belirtiyor. Referans olarak da TSK’dan emekli bir binbaşının adını veriyor! Bu konuyla ilgili doğru referansı daha önceki blog girişimizde verdik.

Ve Zaman gazetesi bir başka yalanıyla haberi bitiriyor: Çetin Doğan darbe planı iddialarını T24’de önce kabul etmiş, sonra inkar etmiş! (Doğrusu için buraya bakınız.)

Zaman’a rağmen, zamanla belge sahteciliğini kimin yaptığı ortaya çıkacak. Şimdi bir gazetenin Balyoz belgeleri konusunda bariz yalan haber yaparak çelişkileri örtbas etmeye çalışması ne anlama geliyor? Zaman gazetesi yukarıdaki kategorilerden hangisine mensup oldugunu ele veriyor.



cdogangercekler @ 11:12, 11 Ağustos 2010
Kullanıcı küçük betizi
TÜRKK
Üye
Üye
 
İletiler: 152
Kayıt: Sal Mar 09, 2010 20:44

Re: TSK'ya Balyoz Darbesi

İletigönderen TÜRKK » Cum Ağu 13, 2010 0:11

ZAMAN GAZETESİ, DEZENFORMASYON, ve GEORGE ORWELL

Türkiye’de çok ilginç şeyler oluyor. Kimi gazeteler – daha açık konuşalım, Taraf ve Zaman gazeteleri – Balyoz belgelerinin sahteliğine işaret eden zamanlama çelişkileri ortaya çıktıkça, tüm yaratıcıklarını kullanıp, bu çelişkileri örtmek amacıyla yeni masallar üretiyorlar. Yani sadece sahtekarlığa alet olmuyorlar, daha da ileri gidip sahtekarlığın izlerini karartmaya çalışıyorlar.

Tabiatlari gereği bu masallar gerçek dışı olduğu için kolayca çürütülebilecek türden oluyor. Bu sebeple de geri tepip, Balyoz etrafında çevrilen dümenleri daha açık bir şekilde anlamamıza ve sergilememize olanak tanıyor.

Bunun en yeni örneğini Zaman gazetesine borçluyuz.

Olay Balyoz’un Aralık 2002 tarihli ana belgesinde bahsi geçen Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ile ilgili. Belgenin yazarları, Türkiye’nin BOP çerçevesinde bir piyon olarak kullanılmasının amaçlandığından şikayet ediyor. Oysa ki BOP terimi Amerika yönetimi tarafından ilk defa Ağustos 2003’te kamuyla paylaşılıyor (tam da Çetin Doğan’ın emekliye ayrıldığı ay!) ve 2004 yılında resmi olarak G8 zirvesine sunuluyor. Bu konuyla ilgili ana kaynaklardan birini daha evel burada vermiştik. Kısacası, içinde BOP terimini barındıran bir belgenin iddia edildiği gibi Aralik 2002’de yazılmış olması mümkün değil.

Hikayenin daha ilginç tarafı şimdi başlıyor. Bu çelişkinin Çetin Doğan tarafından belirtilmesinden hemen sonra Zaman gazetesi “Balyoz sanıklarının tek sığınağı dezenformasyon” başlığıyla birinci sayfadan bir haber yapıyor. Gazete BOP’un 2002’den beri var olduğunu iddia ediyor. İddianın kaynağı TSK’dan emekli bir binbaşı. Bu emekli binbaşıya göre BOP Colin Powell tarafından 2002’de geliştirilmiş ve ortaya atılmış.

Zaman gazetesi, okuyucularının “Google özürlü” olduklarını düşünüyor olmalı. Google yardımı ile İnternet’te yapılan kısa bir gezinti dahi Zaman gazetesinin iddiasının yanlış olduğunu ortaya çıkarmaya yeterli. Evet, Colin Powell 2002’de ortaya Orta Doğu ile ilgili bir proje atiyor ama bu ismi ve içeriği değişik olan bir proje. Powell’in lanse ettiği proje Ingilizce adıyla “Middle East Partnership Initiative,” yani Orta Doğu Ortaklık Projesi (OOP). Balyoz’da adı geçen Büyük Orta Doğu Projesinin (BOP) İngilizce ismi ise “Greater Middle East Initiative;” bu daha kapsamlı proje Amerikan yönetimi tarafından Balyoz belgelerinin üzerlerindeki tarihlerden daha ileri bir tarihte ilan ediliyor.

Zaten Zaman gazetesinin kendi arşivi bu iddiayı yalanlıyor; arşivde BOP ile ilgili 2002 yılında yayımlanmış hiçbir şey bulamadığınız gibi (bu yazıyı okuduktan hemen sonra Zaman gazetesinin geçmiş tarihli haber üretmeyeceğini varsayıyoruz), 7 Mart 2004 tarihli şu haber dikkati çekiyor: “Ankara’ya gelemeyen Marc Grossman, BOP’u Washington’da anlatacak.” Habere gore;

“ABD’nin ‘Büyük Ortadoğu Projesi’ni (BOP) anlatmak üzere Türkiye’yi ziyaret etmesi beklenen; ancak uçağı arızalandığı için bunu gerçekleştiremeyen ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Marc Grossman, projenin detaylarını hafta başında Washington’daki Türk yetkililere anlatacak.”

Dolayısıyla, Zaman gazetesinin dünkü haberine inanacak olursak, yine Zaman’ın haberine göre 7 Mart 2004’de henüz Türk yetkililerin içeriğinden haberi olmadığı BOP ile Türkiye’nin piyon olarak kullanmasının amaçlanacağını Balyozcular taa Aralık 2002’de öngörmüşler, üstelik bunu darbe yapmak için bir mazeret olarak göstermişler!

Buna benzer başka bir örneği blogumuzda defalarca konu ettik. Balyoz ana belgesinde dost unsurlar arasında adı geçen Türkiye Gençlik Birliği’nin 2006’da kurulduğu anlaşılınca – ve dolayısıyla 2002’de yazıldığı iddia edilen bir belgede söz konusu edilemeyeceği ortaya çıkınca — Taraf gazetesi tek kelimeyle gülünç bir iddia ortaya atmıştı. Bu dernek, TGB degil, 1997’de kurulan Türkiye Gençlik Birliği Derneği(TGBDER) demişti. Bunu iddia ederken de herhalde kimsenin TGBDER’e dikkatle bakmayacağını ümit etmişti. Zira TGBDER koyu Atatürkçü bir çizgi sergileyen TGB’den çok farklı bir dernek. Hiçbir siyasi kimliği olmadığı gibi arkadaşlık, aşk-meşk, yurtdışı geziler gibi faaliyetlere odaklanıyor. TGBDER’i biraz yakından inceleyince bu derneğin darbeciler tarafindan “dost unsur” olarak seçilmiş olamayacağı hemencecik aşikar oluyor.

Bu konuda tereddütünüz varsa kendinizi şu şekilde sınamanızı tavsiye ediyoruz. TGB ile TGBDER’in logolarını yanyana koyun ve bunlardan hangisinin darbeci subaylar tarafından “dost unsur” olarak seçilmiş olabileceğini düşünün. Vereceğiniz cevabın “TGB” olacağından şüphemiz yok. Bu durumda Balyoz belgelerinin 2002-2003’te yazılmış olamayacağını da kendinize ispatlamış olacaksınız.

Ama gelin görün ki Mehmet Baransu Taraf’ın iddiasını tekrarlamaya devam ediyor. Zaman gazetesi de yukarıda bahsettiğimiz yazısında aynı saçmalığı aktarmış. Doğru olmadığını bilerek ve sadece okuyucularını yanıltmak için böyle yayın yaptıklarına inanmak zorundayız çünkü anlattıklarımızın başka bir mantıklı izah tarzı yok.

Zaman gazetesi bunlarla da yetinmeyip, Çetin Doğan’ı bu zamanlama çelişkilerini gündeme getirdiği için dezenformasyonla suçluyor! Dezenformasyonun alasını yapan gazete Çetin Doğan’a “dezenformasyona sığınıyor” diyor! Artık bu gazetenin yazdıklarına hayret etmemiz mümkün değil sanıyorduk ama burada Zaman artık kendi rekorunu da kırdı.

George Orwell’in “1984” romanında devlet, kendi realitesini halka empoze etmek için yeni bir lisan icat eder. Lisanın amacı insanların düşüncelerini kısıtlamak ve yönlendirmektir. Zaman ve benzer yayın organları Türkiye’yi de neredeyse böyle bir konuma getirdiler. Bu yayın organlarının Türkçe’sinde terimler anlam karşılıklarıyla tam zıt şekilde kullanılıyor. “Güzel” aslında çirkin, “doğru” aslında yalan oluyor.

Dezenformasyondan şikayet ettikleri an kendilerinin dezenformasyon yaptıklarından emin olabiliyoruz. Hukuk dediklerinde hukuksuzluğu savunuyorlar. Demokrasiden bahsettikleri zaman anti-demokratik yöntemler dahil olmak üzere her şekilde kendi iradelerini kabul ettirmeyi amaçlıyorlar.

Bu gazetelerin yazdıklarını dikkatli okumamız lazım. Bir şeyin doğruluğu üzerine ne kadar ısrarlı görünüyorlarsa, o konuda şüphelerimizin daha fazla olması gerekiyor.


cdogangercekler @ 13:54, 12 Ağustos 2010
Kullanıcı küçük betizi
TÜRKK
Üye
Üye
 
İletiler: 152
Kayıt: Sal Mar 09, 2010 20:44

Re: TSK'ya Balyoz Darbesi

İletigönderen Hücum [Bot] » Cum Şub 11, 2011 22:41

TSK'DAKİ CEMAATÇİ SIZMANIN BELGELERİ
 : “Balyoz planlarıyla ilintili olduğu izlenimi veren toplam 144 dosya muhtemelen başka bir bilgisayardan kaydedildiği değerlendirilmiş ve manipülatif olarak nitelendirilmiştir”.

Resim
Balyoz Davası kapsamında 6 Aralık 2010 tarihinde yapılan aramalarda, Gölcük’te bulunan Balyoz belgelerinde dikkat çeken bir nokta vardı. İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na yapılan isimsiz ihbarla harekete geçen Savcı Fikret Seçen, aramayı ilk kez askeri görevlilerin de katılımıyla yaptırdı. Savcı Seçen’in kayıda aldırdığı arama görüntüleri TRT aracılığıyla medya organlarına dağıtıldı.

Aramada 10 adet çöp torbasına doldurulan belgelerle, kamuoyuna verilen bir mesaj vardı. Bugüne kadar bulunan bilgi ve belgelerde hep polis suçlanıyor, sanıklar delillerin polis tarafından yaratıldığını iddia ediyorlardı. Buna ilişkin kanıtlar kimi zaman kamuoyunda da tartışıldı. Ancak Gölcük aramalarına askerlerin katılımı ve aramanın kameraya kaydedilmesi sanki bu iddiaları çürütüyordu. Nihayetinde donanmanın kalbine çeşitli belgeleri polisin sızarak koyması mantıklı değildi.

Ancak yine de ortada bir soru işareti vardı. Gölcük belgelerine ilişkin askeri bilirkişi şu değerlendirmeyi yaptı: “Balyoz planlarıyla ilintili olduğu izlenimi veren toplam 144 dosya muhtemelen başka bir bilgisayardan kaydedildiği değerlendirilmiş ve manipülatif olarak nitelendirilmiştir”. Peki askeri bilirkişinin bir başka bilgisayardan kaydedildiğini iddia ettiği belgeler donanmanın bilgisayarlarına nasıl gidi?

Tüm bu bilgilerden sonra, biz size ilk defa belgelerini göreceğiniz ilginç bir hikaye anlatalım.


DOKÜMAN YÖNETİM SİSTEMİ

Önce kısa bir not verelim…

Hava Kuvvetleri’ne ait yazışmaların elektronik olarak kaydının tutulduğu resmi bir sistem var. DYS (Doküman Yönetim Sistemi) adındaki bu sistem adliyenin kullandığı UYAP sistemine benziyor. Sisteme kaydolan yazışmalar, böylece Hava Kuvvetleri’nin resmi yazışması haline geliyor. Söz konusu yazışmaları sisteme görevli askeri personel giriyor.

Şimdi konumuza geri dönelim…

TSK İç Hizmet Yönetmeliği’nin 110. Maddesi şöyle: “Erbaş ve erler izinli bulunduğu zamanlarda bütün dost ve düşman gözlerinin kendi üzerinde olduğunu düşünerek ve yalnız kendisinin değil, bütün milletine ve Silahlı Kuvvetlere ait onur ve haysiyeti kıracak hallerden ve yasak edilen şeyleri yapmaktan çekinmelidir”. Madde, askerlerin izinli oldukları dönemlerde askerlere yakışmayacak yerlerde bulunmalarını engellemeyi amaçlıyor. Söz konusu yönetmelik maddesi ile askerler uygunsuz yerlerden uzak tutuluyor. Er ve erbaşların girmesine men edilen yerler, bölgedeki askeri komutanlık ve emniyetin eşgüdümü ile tespit ediliyor. Yayınlanan emir ile sakıncalı yerler listesi askerlere duyuruluyor.


KAYSERİ’DEKİ EMİR

Söz konusu işleyiş kapsamında Hava Kuvvetleri Komutanlığı Kayseri 2. Hava İkmal Bakım Merkezi Komutanlığı , 31 Aralık 2008 tarihinde Garnizon Komutanı Tümgeneral Rıdvan Ulugüler imzasıyla bir emir yayınladı. Emirde “askeri personelin girmesinin sakıncalı olduğu yerler” konu edilirken, liste emrin eki olarak dağıtıma verildi.

Söz konusu 5 maddelik yazışma şu şekildeydi:

Resim

Ekte bulunan işletmeler incelendiğinde askerler için sakıncalı yerlerin listesinin çıkarıldığı görülüyordu. Örneğin Kayseri Valiliği ve Emniyet Müdürlüğü’nün “turuncu bayrak” projesi kapsamında sertifika alan internet kafeler yasak kapsamı dışında tutulurken, bu sertifikayı almamış internet kafelere gidilmemesi isteniyordu. Er ve erbaşlara yine aynı listede bar, pavyon ve randevuevine girmek yasaklanıyordu (Listeyi söz konusu esnafı düşünerek yayınlamıyoruz). Söz konusu listenin Kayseri Emniyeti ile hazırlandığı bilgisi ise emrin ana sayfasında görülüyordu.


EMİR DIŞARI SIZDI

Ancak yukarıda fotoğrafı görülen söz konusu emir, birileri tarafından dışarı sızdırıldı. Emri sızdıranlar emir üzerinde bir oynama yaptılar. Yukarıda örneği görülen emrin 4. Maddesi yok edildi. Peki, nedir yok edilen 4. Madde: “Bu kapsamda İl emniyet Müdürlüğü ile yapılan koordine neticesinde; garnizon bölgesinde askeri personelin girmesinin sakıncalı olduğu yerler ilgi (c) emirle yayınlanmış olup son değişiklik ve güncellemeler yapılarak EK’te sunulmuştur.” Kısacası 4. Madde söz konusu “sakıncalı yerler” listesinin Emniyet Müdürlüğü ile beraber oluşturulduğunu ifade ederken; bu madde, üzerinde oynanan metinde ortadan kaldırıldı ve şu hale geldi:

Resim

Nitekim bu sahte belge, bir ön metin yazılarak esnafa gönderildi. Esnafın bu şekilde fişlendiğinin anlatıldığı bildiride; Tümgeneral Rıdvan Ulugüler’in kanunsuz emir yayınladığı, yasaklamadığı esnaftan “avanta” aldığı, esnaf arasında ayrımcılık tohumları ektiği söylendi. İşletmecilerden söz konusu emrin Cumhurbaşkanı'na kadar şikayet edilmesi isteniyordu. Esnafa dağıtılan bildiri şöyleydi:

Resim


ARTIK KOMUTAN HEDEFTE

Söz konusu eylem ile Tümgeneral Rıdvan Ulugüler, hedef haline geliyordu. Birileri tarafından Kayseri’de Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na dönük bir operasyon başlamıştı. Dışarı sızan ve üzerinde açıkça görüldüğü gibi oynanan emir önemli bir noktayı gösteriyordu. Tümgeneral Ulugüler’in imzası artık söz konusu operasyonu yapanların eline geçmişti.

Olay bu kadar ile kalmadı…

2 Mart 2009 tarihinde söz konusu DYS sistemine bir emir girdi. Söz konusu emrin konusu Ergenekon Davası sanığı Albay Cengiz Köylü’ye yapılacak yardım organizasyonu idi. Söz konusu emrin 3. Maddesi şöyleydi: “Yıllarca iç hizmet kanun ve yönetmeliği başta olmak üzere tüm kanun, yönetmelik, yönerge ve emirler doğrultusunda ve mutlak itaat bilinciyle Türk Silahlı Kuvvetleri’ne hizmet etmiş Hv.Per.Alb.Cengiz Köylü silah arkadaşlarının yardımına ihtiyaç duymaktadır.” 4. maddede ise: “Hv.Per.Alb.Cengiz Köylü’ye yapılacak yardım aynı zamanda silah ve kader arkadaşlığının dost ve düşman herkese en güzel göstergesi olacaktır. Tüm personelin gerekli hassasiyeti göstereceğine inanıyorum.”

Resim

Daha çok hatıra defterine yazılmış gibi duran üslup bir yana Tümgeneral Rıdvan Ulugüler imzalı emir gerçek bir askeri emir değildi. Birileri, bu sefer askeri belge ile oynayıp yaymakla kalmamış, bizzat emri DYS sistemine kadar sokarak, resmi bir görünüm kazandırdı.

İşte olaylar bundan sonra patladı.


CEMAAT ÜYESİ YAKALANDI

Bilgisayar sisteminde emri yükleyenler belirlendi. Emri yükleyen isim Astsb.Çvş.Ali BALTA idi. Balta, verdiği ifadede adı kamuoyunca bilinen bir cemaate mensup olduğunu, TSK’ya ilişkin belge ve bilgileri kendisi ile irtibat halindeki sivil isimlere ulaştırdığını itiraf etti. Söz konusu sivil isimler ise Ersin ŞAFAK, Erkan Yener ŞİMŞEK, Atilla DAĞLIOĞLU ve Yakup ERGİŞİ idi. Adı geçen sivil kişiler Balta ile irtibat halinde ettikleri resmi belgeyi kullanarak sahte belge üretmiş ve söz konusu belgeyi ise Balta’dan Hava Kuvvetleri’nin DYS sistemine yükleyerek resmileştirmesini istemişlerdi. Böylece Ergenekon Davası sanıkları resmen askerler tarafından korunuyor olacaktı. Ancak Balta’nın yakalanması Ulugüler’e yapılan yeni komployu başlamadan ortaya çıkardı. Ordudaki köstebek ile temas halinde olan 4 sivil şahıs ise 11 Mart günü yurtdışına kaçtı. Balta’nın ifadesinde cemaat ile ilişkisine dair verdiği ayrıntılar bir başka yazının konusu.


JANDARMA KRİMİNAL RAPORU

Nitekim Ulugüler’e bizzat görevli personelin yardımı ile yapılan komplo Jandarma Kriminal Dairesi tarafından da belgelendi. Jandarma Kriminal Daire Başkanlığı’nda 18-19 Mart tarihinde yapılan kriminal incelemede, Hava Kuvvetleri’nden sızan ilk belgenin bazı bölümlerinde oynamalar yapılarak diğer belgenin üretildiği anlaşıldı. Verilen raporda Ulugüler’İn imzasının daha sonra Cengiz Köylü’ye yardım emri ile üretilen belge için de kullanıldığı ortaya çıktı. Zira imzalar oransal olarak aynı boyuta getirildiğinde iki imza tamamen birbiri ile çakışık çıkıyordu. Aynı elin, aynı imzayı, aynı oranlarla, tamamen aynı şekilde atması imkansızdı. Bu durum Ulugüler’in imzasını ele geçirenlerin imzayı kopyalayarak pek çok belge ürettiğini gösteriyordu.

Resim

Jandarma Kriminal Dairesi’nin raporunun ilgili bölümü


İŞTE İMZA İNCELEMESİ

Söz konusu rapordan küçük bir bölümü aktararak sahte belgelerin nasıl üretildiğini de ortaya koyalım:

Resim

Görüldüğü gibi bir askeri belge üzerinde oynama yapılarak bir başka belge üretilebiliyordu.

Resim

Yine eldeki imza kopyalanarak istenilen belgelerin altına yapıştırılabiliyordu. Böylece istenen belge kolayca üretiliyordu.

Üstelik üretilen belge ordunun en güvenli, şifreli yazışma sistemine kaydedilebiliyordu.

Şimdi en başa dönerek tabloya yeniden bakalım…

Savcı Fikret Seçen, aldığı isimsiz ihbardan emin olarak Donanma Komutanlığı’nda 6 Aralık 2010 tarihinde arama düzenledi. Aramalarda bulunması beklenen Balyoz Davası ile ilişkili olan belgeler idi. Nihayetinde bulunduğu da iddia edildi.

Öyleyse başa dönüp sorumuzu soralım.

Gölcük’teki bilgisayarlara, askeri bilirkişi raporunda iddia edildiği söz konusu belgeler donanma bilgisayarları dışında hazırlanarak taşındı ise, sorulacak soru şu değil mi:

“Söz konusu belgeleri donanma bilgisayarlarına kim yerleştirdi?”




BARIŞ TERKOĞLU, 11 Şubat 2011
Kullanıcı küçük betizi
Hücum [Bot]
Üye
Üye
 
İletiler: 27
Kayıt: Cmt Oca 08, 2011 18:59

ÖncekiSonraki

Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x