TSK'ya Balyoz Darbesi

Genel & Güncel Konular

Re: TSK'ya Balyoz Darbesi

İletigönderen Oğuz Kağan » Cmt Şub 12, 2011 21:20

‘Balyoz’da şok karar

Eski kuvvet komutanları Örnek ve Fırtına ile Tanyeri ve Alan için tutuklama kararı çıktı.

29 sanığa yakalama kararı

Aralarında Çetin Doğan’ın da bulunduğu 29 sanık için mahkemece yakalama kararı çıkartıldı.

Cumhuriyet tarihinde ilk

“Balyoz Planı” davasına bakan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, aralarında Özden Örnek, Halil İbrahim Fırtına ve Engin Alan dahil 133 sanığın tutuklanmasına karar verdi.

Harbiye Marşı’nı söylediler

Duruşmadakİ sanıklar, kararın açıklanmasından sonra Harbiye Marşı’nı okudu. Muvazzaflar Hasdal Cezaevi’ne, emekli askerler ise Metris ve Silivri Cezaevi’ne götürüldü.

Silivri’den şok tutuklama kararı

Savcının talebini dikkate alan mahkeme ‘Balyoz’ sanıklarından 133’ü için tutuklama, 29’u için de yakalama kararı verdi. “Balyoz Planı” davasına bakan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, aralarında Özden Örnek, Halil İbrahim Fırtına ve Engin Alan’ın da bulunduğu 133 sanığın tutuklanmasına karar verdi. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza ve infaz Kurumları Yerleşkesindeki salonda görülen duruşmada, Cumhuriyet Savcısı Savaş Kırbaş’ın tutuklama talebini değerlendiren Mahkeme Heyeti verdiği aradan sonra aldığı kararları açıkladı.

Marşla karşılık verdiler

Mahkeme Heyeti, tutuklanması talep edilen sanıklardan duruşma salonunda bulunan Özden Örnek, Halil İbrahim Fırtına, Süha Tanyeri’nin de bulunduğu 133 sanığın tutuklanmasına karar verdi. Mahkeme heyeti, aralarında Çetin Doğan ve Ergin Saygun’un da bulunduğu 29 sanık hakkında ise yakalama kararı çıkardı. Mahkeme heyetinin kararı açıklamasının ardından salonda bulunan sanıklar hep bir ağızdan Harbiye Marşını okudular.

Savcı 186 tutuklama istedi

Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi’ndeki salonda görülen duruşmada, Cumhuriyet Savcısı Savaş Kırbaş, 186 sanığın tutuklanmasını istedi. Saat 16.00’da duruşmaya ara veren ve yaklaşık 5 saat görüşen mahkeme heyeti, aralarında emekli paşaların da bulunduğu 162 sanığın tutuklanmasına karar verdi. Heyet, tutuklanması talep edilen sanıklardan duruşma salonunda bulunan Özden Örnek, Halil İbrahim Fırtına, Süha Tanyeri’nin de bulunduğu 133 sanığın tutuklanmasına karar verirken, aralarında Çetin Doğan ve Ergin Saygun’un da bulunduğu 29 sanık hakkında ise yakalama kararı çıkardı.Kararın açıklamasının ardından salonda bulunan sanıklar hep bir ağızdan Harbiye Marşını okudular. Davanın bir sonraki duruşması 14 Mart’ta yapılacak.

‘Bu gidişle 70 milyon da buraya gelir’

Balyoz Davası’ndaki müdahillik taleplerine sanıklar tepki gösterdi. “Balyoz Planı” iddialarıyla ilgili eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek ve eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın da aralarında bulunduğu 196 sanıklı davanın 13. duruşması dün yapıldı. Duruşmaya Fırtına ve Örnek’in de aralarında bulunduğu 167 sanık katıldı. Eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral İbrahim Fırtına da olasılığın sonunun olmadığını, ihtimaliyatta her şeyin ihtimal dahilinde olduğunu belirterek, “Böyle giderse suçtan zarar gördüğünü söyleyen herkes buraya gelir. 70 milyon da gelir. Siz de müdahil olabilirsiniz” dedi.

Yaftalar yapıştırıldı

Eski MGK Genel Sekreteri emekli Orgeneral Şükrü Sarıışık, meslek hayatları boyunca toplum içerisinde ciddi bir yer aldıklarını belirterek, mahkeme salonunun şov yeri olmadığını, burada bugüne kadar oluşturulan ciddi havanın bu kişilerin katılması durumunda bozulacağını söyledi.


YENİÇAĞ, 11 Şubat 2011
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: TSK'ya Balyoz Darbesi

İletigönderen Oğuz Kağan » Sal Şub 15, 2011 23:14

Balyoz TSK'da taşları oynattı

Balyoz’da tutuklanan 30 general ve amiralin önemli bir bölümü YAŞ’ta terfi edecekti.

Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Yasası’na göre, haklarında açılan dava kapsamında tutuklananlar daha sonra salıverilseler dahi terfi edemiyor. Bu nedenle Balyoz davasında tutuklanan komutanlar 2011’de terfi şansını kaybetti. Erdoğan’ın Elazığ depremindeki çalışmaları nedeniyle sarılarak teşekkür ettiği, 2011’de orgeneral, 2017’de de genelkurmay başkanı olmasına kesin gözüyle bakılan Korgeneral Korkut Özarslan da bu isimler arasında.

Balyoz davası kapsamında tutuklanan 30 general ve amiralin içinden önemli bir bölümünün terfisi önümüzdeki Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) toplantısında görüşülecekti. 2007 yılında birinci sıradan korgeneral rütbesine yükselen ve bu sene orgeneral olmasına kesin gözüyle bakılan 8. Kolordu Komutanı Korgeneral Korkut Özarslan da terfi şansını yitirdi. Özarslan terfi etseydi, 2015 yılında Kara Kuvvetleri Komutanı olacak, 2017 yılında ise Genelkurmay Başkanlığı koltuğunu Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Necdet Özel’den teslim alacaktı. Başbakan Tayyip Erdoğan, Elazığ depremindeki halka yardımları nedeniyle Korgeneral Özarslan’a sarılarak teşekkür etmişti. 30 general ve amirale terfi sırası gelen albaylar da eklenince, Balyoz davası nedeniyle askeri kariyeri değişen isimler daha da artacak.

Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Yasası’na göre, haklarında açılan dava kapsamında tutuklananlar, daha sonra salıverilseler dahi terfi edemiyorlar. Bu yüzden bu seneki şûrada terfi sırasında bulunan 10 ismin bu şansını yitirdiği değerlendiriliyor. Korgeneral Nejat Bek, Korgeneral Korkut Özarslan, Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu, Tümgeneral Abdullah Dalay, Tümgeneral Salim Erkal Bektaş, Tümgeneral Ahmet Yavuz, Tümgeneral İhsan Balabanlı, Tuğamiral Ahmet Türkmen, Tuğgeneral Kasım Erdem ve Tuğgeneral Ali Aydın 2011’de terfi sırasında bulunuyordu.

Bu isimler arasında yer alan Korgeneral Özarslan, Genelkurmay Başkanlığı şansını yitirdi. Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner, 2013 yılında koltuğunu Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Necdet Özel’e teslim edecek. Özel, 4 yıl Genelkurmay Başkanlığı görevinde bulunarak bu koltuktan 2017 yılında ayrılacak. Özarslan terfi etseydi, en kıdemli orgeneral olarak önce Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nı 2015 yılında Orgeneral Bekir Kalyoncu’dan teslim alacak, iki yıl bu koltukta oturduktan sonra ise Genelkurmay Başkanı olabilecekti.

Türkiye’de bir davanın kesin hükmü ortalama 4 - 5 yılda ortaya çıkıyor. Kesin hüküm verilinceye kadar bu generallerin terfi şansı bulunmuyor. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner’in görev yapacağı 2013 yılına kadar terfiler Balyoz davasından etkilenecek. 2011 yılı ağustos ayı şûrasından sonraki 2012 ve 2013 yıllarına da Balyoz davasının damga vurması bekleniyor. 2008 yılında terfi eden ve 4 yıllık rütbe bekleme süresi 2012 yılında dolacak olan general ve amiraller arasında şu isimler var:

“Korgeneral Yurdaer Olcan, Koramiral Kadir Sağdıç, Tümgeneral Hasan Fehmi Canan, Tümgeneral Bekir Memiş, Tümamiral Cem Gürdeniz, Tuğgeneral Gökhan Gökay, Tuğgeneral Ömer Mimiroğlu, Tuğamiral Turgay Erdağ, Tuğamiral Fatih Ilgar, Tuğamiral Cem Aziz Çakmak, Tuğamiral Levent Erkek.”

2009 yılında terfi eden Tümamiral Ali Semih Çetin, Tümgeneral Nurettin Işık, Tümamiral Soner Polat, Tuğgeneral Hakan Akkoç, Tuğamiral Levent Görgeç’in önünde ise bir dahaki Yüksek Askeri Şûra için 3 yıl bulunuyor. Dava bu tarihe kadar sonuçlanmazsa bu isimler de terfi edemeyecek.

Üç general tam muammada

Ağustos 2010 şûra toplantısında terfi eden ve son olarak Balyoz davasında tutuklanan üç generalin durumu ise tam bir belirsizliğe girdi. Tümgeneral Gürbüz Kaya, Tümgeneral Halil Helvacıoğlu ve Tuğamiral Abdullah Gavremoğlu, terfi kararlarını Askeri Yüksek İdari Mahkemesi (AYİM) onaylamasına karşın hükümet tarafından açığa alınmışlardı. AYİM, bu üç general hakkında çıkan “yakalama müzekkeresini”, tutuklama kararı olarak saymamıştı. Ancak, şimdi generallerin tutuklanarak cezaevine konmaları nedeniyle AYİM kapısı tüm general ve amiraller için kapalı bulunuyor.

Açığa alınabilirler

Balyoz davası kapsamında tutuklanan general ve amiraller ile daha düşük rütbedeki subaylar, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül tarafından açığa alınabilir. Bu takdir hükümette bulunuyor. Açığa alma işlemi gerçekleşirse, komutanların baktığı makamlar için vekâleten görevlendirme yapılacak. Balyoz davası, somut olarak Türk Silahlı Kuvvetleri komuta yapısında etkili değişiklikler yaşanmasına neden olacak. Komutanlar açığa alınırlarsa maaşlarında üçte bir oranında kesinti yapılacak.


Gerçek Gündem, 15 Şubat 2011





Hilmi Özkök: Uykularım kaçıyor

Hilmi Özkök: İyi niyetle söylediğim birçok söz çok kötü niyetli noktalara çekildi.

Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök, Balyoz Davası sürecinde alınan tutuklama kararları ve sonrasındaki gelişmelerin ardından Hürriyet’e konuştu.

Özkök, “Bu yaşananlara tabii ki hassasiyet duyuyorum. Memleketin bu halinde yaşananları, gerginlikleri gördükçe çok üzülüyorum, uykularım kaçıyor” dedi.

BALYOZ Davası’na konu olan 2003 Mart ayındaki İstanbul 1’inci Ordu’daki seminer sırasında dönemin Genelkurmay Başkanı olan emekli Orgeneral Hilmi Özkök, Balyoz Davası süresince 106’sı muvazzaf 163 subaya dair tutuklama kararı ve sonrasında yaşanan gelişmelerin ardından Hürriyet’e konuştu. Emekli Orgeneral Özkök, bugüne dek kendisine sorulan sorular üzerine yaptığı açıklamalarının yanlış noktalara çekilmesinden aslında rahatsız. Hatta bu konuda süreçle ilgili gelişmeler ve tutuklamalara dair kesinlikle yorum yapmak istemedi. Ancak üzüntüsünü de samimi cümlelerle ifade etmekten kaçınmadı. İşte Özkök’ün sözleri:

“Bu ülkeyle ilgili önemli konularda, sağduyulu olmamız gereken meselelerde, artık hepimiz neredeyse bilincimizi kaybedip futbol takımı tutar gibi taraf tutuyoruz. Yapmamız gereken iyiye iyi, kötüye kötü demek. Doğru bildiğimizi söylemeye, kim ne der diye düşünmeden devam etmek.
İyi niyetle söylediğim

Kötü noktalara çekildi

Aslında Balyoz davasıyla ilgili yaşanan gelişmeler ve sonrasında tutuklama kararıyla ilgili meselelere girmek istemiyorum. Bugüne kadar iyi niyetle söylediğim birçok söz çok kötü niyetli noktalara çekildi. Bugün baktığımızda aslında garp cephesinde yeni bir şey yok. Yapmamız gereken ideal bir demokraside insan haklarına hoşgörülü bir biçimde, birbirinin düşüncelerine saygılı şekilde, birbirine katlanarak, en zor konuları bile tartışabilmek.

Şimdi Genelkurmay Başkanımızın veya görevdeki komutanlarımızın ben ne yapması gerektiğini, alttan gelen taleplere nasıl davranması icap ettiği üzerine bir şey söyleyemem. Bu takdir tamamen kendisine ve komuta kademesine aittir. Doğrusunu onlar bilir.

Bizim son kullanma tarihimiz geçti

Emekli komutanlar olarak biz görevimizi tamamladık, yani son kullanma tarihimiz geçti. Ama bu yaşananlara tabii ki hassasiyet duyuyorum. Memleketin bu halinde yaşananları, gerginlikleri gördükçe çok üzülüyorum, uykularım kaçıyor. Üzülmemek elde mi? Bu kadar meslektaşımızın, silah arkadaşımızın yaşadığı durumla ilgili bir hassasiyetimizin olmaması mümkün mü? Olmazsa ayıp.

Medyaya bakıyorum, herkes süreçle ilgili bir şeyler söylüyor. Tabi ki söylemek hakları olabilir ama ben eski bir Genelkurmay Başkanı olarak, dönemin komutanı konumu itibariyle sürece saygısı olan bir isim olarak konuşursam, yargıya o zaman etki etmiş olurum. Bu nedenle ‘Aslında şöyle oldu, böyle oldu’ diyerek benim bu sürece müdahalem olamaz.”


İnternetajans.com, 15 Şubat 2011
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: TSK'ya Balyoz Darbesi

İletigönderen Oğuz Kağan » Prş Şub 17, 2011 20:48

Balyoz savcıları hukuk öğrencisinden alıntı yaptı!

Balyoz iddianamesinin 7 sayfasının Hukuk Fakültesi öğrencisi K. Çolak’ın dönem ödevinden aynen kopyalandığı ortaya çıktı.

Özel yetkili savcılar, öğrencinin metnindeki imla hatalarını dahi düzeltmemiş.

Türkiye’de taşların yerinden oynamasına neden olan 196 askerin yargılandığı Balyoz davasının iddianamesiyle ilgili çok ilginç bir detay ortaya çıktı. İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcıları Mehmet Ergül, Süleyman Pehlivan, Ali Haydar ve Mehmet Murat Yönder’in hazırladığı ‘Balyoz iddianamesinin 7 sayfasının 9 Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi K. Çolak’ın ödevinden kopyalandığı anlaşıldı.

Yazım hataları bile aynı

1002 sayfalık iddinamede ‘Soruşturmaya Konu Eylemlerin Hukuki Nitelendirmesi’ ana başlığı altında 94. sayfadan başlayarak 101’inci sayfaya kadar olan bölüm tamamen Çolak’ın yazdığı ödevden ‘kopyala-yaşıptır’ yöntemiyle alınmış. Öyle ki bazı yazım hataları bile aynı. Örneğin ‘ele alınabilir’ kelimesi her iki metinde de ‘ele alına bilir’ şeklinde yanlış yazılmış.

Hukuk öğrencisi

İsminin açık yazılmasını istemeyen K. Çolak, 9 Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi. 2007 yılında “Genel Ceza Hukuku” dersi için ‘Teşebbüs’ konulu bir ödev yazdığını ve bu ödevden tam puan aldığını söylüyor. Aynı yıl ödevi hukukçuların sürekli kullandığı ‘hukuknet’ internet sitesinde yayınladığını belirtiyor. Savcıların ödevini kullandığını VATAN’dan öğrenen Çolak önce çok şaşırıyor. Sonra şunları anlatıyor: “Ödevimi 2 ayda hazırladım. ‘Teşebbüs’ konusunda eski kanun ile yeni kanunu kıyasladım. İki kanunun avantaj ve dezavantajlarını yazdım. Doktirinden bahsettim. Savcının böyle bir şey yazması çok ilginç. Çünkü ceza konunu yoruma açık değildir. Savcılar ödevimdeki teori bölümünü aynen kullanmış.”

‘Hakkım doğarsa dava açarım’

Hukuk Fakültesi öğrencisi K. Çolak’a, ‘Savcılar ödevini aynen kullanmış. Burada sana hukuki bir hak doğar mı?’ diye sorduk. cevabı şöyle oldu: “İntihal suçuna mı giriyor bilmiyorum ama belki telif hakkı doğar.” “Peki dava açmayı düşünür müsünüz?” diye sorduğumuzda ise cevabı şöyle oldu: “Hep savcıları göreve davet ediyoruz. Bu sefer bir süpriz yapıp ben dava açarım.”


VATAN, 16 Şubat 2011
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: TSK'ya Balyoz Darbesi

İletigönderen Türk-Kan » Cum Şub 18, 2011 21:21

Balyoz İddianâmesi "Dönem Ödevi"nden Kopyala/Yapıştır

Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Re: TSK'ya Balyoz Darbesi

İletigönderen TÜRKK » Pzt Şub 21, 2011 3:51

Balyoz’da 163 subayı tutuklama kararı “Yukardan” geldi!

Resim

Tutuklama kararından dört gün önce Silivri L Tipi 4 ve 5 No.lu Cezaevlerinde 100 kişilik yer hazırlandı.
Yerleştirilenlerin sayısı şu anda 30 civarında.


ÖZETLER

• Tayyip Erdoğan, Ergenekon davalarının hem polisi, hem savcısı, hem yargıcı, hem infaz memuru, hem de “düğmesi”. Kendi itiraflarıyla kanıtlıyoruz. Yedi İtiraf’ın belgelerini kamuoyuna sunuyoruz.
• Erdoğan’ın tarikatçı kurmayları, tutuklanacak subay sayısını “Bize TCK 163. maddeden yıllarca zulüm yaptılar, şimdi 163 nedir görsünler” diye belirledi.
• Fehmi Koru’nun yazdığı ve söylediği üzere, Operasyonun düğmesine 5 Kasım 2007 günü Oval Ofis’te ABD Başkanı Bush bastı. Bu nedenle Tayyip Erdoğan, aynı zamanda, ABD Başkanı’nın parmağının altındaki “düğme” konumunda. ABD’nin örgütlediği BOP Eşbaşkanlığı görevinin başka bir anlamı da bulunmuyor.


İşçi Partisi Genel Sekreteri Hasan Basri Özbey, 20 Şubat 2011 Pazar günü, Ankara’da İşçi Partisi Genel Merkezinde bir basın toplantısı yaparak, Balyoz davasında 12 Şubat 2011 Cuma günü alınan tutuklama kararından dört gün önce Silivri L Tipi 4 ve 5 Nolu Cezaevlerinde 100 kişilik yer hazırlandığını açıkladı. Özbey, kamuoyuna özetle şu bilgileri verdi.


BİR HAFTA ÖNCE CEZAEVİNE TALİMAT YOLLADILAR

12 Şubat 2011 Cuma günü, Balyoz davası duruşması sonunda açıklanan tutuklama kararının da, “yukardan geldiği” yeni kanıtlarla saptanmaktadır. Duruşmadan yaklaşık bir hafta kadar önce, Adalet Bakanlığı Cezaevleri Genel Müdürlüğü’nden Silivri L Tipi 4 ve 5 No.lu Cezaevlerine 100 kişilik yer hazırlanması için talimat gittiğini öğrenmiş bulunuyoruz.
Daha duruşmadan dört gün önce, Silivri 4 ve 5 no.lu cezaevlerinde 100 yeni tutuklu için yer hazırlanmıştır. Bu yerlerden 30 kadarı Balyoz davası kararından sonra dolmuş bulunuyor. Bilindiği gibi tutukluların büyük kısmını oluşturan görevli subaylar, Hasdal Askeri Cezaevi’ne konmaktadır.


NİÇİN 163 TUTUKLU

Ergenekon, Islak İmza, Balyoz, Poyrazköy, Kafes soruşturmalarında önemli tutuklama kararları, yukarda, BOP Eşbaşkanlığı tarafından alınmaktadır. Soruşturmalar, Abdullah Gül’ün 2 Nisan 2003 günü Ankara’da ABD Dışişleri Bakanı Powel ile yaptığı ve kendi ağzıyla itiraf ettiği “2 sayfa 9 maddelik gizli anlaşma” ya göre yürütülmektedir (Vatan, 24 Mayıs 2003).


Son Balyoz tutuklamasında tutuklanacakların sayısı dahi Erdoğan’ın tarikatçı kurmay heyeti tarafından kararlaştırılmıştır.
Tutuklu sayısının 162 veya 164 değil de 163 olmasının nedeni, devleti ve toplumu din esasına göre düzenleme eylemlerini cezalandıran eski TCK 163. maddeye gönderme yapmak içindir (Bu hüküm, hatırlanacağı üzere 1991 yılında Turgut Özal tarafından kaldırıldı). Balyoz’daki tutuklu subay sayısı, “Bize TCK 163. maddeden yıllarca zulüm yaptılar, şimdi 163 nedir görsünler” diye belirlenmiştir.

TAYYİP ERDOĞAN-ABDULLAH GÜL İKİLİSİ
ERGENEKON-BALYOZ DAVALARINDA
HEM POLİS,
HEM SAVCI,
HEM YARGIÇ,
HEM İNFAZ MEMURU,
HEM DE ABD BAŞKANININ PARMAĞININ ALTINDAKİ DÜĞME!


İŞTE İTİRAFLARI!

İTİRAF – 1 / “SAVCI BULUN, YAKALAYIN, YARGILAYIN”

“Bana anlattıklarınızı delillendirip savcıya da anlatın, hepsi yakalansın, yargılansın.” (Abdullah Gül, Emniyet ve MİT yöneticileriyle birlikte yapılan brifing, 17 Mayıs 2006 tarihli Danıştay saldırısından hemen sonra)
Görüldüğü gibi, o zaman Tayyip Erdoğan iktidarının Başbakan Yardımcısı ve Terörle Mücadele Yüksek Kurulu Başkanı olan Abdullah Gül, hem delil üretme, hem uygun savcıyı bulma, hem yakalama, hem de yargılama makamı olduğunu itiraf etmektedir. Bu konuşmasını İsmet Berkan ve Murat Yetkin yazdılar ve yalanlanmadı (İsmet Berkan, Radikal, 9 Nisan 2008 ve 4 Temmuz 2008).

İTİRAF – 2 / “SİNKAF EDERİM YARGIÇINI DA SAVCISINI DA”

“Soruşturma Ergenekon olduktan sonra sinkaf ederim hâkimini de savcısını da.” (Polis memurunun kamera kaydındaki sözleri, CD içinde sunuyoruz, 12 Haziran 2007)
Tayyip Erdoğanların yürüttüğü Ergenekon soruşturmasında, hâkim ve savcıların yetkileri ve rolleri, polisler tarafından böyle değerlendiriliyor. Tutanağa göre gecekondu çatısında bulunmasından bir buçuk saat önce, daha arama yapılmadan, polislerin bombaları Ümraniye Karakolunda masaya dizerek çatıda bulunmuş gibi tutanak düzenlediklerini gösteren görüntü kayıtları dava dosyasındadır.
Polisler, bu uygulamayı kendi aralarında tartışarak ve hâkimlere, savcılara “sinkaflı”, Genelkurmay Başkanına “O. çocuğu” sövgüleriyle yürütüyorlar. Fethullahçı ekibe bağlı olan bu polisler, görevli polis ekibini devre dışı bırakarak tertibi yürütüyorlar. Dahası Zir Vadisi’nden çıkan bombaların Ümraniye’de bulunduğu ve imha edildiği iddia edilen bombalarla aynı olduğu da, Müstafi Yrb. Mustafa Dönmez tarafından mahkemede belirtildi ve dava dosyasına girdi.

İTİRAF – 3 / YARGIYI YÖNETİYORUZ

“Ergenekon operasyonunda yürütme ve yargı uyum içinde çalışıyor.” (Recep Tayyip Erdoğan, 17 Şubat 2008)
Görüldüğü gibi, BOP Eşbaşkanı yargıyı yönettiklerini daha Ergenekon operasyonunun en başlarında kamuoyu önünde açıklamıştır. Hâkim ve savcıların durumu da böylece bizzat Tayyip Erdoğan tarafından tanımlanmıştır.

İTİRAF – 4 / “ERGENEKON’UN SAVCISIYIM”

“Bu davanın savcısıyım.” (Recep Tayyip Erdoğan, 15 Temmuz 2008).
Tayyip Erdoğan, Ergenekon iddianamesinin Mahkemeye verildiğinin ertesi günü yapıyor bu açıklamayı. “Deniz Baykal’ın avukatım demesinden sonra söyledim” diyerek yine yalan beyanda bulundu. Önce Tayyip Erdoğan söyledi.

İTİRAF – 5 / “SİLİVRİ’DE ÖZEL YARGI KURDUK”

“Gerekli hallerde farklı mahallerde özel amaçlarla sorgulama ve yargılamalar yapılabilir. Şu anda Ergenekon davasının Silivri’de görülmesi bunun en tipik örneklerindendir.” (AKP’nin Recep Tayyip Erdoğan imzalı “Soruları ve Cevaplarıyla Demokratik Açılım Süreci” başlıklı kitapçığı, cevap 26, örneğini sunuyoruz, Ocak 2010)

İTİRAF – 6 / “BİZİM İÇERİ TIKTIKLARIMIZ”

“Aydınları içeri tıktığımızı söylüyorlar. Bizim içeri tıktıklarımız arasında bir tane aydın yok.” (Recep Tayyip Erdoğan, Bitlis konuşması, CD içinde sunuyoruz, 19 Aralık 2010)
Tayyip Erdoğan, tutuklama makamının kendisi olduğunu öfkeye kapılıp Bitlis’te de açıkladı.

İTİRAF–7 / “ABD BAŞKANI’NIN PARMAĞININ ALTINDAKİ DÜĞMEYİZ”

“Operasyonun düğmesine 5 Kasım 2007 günü Oval Ofis’te ABD Başkanı Bush bastı” (Fehmi Koru, Kanal 7, 28 Ocak 2008, Yeni Şafak, 1 Şubat 2008).
Bu itirafı yapan, Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan’ın kırk yıllık en yakın arkadaşları gazeteci Fehmi Kordu’dur. Hem televizyonda sözlü olarak, hem de köşesinde yazılı olarak yapılan bu itiraf, ABD yetkilileri ve Tayyip Erdoğan tarafından yalanlanmamıştır. Tayyip Erdoğan, Ergenekon davalarında, ABD Başkanı’nın parmağının altındaki “düğme” konumundadır. Zaten ABD’nin örgütlediği BOP Eşbaşkanlığı görevinin başka bir anlamı da bulunmuyor.


İTİRAF ETMEKTEDİRLER Kİ

İşte size inkâr edemeyecekleri yedi itiraf ve belgeleri.
Bizzat Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan, itiraf etmektedirler ki,
- Delil üretilmesini emretmişlerdir.
- Özel “F savcıları” bulmuşlardır.
- Yakalayın emri vermişlerdir.
- Yargılanması talimatı vermişlerdir.
- Kendi F polislerini, hâkimleri “sinkaf” edecek kadar kanunsuz, ahlâksız ve pervasız yetkilerle donatmışlardır.
- Buldukları F savcıları ve yargıçlarla “uyum içinde” çalıştıklarını açıkça söylemişlerdir.
- Hızlarını alamamış “Ergenekon savcılığına” soyunduklarını ilan etmişlerdir.
- Silivri’de “özel amaçlarla sorgulama ve yargılama” yaptıklarını, “özel yargı” kurduklarını Parti kitapçığıyla milyonlara duyurmuşlardır.
- Tutukluları “Biz içeri tıktık” diye açıkça övünmüşlerdir. Böylece tutuklama kararlarının mahkemelerce alınmadığını belirtmişlerdir.
- Kendilerinin “1 Milyar dolar serveti olduğunu söyleyen gazetecilerin Ergenekon’dan içerde” olduklarını söyleyerek, tutuklama gerekçesini açıklamışlardır.


EKLER

1. Ümraniye bombalarının tutanak düzenlemesini gösteren Ümraniye Karakolunda kaydedilmiş görüntülerden “hâkim ve savcılara sinkaflı” ve Genelkurmaya “O. çocuğu” sövgülü bölümler.
2. AKP Kitapçığının kapağı ve cevap 26 başlıklı sayfanın örneği.
3. Tayyip Erdoğan’ın “Biz içeri tıktık” itirafını içeren 19 Aralık 2011 tarihli Bitlis konuşmasının ilgili bölümü.




HASAN BASRİ ÖZBEY, İşçi Partisi Genel Sekreteri, 20 Şubat 2011
Kullanıcı küçük betizi
TÜRKK
Üye
Üye
 
İletiler: 152
Kayıt: Sal Mar 09, 2010 20:44

Re: TSK'ya Balyoz Darbesi

İletigönderen Hücum [Bot] » Pzt Şub 21, 2011 17:46

O KOMUTAN HASDAL'DA

Resim

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner'in ardından bugün de Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Necdet Özel, Hasdal Cezaevi'nde (SÖZDE) Balyoz tutuklusu komutanları ziyaret etti.

Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Aksay'ın da önümüzdeki günlerde cezaevini ziyaret edeceği belirtiliyor.

Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Necdet Özel bugün sabah saatlerinde, Hasdal Cezaevi'nde (SÖZDE) Balyoz tutuklusu komutanları ziyaret etti.

Orgeneral Özel'in öğleden önce Hasdal'a gittiğini söyleyen Genelkurmay Başkanlığı İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Tayyar Süngü, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Aksay'ın da önümüzdeki günlerde tutuklu komutanları ziyaret edeceğini açıkladı.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner'in cuma günü gerçekleştirdiği ziyarete Jandarma ve Hava Kuvvetleri Komutanlarının olmaması dikkat çekmişti.

Yandan basın bu gelişmeyi, "Komutanlar arasında görüş ayrılığı" olduğu imasıyla yayınlamıştı.

Org. Özel'in bu ziyareti, dedikodulara da bir cevap niteliği taşıyor.

Genelkurmay İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Tayyar Süngü ise, ziyaretlerin ayrı yapılmasını Genelkurmay Başkanı Org. Koşaner ile kuvvet komutanlarının programlarının "denk düşmemesi" gerekçe gösterdi.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşener, Deniz Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Eşref Uğur Yiğit ve 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hayri Kıvrıkoğlu ile birlikte cuma günü Hasdal askeri cezaevindeki Balyoz tutuklusu komutanları ziyaret etmişti.




ASKERHABER / HABER MERKEZİ, 21 Şubat 2011
Kullanıcı küçük betizi
Hücum [Bot]
Üye
Üye
 
İletiler: 27
Kayıt: Cmt Oca 08, 2011 18:59

Re: TSK'ya Balyoz Darbesi

İletigönderen Oğuz Kağan » Sal Şub 22, 2011 0:37

Polis Turgut Başrolde!

ASKERHABER, polisin Gölbaşı'nda mühimmatı kendilerinin gömdüğünü anlattığı ve Zir Vadisi'nde bulunan aydınlatma mühimmatın nasıl bubi tuzaklı bomba gibi kaydettiğini gösteren iki videoyu yayınlıyor.

Çelik ÇELİKYAMAN'IN HABERİ

ASKERHABER, iki yeni çok önemli video daha yayınlıyor.

İlk video Ankara Saklıbahçe'de yapılan kazıdan. Kazı sırasında polisler kendi aralarında konuşuyorlar. 10 Ocak 2009 tarihli videoda, bir polis, o tarihten birkaç gün önce yapılan Gölbaşı kazılarının durumunu soruyor. Turgut adlı polis ise, "Toplam şu kadardı. Şu kadar malzeme gömün dedi. Şu kadar toprak var" diye cevap vererek mühimmatı nasıl gömdüklerini anlatıyor.

İşte o diyalog:

- Öbür taraftan (Gölbaşı) bilgi var mı?
- Yok
- Bu kadar derinlikte çıktı
- Ha şu kadar işte
- Tabi tabi o kadar valla
- 15 - 20 santim
- He
- Toplam şu kadardı. Şu kadar malzeme gömün dedi. Şu kadar toprak var.
- Kazmanın ucu (kadar) birşey.

POLİS MÜHİMMATI BÖYLE GÖMMÜŞ




İkinci video ise, Zir Vadisi ile ilgili. Yarbay Mustafa Dönmez'in tutuklu yargılandığı davanın dosyasına giren videoda ise yine Turgut adlı polis ve arkadaşları, şubeye getirdikleri mühimmatı listeliyor. Bu sırada Polis Turgut, eline aldığı aydınlatma mühimmatını inceliyor ve ardından, "Olsun sen yine de bubi tuzaklı bomba yaz" diyor.

İşte o diyaloglar:

- Bubi tuzaklı bomba
- Bubi tuzaklı bomba. Öyle diyelim.
- Aydınatma mühimmatı bildiğim kadarıyla.
- Olsun sen yine de bubi tuzaklı bomba yaz.

AYDINLATMA MÜHİMMATI BOMBA OLDU




Askerhaber.com, 21 Şubat 2011
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: TSK'ya Balyoz Darbesi

İletigönderen Oğuz Kağan » Sal Şub 22, 2011 20:17

İşte TRT Jet

TRT’nin birçok kazı ve aramayı daha başlamadan duyurup bir de mühimmat listesini vermesinin sırrı bu videoda ortaya çıktı.

Çelik ÇELİKYAMAN'IN HABERİ

TRT’nin çok tartışılan, “Geleceği daha gelmeden yayınlama” başarısının sırrı gözler önüne serildi. Sabih Kanadoğlu ile Emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın henüz evleri bile aranmadan gözaltına alındıklarını duyuran TRT, son olarak Etimesgut'ta çevrilen TSK kamyonu haberiyle bir kez daha 'henüz gerçekleşmeyeni haber yapma' başarısını göstermişti.

İŞTE O KONUŞMA



POLİSTEN TRT’CİLERE SİTEM

Tarih 12 Ocak 2009. Yer Ankara Zir Vadisi. Yarbay Mustafa Dönmez tarafından gömüldüğü iddia edilen mühimmatın çıkarılması çalışması. Bir ara TRT ekibi seslerden anlaşıldığı kadarıyla kan ter içinde olay yerine geliyor. Bu sırada Bünyamin adlı polis memuru, TRT ekibine seslenerek, “Canlı verin" diyor. Bunun üzerine TRT görevlisinden, “Canlı verebilmemiz için telefonumu özel açabilmem gerekiyor. Siz açabiliyorsanız açın" cevabını alıyor. TRT ile polisin konuşması, sanki muhabir ile yönetmeni arasında geçiyormuş havası veriyor.

İŞTE O KONUŞMANIN DEVAMI:

Polis: "Turkcell'iniz yok mu?"
TRT: "İkisi de Turkcell ama çekmiyor"
Polis: (Yavaşça sinirlenerek) “Şu yukarıdan verseniz çeker. Sizi o yüzden çağırdık. Şu yukarıdan çekiyor. Sizin ayrıcalığınız olsun diye çağırdık. Sizi onun için çağırdık"
Kameraman: "Bilmiyorum ama…"
TRT’den Yaşar: "Telefonla bağlantı kuramadı da o yüzden arkadaşım... Biz o zaman şu canlı yayın aracının orasından alıyoruz.
Polis: Tamam oldu tamam.

Devamında ise TRT, kazı daha devam ederken, silahların adedini ve tipini açıkladı. Olay yerinden canlı olarak yapılan bu anonslar sırasında ise kazılar henüz devam ediyordu.

KUŞ UÇURMUYORUZ

Eleştirilerle ilgili daha önce AKŞAM Gazetesi’nin sorularını yanıtlayan TRT Haber Dairesi Başkanı Ahmet Çavuşoğlu ise, “TRT'de son dönemde yapılan haberlerle 'TSK'nın yıprattığı' iddiasıyla ilgili, “TSK, gözbebeğimiz, yıpratmamız asla söz konusu olamaz” demişti. Çavuşoğlu şunları söylemişti: ”Her yerde muhabirlerimiz var. Kuş uçurtmuyoruz, birçok haberi ilk biz duyuruyoruz. Haber atladığımız zaman muhabirlerin canına okuyorum. Kamyonla ilgili bilgileri izleyicilerimize aktarırken de, 'iddia' olduğunun altını çizdik. İlerleyen saatlerde jandarmadan gelen açıklamayı da haber olarak hemen kullandık.TSK'yı yıpratmak gibi bir amacımız olabilir mi? TSK'yı neden yıpratalım. TSK bizim gözbebeğimizdir. TRT olarak sadece iyi habercilik yapmaya çalışıyoruz”


Askerhaber.com, 22 Şubat 2011
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: TSK'ya Balyoz Darbesi

İletigönderen bezgin » Prş Şub 24, 2011 10:49

E. ALB. İBRAHİM SEZER'İN TELEFON DÖKÜMLERİ GERÇEK ÇIKMADI


[img]http://ulusalkanal.com.tr/images/stories/s/sehvenlerler.jpg[/img]
Türk Silahlı Kuvvetleri'ne mensup askerler, casuslukla suçlanıyor. Ancak Emekli Albay İbrahim Sezer'in, "Şantaj ve askeri casusluk"la suçlanmasına neden olan telefon konuşması yalan çıktı. Bunun üzerine Emniyet'ten gelen yazı da şaşırtmadı. Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Nazmi Ardıç, "Sehven yazılmıştır" dedi.


"Şantaj ve askeri casusluk" tertibiyle hedef alınan Emekli Albay İbrahim Sezer'in "sehven" yapılan bir işlemle telefon kayıtlarının çarpıtıldığı ortaya çıktı.

İddiaya göre Emekli Albay Sezer'in telefon görüşmelerinde, Vika kod adlı bir kadın geçiyordu. Vika'nın, kadın satıcısı ve Rus ajanı olduğu söyleniyordu.

Polisin, Ergenekon savcısı Fikret Seçen’e gönderdiği 14 Temmuz 2010 tarihli dökümde, Albay Sezer ile Saffet Kaplan arasındaki görüşme yer alıyordu. Bu konuşmada Sezer, "Vika’ya uğrayacağım" şeklinde bir ifade kullanıyordu.

Emekli Albay Sezer, bu iddiaları reddetti ve görüşmenin tekrar dinlenmesini istedi. Telefon görüşmesi savcı Seçen huzurunda yeniden dinlendi. Bu dinlemede, Albay Sezer’in böyle bir cümle kullanmadığı ortaya çıktı.

Bunun üzerine Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Nazmi Ardıç, savcılığa bir yazı gönderdi. Yazıda, "İletişim tespit tutanağının sehven yazılmış olduğu tespit edilmiş ve yeniden düzenlenmiştir" denildi.

"Şantaj ve askeri casusluk" tertibi, Albay Sezer’in Gölcük’teki evinde yapılan arama üzerine başlatılmıştı. Ele geçirildiği öne sürülen dökümanlar nedeniyle de 280 kişinin ifadesi alınmıştı. Albay İbrahim Sezer tutuklanmış ve ardından emekliliğe ayrılmıştı.

Yaşananlar bununla da sınırlı kalmadı. Soruşturma kapsamında bir kadın, ajanlık suçlamasıyla tutuklandı, Vika adlı kadın ise sınır dışı edildi.

Peki bunların hesabını kim verecek? Albay Sezer'in avukatı Mahir Işıkay, sorumluluların cezalandırılması için suç duyurusunda bulundu. Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı'na dilekçe veren Avukat Işıkay, "Görevi kötüye kullanmak suretiyle iftira niteliğinde iletişim tespit tutanağı düzenleyenler hiçbir platformda korunmamalıdır" dedi.

Ulusal Kanal, 24.02.2011
İşgâlciler ölmeli! :turkiye:

"Bir ülkenin nüfusunun yarıya yakın bölümünün bir bölgede, dörtte birinin bir şehirde yaşaması, başlı başına tezgahtır."
Kullanıcı küçük betizi
bezgin
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 1394
Kayıt: Prş Eki 30, 2008 1:35

Re: TSK'ya Balyoz Darbesi

İletigönderen Hücum [Bot] » Pzr Şub 27, 2011 4:34

KARTONDAN HELİKOPTER YAPTIK
 : Ümraniye davasından tahliye olmasına rağmen (SÖZDE) Balyoz'da da tutuklu bulunan Hava Kurmay Albay Cengiz Köylü, Teğmen Mehmet Ali Çelebi ile koğuş hayatlarını yazdı.

Resim

Dünkü savunmasını bir bölümü koğuş arkadaşı Kara Pilot Teğmen Memet Ali Çelebi'ye ayıran, Hava Kurmay Albay Cengiz Köylü, koğuş hayatlarını anlattı.

Harp Akademileri'nde birçok kurmay subay yetiştirdiğine dikkat çeken Köylü, "Teğmen Çelebi'nin ruhu doğuştan bir kurmay subay" dedi.

Albay Köylü, kah güldükleri kah hüzünlendikleri Hasdal günlerini şöyle anlattı:

Çelebi Teğmenle 9 Ocak 2009 tarihi sabahı Hasdal Askeri Cezaevinde tanıştım.

Biraz önce arz ettiğim hayal ürünün bilgi notuna dayanarak evim ve işyerim, silah arkadaşlarımın, eşim ve çocuklarımın gözü önünde alt üst edilerek hukuksuz bir şekilde gözaltına alındım ve İstanbul’a getirildim.Uzun bir gözaltı ve sorgulamadan sonra tutuklanarak Hasdal’da gece yarısı boş bir koğuşa konuldum.

Çok soğuktu, ranzaya uzandım ve üzerimi üç kat battaniyeyle örttüm. Tek düşüncem eşim ve çocuklarımdı. Onları düşündükçe endişelerim doruklara ulaştı. Onlara döneceğimi söylemiştim ama dönememiştim. Hayatım bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti,

iftiradan, yapılan haksız ve hukuk dışı muameleden kalbim duracak gibiydi. Cevaplandırmadığım, nedenini bulamadığım o kadar çok soru vardı ki, o an ölsem, bu sorular ve geride bıraktıklarım nedeniyle ruhum bu dünyayı terk etmez, ortalıkta gezinirdi.

Uyumaya çalıştım. Çok karışık rüyalar gördüm. Tek hatırladığım Hasdal’dan evime, aile ulaşmaya çalışmamdı.

Sabah sessizlik yok oldu. Cıvıl cıvıl genç seslerle uyandım. Gözümü açtığımda, karşımda bulunduğum koğuşa taşınan Çelebi Teğmen ve arkadaşları Noyan ve Eren Teğmenler vardı. “Komutanım geçmiş olsun, kahvaltı hazır, kalkın” dediler. Uyandım, birbirimize sarıldık, tanıştık. Yanıma fazla kıyafet almamıştım. “Ben üşüyorum” dedim. Birisi yünlü iç çamaşırının üstünü, diğeri de alt kısmını verdi. Giyinerek kahvaltıya oturdum. Kendimi güçlükle toparlayarak dik durmaya çalıştım. O an genç teğmenlerin güçlü hallerinden, neşelerinden büyük bir güç aldım, kendimi daha iyi hissettim.

O günden bugüne kadar Çelebi Teğmen’le aynı koğuşta yan yana yatıyoruz.Hasta olduğumda başucumdan hiç ayrılmadı. Nane, limon, bal gibi içeriğini hala çözemediğim sıcak içecekler hazırlayarak bana zorla içirip iyileştirmeye çalıştı. Üzüntümüzü, neşemizi, gücümüzü, her şeyimizi paylaştık. O benim evladım, üçüncü oğlum gibidir.

Bu güne kadar beraber yüzlerce kitap okuduk, birlikte Kuran’ı Kerim’in değişik meallerini baştan sona irdeledik, her düşüncemizle yorumlar yaptık ve bilgilerimizi paylaştık, birlikte dualar ettik.

Harp Akademilerinde öğretim elemanı olarak yüzlerce kurmay subay yetiştirdim, ama onun ruhu doğuştan bir kurmay subay.
Bir ambalaj kutusunun kartonuna çizilmiş, birebir helikopter gösterge paneli karşısına yan yana koyduğumuz iki sandalyeye oturarak eğitim uçuşları yaptık, o bilgilerini tazelerken, bazen kendimizi tutamayarak bazen gözlerimizi kapadık ve hayallerimizde Hasdal’dan firar ettik. İstanbul’a gökyüzünden baktık. Bazen, “Çelebi beni bugün çok sarstın, midem bulandı” diyerek espriler yaptım.

Onun altın gibi bir kalbi var, kalbinden en küçük kötülük geçmez. Onun Tanrı’ya olan inancı, ülke, bayrak ve Atatürk sevgisi kimseyle ölçülemez. Cesurdur, korkmaz, doğru bildiği yoldan asla ayrılmaz.

Onu tanısanız, içine ve beynine girseniz, o saf, temiz, yardımsever kalbini bir kez görseniz, bu iddianameyi yırtar atar, onu bir gün dahi burada tutmazsınız. Bu iddianamede yazılı şeyler ona ait değildir, gerçek değillerdir. Bırakın onu silaha arkadaşlarına, helikopterine, mavi gökyüzüne kavuşsun.

Keşke bu ülke yüzlerce, binlerce Çelebi’ye sahip olsaydı. Hasdal’da çok Çelebi var. Hasdal’da 100 civarında onurlu, şerefli, bu ülke için, bayrağı için gözünü kırpmadan canını verecek subay ve astsubay var. İçimizde suçunu kabul eden sadece bir kişi var. O da bir nedenle öfkesine sahip olamamış ve kardeşini vurmuş. Diğerlerinin hepsi dün dinlediğiniz Levent GÖKTAŞ Albay gibi DİJİTAL TERÖR’e ve İFTİRAYA maruz kalmış, hepsi masum… Dünya tarihinde hiçbir ülkede böyle bir zulüm ve iftira hüküm sürmemiştir. Hiçbir ülke kahramanlarını İFTİRALARLA zindana atmamış ve hukuka saygı perdesi altında seyirci kalmamıştır. Bir ülke bu çirkinliklerle asla onurlu bir şekilde yaşayamaz.

Buraya iddia davul ve zurnalarıyla gözlerden uzak tıkıldık, şimdiyse SESİMİZİ DUYURAMIYORUZ…! Hukuka olan güvenimizi yavaş yavaş kaybediyoruz ama Tanrı’ya olan inancımızı muhafaza ediyoruz. Birgün bu ülkeye adalet güneşi doğacak, karanlığın çirkinlikleri yok olacak, hakikatler bir bir ortaya çıkacak, bu iftirayı atanlar ve yanında olanlar kaçacak yer arayacak. Seyirci ve sessiz kalanlar ise utancından başlarını önüne eğecek..!




ASKERHABER, 27 Şubat 2011
Kullanıcı küçük betizi
Hücum [Bot]
Üye
Üye
 
İletiler: 27
Kayıt: Cmt Oca 08, 2011 18:59

Re: TSK'ya Balyoz Darbesi

İletigönderen bezgin » Çrş Mar 02, 2011 17:34

İşgâlciler ölmeli! :turkiye:

"Bir ülkenin nüfusunun yarıya yakın bölümünün bir bölgede, dörtte birinin bir şehirde yaşaması, başlı başına tezgahtır."
Kullanıcı küçük betizi
bezgin
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 1394
Kayıt: Prş Eki 30, 2008 1:35

Re: TSK'ya Balyoz Darbesi

İletigönderen Oğuz Kağan » Pzt Nis 04, 2011 11:47

Polis'ten Müthiş Yalan Rüzgarı!

(SÖZDE) Ergenekon davasının tutuklu sanığı emekli Albay Levent Göktaş’ın bürosunda bulunan 51 No’lu DVD’yi polisin hazırladığı ortaya çıktı.

Çelik ÇELİKYAMAN'IN HABERİ

Ümraniye davasında tutuklu yargılanan, emekli Albay Levent Göktaş’a kurulan polis tezgahı tüm belgeleriyle ortaya çıktı.

İşte madde madde ortaya çıkan tezgah:

* Polisler arama ve el koyma tutanağına sicil numaralarını yazmıyorlar.

* 51 No’lu DVD ve diğer dijital malzemenin imajını olay yerinde vermeyen polisler, Cumhuriyet savcılarının yazılarını bile dikkate almıyorlar.

* Mahkemenin talebi üzerine orijinal diye gönderilen DVD’nin Adli Emanet'te kırıldığı ortaya çıkıyor.

* Silivri Emniyeti, DVD üzerinde parmak izi araştırıyor fakat polislerin arama sırasında 7 kere ellediği DVD’de hiç parmak izi bulamıyorlar.

* Emniyet’in, “Kopya” diyerek mahkemeye gönderdiği DVD’nin ise orijinal DVD’nin bulunmasından bir hafta önce yazıldığı ortaya çıkıyor.

* İstanbul Emniyet Müdürlüğü Bilişim Suçları ve Sistemleri Şube Müdürlüğü’nün söylediği, “Tek yazımlık DVD’lerin imajının alınamadığına” dair yalan iki üniversitenin raporu ile yalanlanıyor.

* Bu arada DVD’nin çözüm tutanağının ise incelemeden 14 gün önce hazırlandığı ortaya çıkıyor.

KİMLİK GİZLEME ÇABASI

Emekli Albay Levent Göktaş'ın bürosuna gelen polisler, arama ve el koyma tutanağına, yasalara göre sicil numaralarını yazmaları gerekirken, bunu yapmak yerine gelişigüzel imzalıyorlar. (Belgesi için tıklayın)

İMAJLARI VERMİYORLAR

Aramada bulunduğu iddia edilen 51 nolu DVD ve diğer dijital malzemenin imajının, kanun gereği, olay yerinde alınmasını isteyen Göktaş ve avukatına, imaj alma cihazların az sayıda olduğu ve bu işlem olay yerinde yapıldığında çok uzun sürdüğü gerekçesi ile imajlar verilmiyor. Bunun üzerine Göktaş ve avukatı tutanağı bu durumu belirterek şerh koyup imzalıyorlar. (Belgesi için tıklayın)

POLİS SAVCI'LARI BİLE TAKMIYOR

Daha sonra Göktaş'ın avukatları İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Müdürlüğü (TEM) ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak 51 nolu DVD'nin imajını istiyorlar. (Belgesi için tıklayın) Hatta Cumhuriyet Savcısı Ercan Şafak da TEM'e bir yazı yazarak imajları istiyor (Belgesi için tıklayın) Fakat TEM ısrarla imajları vermemekte direniyor. Bunun üzerine Göktaş ve avukatları, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na yine müracat ederek aleyhte tek delil olan 51 No'lu DVD'nin delillerin karartılmasını önlemek ve üzerindeki parmak izlerinin zarar görmemesi için derhal muhafaza altına alınmasını istiyor. (Belgesi için tıklayın) Ardından Cumhuriyet Savcısı Murat Yönder de talebi yerinde bularak TEM'e yazı yazıyor ve 51 No'lu DVD'yi istiyor. (Belgesi için tıklayın) TEM yine söz konusu DVD'yi bu kadar talimata rağmen, yine savcıyı dahi yok sayarak teslim etmiyor.

BİLİRKİŞİ RAPORU ALIYORLAR

Göktaş ve avukatları, Yıldız Teknik Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi'nden DVD’nin, olay yerinde özüt ve imajının çıkartılmamış olması, imajının alınarak bir kopyasının şüpheliye verilmemesi nedeniyle, delilin orijinalliğini, bütünlüğünü ve değişmezliğini yitirdiğini, bu nedenle, şüpheye yer vermeyecek nitelikte delil toplanılması özelliklerini kaybettiği konusunda bilirkişi raporu alıyorlar.

MAHKEME İSTEYİNCE DVD ÇATLAK ÇIKIYOR

Son olarak 13. Ağır Ceza Mahkemesi devreye giriyor ve Emanet Memurluğu'na müzekkere yazarak orijinal 51 Numaralı DVD’yi tetkik ve inceleme yapmak üzere mahkemeye istiyor. Fakat Emniyet, bu sefer üzerinde Göktaş'ın adı veya herhangi bir işaret bulunmayan bir DVD gönderiyor. Mahkeme de Silivri Emniyet Müdürlüğü'nden bu Orijinal DVD üzerinde parmak izi incelemesi yapmak üzere olay yeri inceleme ekibi istiyor. Ekibin yaptığı inceleme sonucu, "Materyal üzerinde yapılan kontrolde materyalin gözle görülür biçimde tozlu olduğu, DVD üzerinde kısmi çatlağın bulunduğu ve bu halde fotoğrafının çekildiği, DVD dış kısmında tozlama yöntemi kullanılarak yapılan parmak izi araştırmasında herhangi bir bulgu elde edilemediğinde dair rapor veriyor. (Belgesi için tıklayın)

OYSA 7 KERE ELLEMİŞLER

Bu arada, arama sırasında Avukat Özge Evci'nin odasına giren polislerin 14 dakika boyunca DVD'ye tam 7 kere temas ettikleri ortaya çıkıyor. Buna rağmen Silivli Emniyeti'nin yaptığı araştırmada DVD üzerinde olması gereken polislerin parmak izi de çıkmıyor.

(İLGİLİ GALERİ) POLİSLER 51 NO'LU DVD'Yİ BÖYLE ELLEMİŞLER


POLİSLER 51 NO'LU DVD'Yİ BÖYLE ELLEMİŞLER


DVD'deki çatlağın ise merkezden kenara doğru, yani DVD'nin üretim seri numarası, yazılım kodları ve depolama merkezinin de içine alacak şekilde çatladığı dikkat çekiyor. Bu da DVD'nin hangi fabrikada ne zaman üretildiğini, hangi zaman diliminde ne kadar veri ve hangi IP numalaralı bilgisayarda oluşturulduğu bilgilerine ulaşılmayı imkansız hale getiriyor.

MAHKEMEDEN EMNİYET HAKKINDA SUÇ DUYURUSU

Bunun üzerine 13. Ağır ceza Mahkemesi, usulüne uygun olarak muhafaza edilmemesi sebebiyle kırık olduğu anlaşılan 51 Numaralı DVD’nin zarar görmesine neden olan görevliler hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunuyor. Yani mahkeme de, bir anlamda DVD'nin orijinal delil olma özelliğini kaybettiğini doğrulamış oluyor.

KOPYA ORİJİNALDEN ESKİ ÇIKIYOR

Bu arada orijinal DVD'nin kullanılamayacını fark eden Bunun üzerine 13. Ağır Ceza Mahkemesi, İstanbul TEM'e 51 No'lu DVD'nin kopyasının olup olmadığını soruyor. Emniyet bunun üzerine DVD'nin kopyası diyerek bir DVD gönderiyor. (Belgesi için tıklayın) Mahkemenin atadığı bilirkişinin DVD'yi inceledikten sonra hazırladığı raporda şok bir gerçek daha ortaya çıkıyor. Kopya denilen DVD'nin 31 Aralık 2008 tarihinde, yani orijinal denilen DVD'nin bulunduğu tarih olan 7 Ocak 2009'tan tam bir hafta önce oluşturulduğu anlaşılıyor. Yani Emniyet zaten kopya DVD'yi hazırlamış durumda. Bu arada yine bilirkişi raporuna göre, DVD'yi kopyalayan kişi öyle usta ki, işleminde bilgisayarı tekil olarak tanımlayacak herhangi bir veriyi kopyalamıyor. Yani hangi bilgisayardan yazıldığını bulmak olanaksız hale geliyor.

POLİS YALAN SÖYLÜYOR

Bu arada İstanbul TEM, mahkemeye bir yazı yazarak (Belgesi için tıklayın) Ankara Emniyeti'nin aramada el koyduğu DVD'nin imajı alınmadan kendilerine gönderildiği itiraf ediyor. TEM aynı yazıda İstanbul Emniyet Müdürlüğü Bilişim Suçları ve Sistemleri Şube Müdürlüğü'ne bir yazı yazarak 51 No'lu DVD'nin incelemesini yapılmasını, imajının alınarak kendilerine gönderilmesini istediklerini de bildiriyor. Bilişim Suçları ve Sistemleri Şube Müdürlüğü ise cevap yazısında DVD'nin DVD-R olduğu, yani sadece bir defa yazılabilen DVD olduğunu ve bu nedenle imajının alınamadığı bildiriyor (Belgesi için tıklayın) Ayrıca DVD'lerin 23 Ocak 2009'da, bir kopyası Göktaş ve avukatına verilmeden Adli Emanet'e aldırdığına dair bir yazı yazıyor.

ÜNİVERSİTE POLİSİ YALANLIYOR

Bunun üzerine emekli Albay Levent Göktaş'ın avukatlarının isteği üzerine, Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Bilgisayar Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ata Önal konuyla ilgili bir rapor hazırlıyor. (Belgesi için tıklayın) Raporda, "CD-DVD üzerinde RW özelliği yoksa yani DVD’de –R veya +R ibaresi varsa İstanbul Bilişim Suçları Şube Müdürlüğünün belirttiğinin aksine CD-DVD değişik oturumlarda yazılmak şartıyla bir sefere mahsus tam dolana kadar müteakip defalarda yazım işlemine tabi tutulabilir. Yani farklı sessionlarda (oturumlarda) ancak CD-DVD kapasitesi tam olarak dolana kadar veya CD-DVD’de Track Close işlemi yapılana kadar yazım yapmak mümkündür" deniliyor. Yani üniversite Bilişim Suçları ve Sistemleri Şube Müdürlüğü'nü yalanlıyor. Yazıda ayrıca; Eğer CD-DVD-R’lerde CD Track Close işlemi yapılmamış ise, aynı klasörde ve aynı isimde olmak kaydıyla CD-DVD’nin farklı bir session olarak yazılması mümkün olup bu sayede yeni kaydedilen dosya aktif olarak görülecektir, deniliyor. Benzer yönde rapor veren, İstanbul Teknik Üniversitesi'nden Prof. Dr. Eşref Adalı da CD üzerine kayıt sonlandırma işlemi yapılmadı ise yeni kayıt eklenebilir. Tek yazmalık CD boş ise yeni kayıt eklenebilir" diyor.

BAŞKA SORUŞTURMADA İMAJ ALINMIŞ

Bu arada Ümraniye davasında tutuklu bulunan İnönü Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu'nun ev ve işyeri aramasında el konulan ve polis tarafından hazırlanan Medya İnceleme Raporuna göre 3, 4, 5, 8, 9 numara ile numaralandırılan DVD’lerin hepsinin tek yazımlık DVD-R olduğu ortaya çıkıyor.

ÇÖZÜM TARİHİ İNCELEMEDEN 14 GÜN ÖNCE

Savcılık sorgusunda esas alınan ve basına da servis edilen DVD çözüm tutanağında ise çözüm tarihi 8 Ocak 2009 olarak yer alıyor.

Yani Bilişim Suçları ve Sistemleri Şube Müdürlüğü inceleme yapmadan tam 14 gün önce. Böylece inceleme yapılmadan çözüm tutanağı hazırlanmış oluyor. Bu da DVD'nin çözüm tutanağını zaten hazır olduğunu gösteriyor. Ya da Emniyet 51 Numaralı DVD’yi Göktaş ve avukatı da hazırda iken, delil torbasını saat 23:55’de açar açmaz 5 dakika içinde incelemiş ve çözüm tutanağını hazırlamış ya da delil torbası açılmadan önce zaten DVD çözüm tutanağı hazırmış.


Askerhaber.com, 31 Mart 2011
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: TSK'ya Balyoz Darbesi

İletigönderen Oğuz Kağan » Prş Nis 28, 2011 18:14

Fırtına: İhanete Uğradık... İhanetin Cevabı Mutlaka Bulunur Veyahut Alınır!

Karanlık bir zihniyet tertiplediği bir iftira kampanyası ile beni, bizleri suçluyor, tutuklatıyor. Bu oyun bana, William Shakespeare’in ‘Julius Caesar’ trajedisini anımsatıyor. Biz ihanete uğradık. Tarih bunu böyle söylemiştir. İhanetin cevabı mutlaka bulunur veyahut alınır.

BALYOZ Planı iddialarına ilişkin İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi’nde görülen davanın 23. duruşmasında eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına ifade verdi. Fırtına, “Karanlık bir zihniyet, tertiplediği bir iftira kampanyası ile beni, bizleri suçluyor, tutuklatıyor. Bunu üzüntü ile karşılıyor ve kınıyorum” dedi.

Emir, rica olmadı

Fırtına, dönemin Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının bu iddianamede belirtilen suçlama kapsamında, kendisine hiçbir emir, direktif vermediklerini ve bir ricalarının olmadığını anlatarak, iddianamede, “Hiyerarşi dışı bir yapının tespit edildiğinin” belirtilmesine rağmen, kendisinin içinde olduğu böyle bir yapı olmadığını, iddianamede bunu destekleyen bir veri de bulunmadığını söyledi. Fırtına, “Tek isteğim asıl suçluların burada yargılanıyorken görmektir. Ben yaşarken o günü görmek istiyorum” dedi. Balyoz Planı iddialarının söz konusu edildiği dönemde TSK’nın başında bulunan orgeneral ve oramirallerin yarısının 1960 yılından Çetin Doğan’ın devresi olduğunu ve kalanların da 1961 ve 1962 devrelerine ait olduğunu dile getiren Fırtına, savunmasını şöyle sürdürdü: “Özden amiral ve ben, 1962’liyiz. Arada Genelkurmay İkinci Başkanlığı görevinde Yaşar Büyükanıt gibi, LSE Komutanlığındaki Oktar Ataman gibi 1961’li generaller var. Şimdi soruyorum, sayın Çetin Doğan, kendi devre arkadaşları varken, niye 2 tane 1962’liyi yanına alsın? Niye 1962’liler birkaç ay sonra emekli olacağı belli olan sadece Çetin Doğan’la sonucu ne olacağı belli olmayan bir serüvene kalkışsınlar?”

Fırtına, 45 yıllık havacılık hayatı boyunca, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türk milletini, Anayasa ve yasalarında belirtilen değer ve düzenlerini, menfaatlerini korumak ve savunmak için çalıştığını anlatarak, şunları kaydetti: “Buna karşın, karanlık bir zihniyet ise tertiplediği bir iftira kampanyası ile beni, bizleri suçluyor, tutuklatıyor. Üzüntü ile karşılıyor ve kınıyorum. Bu suçlama beni ve burada bulunanları, darbeci, cuntacı, terörist ilan etmiştir. Reddediyorum. Bu oyun bana, William Shakespeare’in ‘Julius Caesar’ trajedisini anımsatıyor. İddianamede bana yöneltilen suçla ilgili içinde olmadığım, hiçbir şekilde yapmadığım durum ve fiilleri varmışcasına kurgulayan ve göstermeye çalışan bir iftira ve daha doğrusu bir terör örgütünün saldırıları ile karşı karşıya bulunmaktayım.”

Alkışlanan sözler

Fırtına, son perdesinden alıntı yaptığı Julius Caesar trajedisinde anlatılmak istenenin nereden bakılırsa bakılsın, değişmeyen ya da affedilmeyen tek şeyin ihanet olduğunu vurgulayarak, “Biz ihanete uğradık. Tarih bunu böyle söylemiştir. İhanetin cevabı mutlaka bulunur veyahut alınır” diyerek savunmasını tamamladı. Fırtına’nın bu sözleri bazı sanıklar tarafından alkışlanınca mahkeme başkanı sanıkları uyardı.

Brutus, şeref vatanseverlik

‘Julius Caesar’, William Shakespeare’in, konularını Eski Yunan ve Roma tarihinden alan oyunlarından en ünlüsüdür. Bu oyunda dürüst ve erdemli bir kişiliği olan Marcus Brutus, Roma İmparatoru olmasını önlemek amacıyla, arkadaşlarıyla birlik olup çok sevdiği Julius Caesar’ı özgürlük adına öldürür. Ama bu ölüm, cumhuriyetin yok olmasını önleyemeyince de kendi canına kıyar. Oyunda en önemli karakter Caesar değildir. Oyunun üçüncü sahnesinde de ölür. Oyunun asıl kahramanı Brutus olup, oyunda Brutus’un yaşamı üzerinden şeref, vatanseverlik ve dostluk gibi prensiplerin birbiriyle nasıl çelişebildiği anlatılır.


Hürriyet, 27 Nisan 2011





Çetin Doğan: Atlantik ötesinden kumpaslar kurmuşlar!

Doğan: Bunun iftira olduğunu bile bile bunun içinde olanları lanetliyorum.

''Balyoz Planı'' davasının tutuklu sanıklarından emekli orgeneral Çetin Doğan, ''Benim hakkımda bazı çevreler Atlantik ötesinden kumpaslar kurmuşlar'' dedi.

İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda görülen duruşmada savunmasının ardından çapraz sorgusuna geçilen Nejat Bek'e üye hakim Ali Efendi Peksak, ''iddianamede yer alan plan seminerinde imzanız var. Katılmadığınız plana imza atmak doğru mu?'' diye sordu.

Bek de, bu plan seminerinin bir süreç olduğunu, hazırlık ve sonuç aşaması bulunduğunu belirterek, kendisinin parafının bulunmasının kurmay başkanlığında görevli olmasından kaynaklandığını kaydetti.

Karargahta emir verme yetkisinin olmadığını dile getiren Bek, plan seminerlerinde görevi gereği koordinasyonu sağladığını anlattı.

Bek, seminerdeki ses kaydının ordu komutanının emriyle alındığını ifade ederek, bunun arşivde bulunması konusunun da komutanın emrine bağlı olduğunu söyledi.

Bunun üzerine söz alan emekli Orgeneral Çetin Doğan, ''Ben bunun kaydını aldım. Eğer bir darbe planı olsaydı neden kaydedilsin. Ben 'kayıt altına alınsın' dedim'' şeklinde konuştu.

Söz konusu harp planının provasız olduğunu anlatan Doğan, ''Burada maksadını aşan ifadeler olmuş olabilir. Ama bu bir eğitim programıdır. Bu emri ben verdim'' dedi.

Nejat Bek, Cumhuriyet Savcısı Savaş Kırbaş'ın, ''Söz konusu seminerin koordinesini siz yaptınız. Daha önce böyle bir şey yapıldı mı?'' sorusuna seminerin sadece bir defa yapıldığı yanıtını verdi.

-''PLAN SEMİNERİNDE NEDEN GÖRÜNTÜ KAYDI YOK?''

Savcı Kırbaş'ın, ''Bu seminer provasız yapıldı. Başka provasız yapılan seminer oldu mu?'' sorusuna Bek, ''Hayır. Provasız yapılan da var yapılmayan da. Bu komutana bağlı'' cevabını verdi.

Savcının, ''seminerde ses kaydı alınıyor da neden görüntü kaydı alınmadı?'' sorusuna, araya giren Çetin Doğan, ''Ordunun o zaman görüntü almasına imkan da yoktu, lüzum da yoktu. Ses almak için bir görevli, bir subay var. Hiçbir plan seminerinde görüntü kaydı alınmadı. Ses kaydı yapılması emrini de ben verdim'' diye yanıt verdi.

Doğan, Savcı Kırbaş'ın ses kaydının alınmasına neden gerek duyulduğu şeklindeki sorusuna da, ''Bu seminerdeki çok ciddi konular için...'' diye cevap verdi.

Savcı Kırbaş'ın ''Bu seminer ciddi, diğerleri ciddi değil miydi?'' sorusu üzerine Doğan, şunları kaydetti:

''Bunun iftira olduğunu bile bile bunun içinde olanları lanetliyorum. Allah belalarını versin. Benim 1997 yılında Korgeneral iken hakkımdaki imzasız bir mektubun 'Ergenekon' davasında bulunduğunu biliyor musunuz? Benim hakkımda bazı çevreler Atlantik ötesinden kumpaslar kurmuşlar. Ama bunu başaramayacaklar. İyi ki ses kaydını almıştım yoksa bugün ses kaydı olmasaydı bu iftira çok daha ileri gidebilirdi.''

Duruşma, diğer sanıkların savunmasıyla devam ediyor.


Gerçek Gündem, 28 Nisan 2011





Fırtına: Şaşırmıyorum artık. Bizi hedef almışlar, kellemizi almak istiyorlar!

''Balyoz Planı'' davasının tutuklu sanıklarından eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, Eskişehir'de ele geçirilen belgeler konusunda ''Şaşırmıyorum artık. Bizi hedef almışlar, kellemizi almak istiyorlar. Biz bu millete hizmet ettik, ister inanın ister inanmayın. Çıldıracağım artık'' dedi.

İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada çapraz sorgusu yapılan Fırtına, kimseden emir almadığını, kendi emrindeki komutanlardan hiçbirine görev vermediğini, akademi öğrencisine değil de komutana emir verilmesi gerektiğini söyledi.

Fırtına, hastanede tedavisi devam eden ve hakkında yakalama kararı çıkarılan sanıklardan Ergin Saygun'a geçmiş olsun dileğinde de bulundu.

Üye hakim Ali Efendi Peksak da, dosyadaki 18 numaralı klasörde ''Ergenekon'' sanıklarından Fikret Emek'ten ele geçirilen 5 numaralı disk ile Muzaffer Tekin'den elde edilen 16 numaralı CD'de, Fırtına'nın da katıldığı belirtilen bir toplantıdan söz edildiğini, Fırtına'nın burada ''Kasırga'' kod adını kullandığının yer aldığını söyledi.

Peksak, toplantıda Fırtına'nın ''Hükümet yol almaktadır. Değiştirme şartlarını bulmamız lazım. Halkın ümidi bu hükümette olmamalı. Yerel seçimleri hafife almamalıyız'' şeklinde beyanda bulunduğunun iddia edildiğini de kaydetti.

Sanık Fırtına ise, ''Bu isimleri hiç tanımıyorum. Yüz yüze gelmedik. İsmen ve cismen tanımıyorum. Niye bana böyle bir şeyi söylüyorlar, onu da bilmiyorum. Eğer bunlar darbe günlükleriyle ilgiliyse de, o konuda savcıya uzunca bir ifade vermiştim'' dedi.

-ESKİŞEHİR'DEKİ BELGELER-

Hakim Murat Üründü de, Eskişehir'deki aramada Oraj ve Suga planlarıyla ilgili belgelerin çıktığını belirterek, Fırtına ve eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek'e bu belgeleri inceleyip inceleyemediklerini sordu.

Fırtına'nın belgelere sadece baktığını dile getirmesi üzerine, 15 adet belge olduğunu belirten Üründü, ''Önceki açıklamalarınız geçerli mi?'' diye sordu.

Açıklamalarının geçerli olduğunu ifade eden Fırtına, ''Önüme çıkanların ne olacağını görüyorum'' dedi.

Bu arada sanıkların oturdukları yerden konuşmaya devam etmesi üzerine Fırtına, ''İzin verirseniz tamamlamak istiyorum'' diyerek sanıkları uyardı.

Fırtına, Hakan Büyük'ü tanımadığını anlatarak, kendisinin 2003 Ağustos ayında emekli olduğunu, Büyük'ün de aynı dönemde geldiğini belirterek Büyük ile karşılaşmadığını, görünce de tanıyıp tanıyamayacağını bilemediğini söyledi.

Üründü'nün, dava konusu belgelerin Büyük'ün evinde de ele geçirildiğini ifade etmesi üzerine Fırtına, ''Ben şaşırmıyorum artık. Bunlar bana yöneltilmiş acayip bir şey. Bizi hedef almışlar, kellemizi almak istiyorlar. Biz bu millete hizmet ettik. Gerçek bu. İster inanın ister inanmayın. Çıldıracağım artık'' şeklinde konuştu.

Özden Örnek ise yaklaşık 9 saat savunma yaptığını, 11 numaralı CD'nin sahte olduğuna ilişkin 83 tespit sunduğunu dile getirerek, ''Her çıkan yeni belge CD 11'e gönderme yaparsa bu sahtedir. Nereden çıkarsa çıksın. Önemli değil. İçeriği 11 numaralı CD'ye gönderme yapıyor'' dedi.

Eskişehir'de ele geçirilen belgeleri dün akşam incelediğini belirten Örnek, hakim Üründü'nün ''11 numaralı CD'nin dışında da belge var'' sözleri üzerine, ''Bunların hiçbiri gerçek değil. Büyük'ün ismini ilk defa okudum'' diye konuştu.

-AVUKATLARIN TALEPLERİ-

Sanıklardan Mehmet Yoleri'nin avukatı Eyüp Sabri Gürsoy da, dosyaya gelen Eskişehir'deki aramalara ilişkin belgelere değinerek, kanaatlerini açıklayan polisler ile gazeteci Mehmet Baransu hakkında mahkemenin suç duyurusunda bulunmasını istedi.

Sanık avukatlarından Kemal Yener Saraçoğlu da, dosyadaki dijital kayıtların ihbar maillerine dayalı olarak bulunduğunu, ancak ihbarı yapanların kaynağının belirlenmediğini söyledi. Saraçoğlu, Eskişehir'deki aramaya ilişkin ihbarı yapan kişinin belirlenmesiyle ilgili bir çalışma yapılıp yapılmadığının savcılıktan sorulmasını talep etti.

Eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın avukatı Hüseyin Ersöz de, bugüne kadar ihbar e-postalarının kimler tarafından gönderildiğinin tespit edilmediğini, Eskişehir'dekini gönderenin de tespitinin yapılmadığını ileri sürdü.

Bu aramayla ilgili arama ve el koyma kararının da olmadığını ifade eden Ersöz, mahkemenin bu verilerle ilgili hukuka uygunluk denetimi yapmadan soru yönelttiğini söyledi.

Ersöz, ''Bu soruşturmayı kim yürütüyor? Kolluk mu, yoksa iddia makamı mı?'' diyerek, bu hukuka aykırı halleri bir kenara bırakarak suç üretmek amacıyla yazılan tutanakta kanaatlerine yer veren polislerin de, sanıkların tahliye edilmesi yönünde görüş bildiren İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Şeref Akçay'a cevap verdiklerini savundu.

''Bakın, 'icra hareketlerine geçilmiştir' diyorlar. Ne cürettir'' diyen Ersöz, mahkemenin acil olarak öncelikle bu dokümanların hukuka aykırı olup olmadıklarına ilişkin bir karar vermesi gerektiğini ifade etti.

Duruşma, Nejat Bek'in savunmasının alınmasıyla devam ediyor.


İnternetajans.com, 28 Nisan 2011





Engin Alan: Özkök ve Yalman cevap versin!

Engin Alan "Zaman bu zaman. Bu iki general (Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman) bu mahkemeye gelip, bize açık ve net bir şey söylemelidirler. Balyoz diye bir şey var mı yok mu?" dedi.

"Balyoz Planı" davasının tutuklu sanığı emekli Korgeneral ve MHP İstanbul 1. Bölge milletvekili adayı Engin Alan "Zaman bu zaman. Bu iki general (Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman) bu mahkemeye gelip, bize açık ve net bir şey söylemelidirler. Balyoz diye bir şey var mı yok mu?" dedi.

Alan, Özkök ve Yalman’ın "Balyoz Planı var" diyorlarsa yanıtlamalarını istediği soruları şöyle sıraladı:

1-
"Balyoz varsa neden bu konuda komutan olarak yetkilerini kullanmadılar, gereğini yapmadılar.

2- Neden seminerden 5 ay sonra 2003 Ağustos’taki şurada Fırtına generali ve Örnek amirali çok yetkili kuvvet komutanlıklarına getirdiniz?

3- Neden seminerden 5 ay sonra Şükrü Sarıışık Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğine getirildi.

4- Metin Yavuz Yalçın neden Harekat Başkanlığına getirildi?

5- Beni tankı, topu, tüfeği olmayan pasif bir göreve atamak yerine Türkiye’nin Yunanistan bölgesinden sorumlu olan 2. Kolorduya komuta görevine neden devam ettirdiniz?

Bu iki emekli komutan bu soruların yanıtını vermedikçe sağlıklı yargılama yapılamaz. Biz de burada suçsuzuz diye debelenir dururuz. Bir yandan da Eskişehir’de olduğu gibi tezgahlar sürer gider."

İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunmasını yapan tutuklu sanık 8. Kolordu Komutanı Korgeneral Mustafa Korkut Özarslan, dava konusu seminerin hiçbir konu gizlenmeden yapıldığını belirterek, hiçbir delile dayanmayan, kanaatlere dayalı tüm suçlamaları reddettiğini söyledi.

Özarslan’ın avukatı Tolga Akalın ise Gölcük’ten sonra Eskişehir’den de dosyaya yeni deliller gönderildiğine dikkati çekti.

Bir taraftan kovuşturmanın, diğer taraftan da soruşturmanın yapılmasının ceza yargılamasının mantığına ters olduğunu ifade eden Akalın, "Yeni sahte deliller üretilmeye başlandı. Burada bir yargılamadan bahsetmek mümkün değil. Bu yargılama değil, tiyatro faaliyetidir. Biz tiyatronun ilk perdesinde sahne almayacağız. Defalarca sahteliği ispatlanan bu iddialar karşısında susma hakkını değil, ’gülme hakkını’ kullanıyoruz. Müvekkilim sorulara yanıt vermeyecek" dedi.

Başkan Ali Alçık, avukat Akalın’ın mahkemeyi tiyatroya benzetmesinin savunma kapsamını zorladığını belirterek uyardı.

Özarslan’ın yanıtlamayacağını söylemesi üzerine soru sorulmadı.

Tutuklu sanıklardan emekli korgeneral ve MHP İstanbul 1. Bölge milletvekili adayı Engin Alan da "Biz bu ömrü onurumuz, şerefimiz itibarımız için yaşadık. Bu değerlerimizi hedef alan, fırsat bilen alçaklarca hayasızca saldırmasına zemin yaratarak, tek bir satırı bile doğru olmayan düzmecelerle dolu bu rezil iddianameyi baştan sona şiddetle reddediyorum. Olmayan şeyin ispatı olur mu?" diye konuştu.

İmzasız dijital belgelerin delil kabul edilemeyeceğini, iddia sahiplerinin iddialarını ispatla mükellef olduklarını ifade eden Alan, "Bu ülke, bu devlet, bu memleket bölünmesin diye hayatlarını hiçe sayan yiğitlere, kahramanlara ’cuntacı, darbeci’ diyen, haddini bilmeyen densizler zamanı gelince yaptıklarının hesabını, hukuki bedelini mutlaka ödeyecektir. Bundan kaçış yoktur. Adaletten kaçsalar da tarihten kaçamayacaklardır" şeklinde konuştu.

-ÖZKÖK VE YALMAN’IN YANITLAMASI İSTENİLEN SORULAR-

Dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök ile Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Aytaç Yalman’ın "Ben bilmem o bilir, zamanı gelince konuşurum" gibi sözler söylediklerini belirten Alan, bu sözlerin davaya hiçbir katkısı olmadığını söyledi.

"Zaman bu zaman. Bu iki general bu mahkemeye gelip bize açık ve net bir şey söylemelidirler. Balyoz diye bir şey var mı yok mu? Balyoz yoksa mesele de yok" diyen Alan, Özkök ve Yalman’ın "Balyoz Planı var" diyorlarsa yanıtlamalarını istediği soruları şöyle sıraladı:

"Balyoz varsa neden bu konuda komutan olarak yetkilerini kullanmadılar, gereğini yapmadılar. Neden seminerden 5 ay sonra 2003 Ağustos’taki şurada Fırtına generali ve Örnek amirali çok yetkili kuvvet komutanlıklarına getirdiniz? Neden seminerden 5 ay sonra Şükrü Sarıışık Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğine getirildi. Metin Yavuz Yalçın neden Harekat Başkanlığına getirildi? Beni tankı, topu, tüfeği olmayan pasif bir göreve atamak yerine Türkiye’nin Yunanistan bölgesinden sorumlu olan 2. Kolorduya komuta görevine neden devam ettirdiniz? Bu iki emekli komutan bu soruların yanıtını vermedikçe sağlıklı yargılama yapılamaz. Biz de burada suçsuzuz diye debelenir dururuz. Bir yandan da Eskişehir’de olduğu gibi tezgahlar sürer gider."

Alan, mahkemeden semineri gözlemci olarak izleyen 15 subayın da tanık olarak çağrılmasını isteyerek, gözlemci raporunun açıklanmasını istedi.

Yeni belge sırasının İstanbul ve Bursa Jandarma Komutanlıklarına geldiğini belirten Alan, "Hayırlı haberlerinizi, ihbar mektubu gibi düzmece belgelerinizi bekliyoruz" dedi.

Engin Alan savcılık ifadesine ilişkin düzeltme yapmak istediğini belirterek, "Bana Atatürk’ün Büyük Nutku’nda Anadolu isyanları sırasında iç tehditler konusundaki sözlerini söyleyip söylemediğim sorulmuştu. O zaman hatırlamamıştım. Evet söyledim" diye konuştu.

Alan’ın avukatı Ayhan Nacak da tahliye kararı veren hakimlerin çocuk mahkemelerine gönderildiğini belirterek, oluşan korku ve endişe nedeniyle hakimlerin yarım saat içinde tutuklama kararı vermek zorunda kaldıklarını ileri sürdü.

Nacak, "23 yıl dağlarda yaşamış, terörle mücadele etmiş, 5 kere 1 saniye farkla ölümden dönmüş kişiyi terörist ilan ettiniz" diyerek, mahkemenin dava konusu belgelerin ordudan nasıl çalınıp çalınmadığına ilişkin araştırma yapması gerektiğini söyledi.

"Burada olanların suçsuz olduğuna Allah’a inandığım kadar inanıyorum" diyen Nacak, darbe çalışmalarının gizli olduğunu, 3 kişiden fazla olunca buna darbe denilemeyeceğini savunarak, "Burada bir tek Hasan Mutlucan kalmış. O da olsa tam olurdu" dedi.

Tutuklu sanıklardan eski MGK Genel Sekreteri emekli Orgeneral Şükrü Sarıışık ise suçlamalarla ilgili dolaylı ya da dolaysız bir alakasının olmadığını, atılı suçu işlemediğini belirterek, "Kendimizden bir korkumuz olsa, bir sıkıntımız olsa tedbirleri önceden alırız" dedi.

Sarıışık, "Suçlamalar tamamen subjektif değerlendirmeler, yorum ve kanaatlerden oluşup, hukuki dayanaktan yoksun, tamamen asılsız iddialardır. 44 yılımı, TSK’nın kutsal çatısı altında geçirdim. 66 yıllık yaşamım boyunca yasalara ve hukuka aykırı hiçbir oluşum ve faaliyetin içinde bulunmadım" diye konuştu.

Duruşma, Sarıışık’ın savunmasıyla sürüyor.


GAZETE5, 28 Nisan 2011
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: TSK'ya Balyoz Darbesi

İletigönderen bezgin » Çrş May 18, 2011 15:13

BOP Eşbaşkanı: "Balyoz'la, intikam alıyoruz"



Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Ankara Ticaret Odası'nın “Rekortmenler Plaket Töreni”nde konuştu. Erdoğan konuşmasında Çanakkale’de yaşadığı bir olayı anlattı ve “Bir ülkenin başbakanı anma törenine gider de bir Korgeneral ayağa kalkmaz mı. Kalkması gerekir. Kalkmadığı takdirde bedelini öder. Bedelini de ödedi. Çanakkale’de anma törenlere gidiyoruz bu beyefendi ayağa kalkmadı. Ondan sonra gereği yapıldı o ayrı mesele. Ama şimdi bakın gideceği yeri o da buldu” dedi.Başbakan’ın toplantıda yaptığı konuşmada sözünü ettiği korgeneralin kim olduğu merak konusu olurken ismi geçen konutanın Balyoz Davası’nda tutuklanarak Silivri Cezaevi'ne konulan MHP Milletvekili adayı Korg. Engin Alan olabileceği iddia edildi.

ERDOĞAN ATO'DA KONUŞTU

Erdoğan, “Ankara, bugün artık sadece Hakkari'nin, Edirne'nin, Muğla'nın, Iğdır'ın değil, Bağdat'ın Kabil'in, Trablus'un, Kudüs'ün, Saraybosna'nın dahi yanı başında, bir el uzatımı mesafesinde duruyor. Bugün Ankara, sadece Türkiye'nin değil, bütün mazlum ve mağdur coğrafyaların, yoksul milletlerin umudu, umut ışığı olmak gibi bir misyonu taşıyor. Dünyanın neresinde olursa olsun, her denklemde Ankara hesaba katılıyor. Her konuda artık Ankara'nın ne diyeceği bekleniyor” dedi.
Konuşmasına, Ankara'da, gelir vergisi, kurumlar vergisi ve ihracat dalında rekor kıran iş adamlarını tebrik ederek başlayan Erdoğan, ATO Başkanlığına seçilen ve kendisi de bir rekortmen olan Salih Bezci ile arkadaşlarına başarılar diledi.

Başbakan Erdoğan, önceki gün Ankara'da seçim çalışmaları kapsamında 3 ilçede miting gerçekleştirdiğini, bunun yanında, İvedik Organize Sanayi Bölgesinde bir resmi açılış yaptığını, hem İvedik hem de Ostim'e hitap edecek çok önemli eserleri Ankara'ya kazandırdıklarını ifade etti

Engin Alan olayı böyle anlatmıştı

Sözcü Gazetesi’nde geçen yıl konu ile ilgili olarak yer alan haberde ise Engin Alan’ın, Erdoğan'ın bugün dile getirdiği olayla ilgili ifadeleri vardı. Çanakkale'de görev yaptığı yıllarda Erdoğan'a karşı sergilediği tavrı anlatan Alan, "18 Mart törenlerinden Kolordu olarak biz sorumluyduk. Bütün program yapıldı. Bana Vali aracılığı ile haber gönderiyor, 2 saat geç gelecekmiş, töreni geç başlatsınlar diyor! Kabul etmedim, emir değişmez dedim. O da zamanında gelmek zorunda kaldı. Konuşması bitti. Ayağa kalkmadım, alkışlamadım. Olay budur." diye konuştu.




Muhalif Gazete, 18.05.2011
İşgâlciler ölmeli! :turkiye:

"Bir ülkenin nüfusunun yarıya yakın bölümünün bir bölgede, dörtte birinin bir şehirde yaşaması, başlı başına tezgahtır."
Kullanıcı küçük betizi
bezgin
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 1394
Kayıt: Prş Eki 30, 2008 1:35

Re: TSK'ya Balyoz Darbesi

İletigönderen Oğuz Kağan » Prş Haz 16, 2011 21:28

Bilirkişi 'hayal ürünü' dedi

'Balyoz Planı' davasında mahkemeye ulaşan bilirkişi raporu, sanıkları rahatlatacak.

''Balyoz Planı'' davasında, tutuklu sanıklar Emin Küçükkılıç ve Kasım Erdem'in savunmaları tamamlandı.

-BİLİRKİŞİ RAPORU-

Bu arada, Genelkurmay Başkanlığı Hava Kuvvetleri Komutanlığının, Gölcük Donanma Komutanlığında 6 Aralık 2010'da yapılan aramada bulunan ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı ile ilgili hususları içerdiği iddia edilen dosyaları inceleyen bilirkişi heyetinin raporu da mahkemeye ulaştı.

Raporda, 5 nolu hard disk içerisinde ''Oraj Hava Harekat'' adı altında bulunmuş 42 adet dosyaya ilişkin Hava Kuvvetleri Komutanlığının yürüttüğü idari soruşturma kapsamında bilirkişi incelemesi yapıldığı kaydedildi.

Raporun sonuç ve değerlendirme bölümünde, 6 uzman tarafından gerçekleştirilen incelemede personel, teknik analiz ve içerik itibariyle değerlendirme yapıldığı kaydedildi.

Personel açısından yapılan incelemede, dava konusu planın yapılanmasında yer aldığı iddia edilen personelin büyük bir kısmının dosyalarının 3-6 Şubat 2003 tarihlerinde bilgisayar ortamında oluşturulduğu görüntüsü verildiği ifade edilerek, şöyle denildi:

''30 Ağustos 2003 tarihinde Hava Kuvvetleri Komutanlığını üstlenecek bir pozisyonda görev yapan Halil İbrahim Fırtına'nın bu göreve gelmesinden 7 ay önce selefi Orgeneral Cumhur Asparuk'un tesirsiz hale getirilmesini kapsayan illegal bir yapılanmanın öncülüğünü üstleniyor olması akla ters bir muhakemedir.''

-İÇERİK ANALİZİ-


Belgelerin teknik incelemesinde ise ''İhtimalat planı'' , ''Özel flo eğitim.doc'' ve ''Kapak.doc'' gibi dosyaların sayfa düzenlerindeki teknik benzerliklerin 10 ile 14 noktada birebir örtüşmesinin, dosyaların bir veya birkaç bilgisayardan manipülatif üretildikleri şüphesini kuvvetle yarattığı kaydedildi.

İçerik açısından yapılan incelemeye göre de, dokümanlar arasında yer alan yazı, direktif, plan ve eklerinin hiçbir sayfasında ıslak imza bulunmadığı belirtilerek, ıslak imza bulunmayan elektronik ortamda hazırlanmış verilerin hukuki delil niteliği taşımadığı anlatıldı.

İncelenen dokümanlarda en basit bir askeri yazıda bile yapılamayacak kural ve yazışma hatalarının yer aldığı dile getirilen raporda, anlam ve kavram bütünlüğünün olmadığına, yazının tanımlanması ve kayıt altına alınması için şart kriterlerden biri olan ''dosya numarasının'' da plana ilişin yazışmaların hiçbirinde bulunmadığına işaret edildi.

Yazılarda tarih kısmının konunun bulunduğu satıra konulduğu, bunun normalde dosya numarasının satırına yazılması gerektiği anlatılarak, böyle basit bir hatanın yapılmasından ''yazıların aynı kişi ya da kişilerce yazıldığı anlamının çıkarılabileceği'' kaydedildi.

Raporun sonuç bölümünde de ''Her yönüyle hatalı ve tutarsız söz konusu yazılarda, seçilmiş bir kısım komutan ve personelin, sözde görevler verilerek veya yazı içerisinde ve ekinde isimleri veya imza blokları yer almak suretiyle vazifesiyle bağdaşmayan ve başarması imkansız görevler verilmek suretiyle, hayal ürünü bir yapılanma içine çekildiği değerlendirilmiştir'' ifadesine yer verildi.

SAVUNMALAR

İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunmasını yapan Küçükkılıç, ''Atılı suç, hakikaten atılmış üzerime. 8 aydır içerideyim. Bana ne görev verildiyse, daha önce katıldığım seminerlerdeki gibi, görevin icabını yaptım'' dedi.

Küçükkılıç'ın avukatı Mustafa Kavaklıoğlu da Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuruda bulunacaklarını, bunun için mahkemenin, duruşma salonunun fotoğrafları ile salonda kullanılan görüntü, kayıt sistemi ve mikrofonların teknik özelliklerini kendilerine vermesini istedi.

Mahkeme Heyeti Başkanı Ömer Diken, bu talebin, salondan sorumlu olan Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına yapılması gerektiğini söyledi.

Diken ayrıca, duruşma salonundaki izleyicilerin oturduğu sıraların arkasında, elinde Türk Bayrağı ile oturan bir kişi olduğunu belirterek, ''Elinde Türk Bayrağı ile oturarak neyi anlatmak istiyor? Burada bulunan herkes Türk vatandaşı ve bayrağa saygılı'' dedi. Diken'in talimatı üzerine görevli bir askerin uyardığı bu kişinin bayrağı topladığı görüldü.

Üye hakim Ali Efendi Peksak da, Küçükkılıç'ın, NATO komutasındaki karargaha bağlı istihbarat şube müdürü olarak çalıştığını ifade ederek, ''Sunumunuz iç tehdit, doğal afetlerle ilgili çalışmaları kapsıyor. Doğal afetlerle ilgili bir birim varken, istihbarat alanındaki bir kişiye böyle bir görev verilmesi uygun mu?'' diye sordu. Küçükkılıç da verilen görev üzerine sunumu yaptığını söyledi.

Üye hakim Murat Üründü'nün, ''Savunmanızda, 'Piyango bana vurdu, sunumu ben yaptım' dediniz. İstihbarat alanında çalışmanızın bir etkisi oldu mu?'' sorusuna karşılık Küçükkılıç, NATO'ya bağlı çalıştıkları için harekat başkanlarının Albay Patton olduğunu, ancak albayın Amerikalı olduğu için böyle bir seminere katılamayacağını kaydetti.

Küçükkılıç, bu nedenle kendisinin seminere katılarak sunum yaptığını, sunumu için de bilgi topladığını anlattı.

Savcı Savaş Kırbaş da, Küçükkılıç'ın seminerdeki sunumundan, ''Görevden alınacak kamu görevlilerinin yerine mutlaka askeri personel getirileceği'' şeklindeki bölümü okudu. Küçükkılıç, kendi senaryosunun bu şekilde olduğunu, kendisine göre bu şekilde yazdığını kaydetti.

Kırbaş, Küçükkılıç'a, sunumunda ''Potansiyel tehdit olacak şahısların gözaltına alınacaklarını'' ifade ettiğini belirterek, ''Hukukta böyle bir şey yok. Bir şey yapmamış. Potansiyel, kişiden kişiye göre değişir'' dedi.

Küçükkılıç'ın, ''Birden fazla kişi aynı konu hakkında çözümler getiriyor. Bunlar da tartışılıyor'' sözlerine karşılık Kırbaş, ''Potansiyel tehdit bana Guantanamo'yu hatırlattı. Siz de 'Bu sunumu yapmazsam fırça yerdim' dediniz'' diye konuştu.

Küçükkılıç, ''Görev geldi, gittim. 2010'da 'Gel bakayım' (Balyoz Planı davası) denilince, bu görevlendirmenin pek de hayırlı olmadığını gördüm'' ifadesini kullandı.

Tutuklu sanıklardan Kasım Erdem de savunmasında, hakkındaki suçlamaları kabul etmedi.

Duruşma yarına ertelendi.


Haberinyeri, 16 Haziran 2011
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

ÖncekiSonraki

Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 4 konuk

x