Fırtına: İhanete Uğradık... İhanetin Cevabı Mutlaka Bulunur Veyahut Alınır!Karanlık bir zihniyet tertiplediği bir iftira kampanyası ile beni, bizleri suçluyor, tutuklatıyor. Bu oyun bana, William Shakespeare’in ‘Julius Caesar’ trajedisini anımsatıyor. Biz ihanete uğradık. Tarih bunu böyle söylemiştir. İhanetin cevabı mutlaka bulunur veyahut alınır.BALYOZ Planı iddialarına ilişkin İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi’nde görülen davanın 23. duruşmasında eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına ifade verdi. Fırtına, “Karanlık bir zihniyet, tertiplediği bir iftira kampanyası ile beni, bizleri suçluyor, tutuklatıyor. Bunu üzüntü ile karşılıyor ve kınıyorum” dedi.
Emir, rica olmadı Fırtına, dönemin Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının bu iddianamede belirtilen suçlama kapsamında, kendisine hiçbir emir, direktif vermediklerini ve bir ricalarının olmadığını anlatarak, iddianamede, “Hiyerarşi dışı bir yapının tespit edildiğinin” belirtilmesine rağmen, kendisinin içinde olduğu böyle bir yapı olmadığını, iddianamede bunu destekleyen bir veri de bulunmadığını söyledi. Fırtına, “Tek isteğim asıl suçluların burada yargılanıyorken görmektir. Ben yaşarken o günü görmek istiyorum” dedi. Balyoz Planı iddialarının söz konusu edildiği dönemde TSK’nın başında bulunan orgeneral ve oramirallerin yarısının 1960 yılından Çetin Doğan’ın devresi olduğunu ve kalanların da 1961 ve 1962 devrelerine ait olduğunu dile getiren Fırtına, savunmasını şöyle sürdürdü: “Özden amiral ve ben, 1962’liyiz. Arada Genelkurmay İkinci Başkanlığı görevinde Yaşar Büyükanıt gibi, LSE Komutanlığındaki Oktar Ataman gibi 1961’li generaller var. Şimdi soruyorum, sayın Çetin Doğan, kendi devre arkadaşları varken, niye 2 tane 1962’liyi yanına alsın? Niye 1962’liler birkaç ay sonra emekli olacağı belli olan sadece Çetin Doğan’la sonucu ne olacağı belli olmayan bir serüvene kalkışsınlar?”
Fırtına, 45 yıllık havacılık hayatı boyunca, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türk milletini, Anayasa ve yasalarında belirtilen değer ve düzenlerini, menfaatlerini korumak ve savunmak için çalıştığını anlatarak, şunları kaydetti: “Buna karşın, karanlık bir zihniyet ise tertiplediği bir iftira kampanyası ile beni, bizleri suçluyor, tutuklatıyor. Üzüntü ile karşılıyor ve kınıyorum. Bu suçlama beni ve burada bulunanları, darbeci, cuntacı, terörist ilan etmiştir. Reddediyorum. Bu oyun bana, William Shakespeare’in ‘Julius Caesar’ trajedisini anımsatıyor. İddianamede bana yöneltilen suçla ilgili içinde olmadığım, hiçbir şekilde yapmadığım durum ve fiilleri varmışcasına kurgulayan ve göstermeye çalışan bir iftira ve daha doğrusu bir terör örgütünün saldırıları ile karşı karşıya bulunmaktayım.”
Alkışlanan sözlerFırtına, son perdesinden alıntı yaptığı Julius Caesar trajedisinde anlatılmak istenenin nereden bakılırsa bakılsın, değişmeyen ya da affedilmeyen tek şeyin ihanet olduğunu vurgulayarak, “Biz ihanete uğradık. Tarih bunu böyle söylemiştir. İhanetin cevabı mutlaka bulunur veyahut alınır” diyerek savunmasını tamamladı. Fırtına’nın bu sözleri bazı sanıklar tarafından alkışlanınca mahkeme başkanı sanıkları uyardı.
Brutus, şeref vatanseverlik‘Julius Caesar’, William Shakespeare’in, konularını Eski Yunan ve Roma tarihinden alan oyunlarından en ünlüsüdür. Bu oyunda dürüst ve erdemli bir kişiliği olan Marcus Brutus, Roma İmparatoru olmasını önlemek amacıyla, arkadaşlarıyla birlik olup çok sevdiği Julius Caesar’ı özgürlük adına öldürür. Ama bu ölüm, cumhuriyetin yok olmasını önleyemeyince de kendi canına kıyar. Oyunda en önemli karakter Caesar değildir. Oyunun üçüncü sahnesinde de ölür. Oyunun asıl kahramanı Brutus olup, oyunda Brutus’un yaşamı üzerinden şeref, vatanseverlik ve dostluk gibi prensiplerin birbiriyle nasıl çelişebildiği anlatılır.
Hürriyet, 27 Nisan 2011
Çetin Doğan: Atlantik ötesinden kumpaslar kurmuşlar!Doğan: Bunun iftira olduğunu bile bile bunun içinde olanları lanetliyorum.''Balyoz Planı'' davasının tutuklu sanıklarından emekli orgeneral Çetin Doğan, ''Benim hakkımda bazı çevreler Atlantik ötesinden kumpaslar kurmuşlar'' dedi.
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda görülen duruşmada savunmasının ardından çapraz sorgusuna geçilen Nejat Bek'e üye hakim Ali Efendi Peksak, ''iddianamede yer alan plan seminerinde imzanız var. Katılmadığınız plana imza atmak doğru mu?'' diye sordu.
Bek de, bu plan seminerinin bir süreç olduğunu, hazırlık ve sonuç aşaması bulunduğunu belirterek, kendisinin parafının bulunmasının kurmay başkanlığında görevli olmasından kaynaklandığını kaydetti.
Karargahta emir verme yetkisinin olmadığını dile getiren Bek, plan seminerlerinde görevi gereği koordinasyonu sağladığını anlattı.
Bek, seminerdeki ses kaydının ordu komutanının emriyle alındığını ifade ederek, bunun arşivde bulunması konusunun da komutanın emrine bağlı olduğunu söyledi.
Bunun üzerine söz alan emekli Orgeneral Çetin Doğan, ''Ben bunun kaydını aldım. Eğer bir darbe planı olsaydı neden kaydedilsin. Ben 'kayıt altına alınsın' dedim'' şeklinde konuştu.
Söz konusu harp planının provasız olduğunu anlatan Doğan, ''Burada maksadını aşan ifadeler olmuş olabilir. Ama bu bir eğitim programıdır. Bu emri ben verdim'' dedi.
Nejat Bek, Cumhuriyet Savcısı Savaş Kırbaş'ın, ''Söz konusu seminerin koordinesini siz yaptınız. Daha önce böyle bir şey yapıldı mı?'' sorusuna seminerin sadece bir defa yapıldığı yanıtını verdi.
-''PLAN SEMİNERİNDE NEDEN GÖRÜNTÜ KAYDI YOK?''Savcı Kırbaş'ın, ''Bu seminer provasız yapıldı. Başka provasız yapılan seminer oldu mu?'' sorusuna Bek, ''Hayır. Provasız yapılan da var yapılmayan da. Bu komutana bağlı'' cevabını verdi.
Savcının, ''seminerde ses kaydı alınıyor da neden görüntü kaydı alınmadı?'' sorusuna, araya giren Çetin Doğan, ''Ordunun o zaman görüntü almasına imkan da yoktu, lüzum da yoktu. Ses almak için bir görevli, bir subay var. Hiçbir plan seminerinde görüntü kaydı alınmadı. Ses kaydı yapılması emrini de ben verdim'' diye yanıt verdi.
Doğan, Savcı Kırbaş'ın ses kaydının alınmasına neden gerek duyulduğu şeklindeki sorusuna da, ''Bu seminerdeki çok ciddi konular için...'' diye cevap verdi.
Savcı Kırbaş'ın ''Bu seminer ciddi, diğerleri ciddi değil miydi?'' sorusu üzerine Doğan, şunları kaydetti:
''Bunun iftira olduğunu bile bile bunun içinde olanları lanetliyorum. Allah belalarını versin. Benim 1997 yılında Korgeneral iken hakkımdaki imzasız bir mektubun 'Ergenekon' davasında bulunduğunu biliyor musunuz? Benim hakkımda bazı çevreler Atlantik ötesinden kumpaslar kurmuşlar. Ama bunu başaramayacaklar. İyi ki ses kaydını almıştım yoksa bugün ses kaydı olmasaydı bu iftira çok daha ileri gidebilirdi.''
Duruşma, diğer sanıkların savunmasıyla devam ediyor.
Gerçek Gündem, 28 Nisan 2011
Fırtına: Şaşırmıyorum artık. Bizi hedef almışlar, kellemizi almak istiyorlar!''Balyoz Planı'' davasının tutuklu sanıklarından eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, Eskişehir'de ele geçirilen belgeler konusunda ''Şaşırmıyorum artık. Bizi hedef almışlar, kellemizi almak istiyorlar. Biz bu millete hizmet ettik, ister inanın ister inanmayın. Çıldıracağım artık'' dedi.İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada çapraz sorgusu yapılan Fırtına, kimseden emir almadığını, kendi emrindeki komutanlardan hiçbirine görev vermediğini, akademi öğrencisine değil de komutana emir verilmesi gerektiğini söyledi.
Fırtına, hastanede tedavisi devam eden ve hakkında yakalama kararı çıkarılan sanıklardan Ergin Saygun'a geçmiş olsun dileğinde de bulundu.
Üye hakim Ali Efendi Peksak da, dosyadaki 18 numaralı klasörde ''Ergenekon'' sanıklarından Fikret Emek'ten ele geçirilen 5 numaralı disk ile Muzaffer Tekin'den elde edilen 16 numaralı CD'de, Fırtına'nın da katıldığı belirtilen bir toplantıdan söz edildiğini, Fırtına'nın burada ''Kasırga'' kod adını kullandığının yer aldığını söyledi.
Peksak, toplantıda Fırtına'nın ''Hükümet yol almaktadır. Değiştirme şartlarını bulmamız lazım. Halkın ümidi bu hükümette olmamalı. Yerel seçimleri hafife almamalıyız'' şeklinde beyanda bulunduğunun iddia edildiğini de kaydetti.
Sanık Fırtına ise, ''Bu isimleri hiç tanımıyorum. Yüz yüze gelmedik. İsmen ve cismen tanımıyorum. Niye bana böyle bir şeyi söylüyorlar, onu da bilmiyorum. Eğer bunlar darbe günlükleriyle ilgiliyse de, o konuda savcıya uzunca bir ifade vermiştim'' dedi.
-ESKİŞEHİR'DEKİ BELGELER-Hakim Murat Üründü de, Eskişehir'deki aramada Oraj ve Suga planlarıyla ilgili belgelerin çıktığını belirterek, Fırtına ve eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek'e bu belgeleri inceleyip inceleyemediklerini sordu.
Fırtına'nın belgelere sadece baktığını dile getirmesi üzerine, 15 adet belge olduğunu belirten Üründü, ''Önceki açıklamalarınız geçerli mi?'' diye sordu.
Açıklamalarının geçerli olduğunu ifade eden Fırtına, ''Önüme çıkanların ne olacağını görüyorum'' dedi.
Bu arada sanıkların oturdukları yerden konuşmaya devam etmesi üzerine Fırtına, ''İzin verirseniz tamamlamak istiyorum'' diyerek sanıkları uyardı.
Fırtına, Hakan Büyük'ü tanımadığını anlatarak, kendisinin 2003 Ağustos ayında emekli olduğunu, Büyük'ün de aynı dönemde geldiğini belirterek Büyük ile karşılaşmadığını, görünce de tanıyıp tanıyamayacağını bilemediğini söyledi.
Üründü'nün, dava konusu belgelerin Büyük'ün evinde de ele geçirildiğini ifade etmesi üzerine Fırtına, ''Ben şaşırmıyorum artık. Bunlar bana yöneltilmiş acayip bir şey. Bizi hedef almışlar, kellemizi almak istiyorlar. Biz bu millete hizmet ettik. Gerçek bu. İster inanın ister inanmayın. Çıldıracağım artık'' şeklinde konuştu.
Özden Örnek ise yaklaşık 9 saat savunma yaptığını, 11 numaralı CD'nin sahte olduğuna ilişkin 83 tespit sunduğunu dile getirerek, ''Her çıkan yeni belge CD 11'e gönderme yaparsa bu sahtedir. Nereden çıkarsa çıksın. Önemli değil. İçeriği 11 numaralı CD'ye gönderme yapıyor'' dedi.
Eskişehir'de ele geçirilen belgeleri dün akşam incelediğini belirten Örnek, hakim Üründü'nün ''11 numaralı CD'nin dışında da belge var'' sözleri üzerine, ''Bunların hiçbiri gerçek değil. Büyük'ün ismini ilk defa okudum'' diye konuştu.
-AVUKATLARIN TALEPLERİ-Sanıklardan Mehmet Yoleri'nin avukatı Eyüp Sabri Gürsoy da, dosyaya gelen Eskişehir'deki aramalara ilişkin belgelere değinerek, kanaatlerini açıklayan polisler ile gazeteci Mehmet Baransu hakkında mahkemenin suç duyurusunda bulunmasını istedi.
Sanık avukatlarından Kemal Yener Saraçoğlu da, dosyadaki dijital kayıtların ihbar maillerine dayalı olarak bulunduğunu, ancak ihbarı yapanların kaynağının belirlenmediğini söyledi. Saraçoğlu, Eskişehir'deki aramaya ilişkin ihbarı yapan kişinin belirlenmesiyle ilgili bir çalışma yapılıp yapılmadığının savcılıktan sorulmasını talep etti.
Eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın avukatı Hüseyin Ersöz de, bugüne kadar ihbar e-postalarının kimler tarafından gönderildiğinin tespit edilmediğini, Eskişehir'dekini gönderenin de tespitinin yapılmadığını ileri sürdü.
Bu aramayla ilgili arama ve el koyma kararının da olmadığını ifade eden Ersöz, mahkemenin bu verilerle ilgili hukuka uygunluk denetimi yapmadan soru yönelttiğini söyledi.
Ersöz, ''Bu soruşturmayı kim yürütüyor? Kolluk mu, yoksa iddia makamı mı?'' diyerek, bu hukuka aykırı halleri bir kenara bırakarak suç üretmek amacıyla yazılan tutanakta kanaatlerine yer veren polislerin de, sanıkların tahliye edilmesi yönünde görüş bildiren İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Şeref Akçay'a cevap verdiklerini savundu.
''Bakın, 'icra hareketlerine geçilmiştir' diyorlar. Ne cürettir'' diyen Ersöz, mahkemenin acil olarak öncelikle bu dokümanların hukuka aykırı olup olmadıklarına ilişkin bir karar vermesi gerektiğini ifade etti.
Duruşma, Nejat Bek'in savunmasının alınmasıyla devam ediyor.
İnternetajans.com, 28 Nisan 2011
Engin Alan: Özkök ve Yalman cevap versin!Engin Alan "Zaman bu zaman. Bu iki general (Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman) bu mahkemeye gelip, bize açık ve net bir şey söylemelidirler. Balyoz diye bir şey var mı yok mu?" dedi."Balyoz Planı" davasının tutuklu sanığı emekli Korgeneral ve MHP İstanbul 1. Bölge milletvekili adayı Engin Alan "Zaman bu zaman. Bu iki general (Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman) bu mahkemeye gelip, bize açık ve net bir şey söylemelidirler. Balyoz diye bir şey var mı yok mu?" dedi.
Alan, Özkök ve Yalman’ın "Balyoz Planı var" diyorlarsa yanıtlamalarını istediği soruları şöyle sıraladı:
1- "Balyoz varsa neden bu konuda komutan olarak yetkilerini kullanmadılar, gereğini yapmadılar.
2- Neden seminerden 5 ay sonra 2003 Ağustos’taki şurada Fırtına generali ve Örnek amirali çok yetkili kuvvet komutanlıklarına getirdiniz?
3- Neden seminerden 5 ay sonra Şükrü Sarıışık Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğine getirildi.
4- Metin Yavuz Yalçın neden Harekat Başkanlığına getirildi?
5- Beni tankı, topu, tüfeği olmayan pasif bir göreve atamak yerine Türkiye’nin Yunanistan bölgesinden sorumlu olan 2. Kolorduya komuta görevine neden devam ettirdiniz?
Bu iki emekli komutan bu soruların yanıtını vermedikçe sağlıklı yargılama yapılamaz. Biz de burada suçsuzuz diye debelenir dururuz. Bir yandan da Eskişehir’de olduğu gibi tezgahlar sürer gider."
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunmasını yapan tutuklu sanık 8. Kolordu Komutanı Korgeneral Mustafa Korkut Özarslan, dava konusu seminerin hiçbir konu gizlenmeden yapıldığını belirterek, hiçbir delile dayanmayan, kanaatlere dayalı tüm suçlamaları reddettiğini söyledi.
Özarslan’ın avukatı Tolga Akalın ise Gölcük’ten sonra Eskişehir’den de dosyaya yeni deliller gönderildiğine dikkati çekti.
Bir taraftan kovuşturmanın, diğer taraftan da soruşturmanın yapılmasının ceza yargılamasının mantığına ters olduğunu ifade eden Akalın, "Yeni sahte deliller üretilmeye başlandı. Burada bir yargılamadan bahsetmek mümkün değil. Bu yargılama değil, tiyatro faaliyetidir. Biz tiyatronun ilk perdesinde sahne almayacağız. Defalarca sahteliği ispatlanan bu iddialar karşısında susma hakkını değil, ’gülme hakkını’ kullanıyoruz. Müvekkilim sorulara yanıt vermeyecek" dedi.
Başkan Ali Alçık, avukat Akalın’ın mahkemeyi tiyatroya benzetmesinin savunma kapsamını zorladığını belirterek uyardı.
Özarslan’ın yanıtlamayacağını söylemesi üzerine soru sorulmadı.
Tutuklu sanıklardan emekli korgeneral ve MHP İstanbul 1. Bölge milletvekili adayı Engin Alan da "Biz bu ömrü onurumuz, şerefimiz itibarımız için yaşadık. Bu değerlerimizi hedef alan, fırsat bilen alçaklarca hayasızca saldırmasına zemin yaratarak, tek bir satırı bile doğru olmayan düzmecelerle dolu bu rezil iddianameyi baştan sona şiddetle reddediyorum. Olmayan şeyin ispatı olur mu?" diye konuştu.
İmzasız dijital belgelerin delil kabul edilemeyeceğini, iddia sahiplerinin iddialarını ispatla mükellef olduklarını ifade eden Alan, "Bu ülke, bu devlet, bu memleket bölünmesin diye hayatlarını hiçe sayan yiğitlere, kahramanlara ’cuntacı, darbeci’ diyen, haddini bilmeyen densizler zamanı gelince yaptıklarının hesabını, hukuki bedelini mutlaka ödeyecektir. Bundan kaçış yoktur. Adaletten kaçsalar da tarihten kaçamayacaklardır" şeklinde konuştu.
-ÖZKÖK VE YALMAN’IN YANITLAMASI İSTENİLEN SORULAR-Dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök ile Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Aytaç Yalman’ın "Ben bilmem o bilir, zamanı gelince konuşurum" gibi sözler söylediklerini belirten Alan, bu sözlerin davaya hiçbir katkısı olmadığını söyledi.
"Zaman bu zaman. Bu iki general bu mahkemeye gelip bize açık ve net bir şey söylemelidirler. Balyoz diye bir şey var mı yok mu? Balyoz yoksa mesele de yok" diyen Alan, Özkök ve Yalman’ın "Balyoz Planı var" diyorlarsa yanıtlamalarını istediği soruları şöyle sıraladı:
"Balyoz varsa neden bu konuda komutan olarak yetkilerini kullanmadılar, gereğini yapmadılar. Neden seminerden 5 ay sonra 2003 Ağustos’taki şurada Fırtına generali ve Örnek amirali çok yetkili kuvvet komutanlıklarına getirdiniz? Neden seminerden 5 ay sonra Şükrü Sarıışık Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğine getirildi. Metin Yavuz Yalçın neden Harekat Başkanlığına getirildi? Beni tankı, topu, tüfeği olmayan pasif bir göreve atamak yerine Türkiye’nin Yunanistan bölgesinden sorumlu olan 2. Kolorduya komuta görevine neden devam ettirdiniz? Bu iki emekli komutan bu soruların yanıtını vermedikçe sağlıklı yargılama yapılamaz. Biz de burada suçsuzuz diye debelenir dururuz. Bir yandan da Eskişehir’de olduğu gibi tezgahlar sürer gider."
Alan, mahkemeden semineri gözlemci olarak izleyen 15 subayın da tanık olarak çağrılmasını isteyerek, gözlemci raporunun açıklanmasını istedi.
Yeni belge sırasının İstanbul ve Bursa Jandarma Komutanlıklarına geldiğini belirten Alan, "Hayırlı haberlerinizi, ihbar mektubu gibi düzmece belgelerinizi bekliyoruz" dedi.
Engin Alan savcılık ifadesine ilişkin düzeltme yapmak istediğini belirterek, "Bana Atatürk’ün Büyük Nutku’nda Anadolu isyanları sırasında iç tehditler konusundaki sözlerini söyleyip söylemediğim sorulmuştu. O zaman hatırlamamıştım. Evet söyledim" diye konuştu.
Alan’ın avukatı Ayhan Nacak da tahliye kararı veren hakimlerin çocuk mahkemelerine gönderildiğini belirterek, oluşan korku ve endişe nedeniyle hakimlerin yarım saat içinde tutuklama kararı vermek zorunda kaldıklarını ileri sürdü.
Nacak, "23 yıl dağlarda yaşamış, terörle mücadele etmiş, 5 kere 1 saniye farkla ölümden dönmüş kişiyi terörist ilan ettiniz" diyerek, mahkemenin dava konusu belgelerin ordudan nasıl çalınıp çalınmadığına ilişkin araştırma yapması gerektiğini söyledi.
"Burada olanların suçsuz olduğuna Allah’a inandığım kadar inanıyorum" diyen Nacak, darbe çalışmalarının gizli olduğunu, 3 kişiden fazla olunca buna darbe denilemeyeceğini savunarak, "Burada bir tek Hasan Mutlucan kalmış. O da olsa tam olurdu" dedi.
Tutuklu sanıklardan eski MGK Genel Sekreteri emekli Orgeneral Şükrü Sarıışık ise suçlamalarla ilgili dolaylı ya da dolaysız bir alakasının olmadığını, atılı suçu işlemediğini belirterek, "Kendimizden bir korkumuz olsa, bir sıkıntımız olsa tedbirleri önceden alırız" dedi.
Sarıışık, "Suçlamalar tamamen subjektif değerlendirmeler, yorum ve kanaatlerden oluşup, hukuki dayanaktan yoksun, tamamen asılsız iddialardır. 44 yılımı, TSK’nın kutsal çatısı altında geçirdim. 66 yıllık yaşamım boyunca yasalara ve hukuka aykırı hiçbir oluşum ve faaliyetin içinde bulunmadım" diye konuştu.
Duruşma, Sarıışık’ın savunmasıyla sürüyor.
GAZETE5, 28 Nisan 2011