Şener balyozu tezkereye bağladı!Türkiye Partisi Genel Başkanı Abdüllatif Şener, balyoz operasyonu ile 1 Mart tezkeresini ilişkilendirdi.
CNNTÜRK'te Rıdvan Akar'ın sorularını yanıtlayan Türkiye Partisi Genel Başkanı ve eski AK Partili Bakan Abdüllatif Şener, Balyoz operasyonunun 1 Mart tezkeresiyle ilişkisi olduğunu söyledi.
"Siyasi partiler ve kamuoyu ikiye bölünmüş vaziyettedir. Herkes taraf olmuştur. Kimse hakkı aramıyor. Herkes konu üzerinde taraf tutuyor. Herkes neyin doğru neyin olduğuna bakmıyor." diye konuşan Abdüllatif Şener, Akar'ın sorularını şöyle yanıtladı:
Baykal ve bazılarının dile getirdiği iddialarda AK Parti'nin kapatılmasını istediğini ve erken seçime gideceği iddiaları var.
Toplumun geniş kesimi taraf olmuştur. Bu süreçler nedeniyle yargı, TSK, iktidar ve muhalefet mağdurdur. Ancak en büyük mağduriyeti bu ülkenin insanları çekmektedir. Ben bu sürecin, gelişmelerin tamamıyla iç dinamiklerin bir sonucu olduğunu görseydim sonunda dengelerin yerini bulacağını düşünebilirdim. Türkiye'de hassas bir coğrafyada hassas bir dönemden geçiyor. Türkiye'deki olaylar dünyanın zinde güçleri tarafından izleniyor. Türkiye bu atmosferde ateş çemberindeyken, bu hadiseleri yaşıyorsa bunun sadece iç dinamiklerin ortaya çıkardığını düşünmek saflık olur. Daha küresel ve uluslararası boyutları olduğunu düşünüyorum.
Sayın Başbakan balyoz darbe planıyla ilgili olarak aslında bundan haberdar olduklarını işlerine baktıklarını, diğerlerinin işlerine baktıkları için bu işlerin yaşandığını söylendi. Siz o dönemde önemli aktörlerden birisiydiniz.
Bu bahsettiğiniz değerlendirmenin o günü tanımladığını hiç düşünmüyorum. O dönemde sayın Başbakan siyasi yasaklıydı. 2002 seçimlerinde aday olamamıştı, milletvekili değildi, kabinenin dışındaydı. Bu bilgiler kendisine iletilmediği takdirde buna ulaşılmadığının sözkonusu olmadığı gerçeği var. O günkü yaşadığımız ortamı değerlendirecek olursam, MGK güvenlik gizlidir, oradaki konuşmalar, gündeme getirilen konular dışarıda anlatılmaz, söylenmeze. Bu balyoz harekatıyla ilgili herhangi bir yansıma ve algılamanın o günkü ortamda varolmadığını söyleyebilirim.
Askerden herhangi bir tavır görmüş müydünüz?
Hayır süreç gayet normaldi. MGK üyeleri de bu kuruldaki görevleri ve sorumlulukları çerçevesinde görevlerini yerine getirmeye çalışıyorlardı. Böyle bir hava yoktu. Hatta yeni üyelerle biraraya gelen kurul mensupları tanışma içerisinde sıcak bir hava içerisindeydi. Ancak şunu tespit etmek lazım 2002'den 1 Mart tezkeresine giden dönem ABD'nin Irak'ı işgal etmeyi düşündüğü Türkiye ile işbirliği yapma düşüncesinde olduğu bir dönemde. Bununla ilgili müzakareler sürdürülüyordu. Meclis'te biliyorsunuz reddedildi. Bu süreç içerisinde kabine üyeleriyle askerler arasında çok yakın ilişkiler vardı. Ama konu ile ilgili ABD ile işbirliği yapılıp yapılmaması, tezkerenin kabulü veya reddinin hangi sonuçlar ortaya çıkaracağıydı. Bu tezkere kabul edilseydi ABD askeri Güneydoğu'ya yerleşmiş olacaktı. TSK ile ABD'nin askeri yetkilileri birarada bu operasyonu sürdürecekti. Askerin konumu güçlenecekti ancak böyle bir operasyona TSK tarafından ihtiyaç duyulmuş mudur, duyulmamış mıdır bilemem.
Bu süreç içerisinde Tayyip Erdoğan siyasi yasaklıydı. 2002 seçimlerinde milletvekilli olamamıştı. Başbakanlığı Abdullah Gül üstlenmişti. Kendisi kabinenin dışındaydı, ancak partinin genel başkanı olarak bazı temasları sürdürmekteydi. Bu süreçte sürekli olarak Erdoğan'ın yasaklarının kaldırılmasıyla ilgili pozitif bir atmosfer vardı. Nihayet bildiğiniz gibi bir bahaneyle Siirt'teki seçimler iptal edilmiştir ve yapılan ara seçimde milletvekili olarak meclise gelmiş ve başbakan olmuştur. Yani o günkü siyasal iktidar açısından, benim de içinde bulunduğum AK Parti açısından, meclis dışında kalan, başbakan olamayan çok doğal bir şekilde yürüdüğü ve geliştiği bir süreç olmuştur. Dış dinamikleri dikkate almadan, tezkereyi dikkate almadan balyoz operasyonuyla ilgili bir yorum yapılamayacağını düşünüyorum.
Siz bugün gerçekleştirilen operasyonlara baktığınızda yaklaşık 20 emekli subayı göz önüne alacak olursanız, nasıl yorumluyorsunuz. Gazetelerde çıkan darbe planları, eylem planları var, camilere bomba konulması girişimleri var.
Dünkü operasyonlara baktığımızda 49 asker gözaltına alınmıştır. Bunların sanırım 21'i general ve amiral düzeyindedir. Bu gerçekten çok önemli bir görüntüdür. Bunu çok sağlıklı bir şekilde değerlendirmek lazım. Bir tarafta yargı var bir taraftan yargının yürüttüğü işlemlerin zanlısı olarak çok sayıda asker var. Ben yargının yok olan, gerçekle bağlantısı olmayan veya elinde somut bilgiler olmadığı halde kendi kendine kurguladığı bir sürecin gerçekleşeceği ihtimalini düşünmüyorum. Bu süreç varolandan karmaşık bir şekilde yürütülüyor olabilir. Bu takdirde başta TSK olmak üzere başka söyleyecek sözü olan, olaya farklı yaklaşanların elindeki bilgi ve belgeleri daha ikna edici şekilde ortaya koyup olay ve hadiselerin içyüzü budur diye çıkması lazım. Biz şu an dosyalarda ne olduğunu bilmiyoruz, taraf olanlar da bilmiyor.
MGK toplatılarına katıldınız, özellikle burada Özden Örnek'e izafe edilen suçlamalarda Kıbrıs konusunda bir darbe yapılabileceği yönünde komutanlar arasında görüşmeler yapılması ortaya konuldu. MGK toplantısında Kıbrıs'la ilgili konuşuldu mu?
Annan planı sürecinde de referandumlar öncesinde de Kıbrıs'la meydana gelen gelişmelerle ilgili tüm ayrıntılar konuşulmuştur. Bunlar rahatlıkla tartışılıp müzakere edilmiştir. Annan Planı Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nde referandumda askıya alındığı için her şey normalleşmiştir.
internethaberDeniz Baykal'ı da tutuklarlar mı?CHP Genel Başkanı Deniz Baykal gelişmeler karşısında endişesini şöyle dile getirdi: 'Benim de başıma her an bir şey gelebilir'
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin grup toplantısında emekli kuvvet komutanlarının gözaltına alınmasını eleştirdi.
"Faşizmden demokrasiye geçen ülkelerde bile bu olmamıştır" dedi ve hükümete şöyle seslendi:
"Sen tuzak kuruyorsun, iftira atıyorsun, tertip kuruyorsun. Bunu devlet yapıyor. Eğer bu yapılıyorsa kimsenin dokunulmazlığı yoktur. Herkese, şey şey, her an başımıza gelebilir"
İşte Baykal'ın konuşmasından satırbaşları:
EKONOMİNİN DURUMU AYNEN DEVAM EDİYOR
Bu hafta işler çığırından çıktı. Ülkemizin ekonomik tablosu aynen devam etti. Bugün Türkiye’ye ekonomik tablonuz iyi diye referans veren kuruluşlar, kriz öncesinde, dünyayı krize sokan ülkelere de olumlu notlar vermişlerdi. Onlar başka işlerle meşguldür.
İŞSİZLİKTE DÜNYA İKİNCİSİYİZ
İşsizlikte dünyanın ikincisi olmuşuz, işyerlerimiz kapanıyor, ekonomimiz küçülüyor, işler azalıyor, kredi kartları ödenemiyor, bu nasıl iştir diye sakın düşünmeyin. O iş ayrı bu iş ayrı. Onlar kredilere bankalara bakar, biz çiftçiye halkımıza bakarız, işsizliğe bakarız. Buna da devam edeceğiz.
ÇİFTÇİNİN BESİCİNİN DURUMU VAHİM
Bu mevsim bizde toprağın gübreyle buluşması gereken mevsim. Tam çiftçinin gübre kullanmak zorunda kaldığı mevsim. Bugünlerde gübre fiyatları, açıklanamayacak ölçüde bir sıçrama kaydetmiştir.
Bursa'da Karacabey'de bir çalışma yaptırdık. Türkiye'nin en zengin olması gereken tarım bölümünde inceleme yapmak üzere harekete geçtik. Gördüğümüz tablo üzüntü vericidir. Devletin çifçilere sel, vs gibi durumlardan dolayı tazminat yükümlülüğü yerine getirilmiyor. İcra takibi yapılıyor. Çiftçi kan ağlıyor. Vur abalıya misali çiftçi eli böğründe, perişan halde. Besicilik yapanlar zaten sıkıntı içinde. Hayvancılığı batırmışlar. Şimdi güya destekliyorlar. 50 tane büyükbaş hayvanı olanı destekiyorlar. Hangi besicinin 50 tane büyükbaş hayvanı var?
YARGI YARGININ KARŞISINA ÇIKTISon iki günde yaşananlar Türkiye’de bir ölçüde alışmaya başladığımız gidişatın temposunun çok yükseldiğini ve bu gidişin çok tehlikeli istikametine doğru götürmekte olduğu gerçeğini herkesin önüne koymuştur.
Türkiye cumhuriyet tarihi boyunca darbeler yaşamıştır, isyanlar yaşamıştır. Çok acı travmalar, iç çekişmeler yaşamıştır.
İlk kez cumhuriyet tarihinde yargı yargının karşısına hükümet kararıyla çıkarılmıştır. Kimse bir aldatmacaya alet olmasın. Bu olayların arkasında sanmayın ki hukuk duyarlılığı içindeki hukukçular vardır. Bu olay yargının siyasallaşmakta olduğunu göstermektedir.
İLK KEZ KUVVET KOMUTANLARI GÖZALTINDABunun sonucunda Türkiye’de ilk kez kuvvet komutanları gözaltına alınmıştır, ordu komutanları gözaltına alınmıştır. Bir günde 21 amiral ve general, 27 subay, 48 TSK mensubu büyük operasyonla gözaltına alınmıştır.
Bu kadar büyük ve çarpıcı bir operasyon bildiğim kadarıyla hiçbir demokratik ülkede olmamıştır. Türkiye’nin tarihinde olmamıştır. Bildiğim kadarıyla herhangi bir başka demokratik ülkede, büyük olayların yaşandığı ülkeler dahil, böyle olaylar ortaya çıkmamıştır.
Faşizmden demokrasiye geçen ülkelerde böyle bir tablo yaşanmamıştır. Demokrasi ve hukuk devleti ön görülebilirlik rejimidir. Yani herkesin geleceğinden emin olduğu bir düzendir.
"EYVAH GELDİLER" DİYORSANIZ DEMOKRASİ YOKYani sabaha karşı 4’te kapınız çalındığı zaman olsa olsa sütçüdür diyebiliyorsanız demokrasi vardır.
Eğer sabaha karşı 4’te 'Eyvah geldiler' diyorsanız, korku sizin ruhunuza işlemişse, işte o ülke demokratik bir ülke olmaktan çıkmış demektir.
48 KİŞİ NİYE TUTUKLANDI?Bu 48 kişi tutuklandı dün. Doğal olarak vatandaş soruyor niçin? Bunlar önümüzdeki aylar içinde darbe yapacaklardı da, 1-2-3 ay sonra, geleceğe yönelik bir darbe uygulamasını hayata geçirmek üzereydiler, şimdi elleri tutuldu, o nedenle gözaltınalar mı diyoruz?
Aklı başında kimse, bu insanların böyle bir darbe gerçekleştirme çabası içinde olduklar kanaatinde değil. Bunlar şimdi değil, geçmişte güç ellerindeyken, geçmişte darbe yapmaya fiilen giriştiler ve darbeyi yapamadılar bu anlaşıldı, ondan dolayı mı şimdi onlara bu hesabı sormak üzere gözaltına alıyoruz?
DARBEDEN KOMUTANLARIN BAŞBAKANIN HABERİ YOK MU?Bunlar geçmişte darbe düğmesine bastılar mı? 2003’te bu insanlar darbe projesini ortaya koydukları zaman, bunu birilerinden mi sakladılar?
Neymiş? Bir askeri tatbikat vesilesiyle, aslında darbeye yönelik bir proje ortaya koymuşlar. 7 yıl boyunca neyi beklediniz? Her şey ortada. Resmi bir tatbikat uygulaması. Açık bir olay var. O olay darbe hazırlığıymış. Bunu sadece bu 48 kişi mi yapmış? Bunlar onu yaparken, bunların amirleri neredeydi? Onların bakanları, başbakanları neredeymiş?
Neyle meşgulüz, ne yapıyoruz? Bunun arkasında ne var? Önleyici tedbir almak var mı? Hayır.
DARBE YAPANLARDAN NİYE HESAP SORULMUYORGeçmişte gizli bir darbe organizasyonuyla ilgili hesap sorma var?
O zamanki komutanlar şimdi televizyon seyrediyor. Hesabı şimdi mi soruluyor? 7 yıl geçmiş aradan, emekliye ayrılmış. Şimdi biriler hangi ihtiyaçtaysa bu konuda bir dava kararı almışlar. Hiçbir zaman hukukun gereği budur anlayışı yok.
'PARTİ KAPATMAYA KARŞI GÖZDAĞI VERİLİYOR' DİYORLAR
Kimisi diyor ki parti kapatmaya karşı gözdağı veriliyor. Kendi siyasi hesaplarınız için nasıl bunu gerçekleştirebilirsiniz? Bu kadar ucuz mu?
Şimdi bu insanlar gözaltına alınmış. Niye? Darbeye dönüştürülebilecek bir tatbikat yapmışlar.
Sen darbe düşüncesiyle tatbikat yaptılar diye 7 yıl sonra hesap soruyorsun? Fiilen askeri müdahaleyi gerçekleştirmiş olanlara niçin harekete geçmiyorsun? Bunlar kafalarının arkasında darbe düşüncesi vardı diye 7 yıl sonra insanlar gözaltına alınıyorlar.
12 EYLÜL'ÜN HESABINI SORALIM DEDİK
12 Eylül’ü himaye edip, gerçekleşmemiş bir darbe düşüncesi diyerek, ne görevdeyken, nede ondan sonra gerçekleştirmişler. Ama şimdi senin böyle bir planın var diye insanları gözaltına alıyorsun.
FİŞLEMEK KİMİN HADDİNE
Bu bir hukuk süreci değildir. Siyasal hesaplaşma düşüncesidir. Sözlerini okuyorum ve bu çerçevede düşünmenizi istiyorum. Kapalı bir oturumda samimiyetle anlayışını değerlendirmesini iyi niyetle bir AKP milletvekilinin ifade etmesidir. Diyor ki:
''Arkadaşlar sakın ha oylarımızı azaltmayın. Biz birazcık tökezlersek, bu defa çok kötü intikam alır. Oyumuz gerilerse, bu Ergenekoncular falan çok kötü intikam alır. Yani burada intikam alma hakkını veriyor. Bizim bu yaptıklarımızın bir cevabı olmalıdır ve bu cevabı birisi verir diyor.''
Kendi kendine bunun hesabını bizden sorarlar. Çünkü sorulması gereken bir hesap var demek istiyor ve ekliyor:
Bu memlekette kimin kızının başı örtülüyse hepsini fişlemişler, kim namazında oruç tutuyor hepsini fişlemişler.
Kim yapmış bu işi? Bizim aramızda namazında niyazında başörtülü orucunun tutan milyonlarca insan var. Kimin haddine bunu fişlemek. Vatandaş nasıl istiyorsa öyle yaşar. İster başını örter ister açar. Bak aramızda başörtülü kardeşlerimiz var. Kim kimi fişliyor, ne biçim laf bu?
Ve diyor ki:
''Eee şimdi biz onları fişliyoruz. 40 sene onlar bize yaptı, inşallah şimdi sıra bizde. Yapmaya çalıştığımız bu arkadaşlar.''
Bu olayın dürüstçe ifade edilmesidir. Burada geçmişte bize yapıldı dediği işler kimsenin sindirebileceği işler değildir. bugün yaşanan olayları hukuktu, demokrasinin işleyişiydi diye izah etmeye kalkmasın, bunun altında bir hesaplaşma yatıyor.
SANKİ TÜRKİYE'DE DARBE YAPILDIErgenekon dediğin de işte budur. Bugün Türkiye manzarasına baktığımız zaman, sanki Türkiye’de darbe yapıldı. Duymadık, haberimiz yok. Ama bakınca hemen içimizden gelen düşünce, yahu bir darbe yapıldığı izlenimi.
Bir defa hükümet bağımsız yargı konusundaki tavrını artık herkesin görebileceği şekilde ortaya koyuyor. Bağımsız yargı yerine, tarafsız yargı demeye çalışıyor. Bundan kastettiği de ondan taraf olması.
KARŞILARINDAKİNİ GERİ ZEKALI SANIYORLARHerkesin şunu çok iyi bilmesi gerekiyor. Bağımlı yargı hiçbir şart altında tarafsız olamaz, bağımlı çünkü.
Evrensel insan hakları belgelerinde, hepsinde bağımsız yargı konuşuluyor. Tarafsız yargı profesyonelliğin gereğidir. Bağımsız yargının içinde tarafsız olmayanlarda olabilir. Yargı bağımlı ise, artık tarafsız yargı demek ya bir cehalettir, yada karşısındakini geri zekalı sanmasıdır.
DGM'NİN YERİNE ÖZEL YETKİLİ SAVCIHukuk sistemimizde bir süreden beri, tam yetkili ağır ceza mahkemeleri, tam yetkili savcılık özel yetkili ağır ceza mahkemeleri. Yargı bir bütündür. Özel yetkili olan var, özel yetkisi olmayan var. Bu ayrımı yaptığınız zaman tereddüt girer. Bunun arkasında DGM var. Bu DGM Türkiye’de genel şikayet hale gelmişti. Kaldırıldı ama bu defa özel yetkili ağır ceza mahkemeleri diye ayrı bir kategori imar edildi.
Türkiye’deki yargıyı zaafa uğratan bu sistemdir. Bir ülkede ihtisas mahkemelerine ihtiyaç olabilir. Uyuşturucu konusunu inceleyecek mahkemeler olabilir. Terör davaları için olabilir. Bu ihtisas mahkemesidir. Şimdi özel yetkili dediğiniz zaman iş çığırından çıkıyor.
Kanunsuz telefon dinlemeleri. Yargıya yönelik oldu mu? Savcılara yönelik oldu mu? Hakimlere oldu mu? Oldu.
BASKILAR SADECE ONA MI?
Bir süre önce Ergenekon savcısı, ''ben bu davaya bakamam. Üstümde baskı var'' dedi ve çekildi. Diğer hakimler hak verdi.Peki bu baskılar sadece ona mı yapıldı. Hoşa gitmeyen karar alanlara verilen cezalar, uygun davrananlara getirilen ödüller. İncelerseniz görürsünüz
BAŞBAKAN YARDIMCISI SAVCIYI ARIYORBir başbakan yardımcısının Erzincan’da bir savcıya, soruşturmayı nasıl götürmesine yönelik etki yaptığı ortaya çıktı.
Kimse inkar edemiyor. Sadece orada mı müdahale edildi. Burada gözü pek bir savcı çıktı. Peki çıkmayan yerlerde ne oldu?
Bu öyle bir savcı daha ince de JİTEM ile ilgili iddiaların üzerine cesurca giden bir savcı.
Eğer o savcı 2007 yılında o soruşturmayı başlatmamış olsaydı bunlar onun başına gelir miydi.
İtham edilen suçların tümünün uydurma olduğunu bilmeyen var mı? Adam JİTEM’ karşı mücadelenin öncüsü. Şimdi Ergenekon’un içine katmaya çalışıyorlar.
HER AN BAŞIMIZA BİR ŞEY GELEBİLİRSuç imal ediliyorsa ve bunu hukuk adına yapıyorsanız orada hukuk devletinden demokrasiden bahsetmek mümkün mü?
Sen tuzak kuruyorsun, iftira atıyorsun, tertip kuruyorsun. Bunu devlet yapıyor. Eğer bu yapılıyorsa kimsenin dokunulmazlığı yoktur. Herkese, şey şey her an başımıza gelebilir.
HABUR TARTIŞMALARIBirisi de çıkıp diyor ki Habur’da hakimleri ayarladık. Kimdi diyor İçişleri Bakanı, kime diyor DTP’nin genel başkanına.
Orada ne konuşulduğunu bize bir eski milletvekili söylüyor. Geçiyor mu o gelenler denildiği gibi. Uygulama Türkiye’nin hukukuna aykırı mı? Ortada bir ayarlamanın bulunduğu anlaşılmıyor mu?
Devletin bütün yetkilileri orada, emniyet genel müdürlüğü yetkilileri orada, içişleri bakanlığı yetkilileri orada. Peki adalet bakanlığı yetkilileri orada mı? Ne arıyor adalet bakanlığı yetkilileri orada.
Ayarlamayı kim yapıyor. İçişleri bakanı mı yapıyor?
Delilin yerini imzasız ihbar mektubu aldı. Gizli tanık aldı. İçinde bulunduğu davanın sanığı olan. Mahkemede hüküm giymiş olan insan gizli tanığa dönüşüyor ve davanın seyrini değiştirmeye çalışıyorlar.
Kim bu cinayet işlemiş, yeğenini fuhşa teşvik etmiş, daha birçok pis işe bulaşmış biri.
Dursun Çiçek’le buluştunuz mu diyorlar Savcıya. İnsanlar kendi masumiyetlerini iknaya zorlanıyorlar.
Oysa hukuk masumiyete dayanır. İddia sahibi iddiasını ispata mecburdur.
Bu gerçekten hepimizin ibret alması gereken bir manzaradır.
HÜKÜMET YARGININ DOĞRUDAN İÇİNE GİRMİŞTİR Hükümet yargının içine doğrudan girmiştir. Hele bu Erzincan soruşturmasından sonra hükümet yargının göbeğinde yer almıştır.
Aklı başında bütün hukukçular hükümetin yanlış istikamette buraya battığını ortaya koymuştur.
Bu tablo karşısında şu gerçeklere dikkat çekmek istiyorum. Türkiye’de siyasi niteliği ağır basan davalar yaşandı. 12 Eylül dönemindeki kesintilerde olduğu gibi.
12 Eylül’de darbe oldu 100 gün sonra sanıklar yargı karşısına çıktı.
MSP Genel Başkanı tutuklandı, 7 ay sonra iddianame hazırlandı.
3 YILDIR İDDİA VAR MAHKUMİYET YOK
Gelelim bugünkü manzaraya. Ergenekon davası 2007 12 haziranında başladı. Yani 3 yıl tamamlanmak üzere.
Ergun Poyraz diye bir yazar var. 22 temmuz 2007’de tutuklandı hala tutuklu. Silahlı değil, neyle itham edildiği belli değil.
Bir kitap yazdı başbakan hakkında çok ağır sözler içeren. Kitapta bir sorun varsa ona göre harekete geçin.
Ne oldu Ergenekon’dan gözaltına alındı 3 yıldır tutuklu.
Hala iddianamelerin sonu gelmiş değil. Ucu açık iddianame kavramını Ergenekon’la gördük.
Bu oluyorsa her şey olur. Bu oluyor ve bunu hazmettirmeye çalışıyorlar. Dalga dalga insanlar tutuklanıyor. Pek çok insan neyle suçlandığını bilmeden tutuklu kalıyor.
Bu kadar büyük bir dava Ergenekon var diye yola çıkıyor. Öyle bir şey olduğuna dair hiçbir delil yok.
BU HUKUK DEĞİL ZULÜMDÜR3 yıldır ortada iddia var mahkumiyet yok. İddia ile mahkum ediyorsun. Hükümle değil.
İddia var, tutukluluk var, ölüm var ama hüküm yok. Kimse hakkında yok. Böyle dava olur mu?
Bu zülümdür, hukuk değildir.
Kimsenin imtiyazı yok. Herkes hesap verecek deniyor. Peki sayın Başbakan sen hesabını vermeyecek misin?
Onların dokunulmazlığı yok ama senin dokunulmazlığın var. Mecliste 550 milletvekili var, 608 tane de fezleke var.
Adalet yok, hukuk yok. Bunları lafazanlıkla örtemezsiniz. Sen istediğin kadar nutuk at. Söylediklerinin dirhem değeri olmadığını millet gözünün içine baktığı an fark ediyor.
HESABI ÖDEMEDEN
KAÇMAK İSTİYORLARBu milletin dürüst onurlu savcısı en ağır şekilde cezalandırılmak isteniyor. Bu gidişi bakınca nerede duracak diye herkes soruyor. Bilerek kavga gerilim tırmandırılıyor.
Hani lokantaya birileri gelir sofrayı donatırlar yer içerler, garson hesabı yazmaya başlayınca oradaki insanlar ne yapsak da hesabı ödemeden kaçsak diye düşünmeye başlarlar.
Şu andaki Türkiye manzarasına bakınca aklıma bu geliyor. Birileri masadan hesabı ödemeden kaçmanın planlarını yapıyorlar.
Hır çıkarıp dayak yiyecek yiyince de ağlaşacak. Aman sakın ha. Oradaki kavga hazırlığını görün ama sakon kavgaya dahil olmayın.
Sıkın dişinizi bu günler gelip geçer bunların ad hesap vereceği günler elbette gelir.
Sakın ha kavgaya fırsat vermeyin. Sizin dışınızda kavga çıkarsa da katılmayın. Ama kapıyı pencereyi de iyi tutun.
internethaberBu arada gözaltıları önceden haber veren TRT "habercilik başarımız" açıklaması yaptı!...