Ya gizli Pentagon-Erdoğan-Başbuğ mutabakatı var ya da şu ihtimaller!Gelin hep beraber sesli düşünelim. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, aylar önce Karargahta otuz küsuir generalle beraber, “TSK asimetrik bir psikolojik operasyona muhataptır” dedi mi?... Dedi!
Aynı Başbuğ Kuvvet Komutanları ile beraber Taraf gazetesini kastederek ve Başbakan’a çağrı yaparak, “Herkes nerede duracağını göstersin” diyerek kıyameti kopardı mı?... Kopardı!
Meydan okuyorDevam ediyoruz!
Cenk elbisesi giyip savaş gemisinde bir kez daha ültimatom veren İlker Başbuğ değil miydi?...
Oydu!
Sabrımız taşıyor diye masaları yumruklayan da Genelkurmay Başkanımızdı.
Bitmedi.
“Gerekirse bildiklerimizi ve elimizdeki belgeleri halkla paylaşırız” diyen yine Orgeneral Başbuğ’du!
Son olarak 15 Orgenerali Karargaha çağırıp bu görüşme önemli diye kamuoyuna duyuran ve de elinde çanta ile Çankaya Köşkü’ndeki malum zirveye giden de kendisiydi..
Soruyorum böyle tablo karşısında bir Başbakan’ın zerre umursamaz davranmasını nasıl izah etmeliyiz?
Yahu karşısındaki bekçibaşı değil, Cumhuriyetimizi kuran dünyanın beşinci büyük ordusu TSK’nın başkomutanı ki, o TSK aynı zamanda son 50 yılda 4 kere darbe yapan bir kurum...
Dahası Tayyip Erdoğan’ın fikir çizgisi de o yapı ila onlarca yıldır kan davalı!
Hesaplaşma!Hal bu iken Tayyip Erdoğan bütün bunları takmıyor ve yalın kılıç pala sallıyor!
Elbette Erdoğan’ın bu tutumu demokrasi mücahidi olmasından ötürü de değil, öyle olsa darbeyi düşündükleri iddia edilenlerle 7 yıl sonra uğraşmaz, örneğin 12 Eylül ve 28 Şubat’ı yapanların yani gerçek darbecilerin üstüne giderdi.
Diyeceksiniz ki o değil, bu değilse ne?
İhtimaller şunlardır:
1) Pentagon-Erdoğan ve Başbuğ gizlice anlaşıp operasyonu beraber yürütüyorlar. Amaçları ulusalcı bilince ve Avrasyacı çizgiye yönelen TSK’yı tekrar ABD ya da NATO yörüngesine yüzde yüz oturtmaktır.. Genelkurmay başkanlığı bu operasyona en tepeden izin vermezse yürümezdi ve sonuç alınamazdı. Dolayısı ile zirvelerde mutabakat var. Başbuğ’un direniyor görüntüsü ise TSK içine ve laik çevrelere dönük gaz alma görüntüleridir.2) Operasyonda Başbuğ yani TSK üst yönetimi yoktur, ABD ile AKP yani Erdoğan-Gül ikilisi vardır. Washington Tayyip Erdoğan’a, TSK ihtilal yapamaz teminatını vererek önünü açmıştır. ABD’den teminat alan Erdoğan bu şekilde hem Cumhuriyeti kuran TSK ile tarihi hesabını görüyor, hem ele geçiremediği tek kurum olan TSK’yı tarumar ediyor, hem de operasyonu demokrasi ambalajı ile oya tahvile çalışıyor. ABD-Tayyip mutabakatını teyid eden bir başka fotoğraf ise Erdoğan’ın ABD desteği ile yapılan 12 Eylül ve 28 Şubat’ı yapan darbecileri hesaba çekmemesidir.
Devlet biçimi ve Nizam-ı Cedid!3) Tayyip Erdoğan’ın fütursuz bir şekilde TSK’nın üstüne gitmesi, devletin biçiminin yeniden tanzimi yani üniter yapıdan federal sisteme geçme operasyonu olması da ihtimaldır. Erdoğan ve Gül bu konuda ABD ile gizlice anlaşmış olabilir. K. Irak ve Ortadoğu’nun yeniden dizaynı da bu paket kapsamında değerlendirilebilir.
4) Erdoğan’ın TSK’yı aşağılarcasına köşeye sıkıştırması, hedeflediği büyük çaplı emekliye ayırmalara ortam ya da zemin hazırlamak için de olabilir. Buna göre münferit bireysel tepkiler bile bahane edilip belirlenen isimler tasfiye edilebilir.
5) Bir başka ihtimal komutanları bıktırıp istifa etmelerini sağlamak ve TSK’yı kendilerinin dizayn etmelerine zemin hazırlamaktır. Bu şekilde ABD desteği ile TSK fiilen tasfiye edilip yeni bir Nizam-ı Cedid ordusunun temelleri atılacak!
6) Keza TSK’nın ısrarla üstüne gitmeleri yine açılmasını muhtemel gördükleri kapatılma davasına karşı mağduriyet ikliminin oluşturulması da olabilir.
MEDYA AKP'NİN KURTARILMIŞ BÖLGESİ OLUYOR!Önce yandaş medyayı yarattılar!
Kamu bankası kredileri ve meçhul paralarla medyanın yüzde 60’ını ele geçirdiler.
Akabinde muhalif televizyon kanallarına hücum ettiler.
Sahiplerini bir bir kodese tıktılar.
Mehmet Haberal’dan Doğu Perinçek’e, Mustafa Özbek’den Tuncay Özkan’a AKP’ye muhalefet eden kanalların patronlarını Ergenekon hikayeleri ile cezaevine soktular! Dahası ekonomik ablukalar uyguladılar.
Derken merkez medyada arada bir atılan aleyhte manşetlere de müdahale ettiler!
Milyar dolarlık vergi cezaları ile gazetelerin birinci sayfalarını kurtarılmış bölge haline getirdiler.
Ve son hedef köşe yazarları!
Yok onlara yani yazarlara direkt gözdağı veremeyeceğini bildiği için patronlara sopa gösteriyor ve yazılanlardan sen sorumlusun diyor!
Bunun adı tartışmasız tehdittir.
Öyle çünkü ortada Deniz Fenerini haber yaptı diye bir basın gurubuna kesilen milyar dolarlık ceza örneği var.
Uzan’ın tasfiye edilme olayına ve Aydın Doğan’a kesilen cezaya tanıklık eden hangi patron bu tehdidi görmezden gelebilir?
Evet Tayyip Erdoğan önceki gün aslında fiili olarak sansür kararnamesini duyurmuş ve uygulamaya koymuştur.
Göreceksiniz bundan sonra köşe yazarlarının bir bölümü, böcek-çiçek, aşk-kadın yazılarını yazacak, bazıları da yavaş yavaş tasfiye olacaktır.
Peki insafla iz’anla söyleyin bu rejimin adı faşizm değil de nedir?
Tayyip Erdoğan yıllar önce aslında doğruyu söylemişti.
Demokrasi onun için gerçekten de amaç değil, ülkeyi topyekün ele geçirmek için araçtı!
Sabahattin ÖNKİBAR, 28 Şubat 2010