TSK'ya Balyoz Darbesi

Genel & Güncel Konular

Başbuğ'a vatandaş tepkisi

İletigönderen antalyalim » Cum Mar 12, 2010 23:01

Vay be utanmaz vatandasa bak sen!!! :x


Erdogan~Basbug paslasmasini farkeden emekci vatandas pozisyonun tehlikeli oldugunu farkederek araya girdi. Ancak Ftipi hakemler olaylar büyümeden emekci vatandasa önce sari kart ardindan bir sari kart daha göstererek oyunu bozmasin diye oyun disi biraktilar.

Ilerleyen günlerde "ETÖ"nün eski kasalarindan birisi oldugu ortaya cikacagi belli olan vatandasin isminin, daha öncelerde sacma sapan bir gazetecinin koca bir canta dolusu savciliga getirdigi sözde Balyoz belgeleri arasinda bulundugu anlasildi.
Ayni vatandas PTT'de görev yaptigi günlerde basbakana gelen mektuplara sarbon koydugu ve Aglayan cocuk Arincin evinin adresini asci albaylara verdigi gerekcesiyle suclu bulundu.
TRT haber servisi iyi uykular diler......
"Mustafa Kemal'in Askerleriyiz" :turkiye:
Kullanıcı küçük betizi
antalyalim
Çeviri Takımı
Çeviri Takımı
 
İletiler: 522
Kayıt: Sal Ara 16, 2008 21:39
Konum: Evden

Re: Paşalara Balyoz gözaltısı

İletigönderen Oğuz Kağan » Çrş Mar 17, 2010 18:08

Doğan'dan Başbuğ'a sitem

Çetin Doğan basın mensuplarına verilmek üzere 20 sayfalık mektup hazırladı.

Balyoz soruşturması kapsamında tutuklanan emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın avukatı Celal Ülgen, müvekkilinin iddialara ilişkin basın mensuplarına verilmek üzere 20 sayfalık mektup hazırladığını söyledi.

MİLLİYET Gazatesi'nde Fikret Bila ile yaptığı ropörtajda Balyoz Güvenlik Harekat Planı'na ilişkin soruşturmanın "Olay ciddidir ve bugüne kadar belki yaşanan olayların TSK üzerindeki etkisi açısından en önemlilerinden birisidir. Ve en ciddilerinden birisidir" diyen Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un sözlerine yanıt, aynı soruşturma kapsamında tutuklanan 1'inci Ordu eski Komutanı emekli Orgerenal Çetin Doğan'ın avukatı Celal Ülgen'den geldi.

Balyoz Güvenlik Harekat Planı'na ilişkin soruşturmanın gayri ciddi olduğunu savunan avukat Celal Ülgen, "Sayın komutan 'En ciddi' demişti. Ben de 'En geçersiz, en gayri ciddi iddia' diyorum. Bu açık ve net. Bunu Çetin Bey de diyor, ben de diyorum" dedi. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un Milliyet Gazetesi'nde Fikret Bila'ya verdiği ropörtajında, Balyoz soruşturmasına ilişkin sözlerine ilişkin Çetin Doğan'ın neler düşündüğünün sorulması üzerine avukat Celal Ülgen şunları söyledi:

"Sayın İlker Başbuğ komutanın konuyu bir kez de özellikle benden dinlemesini ve bizim savunmamızı almasını isterdim. Çünkü 'Balyoz Harekat Planı' bugüne kadar gelmiş geçmiş planların, iftiraların içerisinde ayağı yer basmayan bir plandır. 'En ciddi' demişti sayın komutan ben de 'en geçersiz, en gayri ciddi iddia' diyorum. Bu açık ve net. Bunu Çetin bey de diyor ben de diyorum. Kesinlikle TSK'ya ve bazı komutanlara yöneltilmiş en gayrı ciddia iddia 'balyoz' iddiasıdır. Çünkü her şey açık, legal bir seminer var. Bu ses bantlarını savcılar çözümlediği zaman bütün ayrıntıyı görecekler. 'Balyoz', 'Çarşaf', 'Suga' gibi planların olmadığını da görecekler. Bunun neresi ciddi, bunun yanıtını bunu ciddi görenler de vermeli."

ÇETİN DOĞAN, BASIN MENSUPLARINA MEKTUP GÖNDERECEK

Çetin Doğan, basın mensuplarına gönderilmek üzere 20 sayfalık bir mektup yazdığını bu mektupta açıklamalarda bulunacağını belirten avukat Celal Ülgen, Doğan'ın sağlık sorunlarının devam ettiğini söyledi.

Çetin Doğan'ın tam teşekküllü hastaneye gitmeyi reddettiğini ifade eden avukat Celal Ülgen, "Çetin Paşa, öncelikle savcılıktaki hukuki girişimlerin sona ermesi gerektiğini, eğer tahliye olacaksa sağlık durumundan değil hakkındaki suçu kanıtlayacak bir delil bulunmadığı için tahliye olması gerektiğini söylüyor. Sağlık nedeniyle tahliye olmasının kamuoyunda bu suçla irtibatlı olduğu kanısı oluşur diye düşünüyor. Bir kimsenin özgürlüğü kısıtlanınca ve bunun ne zaman biteceği belli olmayınca, her karşılaştığınız da gözlerindeki ışığın giderek söndüğünü görüsünüz. Çetin Paşa'nın da bu sağlık koşularının hayati endişeler taşıdığını görmekteyim" dedi

BALYOZ GÜVENLİK HAREKAT PLANI SAHTE İDDİASI

Balyoz Güvenlik Harekat Planı'nın sahte olduğunu ifade eden avukat Celal Ülgen, "11 sayfa ve çeşitli ekleri var. Gerçek hareket planı, Egemen Harekat Planı' denen 5 sayfa ve ekleri ile toplam 50 sayfa. O sahte olan deliller özellikle 11 ve 17 nolu CD'lerde toplanmış. Bu 11 ve 17 nolu CD'ler resmi plandaki ses kayıtlarında yok. Savcılık 11 ve 17 sayılı CD'lerdeki bilgilerle bu 'Balyoz', 'Suga', 'Çarşaf'taki bilgilerle, gerçek seminerdeki bilgiler arasında ki kimi benzerlikleri soruyor" dedi.

Balyoz Güvenlik Harekat Planı'nın bilgisayar ortamında 2 Aralık 200'de hazırlandığının söylendiğini belirten avukat Celel Ülgen, "Biz de iddia ediyoruz ki Balyoz Harekat Planı aslında 2003'de gerçek plan seminerinden sonra hazırlanmış ve kimi konularda benzerlik yapılsın diye mizansen hazırlanmıştır. Bilgisayarda bunları yapmak kolaydır. Örneğin yaşanmamış bir zamanı bilgisayarda ayarlayıp belgeyi kaydedebilirsiniz. Çok eski bir zamanda da... Zamanla bunun örneklerini size göstereceğiz. Örneğin sayın savcının bilgisayarından çıktığını kanıtlayan yaşanmamış 2015 sene ilişkin bunlar hazırlanabilir. Dijital verilerde bunlar mümkündür. Bunu kanıt kabul etmek mümkün değildir. Onlar söz konusu CD'lerle ilgili TUBİTAK'ta inceleme yaptıklarını söylüyorlar ama bu söylediğim cevapları alıp almadıklarını bilmiyorum" diye konuştu.

Taraf Gazetesi muhabiri Mehmet Baransu'nun Karagah isimli kitabında avukatlar gösterilmeyen gizli belgelerin de yer alması konusunda ne diyeceği sorulan avukat Celal Ülgen, "Eğer bizden gizlenen belgeleri orada görürsek Barasu'ya teşekkür telgrafı çekeceğim" dedi.


Gerçek Gündem, 17 Mart 2010
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Paşalara Balyoz gözaltısı

İletigönderen Oğuz Kağan » Prş Mar 18, 2010 15:15

İşte Çetin Doğan'ın mektubu

"Eski bir asker olarak yaşadıklarımı, verdiğimiz savaşın bir götürüsü olarak görüyorum."

Balyoz soruşturması kapsamında tutuklanan eski 1. Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan avukatları aracılığıyla gazetecilere 16 sayfalık mektup gönderdi.

“HESABINI KİMLERDEN SORMAM GEREKTİĞİNİN BİLİNCİNDEYİM”

Çetin Doğan, “delillerin henüz tamamen toplanamamış olması, suçun mahiyeti" gibi gerekçelerle 3 haftadır tutuklu olduğunu hatırlatarak “Yakalama, gözaltı ve tutuklanma sürecinde onur kırıcı, hazmedilmesi zor, ‘adli prosedürlerin’ ruhuma ve bedenime yaptığı tahribatın hesabını kimlerden sormam gerektiğinin bilincindeyim. Eski bir asker olarak yaşadıklarımı, verdiğimiz savaşın bir götürüsü olarak görüyorum. Bu nedenle dik duruşuma bozmayacağım" dedi.

Mektubu yazış nedeninin tarihe not düşmek olduğunu kaydeden Doğan, “İş adalete intikal etti, karışmayalım, bekleyelim sözleri kulağa hoş gelebilir ama Türkiye’ nin bugünkü koşullarında ‘boş’ bir laftan ibarettir" ifadelerini kullandı. Doğan mektubunda, amacının adaleti etkilemek olmadığını, kamuoyunu bilgilendirmek istediğini anlattı.

“Öncelikle şahsım ve Balyoz taifesine mensubiyetleri konusunda kuşku duyanlar için yakalama, gözaltı ve tutuklama sürecinde yapılan yanlışları yinelemeden, salt ‘usul’ yönünden yapılan bu can alıcı adli hatanın üzerinde durmak istiyorum" diyen Doğan, savcı ve hakimlerin uluslar arası hukuk normlarının tam tersi istikametinde bir usul gerçekleştirdiklerini kaydetti.

“DELİL VE BELGELERE KISITLAMA NEDENİYLE ERİŞEMİYORUZ"

“Önce içeri alalım, gerisi Allah kerim" anlayışı ile başlatılan bir yargı süreci olduğunu iddia eden Doğan, “ Çetin Doğan’dan istenen adeta kendini aklamasıdır. Bunu yapmak için kollarımızı sıvadığımızda ise bavulla bir gazeteye teslim edilen sözüm ona ‘delil ve belgelere’ avukatlarımızın resmen erişimine savcılık kararıyla konan kısıtlama engeli ile karşı karşıya kalmaktayız. Balyoz Harekat Planı gerçekten 1. Ordu Karargahı’nda mı hazırlanmıştır? Yoksa bu plan özel amaçla kurulmuş bir ‘Senaryo Üretim Merkezi’nin mi ürünüdür?" dedi.


Gerçek Gündem, 18 Mart 2010
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Paşalara Balyoz gözaltısı

İletigönderen Oğuz Kağan » Cum Mar 19, 2010 18:26

‘Beşiktaş’ta pusuya düştük’

Hasdal Askeri Cezaevi’nde tutuklu bulunan albaylardan komisyona çarpıcı açıklamalar:

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Alt Komisyonu’nun görüştüğü, Ergenekon ve Balyoz operasyonları kapsamında Hasdal Askeri Cezaevi’nde tutuklu bulunan albaylar, içinde bulundukları durumu, “Yıllarca dağda mücadele ettik. Dağda pusuya düşmedik, ama Beşiktaş’ta pusuya düştük” sözleriyle özetlediler. İntihar eden Yarbay Ali Tatar’ın durumuna da dikkat çeken albaylar, “haksızlığa karşı mücadele” azminin kendilerini ayakta tuttuğunu ifade ettiler.

Hasdal Cezaevi’ndeki incelemelerle ilgili izlenimlerini gazetemize anlatan CHP Sıvas Milletvekili Malik Ecder Özdemir, üst düzey subayların kendilerini protesto etmesinin ilk kez yaşanan bir durum olduğunu belirterek “Bu da siyaset kurumuna duyulan güvensizliği ortaya koyuyor. Orada hâkimler ve hükümetten duyulan endişelerin oluşturduğu baskıyı gördük” dedi.

Özdemir’in verdiği bilgiye göre Hasdal’da kalan Kurmay Albay Mustafa Koç, 15 aydır tutuklu bulunduğunu belirtip tutukluluk süresinin çok uzun olmasından yakınarak “Hukuk garabeti yaşanıyor. Beraat edeceğime de inanıyorum, en ufak ceza alırsam yüzüme tükürün” dedi. Meclis ve komisyonun bu duruma el koymasını isteyen Koç, “Buradaki genç subay arkadaşlar, aileleri endişelenmesin diye ‘Krallar gibiyiz’ diyor. Telefonlar dinleniyor ki ertesi gün Yenişafak’ta, Taraf’ta, ‘Krallar gibi yaşıyorlar’ diye haberler yazıyorlar” iddiasında bulundu. Koç, Yarbay Ali Tatar’ın intihar etmesine de dikkat çekerek komisyon üyelerine şunları söyledi:

“Ali Tatar bizimle kalıyordu. İlk tahliye kararı geldiğinde bayram ederek uğurladık. Onun psikolojisini iyi anlıyoruz. Biz eğer intihar etmiyorsak direnmemizden, birbirimize güç vermemizden, haksızlıklara karşı mücadele etmemizdendir. Kendimizi kontrol edip tutuyoruz.”

Mektup ve CD verdiler

Jandarma Kurmay Albay Mustafa Önsel de Balyoz soruşturması kapsamında “cami bombalayacaktı” iddiasıyla tutuklandıklarına dikkat çekerek “Dedemin ismi Mustafa, annem her ramazan 30 gün Kuran okumaya giderdi. Biz nasıl camiyi bombalamayı planlarız” dedi. Kendilerine kurulan tuzağı “pusu” olarak nitelendiren Önsel, “Biz yıllarca dağlarda mücadele ettik Dağda pusuya düşmedik, ama Beşiktaş’ta pusuya düştük” değerlendirmesini yaptı.

Cezaevinde kalan subaylar komisyon üyelerine ayrıca uğradıkları haksızlıkları dile getirdikleri bir mektup ile CD verdiler. Komisyon üyelerine hitaben kaleme alınan ve altında “Poyrazköy, Amirallere Suikast, Kafes, Bayloz Davaları Mağduru Tutuklu Subay ve Astsubaylar” imzası bulunan mektupta “Medyaya sızdırılan ve birçoğu tarafımıza dahi ibraz edilmeyen, düzmece belge ve bulgularla başlatılan objektif hiçbir delile dayanmayan, masumiyet karinesinin zedelendiği bu davalar başlı başına insan hakları ihlalidir. Sürecin sonunda yüce Türk adaleti önünde aklanacağımıza en ufak bir şüphemiz yoktur” denildi.

AYŞE SAYIN / Cumhuriyet

Gerçek Gündem, 19 Mart 2010
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Paşalara Balyoz gözaltısı

İletigönderen murat8 » Cmt Mar 20, 2010 0:02

ÇETİN DOĞAN’DAN MEKTUP

Beşiktaş Adliyesi’nin CMK 250. Maddesi ile yetkilendirilmiş Sayın Hakim ve Savcılar tarafından “… delillerin henüz tamamen toplanamamış olması, suçun mahiyeti ...” gibi gerekçelerle üç haftayı aşkın bir süredir tutukluyum. Yakalama, gözaltı ve tutuklanma sürecinde onur kırıcı, hazmedilmesi zor “adli prosedürlerin” ruhuma ve bedenime yaptığı tahribatın hesabını kimlerden sormam gerektiğinin bilincindeyim. Eski bir asker olarak yaşadıklarımı verdiğimiz savaşın götürüsü olarak görüyorum. Bu nedenle “dik duruşumu” asla bozmayacağım.

Bu notları yazış nedenim, tarihe bir not düşmek, toplumumuzun götürülmek istenen istikameti konusunda kamuoyuna uyarıda bulunmak içindir. Görebildiğim kadarı ile toplumumuzun bir bölümü oynanan oyun çerçevesini hala anlayamamakta, hiçbir devirde eksikliği hissedilmeyen düzenin işbirlikçileri ise, gelişmelere alkış tutmaya devam etmektedir. “Ateş olmayan yerden duman tütmez!” söylemi bağlamında, yurttaşlarımızın bir bölümü zihin karışıklığı içinde, neyin doğru olduğu ve ne yapılması gerektiği konularında kararsız kalmıştır.

Bu zihin karışıklığının giderilebilmesinin yolu, ateşi çıkaranların da, dumanı tüttürenlerin de, belirli amaçlara hizmet için kiralanmış “kundakçılar” olduğunu gösterebilmektir. Bu amaçla kaleme aldığım bu notları sabırla okumanızı ve okutmanızı dilerim. “İş adalete intikal etti, karışmayalım, bekleyelim” sözleri kulağa “hoş” gelebilir ama Türkiye’nin bugünkü koşullarında “boş” bir laftan ibarettir.

BALYOZ Davası kapsamında vereceğim bütün bilgiler, özel olarak yetkilendirilmiş Sayın Savcı ve Hakimlerin ellerinde bulunduğu için, amacım “adaleti etkilemek” değil, kamuoyunu bilgilendirmektir.

Davaya konu olan ‘plan’ ve ‘seminer’ üzerinde kopartılan sansasyonel haber ve bilgilerin ne olduğunu, ne olmadığını ortaya koyacağım. Ancak, öncelikle, şahsım ve BALYOZ taifesine mensubiyetleri (!) konusunda kuşku duyulanlar için, “yakalama,” “gözaltı,” ve “tutuklama” sürecinde yapılan yanlışları tekrarlamadan, sadece “usül” yönünden yapılan bu can alıcı “adli hatanın” üzerinde durmak istiyorum.

Bağımsız yargı adına “iş görmek” üzere özel olarak ‘seçilmiş’ ve ‘yetkilendirilmiş’ Savcı ve Hakimlerimizin bir bölümünün, her ne kadar ‘yukarıdan kendilerine yapılan telkin ve yağlamalara pek aldırmadıklarını’ söylemiş olsalar da, uluslararası hukuk normlarının tam

tersi istikametinde bir ‘usül’ geliştirdikleri görülmektedir. Israrla “ağyarına” uygulanan bu yeni yargı usulünün görünen iki boyutu var:

Birincisi, geçmişi, söylemleri ve duruşu tepki uyandırmış, hakkında imzasız ihbar mektuplarına dayalı dedikodular üretilmiş, hedef alınan kişiyi, elde gerçek anlamda delil olup olmadığına bakılmaksızın, “önce içeri alıverelim, gerisi Allah kerim” anlayışı ile başlatılan bir yargı süreci mevcuttur.

İkinci olarak ise, işbirlikçi basın-yayın organları aracılığıyla, iğrenç, şok edici, sansasyonel haberlerle kamuoyunda dehşet yaratarak, hedef alınan kişiyi, ortaya dökülen bilgi ve belgelerin gerçek olup olmadığına bakılmaksızın zan altında tutmak ve linç etmeye yönelik, uzun bir yargı sürecini ya tutarsa anlayışı ile başlatmak ve tutuklamayı cezaya dönüştürmek istemi mevcuttur.

Her iki durumda da, ortaya atılan iddialarda size ait bir iz, gerçek anlamda bir delil bulunmaması durumunda da hala şayet şüpheli veya sanık iseniz, işin gerçeğini ortaya koymak savcılara ait bir görev olduğu halde, bu sizin (suçlanan kişinin) asli göreviniz olarak kabul edilmektedir. E.Org. Çetin Doğan’dan istenen adeta kendini aklamasıdır. Bunu yapmak için kollarımızı sıvadığımızda ise, bavulla bir gazeteye teslim edilen sözüm ona “delil ve belgelere” avukatlarımızın resmen erişimine savcılık kararıyla konan kısıtlama engeliyle karşı karşıya kalmaktayız.

Şimdi, yargı sürecinde bizim için ortaya konan “usül” ve “tahditlere” bağlı kalarak, bana ve eski silah arkadaşlarıma sürülmek istenen lekenin kimlerin marifeti olduğunu, davaya ilişkin kamuoyunda öne çıkan bilgi, belge ve iddiaları sırayla irdeleyerek ortaya koymaya çalışacağım. Bunu yaparken, zorunlu olarak eskiden yaptığım açıklamaların bir bölümünü tekrarlamak zorunda olacağım için beni bağışlayın.



*BALYOZ Harekat Planı gerçekten 1nci Ordu Karargahında mı hazırlanmıştır?
Yoksa bu plan özel amaçla kurulmuş bir ‘Senaryo Üretim Merkezinin’ mi ürünüdür?


Üzerinde ıslak, kuru veya elektronik hiçbir imza bulunmayan bu uyduruk belgenin gerçek olduğu sanısını yaratmak için, bu belgeye referans veren bir başka ‘sahte evrak’ düzenlenmiştir. Bu ‘sahte evrak’ 1nci Ordu Askeri Savcılığınca gönderilen Bilirkişi raporunun EK-A sayfa 11 de dip notu olarak, Ek-A Lahika-1 de ise 16ncı sırada yer almaktadır. Belirtilen yerlerde ‘sahte evrak’, “1nci Ordu K.lığının, ARALIK 2002 tarihli, Hrk:7130-02/Pl. Ve Eğt. S ( ) sayılı ve 1nci Ordu Plan Semineri” ibaresi yer almaktadır. Bu imzasız emrin de sahte ve uydurma olduğu, askeri yazışma kurallarına vakıf herhangi bir kimse tarafından daha ilk bakışta anlaşılabilir:

Türk Silahlı Kuvvetleri’nde bütün “Harekat planları” ve bu planlara göre düzenlenen seminerlere ilişkin yazışmalar, Harekat Başkanları tarafından

hazırlanır. Hazırlanan bu evrakların sol üst köşelerinde evrakı çıkaran şube kodu (şubenin kısaltılmış ismi olarak) yer alır. Belirttiğimiz sahte evrakta da Şube Kodu olarak “Pl. ve Eğt. Ş.” ibaresi yeralmaktadır. 1nci ordu Harekat Başkanlığı kuruluşunda Pl. ve Eğt. Ş. (Plan ve Eğitim Şubesi) adıyla anılan bir şube bulunmamaktadır. 05-07 Mart 2003 tarihlerinde icra edilen Plan Seminerine ilişkin bütün yazışmalar Ordu Hrk. Başkanlığı kuruluşunda bulunan, Plan ve Harekat Şubesince (Pln. Hrk. Ş.) hazırlanmıştır. Nitekim aynı Askeri Bilirkişi Raporunun, EK-A Lahika-1’nde yer alan 1nci Ordu K.lığı’ndan seminere ilişkin çıkartılan bütün yazışmalarda (andığımız sahte evrak hariç) “Pln. Hrk. Ş.” (Plan Harekat

Şubesi) kodu bulunmaktadır.

Diğer taraftan Karargah yazışma kuralları uyarınca Ordu Harekat Başkanlığı birimlerince planlamalara ilişkin hazırlanan bütün evraklara tarih-sayı kodu “1700” rakamı ile başlar. Yukarıda belirttiğimiz Lahika’da yer alan 1nci Ordu K.lığına ait yazışmalara sahte evrak dışında “1700” kodu verilmiştir. Sahte evrakın taşıdığı kod ise “7130” dur.

Yukarıda belirtilen hususlar, uydurma “Balyoz Planının” 1nci Ordu Karargahında hazırlanmadığını sadece kanıtlamakla kalmayıp, sahte evrakların belirli merkezlerde üretilme aşamasında kendilerine profesyonel katkı sağlayabilecek emekli veya muvazzaf bir personel de bulamadıklarını göstermektedir.

Daha önce defalarca belirttiğim gibi, Ordu Komutanlığınca hazırlanan bu emrin altına Komutanın resmi makam ünvanı yazılır. Şayet Hükümet tarafından sıkıyönetim ilan edilmiş ve ‘kararname’ ile Ordu Komutanı aynı zamanda Sıkıyönetim Komutanı olarak atanmış ise, bu ünvanı da (Şehir adı belirtilerek) resmi makam ünvanı ile birlikte yazılır. 1970’li ve 1980’li yıllardan anımsanacağı gibi, 1nci Ordu Komutanı aynı zamanda İstanbul Sıkıyönetim komutanı olarak atanmış idi ve bu dönemlerde yayınlanan emirlerin altına 1nci Ordu ve İstanbul Sıkıyönetim Komutanı olarak imza açılmıştır. Bu da uydurma Balyoz Harekat Planını hazırlayanların, Ordu içerisinde değil, dışarısındaki işbirlikçilerin marifeti olduğunun başka bir kanıtıdır.

Özel Yetkili Beşiktaş Cumhuriyet Savcılığı BALYOZ Harekat Planının gerçek olduğu, düzmece olmadığı yolundaki iddialarını, sorgulanmam sırasında öğrendiğim kadarı ile büyük ölçüde bir “Bilirkişi Raporuna” dayandırmış bulunmaktadır. Anılan Bilirkişi Raporunun TÜBİTAK tarafından hazırlandığı, savcı tarafından ifade edilmiştir. Avukatlarım Raporun bir örneğini istemiş olmakla beraber isteğimiz, konan kısıtlama nedeniyle yerine getirilmemiştir.

Bugün teknolojinin ulaştığı boyut dikkate alınarak, sadece bir CD’nin analiz edilmesi ve dosya takip usulü ile menşeinin kanıtlanması mümkün müdür? Yoksa imal edilen bir CD’yi istediğimiz kişinin bilgisayarındaki klasör veya dosya muhteviyatından olduğu sanısını uyandırmak için bir düzenleme yapılabilir mi? Bu sorulara doğru yanıt vermek için bir bilgisayar mühendisi olmaya bile gerek yoktur. Yeni bir veya birkaç bilgisayar almak suretiyle, bilgisayarı hedef aldığınız kişinin adı ile kaydeder, bu bilgisayarda açtığınız klasör veya dosyaları bir CD’ye yükleyerek, bunların hedef aldığınız kişinin bilgisayarından çıktığı sanısını uyandırabilirsiniz.

Doğrusu, TÜBİTAK’ın “Bilirkişi Raporu” Sayın Savcılarımızı ikna edecek bir kesin ifade taşıyorsa, bir zamanların çok övündüğümüz bu ulusal kurumumuzun da ne hallere düştüğünü varın siz karar verin. Savcılıkta verdiğim ifadede yeraldığı gibi, yukarıda belirttiğim hususların teyidi istenirse herhangi bir üniversitemizin ilgili bölümünden alınacak “gerçek bir bilirkişi raporu” ile yapılabileceğinden eminim.



1nci Ordu Askeri Savcılığından alınan “Bilirkişi Raporu”, Özel Yetkili Beşiktaş Cumhuriyet Savcılığının iddialarına bir dayanak teşkil etmekte midir?


Hayır etmemektedir.

Nitekim 1nci Ordu Askeri Savcılığı bu raporla ilgili olarak basında kamuoyunu yanıltıcı haberler yapılması üzerine bir açıklama yaparak “Bilirkişi Raporu, kamuoyunu yanıltacak tarzda haber konusu yapılarak, söz konusu dökümanların gerçek olduğu izlenimi yaratılmaya çalışılmıştır” ifadesini kullanmıştır.

Sözkonusu Bilirkişi Raporu’nun 3ncü Maddesinde “incelemenin dayandığı faraziye” açıkça belirtilmiştir. Faraziyenin yanlış anlaşılması ve yorumlanmasının önlenmesi amacıyla, anılan raporun 3ncü maddesinde yeralan birinci cümleyi aynen tekrarlayalım: “Bu rapor, 1nci Ordu K.lığı Askeri Savcılığı tarafından incelenmek üzere tarafıma teslim edilen dökümanların 05-07 Mart 2003 tarihleri arasında 1nci Ordu K.lığında icra edilen Plan Semineri öncesinde, icrasında ve sonrasında kaleme alınan “gerçek nüshaları” ile aynısı olduğu faraziyesine dayanarak hazırlanmıştır.”

Anılan raporda Balyoz planının gerçekliği sorgulanmamış, planın gerçek olduğu varsayımından hareket edilmiştir. Ancak Plan Seminerinde EGEMEN Harekat Planının tartışılıp tartışılmadığının açıklığa kavuşması için Seminere Üst Komutanlıklardan katılan gözlemci Raporlarının incelenmesi, Seminer Sonrası Planlarda değişikliklere gidilip gidilmediğinin araştırılmasını, 1nci Or. K.lığının Seminer Sonrası KKK.lığına gönderdiği Seminer Sonuç Raporunun incelenmesini istemiştir. Aynı talepleri, ‘iğrenç iddialar’ basında ilk çıktığı günden itibaren benim de televizyon ekranlarına çıkarak yapmış olduğum hatırlanacaktır.



05-07 Mart 2003 tarihinde icra edilen 1nci Ordu Plan Semineri’nde, EGEMEN Harekat Planı’nın görüşülmediği ve uydurma BALYOZ planının görüşülüp, müzakere edildiği iddiasının geçersizliğini kanıtlayan hususlar:


Plan Seminerinin icrasına ilişkin Ordu Komutanı olarak yayınladığım bir emirde, Seminerde yapılacak takdim, konuşma ve müzakerelerin tamamının kayda alınmasını istedim. Bu konudaki emrimin gereğinin yapılması için, bir sureti aynı zamanda Ordu Muhabere Bilgi
sistemleri Başkanlığına (MEBS) da gönderilmiştir.

Verdiğim emir doğrultusunda Ordu Plan Semineri başından sonuna kadar kayda alındığı için ses kayıtları bulunmaktadır.

Savcılığın elinde bulunan ve bazı bölümleri basına sızdırılan ses bantları emrim üzere kayda alınmış ses bantlarıdır.

Verdiğim emrin bir suretinin savcılıkta olduğunu sanıyorum. Şayet olmadığı iddia ediliyorsa, aynı konuda soruşturma yapan 1nci Ordu Askeri Savcılığından temin edilebilir. Esasen belirtilen dönemde 1nci Ordu Muhabere ve Bilgi Sistemleri Başkanlığı görevinde bulunan Mu. Kd. Alb. Altan BATIBAY, Savcılık tarafından gözetim altına alınarak (22-26 Şubat 2010) sorgulaması yapılmıştır. Savcıların bu suretle, seminer kayıtlarının banda alınması yolundaki verdiğim emrin gerçek olduğunu öğrendiklerini sanıyorum. Seminerin ses kayıtlarının tutulmasını isteyiş nedenlerim özetle:

Seminer Sonuç Raporunun doğru olarak hazırlanması ve verdiğim emirlerin yanlış anlaşılmasının önlenmesi,

Eğitim amaçlı olarak, seminere katılmayanlara gerektiğinde bilgi verilmesi,

Seminer öncesi hiç prova yapılmamış olması nedeniyle, irticalen yapılan konuşma ve müzakerelerin hangi amaçla yapıldığının tam olarak anlaşılmasını temin içindir.

Seminer ses kayıtlarının tamamı incelendiğinde, Plan Seminerinde nelerin görüşüldüğü, kimler tarafından özel takdimler yapıldığı, nelerin müzakeresinin yapıldığı açıkça görülür. Bu kayıtlardan açıkça görülecek husus da, Plan Seminerinde, Balyoz, Suga, Oraj, Sakal, Çarşaf kod adlı, kendi uçağını düşürmek ve Cami bombalamak gibi inanılmaz hazırlıkları içeren bir darbe planının hiçbir suretle görüşülmediğidir.

Ses kayıtları 05-07 Mart 2003 tarihlerinde icra edilen 1nci Ordu Plan Seminerinde, sadece ‘1nci Ordu EGEMEN Harekat Planı’nın, jenerik bir senaryo çerçevesinde, Ordunun Sakarya nehrine kadar uzanan geri bölgesinin güvenliğini de kapsayacak şekilde irdelendiğini açıkça ortaya koymaktadır.

‘Jenerik Senaryo’, seminerin icra edildiği gerçek zaman dilimindeki dış ve iç siyasi ve askeri durumu değil, ileride, daha doğru bir deyişle, geleceğe ait bir zaman diliminde meydana gelebilecek siyasi ve askeri olayları gerçekmiş gibi ele alarak, irdelenen EGEMEN Harekat Planının ve bu plana dahil Geri Bölge Emniyeti için hazırlanan Planların yeterli olup olamayacağını saptamak için hazırlanmıştır.

Hazırlanan Senaryonun, Seminerin başlangıcında Birinci Ordu Harekat Başkanı tarafından özel bir takdimi yapılmıştır. Bu takdimin de Ses Kayıtları bulunmaktadır. İncelendiğinde görülecektir ki uyduruk Balyoz Harekat planındaki “Durum” başlığı ile tasvir edilen siyasi ve askeri gelişmelerle hiçbir bağlantısı yoktur.

05-07 Mart 2003 tarihinde icra edilen Ordu Plan Semineri için hazırlanan Jenerik Senaryo’nun özelliği “olasılığı yüksek, en tehlikeli senaryo” olmasıdır.

EGEMEN Harekat Planı ile birlikte Seminerde görüşülen bütün hususlar, yapılan özel takdimler ve imal edilen sahte Balyoz Harekat Planı bir bavul içerisinde işbirlikçi ellere teslim edildiği ve gazetelerde bir “Pehlivan Hikayesi” gibi tefrika edildiği için, gerçek plan ve Seminerde müzakere edilen hususlar üzerinde verilmiş gizlilik derecesinin artık hiçbir anlam ve önemi kalmamış bulunmaktadır. Bu nedenle kamuoyunda yaratılan korku ve kuşkuların, bilgi kirliliğinin giderilmesi benim için bir ödev haline gelmiş bulunmaktadır. Bu sorumluluğu yerine getirmek amacıyla aşağıdaki hususları kamuoyunun bilgilerine sunuyorum:

Bilindiği gibi komşumuz (Yunanistan) EGE Denizi’nde kara sularını 12 mile çıkarma hakkına sahip olduğunu iddia etmektedir. Komşumuzun böyle bir karar vermesi durumunda ülkemizin Batı’dan açık denizlere çıkma imkanı kalmayacağı için, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından

komşumuzun “Karasularını 6 milin ötesine çıkarması durumunda bunu harp sebebi sayacağına” ilişkin halen de yürürlükte olan bir kararı bulunmaktadır.

EGEMEN Harekat Planı, TBMM’nin verdiği bu kararın, Hükümet tarafından uygulanmasına ilişkin direktif alındığı zaman 1nci Ordu K.lığınca yürürlüğe konması için hazırlanmıştır. Seminerde yapılan irdeleme ve müzakerelerin zeminini teşkil eden Jenerik Senaryo, ülkemizin dışarıdan iki cepheye angaje olması durumuna dayandırılmıştır.

Savcılığın elinde de bulunan gerçek Jenerik Senaryoda “Türkiye’nin Irak’a müdahalesini gerektiren bir durum” yaratılmış, bu nedenle 1 nci Ordu

Birlikleri’nin bir bölümü Türkiye’nin Güneydoğu’suna 2nci Ordu Bölgesi’ne kaydırılmıştır.

Jenerik Senaryoda, Ülkemizin iki cephede tehdit altında kalması, Batı’daki komşumuzun da karasularını 6 milin ötesine çıkarma yolunda bariz adımlar atmaya başlaması ile ortaya çıkmakta olduğu farz ve kabul edilmiştir.

Jenerik Senaryo’nun ‘olasılığı en yüksek, tehlikeli bir senaryo’ olarak nitelendirilmesinin nedeni, komşumuzun gerçekten kara sularını 6 milin ötesine çıkarma gibi bir niyeti varsa, bu kararını ülkemizin en zayıf bir anında (iki cephede aynı zamanda angaje olması halinde) gerçekleştirmek isteyeceğinin olasılık bakımından daha yüksek olmasıdır. Çünkü EGE’de yapılacak emrivakilere Türkiye’nin tepki göstermesinin, başka bir cephede (Güney Cephesinde) kuvvetleri ile angaje olması durumunda, istenen ölçüde şiddetli ve geniş kapsamlı olamayacağı aşikardır.

Plan Semineri’nde, belirtilen bu senaryo çatısı çerçevesinde 1nci safhada EGEMEN Harekat Planının uygulanıp uygulanamayacağı ele alınmış, ağırlıklı olarak da 1nci Ordu Bölgesinde düşmanın sabotaj, tahrip ve tahrikleri ile ortaya çıkabilecek İRTİCAİ ve BÖLÜCÜ eylem ve kalkışmalara karşı, bölgede tahsis edilen ve seferde teşkil edilecek kuvvetlerin yeterli olup olamayacağı irdelenmiştir.

Plan Seminerinin bu bölümünde yapılan müzakerelerde gerek benim yaptığım konuşmalar ve gerekse diğer katılımcıların yaptıkları özel takdimler, parça parça kullanılarak, kamuoyunda bilgi kirliliği ve kuşkuları yaratılmaya çalışılmıştır. Yapılan takdimlerin ve konuşmaların bütünü ele alındığında, yaratılan Senaryoya dayalı olarak, mevcut durum değil, gelecekte ortaya çıkabilecek bir durumda, Geri Bölge Emniyeti (sadece 1nci Ordu’ya ait), Sıkıyönetim sorunlarının ele alındığı açıkça görülecektir.

Ordu Plan Semineri’nin 2nci Safhasında, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Irak’a zamanında müdahalesi sonucunda, Irak’ta ortaya çıkan sorunlar ulusal

çıkarlarımıza uygun olarak çözüme kavuşturulduğu, 1nci Ordu Birliklerinden Güneye kaydırılanlarla, Ordu emrine girecek bütün birliklerin Plan görevlerini icra edecekleri bölgelere intikal ettikleri farz ve kabul edilmiştir. Jenerik Senaryoda bu safha için, birinci safhadan daha farklı bir zaman dilimi kabul edilmiş, Plan Semineri cereyan tarzı planına uygun olarak yapılan müzakerelerle sona erdirilmiştir.

Plan Seminerinin gerek birinci ve gerekse son safhası olan ikinci safhasında yapılmış olan takdim ve müzakerelerin verdiğim emir uyarınca seminerin icrası esnasında alınan ses kayıtları savcılığın elinde bulunmaktadır. Beşiktaş Cumhuriyet savcılığında sorgulanmam sırasında bu hususları gündeme getirdiğimde, Sayın Savcı EGEMEN Hareket planının gizli olması nedeniyle bu hususları ortaya çıkarmadıklarını, ayrı muhafaza ettiklerini ve bunlar üzerinde söyleyecek bir hususları bulunmadığını ifade etmiştir.

İddia edildiği gibi seminerde bir darbe planı müzakere edilmiş olsaydı Genel Kurmay Başkanlığı ve K.K.K’ndan gelen gözlemciler dahil toplam 29 General 162 subayın katıldığı seminerde buna şahitlik edecek ‘gizli tanık’ dahil hiç kimse bulunamamıştır.

05-07 Mart 2003 tarihlerinde Ordu Plan Semineri maskesi altında herhangi bir toplantı yapılmamıştır. BALYOZ Operasyonu kapsamında her rütbe ve sınıftan muvazzaf ve emekli neredeyse yüze yaklaşan belki de geçen personelin ifadesine başvuruldu. Kimi gözaltına alındı, kimi tutuklandı. Kimisi de serbest bırakıldı. Bunca personel arasından bir kişi de olsa Sayın Savcılarımızın iddialarına destek veren kimse oldu

mu? Sanmıyorum. Bulunsaydı işbirlikçi basın bunu manşetten verirdi. Bu konuda Ordu Karargahı’ndan hanım sekreterlerin, yazıcıların dahi ifadelerine başvurulduğunu üzülerek öğrendim. Bunca insanın benim “suçluluğumu ispat etmek” ve bu amaçla bir delil bulma uğruna tedirgin edildiklerini öğrenmenin bana çok acı geldiğini söylemeliyim.


BALYOZ Hareket Planının bilgisayarda ‘Kopyalama ve Yapıştırma’ metodu ile imal edildiğini açıkça ortaya koyan gerçekler:

Anılan uyduruk plan 02 Aralık 2002 tarihini taşımaktadır. Planın ilginç yanı, AKP Hükümeti’nin kuruluşundan en fazla 15 gün geçmiş olmasına rağmen, planda durum başlığı altında tasvir olunan siyasi ve ekonomik gelişmeler AKP iktidarının 2003-2007 döneminde attığı adımların ve icraatının sonuçları ile birebir örtüşüyor olmasıdır. AKP’nin ülkemizde yaptıkları ile ortaya çıkan siyasi ve ekonomik gelişmeler 2002 tarihinde bir plana nasıl ilham kaynağı olabilir sorusu hiç mi akla gelmemektedir merak ediyorum. Bu durum, belli amaçla uyduruk ve iğrenç senaryo üretim merkezinde görevli personellerin, biraz kıt zekalı, biraz da tembel oluşlarını kanıtlamaktadır. Zira 2003-2007 döneminde ülkemizdeki gelişmeler ve bazı değerlendirmeler 2002 tarihli plana ilham kaynağı olmakla kalmamış, bazen aynen (birebir) kopyalanıvermiştir. Şimdilik bu konuda basına da intikal eden bir örnekleme vermekle yetinelim:

2 Aralık 2002 tarihli olduğu iddia edilen Balyoz Hareket Planı’ndan bir alıntıyı aynen aşağıya çıkarıyorum.

“Cumhuriyetin kuruluş yıllarında kalkınmada uygulanan ulusal model ile çeşitli sahalarda büyük başarılar elde edilmiştir. Bu dönemde uygulanan model ile ülkemiz Belçika’ya uçak ihraç edecek seviyeye ulaşmıştır. Ancak 1945 yılından sonra ülkemiz tekrar siyasi, kültürel, ekonomik yönlerden kuşatma altına alınmış; Batılı Devletler Atatürk döneminde hayata geçiremedikleri SEVR projesini AB, IMF ve Dünya Bankası yoluyla uygulamaya başlamışlardır.”

Şimdi ise Sayın Haydar Baş’ın Milli Ekonomi Kongresinde yaptığı 27 Kasım 2005 tarihli kapanış konuşmasından bir alıntıyı aşağıya alıyorum.


“Devletimizin kurucusu Atatürk’ün döneminde yani 1938’e kadar çeşitli sahalarda kalkınma plan ve projeleri uygulanmış ve çok büyük başarılar elde edilmiştir. Bu dönemde kalkınmada uygulanan Milli Model ile ülkemiz Belçika’ya uçak ihraç edecek seviyeye ulaşmıştır. Fakat Atatürk’ten sonra ülke tekrar siyasi, kültürel, ekonomik vs. topyekun bir kuşatma altına alınmış, Batılı devletler, Mustafa Kemal döneminde hayata geçiremedikleri SEVR Projesini AB, IMF ve Dünya Bankası yoluyla gerçekleştirmeye başlamışlardır.”

Uydurma Planın detaylı tetkiki halinde, benzer kopyalama ve yapıştırma işlemlerinin bolca bulunacağından hiç kuşku duymuyorum. İmza blokunun bile askeri teamüllere göre açılmadığı; imzasız (elektronik bir imza da bulunmamaktadır) mezkür planın uydurma olduğu her yönü ile sırıtmaktadır.


Birinci Ordu Komutanlığının 05-07 Mart 2003 tarihleri arasında icra ettiği Ordu Plan Seminer’inin Jenerik Senaryosu ve Cereyan Tarzı Planının Üst Komutanlardan gizlendiği iddia edilmektedir.


Plan Seminerleri Üst komutanlıklarca yayınlanan genel direktifin ana çerçevesinde hazırlanır, detaylar üst Komutanlıklarca belirlenir ve icra edilir. Bu kapsamda EGEMEN Hareket Planının Ordu Plan Seminerinde incelenmesi hususu da Üst Komutanlıkça belirlenmiştir.

Birinci Ordu Komutanlığınca EGEMEN Hareket Planının irdelenmesi için hazırlanan Jenerik Senaryonun ‘En yüksek olasılığa sahip, en tehlikeli Senaryo’ oluşu nedeniyle başlangıçta yanlış anlaşılmasından kaynaklandığını gördüğüm bir nedenle üst makamdan (K.K.K.lığından) bir itiraz mesajının gönderildiğini anımsıyorum. Bu durumun Üst makamın hatırladığım kadarıyla sadece Ordu Plan seminerinde, ‘Geri Bölge Emniyeti’ ve

‘Sıkıyönetim Konuları’nın tartışılacağı konusunda bir ‘zehaba’ (sanıya) kapılmalardan kaynaklandığı anlaşılmıştır. Nitekim, Plan Seminerinin icrasından çok önce, üst ve ast Komutanlıklara gönderilen 1. Ordu Plan Semineri Cereyan Tarzı Planına herhangi bir itiraz gelmemiş, plan semineri de belirtilen Cereyan Tarzı Planın ana hatlarına tamamen uyularak icra edilmiştir.

Ordu Plan Seminerine Gn. Kur. Başkanlığından ve Kara Kuvvetleri Komutanlığından Generallerin başkanlık ettiği heyetler gözlemci olarak katılmıştır. 05-07 Mart 2003 tarihinde icra edilen Ordu Plan Seminerine Gnkur. Heyet Bşk. olarak katılan General bugün Orgeneral rütbesi ile aktif görevde bulunmaktadır. Aynı şekilde, K.K.K.ğının gönderdiği heyetin başındaki generalde bugün Korgenaral rütbesindedir. Sorgulanmam

sırasında Ordu Plan Seminerine katılan ve bugün aktif görevde olduklarını ifade ettiğim Generallerin kimliklerinin Sayın Savcı tarafından bilindiği de ortaya çıkmıştır. Benim bu kişilerin isimlerini buraya yazmayış nedenim onların da gereksiz yere tedirgin olmamaları için
gösterdiğim hassasiyet nedeniyledir.


BALYOZ davasında siyasi kişilerin Müdahalesi veya siyasetin gölgesi varmıdır?

Bu konuda ben sadece yaşadıklarımı ve şahit olduğum hususları anlatmakla yetineceğim. Şimdilik eldeki verilerle bu konudaki kararın kamuoyunca verilmesini istiyorum:

22 Şubat 2010 saat 10:00 civarında Sayın Savcı Ali Haydar’ın nezaretinde konutumun aranmasına başlandı. Savcı tarafından bana üç savcı tarafından (Bilal Bayraktar, Mehmet Berk, Ali Haydar) birlikte imzalanmış bir ‘Arama Müzekkeresi’ verildi. Bu müzekkerede ‘ŞAYET’ aramalarda bir suç unsuru bulunursa, yakalanmam ve gözaltına alınmam’ yolunda bir ibare bulunmaktaydı.

Gerek Harp Akademilerinde ikamet ettiğim ve gerekse Bodrum’daki yazlık evimde yapılan ve saat 16:00 civarında aynı gün biten aramalarda savcı dahil aramayı yapan personel tarafından ‘hiçbir suç unsuru bulunmadığı’ yolunda bir tutanak hazırlanarak bana ve avukatlarıma verildi.

Sayın Savcı Ali Haydar aramayı yaptıktan ve arama tutanağını imzalattıktan sonra, kendisini uğurlayan Merkez Komutanlığından görevlendirilmiş personel’e ‘benim yakalanarak, İstanbul Emniyeti Terörle Mücadele birimince görevlendirilen ekibe teslim edilmem’ yolunda şifahi bir emir verdiğini öğrendim. Avukatlarım kendisine telefonla ulaşarak, arama kararındaki ‘yeni bir delil, suç unsuru bulunması’ yolundaki şartı hatırlattı.

Savcının arkadaşlarına danışacağını, bu konuda haklı bulunduğumuzu belirttiğini öğrendim.

Bunun üzerine aynı gün (22 Şubat 2010) saat 19:00 sularında arama kararını veren üç savcı, verdikleri arama kararındaki ‘suç unsuru bulunması’ koşulunu yok sayarak yeni bir ‘Yakalama Müzekkeresi’ imzalayarak İstanbul Emniyet Müdürlüğüne faks ile göndermiş ve bu suretle İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesinden tefrik edilen bir tim marifeti ile nezarete alınmam sağlanmıştır.

22 Şubat 2010 günü İstanbul Beşiktaş Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığınca konan ‘arama, yakalama ve gözaltı’ operasyonlarının belirli bir merkezden bir ‘Cereyan Tarzı’ planına uygun olarak sevk ve idaresinin yürütülmeye çalışıldığı konusunda ciddi kuşkularım var. Bunun nedeni şahsımla ilgili arama ve gözaltı olaylarının bir zaman cetveline uygun olarak TRT ekranlarında önceden yayınlanmasıdır. Daha evimde arama yapılırken gözaltına alınarak Emniyete götürüldüğüm konusunda haberi TRT-2 yayınlamış, gözaltına alınmam ise haberin çıkmasından asgari 4 saat sonra gerçekleşmiştir.

22 Şubat 2010’da saat 19:00 da yakalama işlemi tamamlanmasına müteakip, yasal prosedürün gerektirdiği hususların yerine getirilmesinden sonra aynı gün İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesinde ‘misafir’ edilmeye başlandım. Emniyette ‘susma hakkımı’ kullanacağımı ifade etmeme rağmen azami gözaltı süresinin dolmasına yakın bir zaman önce Sayın Savcı Bilal Bayraktar ve akabinde Hakim Ali Efendi Peksak karşısına çıkarıldım.

Savcılıkta sorgum 10:30 da başladı ve 15:30 da sona erdi. Sayın Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı’nın Beşiktaş Adliyesi’nden ayrılması ise saat

16:00 sularında gerçekleşti. Nereye gittiği ve kiminle yemek yediği kendi beyanları ile sabittir. Sayın Hakim Ali Efendi Peksak tarafından sorgumun yapılmasına başlanması 21:50 de gerçekleşmiştir. Sorgulamayı yapan Savcı Sayın Bilal Bayraktar’ın bir vesile ile yaptığı özel bir

beyanın görülmekte olan davada siyasilerin bir gölgesi olup olmadığı konusunda bir fikir verebileceğini sanmam nedeniyle, savcının sarfettiği sözlerini mealen aşağıya aktarıyorum: “Evet, üst düzey yöneticilerden bana bu davaya ilişkin telefon edildi. ‘Sen gençsin, bunları tanımazsın ha!’, yolunda telkinlerde bulunmaya çalışıldı. Ben de kendilerine üç çocuğumun bulunduğunu ve maaşımdan başka bir gelirim bulunmadığını, ancak doğru bildiğimi yapacağımı ifade ettim.”

Savcılık sorgusu ile nöbetçi Hakimce sorgunun başlaması arasında tam 5 saat 20 dakika geçmiştir. Nöbetçi Hakim Sayın Ali Efendi Peksak’ı uzunca bir süre bekledik. Nerede olduğunu soruşturduğumuzda, katipler tarafından ‘yemekte’ olduğunu öğrendik! Bu demektir ki Sayın Çolakkadı yemekte iken Sayın Peksak da yemekte imişler! Bu konuda gerekli soruşturma yapılması için avukatlarım tarafından HSYK nezdinde girişimde bulunulmuştur.

Hakim ve savcılarımızın Adalet Bakanlığı Müsteşarı ile görüşerek karar vermiş olabileceği yolunda bir kuşku duyulması dahi adil yargılamaya gölge düşürmez mi?

4 no’lu Silivri Kapalı Ceza infaz Kurumu’nda hayat, kurumda görevli personelin gösterdiği ‘iyi niyete rağmen’ bir ceza niteliği taşımaktadır. Şayet burada iseniz, sizin ‘şüpheli’, ‘sanık’ veya ‘hükümlü’ olmanız fark etmiyor. İlgili Tüzük gereğince Cezaevi içerisinde tutuklu ve hükümlülerin tabii olduğu bütün kısıtlamalar aynı. Daha başka bir deyişle yargısız infaz ediliyor, hükümlü gibi ceza çekiyorsunuz.

Her gün üzeriniz aranıyor, ayakkabınız çıkartılıyor, haftada ancak bir gün olan (15 dk) telefonla görüşme hakkımı, ABD’deki kızımla konuşmak istediğim de kullanamıyorum kızımın telefon faturası isteniyor. Cezaevi yetkililerine benim hükümlü değil tutuklu olduğumu söylediğimde 5275

Sayılı yasaya bağlı olarak 20 Mart 2006 tarihinde Bakanlar Kurulunun 200/10218 sayı ile onayladığı tüzüğün 186. maddesini okudular. Hükümlülerin Ceza İnfaz Kurumlarında tabi olacağı hükümleri belirtilen Tüzük 186. maddesinde aynen şu ibare yer almakta: Kısıtlamaları belirleyen maddeler sıralanarak “………..maddeleri tutukluluk halleriyle uzlaşır nitelikte olanları tutuklular hakkında da uygulanabilir.”

Sonuç itibariyle sizin tutukluluk halinizle uzlaşsa da uzlaşmasa da hükümlüler gibi ceza görmeye devam ediyorsunuz. İntikam ve rövanş peşinde olanların bu durumdan memnuniyetlerini tahmin etmek zor değil. Ayrıca belirtilen maddedeki ‘uygulanabilir’ kelimesi, kurumun bir Cezaevi oluşu nedeniyle olacak, ‘kesinkes uygulanır’ olarak algılanıyor. Hedef ben miyim, yoksa henüz tam teslim alamadıkları bir kurumu daha fazla ezmek

ve baskı altına almak mıdır, kararı sizler verin! Saygıdeğer hakimlerimize, savcılarımıza, politikacılarımıza, dışarıda olanlar işlenen hukuk cinayetlerini bir seyirci gibi izleyenlere duyurulur. Hukuk belki bir gün size de lazım olabilir…

Benim haykırışım, zihinleri önyargılarla şartlanmamış, ‘yüreklerinin kulakları sağır’ olmamış, iz’an ve insaf sahibi olanlar içindir. Çektiğim acılar, yüreğimin burkulması beni nereye götürürse götürsün dik duruşumu kimse bozmaya muktedir olamayacaktır. Dayanma gücümü yaşananların bir nebze daha halkımızın aydınlanmasına katkı sağlayacağına olan inancımdan alıyorum…

Saygılarımla… 15.02.2010
ÇETİN DOĞAN
4 Nolu Silivri Kapalı
Ceza İnfaz Kurumu
‘B’ Blok 9 Alt Koğuşu
Kullanıcı küçük betizi
murat8
Üye
Üye
 
İletiler: 36
Kayıt: Cum Mar 19, 2010 23:47

Re: Paşalara Balyoz gözaltısı

İletigönderen Başkomutan » Pzr Mar 21, 2010 17:39

Başbuğ 1 numaraya neden kefil oldu?

Genelkurmay, Erzincan Davası'nın 1 numaralı sanığı Ordu Komutanı Saldıray Berk'e kefil oldu. Bunun için 3 nedeni var.

Resim

Orgeneral İlker Başbuğ, Ruhat Mengi’ye verdiği röportajda Erzincan davasının sanığı 3’üncü Ordu Komutanı Saldıray Berk’e niçin destek verdiklerinden ’kozmik odalar’daki aramalara, el bombası yüklü kamyondan ’Balyoz’ iddialarına gündemi sarsan olaylarla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.


SALDIRAY BERK'E NEDEN KEFİL OLDU?

3’üncü Ordu Komutanı Saldıray Berk’le ilgili olayda ona kefil olur şekilde açıklamalar oldu Genelkurmay’dan. Sizin de ‘Biz çok iyi biliriz, tanırız, eminiz burada bir yanlışlık olduğuna’ gibi açıklamalarınız oldu ama her zaman bu kadar kefil olduğunuzu da görmedik. Neden Berk’te bu şekilde bir açıklama yaptınız?

Birincisi, olayların hukuki boyutu ve nerede olduğunuz çok önemli. Bakın, şimdi 3’üncü Ordu Komutanı’yla ilgili bir iddia var ki fevkalade vahim.
Görevde olan bir ordu komutanı, terör örgütüne üye olmakla suçlanıyor.

Şimdi bu olayda hukuki açıdan neredeyiz bu önemli. Birincisi, bu olayla ilgili soruşturma safhası bitti. Artık kovuşturma safhasına dönüşen bir olay.

İkincisi, biz bir konu üzerinde fikir veya görüş ifade ettiğimiz zaman yüzde 100 her şeyi incelemiş olmamız lazım. Bu olayda elimizde iddianame var 61 sayfa, artı bu konuyla ilgili olarak elimize ek dosyalar da geldi. Bu ek dosyaları da ilgili arkadaşlarımız inceledi. Şimdi 3’üncü Ordu Komutanı’yla ilgili iddialar bu 61 sayfalık iddianamenin kaç sayfasını teşkil ediyor biliyor musunuz?

61 sayfa içinde tabii çeşitli yerlerde geçiyor ama esas Ordu Komutanı’yla ilgili iddialara baktığımız zaman bir sayfa. Şimdi lütfen bu konuda yorum ve değerlendirme yapanlar bu bir sayfayı bir kere okusunlar. Nedir bu olay bir baksınlar. Ordu Komutanı’na yönelik suçlamada üç husus var.

Birincisi bir plan semineri yine orada da söz konusu ve bu plan seminerinin oynandığı ve seminerin yine konuların dışına çıktığı... Bu kesinlikle doğru değil. Niye, Kara Kuvvetlerimiz bunu inceledi, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın elinde plan semineriyle ilgili tüm raporlar var, bu plan seminerine katılan herkesin görüşleri, bilgileri var. Dolayısıyla Kara Kuvvetleri Komutanlığımız bu plan semineriyle ilgili detaylara hâkim ve bu araştırma sonucunda gözüken nokta şudur ki, bu plan seminerinde iddia edilen şeylerin hiç biri gerçekleşmemiştir. Birinci tespitimiz bu.

İkinci tespitimiz, yine Ordu Komutanı’nın efendim Alevi köylerine ziyareti bir suçlama olarak ifade ediliyor. Bu aslında çok çirkin, yani nereye koyacağız bunu ayrı bir olay...

Üçüncü nokta ise, yine iddianamede 28 Ocak günü Ordu Komutanı’nın emriyle efendim Erzincan-Üzümlü arasında bir gösteri yürüyüşü yapıldığı iddia ediliyor. Neden? Yanılmıyorsam aynı tarih, tamamen tesadüf, Kayseri İl Jandarma Alay Komutanı’nın bu kapsamda tutuklandığı gün. Bakın, 28 Ocak günü yapılan bu yürüyüşün emrini Ordu Komutanı 15 Ocak’ta vermiş! Herhalde Ordu Komutanı müneccim değildi; yani bu kadar olmaz. 28 Ocak’ta bu intikal yapılmış ama belgelere baktığımız zaman Ordu Komutanı’nın bu konuyla ilgili emri 15 Ocak’ta verdiği de elimizde somut olarak var.

İşin tabii diğer bir ilginç yönü de 3’üncü Ordu Komutanı ile ilgili suçlamaların da maalesef gizli tanık ifadesine dayanması. Dolayısıyla iddianameleri biliyoruz, ek dosyalarını biliyoruz, suçlamalar burada gerçekten bir olaya hukuki gözle bakılırsa... Artık davayla ilgili fazla bir şey söylemek istemiyorum. Dolayısıyla bu tip olaylarda, bu tip durum almamızı bazılarının doğal karşılaması gerekir.

TSK’da hiç kimse cami bombalayacak kadar alçalamaz!

EN VAHİM SENARYO

Kamyondaki bombalar olayında Sayın Başbuğ, siz “Bu ihbara inanılması ürkütücüdür” dediniz ama o kadar çok sayıda üst düzey TSK mensubunun tutuklandığı haftanın arkasından mesela ya da kozmik odalar, Tokat saldırısı, suikast iddiasında böyle bir ifade kullanmamıştınız. Acaba diğer olaylar ürkütücü değil miydi size göre?

Bu güzel bir sual. Bu mühimmat olayıyla ilgili olarak; bir e-mail var. Birisi tarafından gönderilen bir ihbar mektubu ama e-mail şeklinde gönderiliyor. Şimdi bu e-mail aslında bir sayfadan kısa bir ihbar mektubu. Benim ürkütücü bulduğum nokta mektubun içeriği. Bakın, mektupta bu olayın Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı tarafından veya en azından Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı’ndan kişiler tarafından planlandığı, yapıldığı iddiası var. Bu bir kere TSK direkt muhatap oluyor. İkincisi, el bombaları ve silahlar olduğu ifadesi ki, hiç gerçekle ilgili değil. Ürkütücü olan nokta, el bombalarının nerede kullanılacağı ki bunların efendim üzerindeki numaraların silindiği vesaire de ifade ediliyor. Bunların neredeyse bu Nevruz olaylarında hatta Muş filan diye de isim geçiyor bazı bölgelerde kullanılacağı ifade ediliyor.

Şimdi burada tabii ürkütücü olan şu, Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı, başkanlık olarak ve en azından oradaki kişiler muhatap. İkincisi, böyle bir mühimmat getiriliyor, bunlar sonra bir yerde elden geçtikten sonra nerede kullanılacak, toplumsal olaylarda, hatta Nevruz filan kapsamında; bu ürkütücü değil mi? Bu bence aslında bugüne kadar karşılaştığımız senaryolar açısından çok vahim bir senaryo.

CAMİ BOMBALAMA AKIL DIŞI BİR OLAY

Çok vahimleri var yine cami bombalama, kendi uçağını vurma.

Senaryo olarak alırsanız buna benzer bir de cami bombalama olayı var. Çünkü olayların kendisi değil, burada bir senaryo bazından değerlendirme yapıyoruz. Gerçekten böyle iddiaların doğru olabileceğinin düşünülebilinmesini ben ürkütücü buluyorum. Şimdi buna benzer diğer bir senaryo veya doküman açısından baktığımız zaman bir de 1’inci Ordu Plan Semineri kapsamında camilerin bombalanması, kendi uçağımızın düşürülmesi vardı ki ona da gereken cevabı verdim. Bunlar bırakın TSK’nın kendi personelini, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının herhangi birinin bile düşünemeyeceğine inandığım, tahayyüllerin dışında kelimelerle ifade edilemeyecek şeyler. Nasıl söyleyeyim, akıl dışı bir olay.

internethaber
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Paşalara Balyoz gözaltısı

İletigönderen özgürkalp » Cmt Mar 27, 2010 19:38

From: "Dogan, Pinar"
Date: Thu, 25 Mar 2010 08:49:20 -0400
To:
Conversation: Pinar Dogan ve Dani Rodrik'den
Subject: Pinar Dogan ve Dani Rodrik'den

Sevgili dostlar,


Biz “Balyoz darbe planı”nın lideri olarak tutuklu bulunan Çetin Doğan’ın kızı ve damadıyız. Öncelikle, size bu mail’i grup olarak attığımız için özür diliyoruz. Ancak geniş bir kesime ulaşmaya çalıştığımız için bizi affedeceğinizi umuyoruz (blog adresimiz: cdogangercekler.wordpress.com).

Balyoz darbe planı’nın sahte, düzmece ve sonradan uydurulmuş bir plan olduğuna dair bizim en ufak bir şüphemiz yok. Birincisi, Çetin Doğan’ı yakından tanıyoruz ve onun bu planda tarif edilen faaliyetlere kesinlikle katılmayacağını biliyoruz. İkincisi, yazarı olduğu iddia edilen “Balyoz Harekat Planı”ndaki çelişkiler bu belgenin Çetin Doğan’ın 1. Ordu komutanlığı döneminden daha geç bir zamanda hazırlandığına işaret ediyor. Üçüncüsü, orijinal olduğu iddia edilen CD ve bilgisayar çıktılarının dijital tarihlerinin değiştirilmesi ve 1. Ordu bilgisayarlarından çıktı gibi gösterilmesi sahtekarlık yapmak isteyenler için çocuk oyuncağı kadar basit.

Kısacası Çetin Doğan, hak ve hürriyetlere saygılı hiçbir çağdaş yargı sisteminin “kuvvetli şüphe” kaynağı kabul etmeyeceği kanıtlarla cezaevinde tutulmakta.
Ancak bundan daha fazla kaygı verici bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyoruz. Balyoz vakası gösteriyor ki, birileri büyük bir gayretle belge üretip, sahtekarlık yapıp, TSK içinde ya da dışında hedef aldıkları kişileri çetecilik, darbecilik gibi iddialar karşısında bırakmak için uğraşıyorlar. Bu suçlari işleyenlerin kimler olduğunu bilmiyoruz ama yukarıdaki sebeplerle varlığından kuşku duymuyoruz.

Demek ki, Türkiye’nin ana meselesini sadece “demokrasi” yanlıları ile “laikler” arasında yeralan bir güç savaşı olarak görebilmek mümkün değil. Karanlık ve kimliği belirsiz bir üçüncü grup var. Bu üçüncü grubun “laiklere” karşı faaliyet yaptığı kesin. Ama hareket tarzlarından demokrasi taraftarı olmadıklarını da çıkarmak çok zor olmasa gerek.

Öte yandan Balyoz darbe iddialarına destek oluşturan belgelerinin savcılık tarafından gerçekliğinin ciddi bir şekilde sorgulanmadan doğru olarak kabul edilip, onlarca subayın cezaevine atılmış olması Türkiye’de yargının işleme tarzı konusunda herkesi kötümser kılmalı. Burada yapılabilecek en iyimser yorum, yargının ustaca oluşturulmuş bir kamuoyunun baskısına başeğip, elle tutulur kanıtlar olmamasına rağmen Çetin Doğan gibilerini medyadan tepki almamak için içeride tutmayı tercih etmesidir. Daha kötü olasılık, yukarıda bahsettiğimiz grubun yargının önemli bölümlerini de ele geçirmiş olduğudur.

O halde Türkiye’nin şu anda geçirdiği süreci bir “normalleşme,” demokratikleşme, askeri vesayetin kalkması süreci olarak kabul etmek çok zor.

Medyada Balyoz vakası ile ilgili gerçeklerin doğru yansıtılmaması ve bunun doğurduğu bilgi kirliliği bizi bir blog açmaya zorladı. Adresimiz: cdogangercekler.wordpress.com. Bu blogdaki yazılara göz atacağınızı ve blog adresini tanıdıklarınıza yollayacağınızı ümit ediyoruz.

Bu konuda yorumlarınız veya sorularınız varsa lütfen bize yazın.


Pınar Doğan ve Dani Rodrik
Kullanıcı küçük betizi
özgürkalp
Üye
Üye
 
İletiler: 5
Kayıt: Prş Mar 04, 2010 18:33

Re: Paşalara Balyoz gözaltısı

İletigönderen Oğuz Kağan » Prş Nis 01, 2010 12:51

Balyoz'da 9 tahliye var

Balyoz soruşturması kapsamında tutuklu bulunan 9 ismin tahliyesine karar verildi.

''Balyoz Planı'' iddiaları soruşturması kapsamında tutuklu bulunan altı muvazzaf ile üç emekli asker tahliye edildi.

Soruşturma kapsamında tutuklanan Tümamiral Ramazan Cem Gürdeniz ve Tuğamiral Aziz Çakmak'ın avukatı Özbay Demirel, AA muhabirine yaptığı açıklamada, müvekkilleri hakkında yaptıkları başvurunun ardından tahliye kararı verildiğini söyledi.

Konya İl Jandarma Komutanı Kurmay Albay Hüseyin Özçoban ve Jandarma Kurmay Yarbay Yusuf Kelleli'nin avukatı Mahir Işıkay da geçen hafta İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesine yaptıkları başvuruda, nöbetçi hakimin itirazlarının reddine karar verdiğini ancak heyetçe yapılan inceleme sonucu müvekkillerinin tahliye edildiğini kaydetti.

Bu arada, emekli Koramiral Feyyaz Öğütçü'nün avukatı Yavuz Aydoğan da soruşturma kapsamında tutuklu bulunan müvekkiliyle birlikte albaylar Hasan Basri Aslan ve Taylan Çakır, emekli Korgeneral Metin Yavuz Yalçın ve emekli Tümamiral Ali Deniz Kutluk'un tahliyesine karar verildiğini bildirdi.


Gerçek Gündem, 1 Nisan 2010
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Paşalara Balyoz gözaltısı

İletigönderen Oğuz Kağan » Prş Nis 01, 2010 19:22

Balyoz'da 19 tahliye daha

Balyoz soruşturması kapsamında 19 kişi daha tahliye oldu.

BALYOZ Güvenlik Harekat Planı soruşturması kapsamında emekli askerler Korgeneral Engin Alan, Orgeneral Çetin Doğan, Tuğgeneral Süha Tanyeli, Tuğgeneral İzzet Ocak, Albay Kubilay Aktaş, Albay Suat Aytın, Albay Bülent Tuncay, Albay Ümit Özcan ile muvazzaf tutuklular Tümamiral Semih Çetin, Tümgeneral İhsan Balabanlı, Tuğgeneral Bekir Memiş, Albay Yüksel Gürcan, Albay Levent Çehreli, Albay Abdullah Zafer Arısoy, Albay Recep Yıldız, Albay Mustafa Önsel Yarbay Ali Rıza Sözen, Astsubay Musa Fariz, Yarbay Hanifi Yıldırım tahliye oldu. Bugün gerçekleşen tahliyelerle soruşturma kapsamında tutuklananların sayısı 6'ya düştü.

Balyoz soruşturmasında tahliyelerin gerekçesi: "Haklarında kuvvetli suç şüphesini gösteren olguların bulunmaması, bir kısım şüphelilerin mahkemeye sevk edilmeden doğrudan serbest bırakılması, bir kısım şüphelilerin mahkemece serbest bırakılması, bir kısım şüphelilerin avukatların itirazı üzerine mahkeme heyetlerince serbest bıraklıması, tutuksuz yargılamanın yargının amacına ulaşmasına engel teşkil etmemesi, yüklenen suçun hukuki vasfının değişmesi ihtimali."


VATAN, 1 Nisan 2010
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Paşalara Balyoz gözaltısı

İletigönderen Başkomutan » Prş Nis 01, 2010 21:37

NE YANİ BALYOZ ŞİMDİ SAHTE Mİ ÇIKTI?

Resim


Balyoz soruşturmasında aralarında Emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın da bulunduğu tahliyelerin gerekçesi belli oldu:

"Haklarında kuvvetli suç şüphesini gösteren olguların bulunmaması, bir kısım şüphelilerin mahkemeye sevk edilmeden doğrudan serbest bırakılması, bir kısım şüphelilerin mahkemece serbest bırakılması, bir kısım şüphelilerin avukatların itirazı üzerine mahkeme heyetlerince serbest bıraklıması, tutuksuz yargılamanın yargının amacına ulaşmasına engel teşkil etmemesi, yüklenen suçun hukuki vasfının değişmesi ihtimali."

Peki, tüm bu tahliyeler ne anlama geliyor?

Bir kere şunu açıkça belirtmek gerek; tutukluluğun kaldırılması beraat anlamına gelmez. Mahkemenin tahliye kararı, davanın düşmesi anlamına da gelmez.

Ancak...

Tahliyenin gerekçesinde belirtilen; “Haklarında kuvvetli suç şüphesini gösteren olguların bulunmaması” sözü çok önemlidir. Bu, davanın sakatlandığı anlamına gelir.

Büyük ihtimalle; tutuklu bulunan sanıkların avukatları da tahliye isteyecektir. Emsal olarak da bu gerekçeyi göstereceklerdir. Ve muhtemel ki; şu an tutuklu olan isimler de serbest bırakılacak.

BALYOZ OLAYI’NDA GENELKURMAY’IN TAVRI NEYDİ

“Balyoz Olayı” ile ilgili Genelkurmay’ın tavrı hep şuydu: “Böyle bir plan semineri vardır ama adı “Balyoz” değildir. Ancak rutin dışına çıkma ihtimali söz konusudur”

Genelkurmay gayrı resmi olarak, İlker Başbuğ da resmi ağızla, “inceleme devam ediyor” dedi. “Böyle bir şey yoktur ya da vardır” denmedi.

Genelkurmay’ın tavrı, rutinin dışına çıkılabileceği kaygısı ya da ihtimaliydi. Askeri Savcılık incelemesi ise; 1. Ordu’da Kurmay bir Binbaşı tarafından yapılan incelemeydi.

“Balyoz Planı ile ilgili Emniyet’e ulaşan, Taraf gazetesinin verdiği belgelerin doğru olduğu faraziyesi” altında inceleme yapılmıştı. Bilirkişi dedi ki: “Eğer bu bilgiler doğruysa, bu bir darbe toplantısı olmuştur.” Bu açıklama, bir varsayıma dayanıyordu.

Asıl tartışma; “o belgeler gerçek mi, değil mi tartışması” idi. Taraf Gazetesi, o belgelerin çıktığı bilgisayarların “IP” numarasının bir şekilde belgelere yansıtıldığını, iddia ediyordu. Oysa ne 1 Ordu arşivinde benzer belgeler bulunabildi, ne de Genelkurmay’da bulunabildi. Genelkurmay’daki arşivlerde Balyoz’la ilgili o detay belgeler yoktu.

Odatv.com


"Türkiye'ye Balyoz" Köşe Yazıları
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Melih Aşık-Balyoz Ne Oldu?

İletigönderen İrfan Tuna » Cum Nis 02, 2010 16:35

2 Nisan 2010-Milliyet

http://www.milliyet.com.tr/balyoz-ne-ol ... htm?ver=27

Balyoz ne oldu?

Melih Aşık

“Fatih camiini bombalayacaklardı”... “200 bin kişiyi stadyumlara dolduracaklardı”
“Ege üzerinde kendi uçağımızı düşüreceklerdi”

Taraf Gazetesi bu korkunç eylemlerin yer aldığı planları ele geçirmişti! Ahmet Altan şişirip servise vermişti. Dehşet senaryosu günlerce manşetlerde dolaştı, ekranlarda döndürüldü. Kamuoyu hazırlandı, tutuklama furyası başlatıldı. Aradan 6 hafta geçti. Herkes tahliye...

Neden? Muhtemel nedenlerden biri Çetin Doğan’ın görüşlerinin yer aldığı:
http://cdogangercekler.wordpress.com/
adlı sitede günlerdir ısrarla yazılıyordu:

- Bu plan baştan aşağı düzmecedir.

Aynı sitede günlerdir Balyoz planındaki tutarsızlıklar açıklanmaktaydı...

Örneğin Taraf gazetesi yayınlarında ısrarla “altında Çetin Doğan’ın imzası bulunan Balyoz belgesi” ibaresini kullandığı halde bu planların hiçbirinin üzerinde Çetin Doğan’ın imzası yoktu. 11 sayfalık ana metnin altında “Balyoz Sıkıyönetim Komutanı Çetin Doğan” gibi, ne anlama geldiği belli olmayan bir ibare vardı. 2002’de hazırlandığı öne sürülen plandaki kimi bölümler, 2005 yılında yapılan Milli Ekonomi Kongresinin sonuç bildirgesinden aynen alınmıştı! Askerliğe uymayan bir terminoloji kullanılmıştı...vs...vs...

Önceki gün 9’uncu Ağır Ceza, dün 12. Ağır Ceza verdikleri tahliye kararlarıyla darbe iddialarını çökerttiler...

Bir oyunun bozulmasına sevinmeli mi? Yoksa görev başındaki albayların, generallerin, amirallerin veya yaşı 70’leri bulmuş emekli subayların bu ülkede alelade sabıkalılar gibi kolayca hapse atılmasına, onca ailenin boşuna acılar içine düşmesine üzülmeli mi?
Uyanacağız, uyandıracağız... Bilinçleneceğiz, bilinçlendireceğiz... Ne ülkemizin , ne de bölgemizin zenginliklerini küresel haramilere ve onların uşaklarına yağmalatmayacağız, soydurtmayacağız... ENİNDE SONUNDA ALİ KEMALLER DEĞİL, MUSTAFA KEMALLER KAZANACAK...
Kullanıcı küçük betizi
İrfan Tuna
Üye
Üye
 
İletiler: 1059
Kayıt: Pzt Nis 06, 2009 12:23

Re: Paşalara Balyoz gözaltısı

İletigönderen Çetin Taş » Cum Nis 02, 2010 19:04

İrfan abi.Niye şaşırıyorsun,paşa olanı söylemiş.Gerçekten de mükemmel ilişkiler ABD ile,tıpkı kendinden önce ki iki mevkidaşı gibi.Bütün bu ülkenin başına gelenler zaten onun ve iki arkadaşının yüzünden değil mi?
Biz de de saflık var abi.
Taaa AĞLAMA DUVARI ÖNÜNDE DUVA EDERKEN ki fotoğraflarını gördüğüm de içim cız etti ama yine de içimizde üniformaya karşı yüreğin pır pır etme durumu var ya,kör ediyor ya gören gözlerimizi...Öyle oldu,"yanılırım yahu"dedim.
Ama ne yazık ki yanılmadım,yanılmadık abi.

BURSA NUTKU'nu boşuna mı etmiş ayak üstü büyük Ata?!?!
Kemalistim.Vatanımı her şeyden çok seviyorum.
Kullanıcı küçük betizi
Çetin Taş
Üye
Üye
 
İletiler: 2354
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 22:02

Re: Paşalara Balyoz gözaltısı

İletigönderen Başkomutan » Prş Nis 29, 2010 18:16

APO'yu getiren paşa tutuklandı



Serbest bırakılan Balyoz sanıklarına yeniden cezaevi yolu göründü. Engin Alan da Beşiktaş adliyesinde..

[img]http://www.haber3.com/images/news/254675.jpg[/img]


Balyoz soruşturması kapsamında hakkında ikinci kez tutuklama kararı verilen eski Özel Kuvvetler Komutanı emekli Korgeneral Engin Alan, Beşiktaş Cumhuriyet Savcılığı'na geldi. Alan yeniden tutuklandı.

Yüksek tansiyon rahatsızlığı nedeniyle Ankara GATA'ya kaldırılan Alan'ın tetkikleri sırasında gözünde de bir kitle saptandı. Göz ameliyatı olan Alan, tedavisinin tamamlanmasını beklemeden dün akşam taburcu oldu . Ankara'daki evinde cezaevine götüreceği kitap ve giysilerini aldıktan sonra yakınlarına veda edip onları üzülmemesini isteyip İstanbul'a hareket etti.

Avukatı ve aynı zamanda eniştesi olan Ayhan Nacak ile birlikte saat 10.00 civarında Beşiktaş Adliyesi'ne gelen Alan, tutuklama kararının yüzüne okunmasının ardından tutuklandı. Alan Silivri Cezaevi'ne gönderilecek. Alan, "Kimse beni cezaevine atmakla korkutamaz. Cezaevine konulmam umurumda bile değil" dedi.

ENGİN ALAN ÖCALAN'I YURDA GETİRMİŞTİ

1999'da yılında Türk Silahlı Kuvvetleri'nin en seçkin biriğilinin komutanı olarak öne çıkan Engin Alan önemli bir operasyonda görev aldı. Operasyonun askeri Kenya'ydı.

Alan, MİT görevlileriyle birlikte Öcalan'ın Türkiye'ye getirilmesinin mimarlarındandı. Aynı komutan Şemdin Sakık'ın yarasa operasyonuyla ele geçirildiği operasyonda rol almıştı.


internethaber
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Paşalara Balyoz gözaltısı

İletigönderen Başkomutan » Sal May 04, 2010 16:12

"Başbuğ şehitler için konuştu Balyoz devreye girdi"

Balyoz'da sorgular başladı

BALYOZ Güvenlik Harekat Planı soruşturması kapsamında Kara Harp Akademileri Komutanı Tümgeneral Ahmet Yavuz ile 5 albayın ifadesi alındı.



Savcılığın gönderdiği davetiye üzerine Tümgeneral Ahmet Yavuz'un da arasında bulunduğu 6 subay sabah saatlerinde Merkez Komutanlığı'na ait bir minibüs ile soruşturmanın yürütüldüğü İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Beşiktaş'taki adliye binasına geldi.

Hakim ve savcılar tarafından kullanılan kapıdan adliye binasına giren 6 subay, Balyoz Güvenlik Harekat Planı'nı yürüten Cumhuriyet savcılarınca sorgulandı. Subaylar, sorgularının ardından yine Merkez Komutanlığı'na ait minibüs ile adliyeden ayrıldılar.

78 SUBAYIN İFADESİ ALINACAK

Balyoz Güvenlik Harekat Planı soruşturmasında yaklaşık 1 ay önce durdurulan 3'üncü operasyonda gözaltı listesinde isimleri geçen ancak savcı değişikliği yüzünden operasyon durdurulunca gözaltın alınmayan 78 subaydan İstanbul dışında görevli olanlarının ise, görev yaptıkları yerde ifadelerinin alınması için talimat verildi.

VATAN




O KOMUTAN SERBEST

Balyoz komplosunda ifade veren Tümg. Yavuz, serbest bırakıldı.

Kara Harp Akademisi Komutanı Tümgeneral Ahmet Yavuz'un da aralarında bulunduğu 6 subay, İstanbul Adliyesi'nde (SÖZDE) Balyoz soruşturması çerçevesinde cumhuriyet savcısına ifade verdi.

Yavuz ve 5 subay, serbest bırakıldı.

ASKERHABER
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Paşalara Balyoz gözaltısı

İletigönderen Oğuz Kağan » Prş May 06, 2010 23:09

Balyoz “yama” tutmadı

Asker, “yama” üretim merkezine suçüstü yaptı.

İstanbul’da bir iş merkezinde üslenen ve sahte belge, evrak üreten “yama”nın foyası ortaya çıktı.

Askeri bilirkişi Albay Yavuz Fildiş, Balyoz, Çarşaf, Suga, Oraj ve Sakal planlarına ekleme yapıldığını belirledi.

Balyoz soruşturması kapsamında dosyaya giren askeri bilirkişi raporunda Çarşaf, Suga, Oraj ve Sakal planlarının gerçek olmadığı yönünde kuvvetli deliller bulunduğu iddia edildi.

Balyoz soruşturması üzerindeki kısıtlama kararının kısmen kaldırılmasının ardından, avukatlar bazı belgelere ulaşmaya başladı. 1. Ordu Komutanlığı Askeri Savcılığı'nca görevlendirilen asker bilirkişi Albay Yavuz Fildiş tarafından hazırlanan 6 sayfalık rapor, soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na ulaştı.

Raporda, bilirkişi Albay Fildiş, CD'lerin gerçek ve 2003 yılı ve öncesine ait oldukları yönündeki TÜBİTAK raporuna itiraz etti.

— Askeri bilirkişi, 2003 yılı ve öncesine ait CD'lerin piyasadan alınıp üzerine yükleme yapılabileceğine dikkat çekti.

— Raporda, bilgisayarlar üzerinde zaman ve tarihle oyanama yapılarak eski tarihli CD'lere yükleme yapılabileceği belirtildi.

— Askeri bilirkişinin asıl tesbiti ise Balyoz, Suga, Oraj, Çarşaf ve Sakal planlarının içinde bulunduğu ileri sürülen 11 ve 17 nolu CD'lere ilişkin.

Bu CD'lerin gece yarısı 23.50 ve 23.52'de oluşturulduğuna dikkat çeken bilirkişi, "Tüm CD'lerden farklı olarak gece yarısına doğru birer gün arayla, hemen hemen aynı saatte oluşturulmuş olması şüphe çekicidir. Diğer bulgular ile birleştirildiğinde bu CD'lerin oluşturulmasında bilgisayarın sistem tarihi ile oynanmış ve sahtecilik yapılmış olma ihtimali yüksektir" ifadesini kullandı.

CD'lerin oluşturulma tarihlerinin yazıcıya gönderilme tarihinden sonra olmasının da kuşkulu olduğunu belirten bilirkişi raporunun sonuç bölümünde şu değerlendirmede bulundu:

"Yapılan inceleme neticesinde, TÜBİTAK raporunda 11 ve 17 nolu CD'lerin içinde yer aldığı iddia edilen Balyoz, Suga, Oraj, Çarşaf ve Sakal planlarının gerçek olmadığı yönünde, gerek teknik ve gerekse askeri yazım usül ve yöntemleri açısından kuvvetli deliller bulunduğu kanaatine varılmıştır."


AVAZTÜRK, 6 Mayıs 2010



Ayrıca bakınız :arrow: Kod adı: Yama
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

ÖncekiSonraki

Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x