TSK, yeni rejimi kabul mü etti?
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, 10 Kasım mesajında “Atatürkçü düşünce sistemi, Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olarak yaşamasının teminatı olan değerler manzumesidir” dedi.
Peki devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü, devleti yöneten siyasi kadro tarafından tehdit ediliyorsa ne olacak?
Mesela Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, El Cezire Arapça’ya yaptığı açıklamada, “Son seçim sonuçları Türk, Kürt, laik, dindar, liberal ve bütün halk kesimlerinin temsil edildiği, ülkeyi daha da kalkındıracak yeni bir Anayasa’nın yazılması yönünde bir ihtiyaç ortaya koydu” dedi!
Devletin ülkesiyle ve milletiyle bölünmez bütünlüğü böyle mi korunacak?
* * *
Önceki genelkurmay başkanları, Hilmi Özkök, İlker Başbuğ ve Yaşar Büyükanıt, AB’ye egemenliğin devrini hazmettiklerini göstermek için “Egemenlik kavramı değişmiştir” gibi “Egemenliğin devri tartışılmalıdır” gibi, hatta “TSK’nın Avrupa Birliği’ne karşı olduğunu söyleyeni Allah çarpar” gibi sözler söylemişlerdi. Yine eski bir genelkurmay başkanı ve ülkenin bütünlüğü için 12 Eylül müdahalesini yaptıklarını söyleyen Kenan Evren, “Bölge valiliklerini eyalet olur diye düşünmüştük. Türkiye ilerde eyalet sistemine geçebilir” itirafında bulunmuş, hatta Türkiye’nin sekiz eyalete bölünebileceğini belirterek Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Erzurum, Diyarbakır, Eskişehir ve Trabzon’un eyalet merkezleri olacağını söylemişti.
Evren, Bavyera’da Almanya bayrağının yanında Bavyera bayrağı gördüğünü, Türkiye’de de mutlaka eyalet sistemine geçeceğini öne sürmüştü.
Oysa bu yönelim, Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmak demekti.
* * *
CIA’nın beyinlerinden Henri Barkey, 1997 yılının haziran ayında, Graham Fuller ile birlikte, sonraki yıllarda AKP’nin “açılım” söylemine esas teşkil eden bir Türkiye raporu hazırlamıştı. Barkey, “Asker, ‘açılım’ı destekliyor. Sivil politik liderler çok zayıflar ve Kürt sorununa girmeyi arzulamıyorlar. Türkiye’de bu sorunu askeri olmayan yöntemlerle çözme cesaretini gösterecek lider yoktur” diyordu.
O cesur lideri buldular ama sorun ellerine, ayaklarına dolaştı!
2007 yılı başında Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı Emre Taner, 80’inci kuruluş yıldönümü dolayısıyla bir mesaj yayınlıyor ve “Bulunduğumuz dönem, gelecekte birçok ulus devlet ve milletin hızlı bir şekilde tarih maratonunu kaybetmeye başladığı süreci anlatacaktır” diyor ve alınması gereken tedbirlerden bahsediyordu. TSK, bu açıklamayı olumlu bulmuştu.
Ne tesadüftür ki Ergenekon, Balyoz ve Casusluk gibi TSK’ya yönelik operasyonlar da aynı yıl kotarılıyordu!
Sonradan kumpas olduğu kabul edilen bu davalarda, ordudan tasfiye edilenler, devletin kuruluş felsefesine ölümüne bağlı olanlardı.
* * *
Sözü uzatmaya gerek yok. Açılım süreci, TSK’daki tasfiyelerden sonra ancak başlatılabilmişti. Şimdi ise açılımın son aşaması olan “Yeni Anayasa”ya sıra geldi!
2003 yılında KKTC’nin 20. kuruluş yıldönümü toplantısına davetliydim. Orada tanışıp konuştuğum eski Genelkurmay Başkanı emekli orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu, bir sorum üzerine, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran güç olan Silahlı Kuvvetler, yıkılmasına da izin vermez. Bunu herkes böyle bilsin. İç Hizmet Kanunu da, ‘koruma ve kollama’ sözleriyle bunu emreder ve bu kuralı hiçbir güç değiştiremez” demişti.
O kural değiştirildi!
Bugün Türkiye, Cumhurbaşkanı tarafından alenen Başkanlık sistemine götürülmek istenirken milletin adının bile Anayasa’dan çıkarılmak istendiği herkesin bilgisi dahilindedir...
TSK, “yeni rejim” demek olan “Yeni Anayasa”yı çoktan kabul etti de biz mi görmek istemiyoruz?
Bugünkü nesillerin bunu bilmeye hakkı vardır!
Arslan BULUT, 11 Kasım 2015
arslanbulut@yenicaggazetesi.com.tr