
Bilmeyenler anlatmasın
32. GÜN İÇİN KISA BİR NOT
32. Gün bir açık oturum gibi oldu. Sayın Mehmet Ali Birandın oturum yöneticisi olarak tarafsız olması gerekirdi. Genç yardımcısını ve filmi korumak için çaba gösterdi. Dostluğu anlarım ama kurallar dostluktan daha önemlidir. Çok mütevazı bir açıklamada bulunmama izin veriniz. Yaşayan eski bir iki yayıncıdan biriyim. Yayın türlerinin kurallarını ilk kez yazılı olarak saptayan, açıklayan da benim. Bu tür programları yönetenlerin tarafsızlığı programa güvenilirlik ve düzey sağlar. Bu hususu belirtmeden geçemedim.
Sayın Baskın Oranın programa niye katıldığını anlamadım. Dersine hiç çalışmadan gelmişti, önceden edinilmiş ciddi bir birikimi de yoktu. Program boyunca söylediklerinin büyük çoğunluğu tarihe, gerçeklere aykırıydı. Mustafa filmi hakkında bir program izlemek isteyen izleyicilerin haklarını yememek için susmayı tercih ettim. Ciddi kitaplara bakarak doğruları öğreneceğini ümit ederek burada da susacağım.
Ama bir noktaya değinmemek olmayacak. Sayın Baskın Oran, Atatürk hakkında ucuzun ucuzu bir fıkrayı yineledi. Atatürk çok uzun boylu, gür sesli bir babayiğit olarak anlatılırmış. Bir gün bu abartıların yapıldığı yerden geçmiş. Boyu kısa, sesi de inceymiş, üstüne üstlük bir de sütlü kahve istemişmiş filan. Bu tek fıkrayı Atatürk hakkındaki abartıların, Atatürkü totemleştirmenin tipik örneği olarak ileri sürdü. Özetle dedi ki: Atatürk böyle büyütülerek anlatırsa, Atatürkün böyle olmadığı anlaşıldığı zaman büyük hayal kırıklığı yaratır.

ÖĞRENCİLERİNE DE BÖYLE Mİ ANLATIYOR?
On binlerce kitaptan oluşan Atatürk edebiyatını ve Atatürk gerçeğini bu ucuz fıkraya indirgeyerek anlatmak ve eleştirmeye yeltenmek, akla ziyan bir tutum. Bu ucuz şakadan yola çıkarak Atatürkün totemleştirildiğini, İsa gibi yarı-tanrı olarak anlatıldığını söyledi ve ekledi: Mustafa filmi Atatürkü insanlaştırıyor, totem olmaktan çıkarıyor.

Yoksa Sayın Oran öğrencilerine de yakın tarihimizi böyle mi anlatıyor?
NE OLUR!
Çanakkaleyi, Milli Mücadeleyi bilmeyenler bunları anlatmasın ne olur! Anadolunun o tarihteki durumunu, devrimlerin amacını, anlamını bilmeyenler de, doğru ile yanlışı, yalanı, uydurmayı ayırt edemeyenler de Cumhuriyeti anlatmasın ne olur! Atatürkü bütün yönleri ile özenle, saygıyla inceleyip kavramamış olanlar Atatürkü de hiç anlatmasın ne olur!
Bilmeyenler bu konulardan elini, dilini çeksin, çocuklarımızın aklını ve yüreğini kirletmesin, ne olur!

ATATÜRKE YAKARIŞ
Bizi affet
Ey sevgili Atatürk!
Sana padişah/halife olman teklif edilmişti. Kabul etseydin haremin olacaktı, hazinen olacaktı, sarayların olacaktı, mutluluk ve keyif içinde bir ömür sürecek, içkini (afiyet olsun!) sarayında, gizli içeceğin için kimse de bu konuda olur olmaz konuşmayacaktı. Ama sen bu teklifi elinin tersiyle ittin. Milletinin geleceği için devrimler yolunu açtın. Bu nedenle kaç kez ölüm tehlikesi atlattın, iftiralara uğramayı göze aldın. İstedin ki yurttaşların bağımsız olsun, ilkellikten, bilgisizlikten, onursuzluktan, yoksulluktan, hurafelerden, din ve çıkar sömürücülerinden kurtulsun, ilerlesin, gelişsin, her alanda kalkınsın, ortaçağdan çıksın, çağının ve hayatın güzelliklerini paylaşsın, dilediği gibi ibadet etsin, huzur içinde yaşasın, bir daha da Batının kölesi olmasın.
Ama biz seni, idealini, başarılarını, halkımıza, gençlerimize anlatmayı beceremedik. Araştırıp öğrenebilirlerdi ama doğruyu, gerçeği araştırma hevesini de, alışkanlığını da veremedik.
Bu konudaki beceriksizliğimizin son örneği de Mustafa adlı film. Bu filmi yapanlara, destekleyenlere, övenlere, seni, Milli Mücadeleyi, Cumhuriyetin neleri başardığını öğretemediğimiz anlaşılıyor.
Geleceği emanet ettiğin gençlerin birçok akımların, farklı düşüncelerin etkisi altında kalmalarını, bölünmelerini engelleyemedik. Gençlerimiz tarihsiz ya da sulandırılmış ya da tersine çevrilmiş bir tarihle yetişiyor. Kendi kahramanlarını unutturduk, çocuklarımızın başkalarının kahramanlarına hayranlık duymalarına yol açtık.
Aaah.
Senden sonra birçok zikzaklar çizdik. İzinden ayrıldık. Borçla kalkınmaya çabaladık. Bağımsızlığın milli ekonomi ile olan ilgisini unuttuk. Bağımsızlık duygusu zayıfladı. Anadolu aydınlanması gittikçe kararıyor. Emperyalizm konuşulmaz oldu. Batı karşısındaki aşağılık duygumuz yeniden hortladı. Kendimize güvenimiz sarsıldı. Senin, özü yurtseverlik, toprak, tarih ve yazgı kardeşliği olan milliyetçilik görüşünü canlı tutamadık. Birliğimiz, dirliğimiz sorunlar içinde. Seni de sana benzemeyen büstlere dönüştürdüler. Bu gidişin nelere mal olacağını tarih açıklıyor ama kimse tarihe kulak vermiyor.
Bütün bunlardan dolayı senden, aziz anından, derin bir utanç içinde özür diliyorum.
Bizi affet.
B İ T T İ
