Türk-İslam sentezi / Mehmet Ali GÜLLER

Türk-İslam sentezi / Mehmet Ali GÜLLER

İletigönderen Oğuz Kağan » Prş Mar 12, 2020 12:31

Türk-İslam sentezi

Erdoğan’ın Brüksel’deki “mini mitinginde” dikkat çekici bir pankart vardı: “Türk-İslam Birliği’ni istiyoruz.”

Erdoğan’ın konuşmasına bakılırsa, o pankart özel olarak oradaydı; zira şu mesajı veriyordu Brüksel’den: “Cumhur İttifakı’nı diri ve sağlam tutacağız.”

Cumhur İttifakı, AKP’nin MHP ve BBP’yle kurduğu ittifakın adıydı. AKP kendisini “muhafazakâr demokrat” diye niteleyen İslamcı partiydi. MHP ülkücü-Türkçü partiydi. BBP ise 12 Eylül’den sonra MHP’den kopan ve İslamcılığı öne çıkaran Türkçülerin partisiydi.

Yani özetle AKP-MHP-BBP ittifakı, bir “Türk-İslam” ittifakıydı. İşte o pankartta işaret edilen birlik buydu…

12 Eylülcülük iktidarda

Türk ekonomisini Batı pazarlarına açmak üzere 24 Ocak 1980’de alınan kararları uygulayabilmek için sistemin bir sopaya ihtiyacı vardı. İşte o sopa 12 Eylül darbesiydi. 12 Eylül rejiminin ideolojisi de Türk-İslam sentezi oldu.

Sistem/12 Eylülcülük, önce sola karşı kullandığı MHP’nin liderlerini tutukladı. (Türkeş “Biz hapisteyiz, fikirlerimiz iktidarda” diyordu.) Bir süre sonra (1993) içinden İslamcılığı esas alan BBP çıkarıldı. MHP 12 Eylül rejimi süresince adım adım yeni rejime uygun şekilde biçimlendirildi.

İslamcılık Turgut Özal ile devletin en üst katlarına kadro vermeye başladı, ardından Refah Partisi ile iktidar oldu ve en sonunda da AKP ile rejimi yıktı.

Tüm bu süreçte Özal’dan Çiller’e, Erbakan’dan Erdoğan’a uzanan “gelenek” 24 Ocak kararlarını kesintisiz uyguladı: Kamu İktisadi Teşekküllerini özelleştirdi, sattı, yabancılaştırdı, gümrük duvarlarını indirdi ve serbest piyasayı egemen kıldı.

12 Eylül ve Özal’dan Erdoğan’a uzanan ekonomide ve siyasette devamlılık, özetle Kemalist devletin yıkılması ve yerine yeni bir devletin adım adım inşası sürecidir.

FETÖ iddianamesi: Altaylı-Clarridge ilişkisi

FETÖ nedeniyle tutuklu yargılanan MİT’çi Enver Altaylı’nın iddianamesinde çok önemli veriler ortaya çıkmaya başladı: Örneğin Altaylı’nın CIA şefi Duane Clarridge ile “yakın temasta” olduğu belirlendi. (Milliyet, 10.3.2020)

Duane Clarridge, Türkiye’de sola karşı MHP’nin kullanıma başlandığı dönemde görev yapmış bir isimdi. 1968’den 1970’e kadar İstanbul’da, 1970’ten 1973’e kadar da Ankara’da CIA istasyon şefiydi. Döneminde MİT yetkilileriyle o kadar yakın temastaydı ki, doğan oğluna MİT İstanbul Bölge Başkanı Tarık Şahingiray’ın adını vermişti!

Clarridge daha sonra anılarını da yazdı. Orada 12 Mart’taki rolleri de, Dev-Genç içine nasıl sızmaya çalıştıkları da yer alıyor. Ve elbette sola karşı sağla ilişkileri de…

CIA-Ruzi Nazar-Enver Altaylı-MHP

Altaylı’nın esas idolü ve hocası ise CIA şefi Ruzi Nazar’dır. Altaylı hocası için bir de kitap yazmıştır: “Ruzi Nazar: CIA’nın Türk Casusu”.

Özbek asıllı Ruzi Nazar, İkinci Dünya Savaşı’nda Sovyet/Rus ordusundan kaçıp önce Nazi oldu, sonra da CIA görevlisi... Nazar, 1959-1971 yılları arasında Türkiye’de görev yaptı, CIA’nın Ortadoğu İstasyon Şefi’ydi. Yeni MİT yasasının hazırlanmasında, MİT Müsteşarı Fuat Doğu ile Gladyo inşasında, Komünizmle Mücadele Dernekleri’nin kurulmasında, Fethullah Gülen gibilerin bu derneklere yerleştirilmesinde, Kanlı Pazar faillerinin yetiştirilmesinde, 68’lilere karşı kontrgerilla faaliyeti örgütlenmesinde, yakın dostu Alparslan Türkeş’in komando kampları kurmasında ve 12 Mart’ta önemli rolleri vardı.

Enver Altaylı ise TSK’den atıldıktan sonra 1963 yılında Ruzi Nazar “eliyle” MİT’e yerleştirildi. Yani Altaylı, MİT’ten önce CIA’yla irtibatlıdır. (Nazar, Altaylı’nın babası Şakir Altaylı’yı Özbekistan’dan tanıyordu.)

Altaylı, MİT’te 1974 yılına kadar “kadrolu” çalıştı. Ardından Gladyo’nun değişik birimlerinde, Ruzi Nazar’ın belirlediği istikamette görevler üstlendi. Örneğin Nazar CIA adına Bonn’da görevliyken, Altaylı da aynı tarihte MHP Genel Müfettişi olarak Almanya’da ülkücüleri örgütlüyordu!

Altaylı 1980 öncesinde MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş’in (asıl adı Hüseyin Feyzullah) danışmanlığını yaptı. Türkeş tarafından ayrıca “MHP Genel Müfettişi” olarak görevlendirildi ve MHP’nin gazetesi Hergün’de yöneticilik ve yazarlık yaptı.

Ve elbette MHP’nin sola karşı kullanılmasında roller üstlendi!

Kesişen eleman: Altaylı

Özetle Enver Altaylı, Türk-İslam sentezinin 50 yıllık yolculuğunun kesişenidir!

MİT-CIA-Kontrgerilla-FETÖ’nün ortak alanının merkezindeki isimdir.

Ve FETÖ’nün SSCB yıkıldıktan sonra ABD adına Orta Asya’ya açılması ve Türkçe Olimpiyatları düzenlemesi de Türk-İslam sentezine dahildir...

Mehmet Ali GÜLLER, 12 Mart 2020
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Türk-İslam sentezi / Mehmet Ali GÜLLER

İletigönderen İlteriş Kağan » Prş Mar 12, 2020 19:57

mhp ve bbp hiç bir zaman Türkçü bir oluşum olmadı Milliyetçi maske takınmış siysal islamcı oluşumlar bu iki yapıda Yani ABD'nin yeşil kuşak oluşumlarından idi.
Türkçüler bunlara her daim uzaktır
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2100
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53

Aslında Satılan Vatandır! - Necdet SEVİNÇ, 11 Mayıs 2005

İletigönderen İlteriş Kağan » Prş Mar 12, 2020 20:03

Aslında Satılan Vatandır!
Resim
Türkiye’yi yönetenler, herhalde “Türkiye Türklere bırakılmayacak kadar önemli bir ülkedir” diyen dolandırıcılıktan sabıkalı medya soytarısının fikrini benimsiyor olacaklar ki, birçok ağır sanayi kuruluşundan sonra Ereğli Demir Çelik fabrikalarını da satışa çıkardılar.
Bahane aynı bahane: Efendim, liberal ekonomiyi uygulayabilmek için devletin iktisadî faaliyetten elini çekmesi ve bütün devlet fabrikalarının özelleştirilmesi şartmış!
Değildir!
Çünkü liberalizmi ihraç eden ülkelerde bile devletin ekonomik hayata müdahalesi Türkiye’dekinden kat be kat fazladır. Mesela Amerika, Japonya ve Avrupa Birliği gibi ülkelerde devletin ekonomi üzerindeki payı ortalama %47’iken, Türkiye’de %23’tür ki, bu rakam aslında devletin çökertildiğini göstermektedir.

Kaldı ki, liberalizm ve özelleştirme, iddia, edildiği gibi, eğer bir ülkenin iktisadî refahını temin edebilseydi, Osmanlı imparatorluğu çökmezdi. Aksine Osmanlı imparatorluğu, deniz yolları, demir yolları, madenler, telefon ve tramvay şirketleri, marangoz ve kibrit atelyelerine varıncaya kadar bütün işletme ve imalathaneler ecnebilerin eline geçtiği için batmıştır!

Biz Cumhuriyet’in ilk yıllarında ecnebilerin ele geçirdiği şirket ve fabrikaları millileştirerek ikinci bir Kurtuluş Savaşı vermiştik. Şimdi 80 yıllık Cumhuriyet’in bütün kazanımlarını borç faizlerinin 3 -5 aylık taksiti için ona buna devrediyoruz.

Türk Ordusu’nun yakıt ihtiyacını karşılayan Tüpraş’ı satıyoruz! Harp Sanayiinin çelik ihtiyacını temin eden Erdemir’i satıyoruz. Petro-kimya tesislerini satıyoruz. Türk Hava Yollarını satıyoruz. Bankaları, limanları satıyoruz. Sahilleri, sınır boylarını, dağları ovaları satıyoruz.

Yani vatanı satıyoruz, vatanı!
Çiftçimizin ürettiği domates bile ecnebi marketler aracılığı ile sunuluyor bize! Üreten Türk, tüketen Türk fakat parayı ecnebi kazanıyor. Öyle ise Türkiye’de özelleştirme demek ecnebilerin Türkleri soyması demektir.

Lütfen herkes cebindeki sigara paketini çıkarıp masanın üzerine koysun. Eğer on paketten dokuzu yabancı sigara değilse ben sözümü geri alırım.

Keyfinize müdahale ettiğimi sanıyorsanız, milliyetçilik keyfinize de karışır, zevkinize de. Bizim yetiştiğimiz yıllarda ecnebi sigara içmek milliyetçiliğe ihanet etmek demekti! O sebeple yabancı sigara kullananlar yanımıza pek yakışamazlardı. Yaklaşanlara selam vermezdik. Yüzlerine bakmazdık. Kötek yemişten kötü olurlardı. Kınardık onları.

Bugün de kınanmalıdır. Yabancı sigara içenler de yabancı malını tercih edenler de.
Bir başka gün Erdemir’den bahsedeceğiz.

- Necdet SEVİNÇ -11 Mayıs 2005
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2100
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x